Dil Devrimi ve sanatımızın gelişimi

Şair yazar Günay Güner: - Antakya GazetesiGünay GÜNER
İSMAİL HAKKI TONGUÇ BELGELİĞİ VAKFI ÜYESİ

27 Eylül 2022, Cumhuriyet

Cumhuriyetimizin başat dayanaklarından biri Dil Devrimi’dir. Dünya tarihi incelendiğinde görülür ki en zor başarılabilecek bir devrimdir. Ulusun yazdığı abeceyi, kullandığı sözcükleri değiştiriyorsunuz. Başarının altında ulusun özdilini yazın alanına taşımak, yüceltmek yatar. Altı yüzyıl horlanmış, aşağılanmış Türkçeye, hak ettiği saygınlığı kazandırılmıştır. Devrimin, sömürülen sınıflarca coşkuyla, sömürücü sınıflarca ise nasıl tepkiyle karşılandığı açıkça görülür.

OKURYAZARLIK ARTTI

Atatürk’ün isteğiyle 12 Temmuz 1932’de kurulan Türk Dil Kurumu, dolaylı da olsa kapatıldığı 1980 darbesine kadar eşsiz değerde çalışmalar yapmıştır. TDK tarafından 12 cilt Derleme Sözlüğü, 8 cilt Tarama Sözlüğü yayımlanmış, Türkçenin çağrışım yüklü sözcükleri yazılı kültüre kazandırılmıştır. Atatürk, tarih ve dil kurumlarının özgürlük ortamında çalışabilmeleri amacıyla dernek yapısında kurmuştur. TDK’nin kurulmasından hemen sonra, 26 Eylül 1932’de, Dolmabahçe’de ilk Türk Dili Kurultayı yapıldı. Atatürk, on gün süren kurultayı büyük bir dikkatle izledi; yaşamı boyunca Türkçenin doğru işlenmesi konusundaki çalışmalarını aynı kararlılıkla sürdürdü. Yazdığı Geometri adlı kitapta türettiği sözcüklerin tümü ulusun gönlünde yer etmiştir ki bu benzersiz bir başarıdır. Ayrıca geçen zaman, Atatürk’ün kuramsal yaklaşımını da doğrulamaktadır.

Türk Devrimi, aydın gözüküp ulusun kafasını karıştırmaktan medet umanlara bırakılmayacak kadar değerlidir. Dil Devrimi’nin temeli Mustafa Kemal ile Agop Dilaçar’ın yıllar önce cephede karşılaşıp görüşmelerine dek dayanır. 1 Kasım 1928’de Latin abecesinin benimsenmesiyle Türkçenin yapısına uygun yazı ortamına ulaşılmıştır. Osmanlı’dan yaklaşık %7 oranında alınan okuryazarlık (ki buna salt okurluk demek daha doğru) aşama aşama hızla yükseldi. Yeni abece, Batı’nın eleştirel, bilimsel dünyasıyla ilişki kurmamızı sağladı; bu yönde gelişen bir insan yapısı yetişmeye başladı.

Osmanlı’nın son döneminde dil, yazım, edebiyat, sanat alanlarında arayışlar yoğunlaşsa da doğru düşünceler üzerine eylemler Cumhuriyetin, özellikle laiklik ilkesinin sonucudur. Devasa atılımlar kısa süre içinde gerçek kılınmıştır. Yazın akımları doğmuş, nitelikli düşünceler geliştirilmiştir. Garip, ilk şiir akımımızdır; kurucuları yetkin ozanlarımız Melih Cevdet Anday, Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat’tır. Garip akımı ilk olduğundan, Muzaffer Erdost’un adını koyduğu ve Cemal Süreya, İlhan Berk, Ece Ayhan, Turgut Uyar gibi usta adlarda belirginleşen akım İkinci Yeni’dir. Ceyhun Atuf Kansu Bağımsızlık Savaşımızı, yoksulları, çocukları, şiirle, öyküyle, düşün yazılarıyla destanlaştırmıştır. Birbirinden varsıl romanlar, öyküler, oyunlar sökün etmiştir.

Köy Enstitülerinin yetiştirdiği yüzün üzerinde yazar, toplumcu gerçekçi anlayışı yazınımıza sokmuştur. Resim, yontu gibi sanat alanlarının hızla gelişmesi de bir yanıyla Dil Devrimi’yle ilgilidir.

  • Dil, düşüncenin evidir.

Bilgi, düşünce sevgisi halka yayıldıkça, halk özgürleştikçe görsel sanatlar olumlu biçimde etkilenmiştir. Oyun sanatındaki ilerleme olağanüstüdür.

Dil Bayramımız kutlu olsun!

Dil Devrimi ve sanatımızın gelişimi” hakkında bir yorum

  1. Gönül Pınar Atacı

    Çok derinden ETKİLEYEREK hatta baştan ayağa BÜYÜLEYEREK özel ve tüzel, ulusal ve toplumsal ONUR VE GURUR veren her zaman GÜNCEL, tümden SOMUT, gerçek ATATÜRK’CÜ YURTSEVER, derin BİLİMSEL, her sözcüğü MUHTEŞEM VE MÜKEMMEL bir yazı. Çok değerli yazarı sayın GÜNER’e en yürekten tebrikler ve teşekkürler, sevgiler ve saygılar, en iyi dilekler ve yeni başarılar, büyük umutlar ve konuyla ilgili özel bir adak :

    BİZ VE ADIMIZ, DİLİMİZ, HALKIMIZ, ÜLKEMİZ, ÜLKÜMÜZ VE GÜCÜMÜZ

    Biz, onbeş bin yaşında kadim bir halkız.
    Türk’tür ve Türk kalacaktır bizim adımz.

    Türkçe’dir on beş bin yıldır konuşmakta olduğumuz ulu anadil
    İzmir’dir yedi düvelden gelmiş düşmanı,denize döktüğümüz il,
    Atatürk’tür bizim dahi komutanımız,kurtarıcımız ve kurucumuz
    Mete Han tarafından binlerce yıl önce kuruldu bizim ordumuz.

    Mondros ve Sevr idi bizim hepimizin karabasanı ve kabusu.
    Lozan ve Möntürü oldu Türkiye’mizin yüce ve ebedi tapusu.
    Ankara’dır bizim Altı Ok’lu ve Aslanlı Yol’lu çağdaş başkentimiz
    İstanbul’dur bizim iş,aş,emek,mut,umut dolu en ulu merkezimiz

    Biz,tüm gerici,yobaz,bölücü odakların köküne kibrit suyu dökeriz.
    Mandacı,himayeci, mafyacı,takiyyeci güruhun ise kökünü sökeriz.

    Beka,barış,bağımsızlık, özgürlük, demokrasi,birlik, hukuk,adalettir
    Bizim yüce, ezeli, ebedi ülkümüz.
    Bilim, fen, teknik, layiklik, sanat,şiir,edebiyat, kültür,ahlak,fazilettir
    Bizim en ulu ve sonsuz gücümüz.

    Biz,bize ve halkımıza uzanan tüm zalim elleri hep kırdık ve kırarız
    Biz, bize ve ülkemize saldıran hayinleri hep kovaladık ve kovalarız

    Gönül Pınar Atacı, 28.Eylül.2022

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir