Doğu taklitçiliği

Doğu taklitçiliği

Örsan K. Öymen
Cumuriyet
, 07.01.2019
Yılbaşı gecesi İstanbul’da Taksim Meydanı’nda Arapların kitleler halinde yılbaşı kutlaması yapması birçok kesim tarafından tepkiyle karşılandı. Kimisi Türkiye’de Türklerin yerini Arapların almasına tepkiliydi, kimisi Suriye rejimini devirmek için silahlı mücadele veren ÖSO adlı İslamcı örgütün bayrağıyla gösteri yapanlara tepkiliydi, kimisi de bu grubun üyelerinin cephede savaşmak yerine yılbaşını kutlamasına tepkiliydi.
Suriye’deki rejimi devirmek için mücadele veren ve AKP hükümeti tarafından desteklenen, ancak Rusya ve Suriye dahil birçok dünya devleti tarafından terör örgütü olarak görülen ÖSO’nun Taksim Meydanı’nda bayrak açması elbette rahatsızlık vericidir. ÖSO’nun cephede savaşmak yerine Taksim’de yılbaşını kutlaması da AKP’nin ve ÖSO’nun kendi paradigması açısından bir çelişkidir.
Ancak asıl trajik olan şey, Türkiye’nin en büyük kentinin en büyük ve en merkezi meydanının artık Türklere ait olmaktan çıkmış olmasıdır. Yılbaşı kutlamasındaki manzara bunu yalnızca bize yeniden anımsatan tikel bir durumdur. Yılbaşı kutlamasından bağımsız olarak, Taksim, Harbiye ve İstiklal Caddesi bölgesi zaten yıllardır Arap topraklarının bir parçası görüntüsü vermektedir.

1990’lı yıllarda, kültür, sanat ve gece yaşamı bağlamında New York, Londra, Paris ve Berlin gibi dünya kentleriyle yarışan bu bölge, son yıllarda Riyad, Mekke, İskenderiye ve İslamabad havasına bürünmüştür. Sadece Avrupalı turistler değil, İstanbul’un eğitim seviyesi yüksek kesimi de bu bölgeden büyük ölçüde çekilmiştir. Onun yerini Arap turistler ve çoğu Arap ülkelerinden olan göçmenler almıştır.

Dükkânlar, kafeler, barlar, gece kulüpleri artık yalnızca Türkçe değil Arapça tabelalar da kullanmaktadır. İstiklal Caddesi, Taksim ve Harbiye kara çarşaflı, türbanlı, eşofmanlı Araplarla dolup taşmaktadır. Bölgedeki otellerde artık Avrupa’dan ziyaretçiler değil, Arap ülkelerinden ziyaretçiler konaklamaktadır.

Benzer bir durum Trabzon için de geçerlidir. Arabistan kültürüyle uzaktan yakından ilgisi olmayan ve tarihiyle, kültürüyle Anadolu’nun en köklü kentlerinden birisi olan Trabzon, özellikle yaz aylarında Arap turistlerin akınına uğramaktadır. Araplar buradan mülk de satın almaya başlamışlar ve burada kalıcı olduklarını göstermişlerdir. Trabzon’un yeşil yaylalarında renkli kıyafetleriyle dolaşan Karadeniz kızlarının ve kadınlarının yerini, kara çarşaflı Arap kadınlar almıştır; kızlı erkekli birlikte horon oynayan Karadenizlilerin yerini, karısının üç adım önünde yürüyen Arap erkekleri ve kocasının üç adım arkasında yürüyen kara çarşaflı Arap kadınları almıştır.

  • Araplar parasıyla Anadolu kültürünü satın almıştır.

Bunların hiçbirisi tesadüf değildir, aksine,

  • Atatürk’ün hedeflediği çağdaş uygarlık hedefinden sistematik bir biçimde kopma stratejisinin bir sonucudur.

Bu stratejinin mimarı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’dir. Erdoğan’ın ve AKP’nin hocası da Necmettin Erbakan’dır. “Milli Görüş” adı altında Türk halkına büyük bir yalanla sunulan şey aslında “Arap Görüş”tür.

Anadolu halk kültüründe hiçbir yeri olmayan kara çarşaf ve türban bu şekilde halka dayatılmıştır.

İmam hatip okullarında İslam dini, Anadolu halk ozanları ve düşünürleri üzerinden anlaşılacağına, Arap “din âlimleri” üzerinden bu şekilde dayatılmıştır. Bu okullarda bu nedenle İslam dini Yunus Emre, Mevlana, Pir Sultan Abdal, Hacı Bektaşi Veli, Şeyh Bedrettin üzerinden değil, hadisler üzerinden anlatılmıştır.

  • İmam hatip okulları Suudi Arabistan’ın kültür ataşelikleridir.

Şu anda Türkiye’de bulunan

  • Arap turistler ve göçmenler, Anadolu kültürünün Arap kültürü tarafından asimile edilmesi ve Anadolu’nun Araplaşması projesinin uygulanmasını kolaylaştıracak takviye kuvvetlerdir. 

Bunların hepsi Doğu taklitçiliğinin sonuçlarıdır!

Taklit edilen şeyin de, bilim, felsefe, sanat ve demokrasi bağlamında ileri uygarlık düzeyini içermediği kesindir!

Doğu taklitçiliği” hakkında bir yorum

  1. Ertan URUNGA

    Sayın Öymen’in yazdıklarına biz de tamamen katılıyor, hatta daha ileri gidip Arapların sadece kültürümü değil; bu gidişle ülkemizi de elimizden alacağı endişesi taşıyoruz. Ayrıca ülkemizin bu kadar sahipsiz kalması da ayrı bir sorun olarak, karşımızda durması da endişelerimizi daha çok arttırmaktadır. Ulusal birliğimizi korumak, o da kaldıysa; yaşamsal derecede önem kazanmıştır bugün!

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir