2018 YILI MİLLİ GELİR, Paranın Değeri ve Enflasyon üzerine

2018 YILI MİLLİ GELİR,
Paranın Değeri ve Enflasyon üzerine

Konuk yazar : Prof. Dr. D. Ali ERCAN
Nükleer Fizik Uzmanı, Savunma Sanayisi Eski Müsteşarı 

Değerli arkadaşlar,

Yıllardır ekonomik yaşamımızın ayrılmaz parçası olan “Enflasyon” ve “Paranın Değer Yitimi” üzerine facebook’ta paylaştığım kısa Bilgi notlarını bu kez genişlemesine ele almak istedim; yıl sonuna iki Ay kala (24 Ekim) yaptığımız bu Değerlendirme ve Çıkarımlar ne denli isabetli / tutarlı olacak, 2019 başında resmi genel durum tablolarında göreceğiz.

Ekonomik Metanın, yani yaşam için “gerekli” görülen bir “Şey” in Değeri, bu Şeye yönelik genel İstem ile düz orantılı artıyor. Bir şey ne denli az bulunuyorsa ve buna karşın kullanım alanı varsa ve onu elde etmek ne denli zor ise, o şey o denli Değerlidir; yani Değer “göreceli bir kavram” dır. Tüm Canlılarda olduğu gibi, İnsanlar için de öncelikle (Hava, Su ve Besin) yaşamsal önemde olan (en değerli) şeylerdir. O nedenle de Besini ve Suyu Para ödeyerek satın alıyoruz.

Eskiden Su herkese bol bol yettiği için değeri bilinmezdi, ama şimdilerde Dünya Nüfusu muazzam bir sayıya (7,7 milyar!) ulaştı, herkese yeterli temiz su kaynaklarına ulaşmak zorlaştı ve Su da Besin gibi tüm Gezegende çok kritik ve değerli bir meta oldu; mesela 1 m3 içme suyuna Türkiye’de yaklaşık 125 (yüz yirmi beş) $ ödüyoruz (20 L damacana suyu en az 13 TL.. 13 x 50 = 650 TL/ton.. 650 TL / 5,20 TL= 125 $ /1 m3 içme suyu!). Hava ise beleş ! Ama biliyoruz ki insan yemeksiz 30 gün, susuz 3 gün yaşayabilir ama Havasız 1-2 dakikadan çok yaşayamaz; yani bizler için en değerli yaşamsal meta aslında, “şimdilik” Para ödemediğimiz Havadır. (Ay’da veya Mars’ta kurulacak bir Kolonide elbette en pahalı şey HAVA olacaktır..)

Değer “göreceli” ve “değişken” bir soyut kavramdır dedik; işte bu nedenle de çok kez Fiyat ve Değer, sosyal-evrimsel gelişimini henüz tamamlayamamış insan toplumlarında maalesef tepetaklak olmuş kavramlardır. En değersiz şeylere büyük Paralar ödeyebiliyoruz.😕

Ekonomik yaşamda “temsili değişim aracı” olarak kullanılan Paranın 2600 yıl önce işaretlenmiş değerli Metal Parçası halinde Çin, Hindistan ve Anadolu’da (Lidya) kullanıldığını biliyoruz. Uzun süre standart metal “Altın” zamanla yerini kağıda bıraktı; Altına eşdeğerliği “Fiziksel anlamda Güçlü, ve Saygın bir otorite =Devlet” tarafından garanti edilen, Kağıt Paralara dönüştü.

“Somutlaştırılmış Değer” şeklindeki “Para” çağımızda artık “Güven” üzerine oturtulmuş bir “değişim aracı” ama aynı zamanda değiştirilebilen, satın alınabilen bir “meta” haline dönüşmüştür… Bugünkü Dünyada tüm Ülkelerin Gelirlerinin toplamı 80 trilyon Dolar kadardır (AS: yıllık!); ancak Dolanımdaki (Tedavüldeki) tüm milli Paraların Toplamı bunun dörtte biri kadar, yaklaşık 20 trilyon $ dır. Peki, bu kadar kağıt Paranın Altın karşılığı var mı?
Yanıt ” Hayır! ”

Dünya Devletleri Merkez Bankalarındaki toplam Altın Stoku 30 bin ton dolayındadır, yani topu topu 1,2 trilyon dolar değerinde “simgesel” miktarda Altın var. Dünya Paralarının yaklaşık %94’ü Altın karşılığı olmayan, yalnızca Devlet(ler)e olan “Güven” üzerine basılmış kağıt parçalarıdır! Bu nedenle, Ekonomik ve Askeri bakımdan Güçlü büyük Devletlerin Paraları da ister-istemez Küresel ekonominin “Değer” ayarını belirliyor.

Dünya Finans sistemini “patlatmadan” denetim altında tutan Dünya Bankası, IMF ve  FED (ABD Merkez Bankası) gibi kuruluşların başındaki patronlar (çoğu Jekyll Adası sakinleri) özellikle Dolar ve Euro’nun öbür Ulusal Paralar, Özellikle Japon Yen’i ve Çin Yuan’ı karşısında Küresel Güvenilirliğini gözetiyorlar. Şimdilik “4 büyük Para” (Dolar, €, Yen, Yuan) arasında bir Denge sağlanmış gibidir…

(Bu gidişle, 21. yüzyılın son çeyreğinde, Ulusal Paraların ortadan kalkacağını ve Dünya genelinde en çok 10 dolayında -bölgesel dijital Para- kullanılacağını söyleyebiliriz.)

Öbür Ulusal Paraların, bu Devlere ayak uydurabilmesi, ancak ve ancak çok güçlü, nitelikli, üretken Ekonomilerine, R&D ile (AS: Research & Development; Araştırma – Geliştirme, AR-GE) Teknolojik üretim boşlukları yakalayabilmelerine bağlıdır. Özetle, Bilim ve Teknolojide hızlı koşanların Paraları da o denli “Güçlü”, dolayısıyla o denli “Güvenilir” ve “Değerli” oluyor.
***

Ne yazık ki TL’nin arkasında böylesine özgün AR-GE’ye dayalı Sanayi ve Tarımsal Üretim yok denecek ölçüde zayıftır. Ülkenin mal varlıklarını “satarak” sağlanan Finansal Destek, Parayı bir yere dek ayakta tutuyor, sonra –tulumbada can suyu kalmayınca– düşüş başlıyor; bir yandan da hızla artan nüfusa oransal azalan kaynaklar nedeniyle darboğazlara giriliyor.

Enerji bakımından %75 oranında, tüm ekonomik yaşamı ortalama %30 oranında dış kaynaklara, dış alıma (ithalata) bağımlı olan Türkiye’nin 2018 Finans Krizi bu darboğaza bir örnektir.

İthalatta kullanılan ana Döviz olan ABD Doları yılbaşında 3,75 TL iken 4 ay sonra 1 Mayısta 4,00 TL oldu; bu yavaş yükseliş trendi (AS: eğilimi) ile seyretseydi yıl sonunda en çok 4,20 TL olması beklenirdi. Oysa Dolar Fiyatı 1 Ağustosta 5,00 TL ye, 1 ay içinde %25 artışla 1 Eylülde 6,25 TL’ye çıktı.. bu “anormal” durum karşısında Piyasa panikledi. Neyse ki, son bir Ayda 6,40′ lardan 5,60’a doğru bir iniş gözleniyor; olasılıkla yıl sonunda ırmak yatağına çekilecek ve çok büyük olasılıkla Dolar 5,00 – 5,50 TL aralığında kalacaktır. Grafik analizinden 2018 yılı $/TL ortalamasını (AS: ağırlıklı) 4,80 TL olarak hesaplıyorum.

2017 yılı ortalama Dolar fiyatı 3,65 TL dolayısıyla 3,107 trilyon TL olan GSYH 3,107/3,65 ≈ 0,85 trilyon $ (850 milyar $) karşılığı idi.

2018 yılı GSYH en iyimser %5 artışla, 3,26 trilyon TL olacaktır; (TÜİK artışı %15-20 gösterirse şaşırmam) ortalama Dolar fiyatı 4,80 TL olduğuna göre, Türkiye’nin 2018 GSYH’sı 680 milyar Dolardır; yani ulusal gelir bu varsayımla, geçen yıla göre, kabaca 170 milyar $ azalmış oluyor.

Bu durumda, 2018 yılı için 82 milyonluk Türkiye G20’den düşerse veya Uluslararası yayınlarda, kişi başına gelir ~8300 $ ile (74. sırada) gösterilirse şaşırmayalım.

Peki ya Enflasyon…..

Değerli arkadaşlar,

Enflasyon, piyasada arzın talebi (AS: sununun istemi) karşılama oranının (Paranın satın alım gücünün) düşüşü, yani “Pahalılık” denen durumdur. Pratikte çeşitli mal ve hizmetlerin değişik kullanım paketleri olarak “Sepet” değerlerinin bir önceki yıl fiyatlarıyla kıyaslanarak hesap edilen bir orandır. Enflasyon hesabındaki “Sepet” içeriklerinin ağırlıklı miktar ve değerlerinin belirlenme yöntemi hep tartışılır olmuştur.

2017’de toplam (Tarım, Sanayi ve Hizmet sektörleri) ulusal geliri 850 milyar $ olan Türkiye’nin yıllık dışalımı 240 milyar $ dolayındadır; bu nedenle, Dövizdeki fiyat değişimi tüm sektörlere yaklaşık %30 oranında yansıyacak demektir. Örneğin 2018’de Dolar değerinin 2017’ye kıyasla %32 artışı 2018 yılı (dövize bağlı enflasyonun) kabaca %10 dolayında olduğunu gösterir.. (ancak Ağustos, Eylül, Ekim ayları için enflasyon -aylık ölçekte- bunun 2 katını geçmiştir.)

Sonuçta şunu söyleyebiliriz; “Enerji” gibi doğrudan yurtdışından alınan malzeme ve mamul mallar dışındaki tüm yurt içi mal ve hizmet ürünlerinde %10’luk bir fiyat artışı, Dolar paritesine ilişkindir; bunun üzerindeki bölüm Dövizle ilgili olamaz. (kaynak yetersizliği ve öbür nedenlerle nüfus artışını karşılamayan üretim zayıflığı veya başkaca nedenler..)

Bu durumda 2019 yılbaşında tüm maaşlı-ücretli kesime TL’nin hiç değilse 2018 yılındaki değer yitiği ölçüsünde %32 zam yapılması gerekiyor.

Daha geriye gider, 2008 yılıyla kıyaslarsak, TL son 10 yıl içinde %77 değer yitirmiştir; yani paranın satın alım gücü 100 birimden 23 birime düşmüştür. Ücretlere yapılan yıllık zamlara karşın ücret ve maaşlar halen 2008 satın alım gücünün %40 altındadır.

2018’de kişi başına yitiğimiz 2200 $ oldu. Daha kötü sıkıntılarla karşılaşmamak ve 2019’da ülkemizin her alanda daha iyi bir düzeye gelmesi umuduyla.

Sevgilerimle. æ

Otomatik alternatif metin yok.
https://www.facebook.com/ali.ercan.77312/posts/10157162633883866, 26.12.18
===========================
Dostlar,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan hocamızın sitemize yolladığı kapsamlı irdelemesini paylaştık. Teknik terimler için yer yer ayraç içinde açıklamalar yapmak gerekti.. Epey de dilini güncelleştirmek.. (anlama dokunmadan..)

Sn Ercan’a teşekkür ederiz.

Bize göre 4 temel gereksinimimiz var :

1. Nüfus artışını durdurmak ve azaltmaya geçip niteliğini artırmak
2. Üretim yapıp dışsatımı büyütüp dışalımı azaltmak, dış ticaret açığı ve cari açığı düşürmek
3. Yaşamın her alanında çoook tasarruflu olup israfı yok etmek
4. İyi yönetilmek (Demokratik, bilimsel, hukuka saygılı)

Herkese mutlu yıllar…

Sevgi ve saygı ile. 27 Aralık 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

2018 YILI MİLLİ GELİR, Paranın Değeri ve Enflasyon üzerine” hakkında 2 yorum

  1. D.A. Ercan

    Sevgili Saltık, Katkı ve düzeltimlerin için teşekkür ederim.
    Su fiyatına gelince; Bizim kullandığımız 19 litrelik (5 Galon) İçme suyunun fiyatı 13 TL.dir. Bu durumda 1 m3 ünün fiyatı (1000/19)x13 684 TL ediyor, yani şimdiki dolar fiyatıyla 684/5,3= 129 dolar ! çıkıyor….
    Ben dolar 4,5 iken hesaplamıştım… eski haline getirmeni rica ediyorum; maksadım suyun ne denli değerli olduğuna vurgu yapmaktı…æ

    Cevapla
    1. Ahmet SALTIK Yazar

      Sayın hocam,

      Aşağıdaki gibi düzelttim isteğiniz üzerine :

      1 m3 içme suyuna Türkiye’de yaklaşık 125 (yüz yirmi beş) $ ödüyoruz (20 L damacana suyu en az 13 TL.. 13 x 50 = 650 TL/ton.. 650 TL / 5,20 TL= 125 $ /1 m3 içme suyu!)

      Saygı ile. 01.01.18

      Dr. Ahmet SALTIK

      Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir