İdlib ve Suriye’de siyasal çözümden ne anlıyoruz?
Konuk yazar :
Bülent ESİNOĞLU
16.9.2018, bulentesinoglu@gmail.com
(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır.)
Yedi Eylül’de, Tahran’da yapılan Zirveden çıkan ortak bildirinin 2. maddesi, Suriye’nin toprak bütünlüğünü garanti etmektedir.
Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı ortak bildirinin dışına çıkarak, İdlib’de ateşkes istedi.
O günden bu yana yandaş medya Katil Esad yaygarasını yükselti.
Geride kalan on gün içinde başta Amerika olmak üzere Avrupa ülkeleri de İdlib’de barışçı çözüm istedi.
Konu Birleşmiş Milletler Güvenlik Kuruluna (AS: Konseyine) taşındı. Rusya İdlib’deki terör guruplarını vurmakta kararlı olduğunu açıkladı.
ABD ve Suudi Arabistan, eğer Türkiye İran ambargosuna katılırsa, Türkiye’ye 65 milyar $ kredi verebileceklerini Türkiye’ye teklif ettiler. (Yeniçağ Gazetesi)
Amerikalı General, Türkiye’nin Membiç’in merkezine giremeyeceğini, yalnızca çevresinde devriye alabileceğini ifade etti.
Erdoğan ABD’nin Fırat’ın Doğusuna yirmi bin TIR’lık yığınak yaptığını açıkladı.
Türkiye İdlib sınırına görülmemiş askeri yığınak yaptı.
Putin, İdlib için çok endişeliyim dedi.
Birleşik Arap Emirliği Türkiye Suriye’den çıksın dedi. (Tabii Suudilerin talimatıyla)
İsrail, Şam havaalanını füzelerle vurdu. Yandaş medya sevindi.
Erdoğan Wall Street Jurnal Gazetesine köşe yazısı yazdı. Amerika’nın Rusya’nın İdlib’de yapacağı katliamı durdurmasını istedi. Arkasından Kalın ve Çavuşoğlu Amerikan gazetelerinde köşe yazarlığı yaptılar.
İdlib‘de silahsız çözüm yok. Orada herkes silahlıdır. Çünkü bunların hepsini, zamanında, ABD ile birlikte eğit-donat programıyla yapmıştık.
HTŞ, El Nusra, El kaide ve Suriye dışından gelen silahlı teröristler.
Silahlı ÖSO, Türkiye’ye muzahir silahlı örgütleri korumak ABD’yi yanımıza alabilmek için bize kaldı.
Çıkmaz bizim çıkmazımız. Katil Esad sloganı, inşallah Katil Putin’e dönüşmez.
Amerika bize İdlib’de havuç veriyor ve diyor ki;
- İdlib sizin bünyenizde kalsın, ileride halk oylaması yapılır. Halk Türkiye tarafını isterse Türkiye’nin bünyesinde kalır.
Siyasi iktidar Suriye’de Suriye Arap Cumhuriyeti ile anlaşıp, Türkiye sınırlarını birlikte güvenliğe almak yerine, İdlib’de otonom bir örgütlenmeye gidelim diyor. En azından oradaki silahlı örgütleri savunması bunu gösteriyor.
Böyle bir durumda, biz nasıl olur da Suriye’de otonom bölgeleri savunuruz?
Böyle bir durumda, Fırat’ın doğusunun, Amerika ve PKK’ya bırakılacağı anlamı çıkmaz mı?
- Amerika ile yapılacak her anlaşmanın çıkacağı yer; Kürdistan’dır.
Türkiye Putin’i ikna ederek, İdlib’deki silahlı örgütleri korumaya çalışıyor.
Putin ile Soçi’de yapılacak görüşmeden hiçbir sonuç çıkmayacağı baştan bellidir.
Putin diyecek ki; “Git Suriye Arap Cumhuriyeti ile anlaş. İdlib Rusya toprağı değil, ben nasıl karar vereyim” diyecektir.
Hem ABD hem Rusya, İran tarafında ikili oynamanın sonuna gelinmiştir.
Astana Sürecinin sonlanması demek olan İdlib dayatması; çıkmazın kendisidir.
Bu gelişmeler olurken Yandaş İktidar Medyası Katil Esad türküsünü söyleyerek rahatlayacağını ve Türk halkını, sonu belirsiz bu İdlib siyasetine ikna edeceğini sanıyor.
Zaman tükendi, ikili oynamanın olanaksız olduğu bir dönemece girdik.
=================================
Evet dostlar,
İdlib sorunu Türkiye’nin başını daha çooook ağrıtacağa benziyor.
Mart 2011’de başlatılan AKP = Erdoğan‘ın, yanlış = ABD güdümlü maşa Suriye politikası ile bugünlere geldik. Bir yandan ülkemizde olağanüstü ağırlıkta – yakıcılıkta bir ekonomik bunalım – yığınların ve Türkiye’nin yoksullaştırılması süreci yaşanmakta, bir yandan da İdlib sorunu giderek kördüğüme dönüşmektedir.
Türkiye, İdlib’te toplanan ağır silahlı ve çok iyi eğitilmiş farklı ülkelerden (Çin, Afganistan, Çeçenistan…) on binlerce cihatçı militanı, Putin’in çok haklı isteği doğrultusunda sivil halktan ayrıştırmak ve geldikleri / getirildikleri ülkelere dönmelerini sağlamak zorundadır. Bu süreç zaman alabilir ama önce bu yükümü üstlenmeniz ve açıkça belirtmeniz gerekir. Öte yandan ne İran’ın, ne Suriye’nin ne de Rusya’nın çok fazla sabrı yoktur. Rusya, bölgedeki üslerinin, askeri yapılanmasının zarar görmemesinde titizdir kendince. İran, Suriye’nin toprak bütünlüğünü derin bir empati ile savunmaktadır; çünkü çok iyi bilmektedir ki, sıra kendisine gelecektir.
Türkiye’nin de İran sonrası parçalanma – bölünme sırasının BOP kapsamında kendisine geleceğini ar-tık kavramak zorundadır. BOP haritaları yayınlanmış ve sınırları değiştirilecek 22 ülkeyi ABD’li C. Rice açıkça duyurmuştu.
Suriye’de Erdoğan’ın bir kez daha iflas eden politikasının ülkemize yükü çok ağırdır. Askeri harcamalar, şu ekonomik çöküş döneminde sürdürülebilir değildir. Hele sıcak çatışmalar olursa, güvenlik güçlerimiz şehitler verecektir.
- Bütün yollar Şam’a çıkıyor AKP = Erdoğan için!
Silahlandırılıp eğitilen – desteklenen – aylık bağlanan militanlarla Suriye’yi istikrarsızlaştırma (de-stabilize etme) ve sonrası … kimi hesapların gerçekleştirilebilirliği yok-tur. Şam’a – Esad’a el uzatmak ve Suriye ile boğuşmak değil, iç savaşı bitirmesi için Suriye rejimine destek vermek gerekir. Böylelikle Rusya – İran – Türkiye’nin açık, Çin vd. nin yarı açık – örtük desteği ile Suriye’de hızla düzen yeniden sağlanabilir.
Fırat’ın doğusunda Kürdistan – PYD – PKK yapılanmasını engellemeye, Batısında İdlib sorununu Suriye ile çatışarak değil dayanışarak çözdükten sonra enerji kalabilir. Çünkü orada muazzam silahlandırma ile ABD – İsrail var.
Sitemizde son günlerde İdlib sorununu hep işliyoruz. Daha önce de yazdık; AKP = Erdoğan‘ın hiç olmazsa 1 cambazın 2 ipte oynayamayacağını olsun artık görmesi gerektiğini vurguladık. Karşınızdaki güçlerin stratejik akıllarını – deneyimlerini – çıkarlarını ve güçlerini çok ama çok iyi değerlendirmek zorundasınız.. Bu işler Tahran’da 12 maddelik anlaşmaya imza koyarken son anda “ateş kes olsun” deyip Putin tarafından haşlanma ile yürütülemez.
Yine bu çok çetrefil sorunlar, Atlantik ötesi ülkede kimi gazetelerde yazana / yazdırana post-modern entellektüel doyum (!) sağlayabilme ötesinde hiçbir yarar sağlamaz.
- Bu arada yandaş basının bağışlanmaz bir tarihsel hata, ahlak sorunu içinde olduğunun altını çizmek istiyoruz. Kitleleri “sürü psikolojisi” yöntemleriyle yönlendirmek salt etik dışı olmakla kalmayıp, ayı zamanda ciddi bir stratejik güvenlik sorunudur.
Böyle biline ve artık lütfen saaddede geline..
Sevgi ve saygı ile. 17 Eylül 2018, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
Konuya ilişkin sitemizde daha önce yayınladığımız yazılara da bakılması önerilir..