TARİKAT ŞEYHİNİN ÇOCUĞUNUN “ÇÜK-Ü ŞERİFİ” TÖRENLE ZİYARETE AÇILDI!

TARİKAT ŞEYHİNİN ÇOCUĞUNUN
“ÇÜK-Ü ŞERİFİ”
TÖRENLE ZİYARETE AÇILDI!

Konuk yazar :
Güzide Filiz TUZCU

(AS: Bizim “hazin” katkımız yazının altındadır..)

Perşembenin gelişi  – Çarşambadan bellidir:  Bugünlere gelineceği de 1940’lı yıllardan (ABD ile yapılan gizli ikili antlaşmalardan) beri belliydi…

(Kahin, ya da dahi  olmaya hiç gerek yok! Bizlere “tarih” diye dayatılan ezberleri bir kenara atmak,  objektif tarih kaynaklarını okumak ve tarih bilinci kazanmak, 1940’lardan bu yana izlenen iç ve dış siyaseti doğru anlamak için yeterlidir.)

1938 sonrasında Büyük Atatürk’ün “Tek mürşit – tek yol gösterici – tek rehber bilimdir”
zihniyeti ve olmazsa  olmaz olan tam bağımsızlık devlet ilkesi terk edilmiş 
ve onların yerine Batı kaynaklı bir plan sistematik olarak ikame edilerek, adım adım Osmanlı zihniyeti ve onun öngördüğü bilim ve akıl dışı orta çağ karanlığı yeniden hortlatılmıştır…

Bilimsel düşünceye, okumaya, öğrenmeye ve derin bir tarih bilgisine sahip olan Büyük Atatürk, Osmanlının Türkleri, sözde İslâm Dini adına “nasıl Arap diline ve geleneğine mahkûm ettiğini,
hurafelere, tekkelere, tarikatlara, sahte hocalara, şeyhlere, şıhlara ve karanlığa boğduğunu, böylece Türk Milletini cahil, yoksul ve biçare bıraktığını
” gayet iyi biliyordu:

Bunun içindir ki O dahi – O ileri görüşlü İnsan,  Osmanlı hanedanının yüzyıllarca bizzat beslediği, “insanı, insanlık akıl, vicdan, haysiyet ve onurundan çıkaran, böylece insanları, insanlıktan çıkartarak –  sürüleştiren ve iliklerine kadar sömüren” bu  karanlık kurumları toptan yasaklamıştı. Ne de iyi yapmıştı…

O böyle yaparak,  “Kuran’ın Tebliğ Ettiği Gerçek İslam‘ı Ön Plana çıkarmış ve bir daha Türk Milletini hiç kimse din maskesiyle sömürümesin diye” Türk Milletini dinen bilinçlendirmek istemişti. Ancak O’nun bu son derece isabetli – faydalı – medeni hedefi 1938 sonrasında maalesef fiilen engellenmiştir.

Son yıllarda bir Osmanlı hayranlığı ve modasıdır gidiyor… Bir başka deyişle,  birileri “Türklüğe ve Kuran’ın Tebliğ Etmiş Olduğu Gerçek İslâm’a” şiddetle karşılar ve bunlar, bir avuç devşirmenin saltanat sürdürdüğü, milletin ise hurafelere, cehalete ve yoksulluğa mahkûm edildiği karanlık ve çarpık düzene büyük özlem duyuyorlar!

Topluma yol göstermesi – toplumun yolunu aydınlatması gereken ve cesurca gerçekleri ifade etmesi gereken pek çok sözde aydın da (gazeteci, yazar – çizer, sanatçı, bilim insanı vs… de) ya bu Osmanlı zihniyetine alkış tutuyor ya da ölü gibi sessiz kalıyor!

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana (ya da anlamak istemeyene)  davul zurna az.

=================================================
Dostlar,

Konuk yazar sayın Güzide Filiz Tuzcu’nun gönderdiği ileti yukarıda..

Dünden beri yeni bir gündem oyuncağı ile oyalanmamız istenmekte : İstiklal Marşı bestesi..
Sözde “Seçim ittifakı” yasası 26 madde olarak 1 gecede kavga – dövüş yüce meclisten geçirildi. Gerçekte demokrasiye muazzzam bir öldürücü darbe daha vuruldu.
Ama halkın dilinden almak gerek bu kritik sorunu – konuyu..
Bırakın asıl derdinizi, ben ne uygun görüyorsam onu konuşun..  haddinizi de sakın aşmayın bu arada..
21. yy. şafağında Türkiye’de demokrasinin içine sürüklendiği sefaletin fotoğrafıdır yukarıdaki sahne.. Ve devr-i AKP’de yaşanmaktadır. 15+ yılda yaratılan yıkım böylesine derindir.

Seferberlik gerekir bu yüz kızartan bataktan çıkış için. Acaba siyasal iktidar kendine düşen utancı yüklenir ve azıcık da olsa bir toplumsal rehabilitasyon düşünür mü?

İstiklal Marşının bestesi ile, evde torunun mehter marşı ile yürüyüşü ile (!?) toplumu bir kez daha tuzaklamadan??

Diyanet İşleri Başkanlığı süs müdür onca muazzam milyarlarca TL bütçesi, 150 bini aşan çalışanı, devasa örgütü, vakıfları ile??

Din bu mudur??

Sevgi ve saygı ile. 15 Mart 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir