FETÖ’nün mali örgütlenmesi
Mustafa Pamukoğlu
, 16.7.2017
(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır.)
FETÖ ve benzeri örgütlerin temel gücü mali yapısıdır. Mali güce ulaşmak bu tür örgütlenmeler için temel gerekliliktir.
Bir örgüt kurmak ve bunu geliştirmek için paraya ihtiyaç vardır. Bu para 3 temel yoldan
temin edilir. FETÖ bu üç kaynağı en iyi organize eden örgüt olarak yıllardır faaliyet gösteriyor.
1-Yurt içi ve yurt dışı bağış ve yardımlar
2-Ticari faaliyet gelirleri
3-Devlet teşvik ve destekleri
BAĞIŞLAR VE YARDIMLAR
Bağış ve yardımları temin etmek için örgütün ikna edici veya aldatıcı bir misyonunu ve amacını ortaya koymak gerekiyor. FETÖ burada “Ilımlı İslam” teorisi ile din için eğitim amacı ile faaliyetini sürdürdü. Dini anlamak için eğitim şarttır, iddiası ile hareket edildi. Eğitim için de okullar açmak ve bu okullarda eğitilecek donanımlı kişilerle misyonun geniş halk yığınlarına ulaşmasını sağlamak öncelik olmuştur.
Bu misyon ve vizyonla hareket eden FETÖ öncelikle bağış ve yardımları her türlü amaç ve faaliyette bulunan çeşitli dernekler ve vakıflar kurarak sağlamıştır. Çünkü dernekler ve vakıflar vergi avantajları nedeniyle bağış ve yardımları en kolay biçimde temin eden kurumlardır. Bunun yanında aidatlar, giriş ödentileri, sponsorluk gibi destekler de dernek ve vakıflar bünyesinde kolaylıkla organize edilebilmektedir.
TİCARİ FAALİYETLER
Vakıf ve dernekte toplanan kaynakların büyümesi ve kazanç sağlaması için gelir getirici alanlara aktarılması gerekir. Bunun için de iktisadi faaliyetlere girmek ve şirketler kurmak gerekir. FETÖ bunu eğitim kurumları şirketleri ile başarılı biçimde yapmıştır. Önce dershaneler sonra ilköğretim, lise sonrasında da üniversiteler kurarak temel amacı eğitim olan ama kazanç da sağlayan iktisadi faaliyetlere girişmişlerdir. Eğitim kurumları yanında medya şirketleri ve örgütlenmesi de sağlanınca ticari hayatın en önemli kazanç getiren etkili alana girilmiştir.
BÜYÜK ŞİRKETLEŞMELER
Ticari faaliyetler FETÖ güç kazandıkça farklı bir anlayışla da yapılmaya başlamıştır.
Bu misyona inanan tüccar, iş adamı, esnaf ya kendi şirketine ya da kurulacak başka şirketlere yine aynı inançta olan kişileri ortak almaya başlamıştır. Ortaklık ya isme ya da hamiline (yani kimin ortak olduğunun belli olmadığı ve onu mutemet bir kişinin temsil ettiği) olmak üzere dev şirketler kurulmaya başlamıştır. Öte yandan sermayeler birleştirilerek yeni işler ve projelere girilmeye başlanılmış ve dev şirketler ve finans kurumları ortaya çıkmıştır.
DEVLET TEŞVİKLERİ
Bu ticari faaliyetleri kolaylaştıran ve kazançları artıran birçok teşvik ve destek vardır. Biz burada vergi teşviklerinden en önemlilerini sayalım. FETÖ kurumları bundan fazlasıyla yararlanmıştır.
*Dernekler ve vakıflar vergi mükellefi değildir. İktisadi faaliyet gösterirlerse bu faaliyetleri vergiye tabidir.
*Kamu yararına çalışan dernekler ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti (AS: bağışıklığı) tanınan vakıflara yıllık toplamı beyan edilecek gelirin %5’ini (kalkınmada öncelikli yöreler için %10’unu) aşmamak üzere, makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımlar vergiye tabi kardan indirilir.
*Öğrenci yurtları, camiler, din eğitim verilen yerlere yapılan bağışlar ve harcamalar vergiye tabi gelirden indirilebilmektedir.
*Fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedelinin tamamı vergiye tabi kardan indirilir.
*Okul öncesi eğitim, ilköğretim, özel eğitim ve orta öğretim özel okulları, özel kreş ve gündüz bakımevleri ile Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti (AS: bağışıklığı) tanınan vakıflara veya kamu yararına çalışan derneklere bağlı rehabilitasyon merkezlerinin işletilmesinden, beş hesap dönemi itibarıyla (AS: boyunca) elde edilen kazançlar vergiden istisnadır.
*Vakıf üniversitelerine yapılan bağışlar gider olarak indirilebilmektedir.
HAVUZ SİSTEMİ
FETÖ mali örgütlenmesinde en önemli lokomotif yukarıda saydığımız şekilde elde edilen kazançların ve kaynakların havuza alınarak imamlar (mutemetler-eminler) tarafından bir finans kurumu gibi yönetilmesidir. Bu sistemin motivasyonu güçlü dayanışma ve harekete olan sabit inançtır. Unutmayalım ki, bu havuzun en büyük destekçisi de FETÖ’yü kullanan ABD derin devleti ve diğer uluslararası işbirlikçileridir.
- 15 Temmuz darbe girişimin önlenmesi ile bu dev mali örgütlenme de çökertildi.
Yeniden dirilmeleri bu mücadelenin kararlılık ve samimi biçimde devam etmesi halinde zor gözüküyor. Ama uyanık olmak da şart!
=========================================
Dostlar,
Yetkin İktisatçı sayın Mustafa Pamukoğlu önemli bir irdeleme yapıyor, belirlemeleri ve önerileri var. Genel bir çözümleme (analiz) yaptığı. FETÖ‘ye ilişkin ayrıntılı akçalı (mali) bilgileri FG’in (Fetullah Gülen) 35 yıl 1. yardımcısı olan Nurettin Veren‘den öğreniyoruz. Habertürk TV’de 2006’da Merdan Yanardağ 2 gece saatler boyunca bu kişi ile derinlemesine söyleşi yapmıştı. Sayın Yanardağ bu çok önemli söyleşiyi yazıya dökerek kitaplaştırdı ve yayınladı:
- Kuşatılan Türkiye : Gülen Hareketinin Perde Arkası
Bugünlerde bir kez daha dikkatle okumanın ya da video kayıtlarını dikkatle izlemenin zamanı.
Ayrıca değerli yazar Serdar Akinan’ın “BUZDAĞI” adlı yapıtı..
Kitap kapağındaki çizime dikkat:
Buzdağı’nın üstünde Türkiye; altında ise
AKP – FETÖ – CIA var!
15 Temmuz adına AKP = RTE tarafından yaptırılan törenlerin – ritüellerin, bunca abartılı, duygu sömürüsü yüklü, dinci istismar odaklı olması; Kuran’ın – Caminin – Selaların – Şehit – Gazilerin, maneviyat ve mistisizmin… katılması, gözyaşlarıyla ıslatılmış algı operasyonu, vıcık vıcık popülizm (halk yardakçılığı) ve ağır toplumsal hipnotizmanın.. ardalanında ne yatıyor acaba? Ankara ve İstanbul’da 2 dev anıt hangi alternatif tarih yaratma çabasının figürü?
Çok net sosyopolitik-psikolojik gerçektir : Sabahlara dek minarelerden yüksek sesli selalar korku bastırma ritüelidir. Farklı düşünen insanların Anayasal hakları ayaklar altındadır. Herkesin bu selaları sabahlara dek dinleme zorunluğu olmadığı gibi, hiç kimsede böyle bir yetki de yoktur. Açıkça suç işlenmiştir. Böyle bir şey ancak dinci – şeriatçı ilkel ülkelerde olabilir.
Bilinç altına itilmesi gereken / zorunlu olan yoğun korkular vardır?
Suç ortaklığının gün ışığına çıkması / çıkarılması paniği ciddi olarak yaşanmaktadır?
Kendilerince de itiraf edilerek “Kandırıldık” söyleminin yetmeyebileceği, atakların üstlerine üstlerine geleceği hezeyanıyla saf ve masum halktan / müritlerden savunma hattı / canlı kalkan oluşturma mıdır kurgulanan?? 15-16 Temmuz 2016 gecesinde olduğu gibi.. 250 ölüm,
iki bini aşkın yaralı kurban yetmemiş midir! Ne denli trajiktir ki, sorumlular en önde “anma” yapmaktadır!? Bu açık günah çıkarma, neyin ve ne ölçüde diyeti olabilir ki??
-
“Bakın, bana bir şey yapacak olursanız milyonlar sokağa dökülür ve bedelini feci ödetir size..”
gözdağı / retoriği midir; binler / onbinlerce olduğu savlanan kişisel para-militer birliklere ek??
Bu dehşet dengesi nereye dek sürdürülebilir ki Türkiye’de?
2. Büyük Dünya Paylaşım Savaşı sonrası NATO – Varşova (Warsaw) Paktı ekseninde yaşanan soğuk savaş yılları – dehşet dengesine uluslararası toplum bile dayanamadı ve “Détant” (Yumuşama) politikaları ile zorunlu olarak karşılıklı uzlaşmaya gidildi..
Türk halkı da acı gerçekleri er ya da geç, yavaş da olsa öğrenecektir, öğrenmektedir. 16 Nisan deli saçması halk oylamasında AKP + MHP bloku gene de salt çoğunluğu sağlayamamış, YSK hileye alet edilerek tam hukuksuz – gayrımeşru bir fiili durum (Anayasa değişikliği ile gerçekte rejim değişikliği!) ülkemize dayatılmıştır.
- Asıl darbe Saray’ın 20 Temmuz darbesidir! Bu durum kabul edilemez, sürdürülemez!
Kitleler bu hazin oyunların ayrımındadır. Ne yazık ki her geçen gün ek – yeni ve daha ciddi hatalar sürdürülmektedir. Klasik diktatoryal tırmanış, “bir süre” tepede kalış (plato dönemi) ve ka-çı-nı-la-maz çöküş! Tarihsel eytişimin (diyalektiğin) şaşmaz yasası budur. AKP = RTE de aynı yasaya bağlıdır ve ne yazık ki uzlaşma – normalleşme zamanları, seçenekleri hoyratça tepilmektedir. Tüm iyiniyetli uyarı çabaları kayalara çarpıp sönümlenmektedir!?
- Büyük ADALET YÜRÜYÜŞÜ – MALTEPE MİTİNGİ’nde yapılan 10 maddelik çağrıya uzlaşmacı yanıt vermeye en çok gereksinimi olanlar artık bu kitleler değil, AKP = RTE‘dir!
Sevgi ve saygı ile. 16 Temmuz 2017, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
Geri izleme: 15 TEMMUZ’un AKP – ERDOĞAN AÇISINDAN SOSYO-POLİTİK PSİKOLOJİK ARDALANI – Prof. Dr. Ahmet SALTIK