Trakya’yı kurtar(may)alım mı?
AYDINLIK, 16.3.15
Çok geç kalmış olmak diye bir şey vardır.
Sayısız uygarlığın beyazlamış kemikleri üzerinde şu acılı sözcükler yazılı:
‘Çok geç.’
Eyleme geçmezsek, merhameti olmadan güce,
ahlakı olmadan kudrete,
kavrayışı olmadan kuvvete sahip olanlar için ayrılmış
zaman koridorlarına sürükleneceğimiz kesin.’’
Martin Luther King
parti tutup seçimlerde tıpış tıpış gidip oy kullanmayı demokrasi olarak algılayan kişilerin
bu görüşüne karşın, kişisel eleştiriler de olduğu için yanıtımı on sekiz yıl önceden
vermek istiyorum.
“AKP’nin hizmetkarlığını yapıyorsunuz” suçlamasına karşın o günlerde de iktidarımızı engelliyorsun söylemleri vardı.!
- “Merhameti olmadan güce, ahlaklı olmadan kudrete, kavrayışı olmadan kuvvete sahip olanlar için ayrılmış zaman koridorlarına” sürüklenmemize neden olmadı mı?
Hala çok ama çok geç değil mi?
buram buram toprak kokusu olacaktır. Bunun üzerine gözlerinizi açtığınızda baharla birlikte uyanan doğanın o yeşil örtüsüyle karşılaşırsınız. Yolculuğunuz daha bakir bir bölgeye ise ve gelincik mevsimine rastlarsa yemyeşil buğday tarlaları içindeki kızıl gelinciklerin seyrine
doyum olmaz. Hele hele yeşille mavinin bütünleştiği kıyı şeritlerine ulaştığımızda duyulan haz, mutluluğun resmini yaptırtabilecek bir dinginlik verir insana.Hiç kimse böyle bir yolculuğa hayır diyemez sanırım. Ama ne yazık ki, yıldan yıla bu tür manzaralarla karşılaşmak için çok daha uzun yollar katetmemiz gerekiyor. Ve bu uzun yolları katederken daha birkaç yıl önce yeşillikler arasında yalnızca kiremitlerinden ve saman yığınlarından köy olduğunu anlayabildiğimiz yerleşim birimlerinin gittikçe betonlaştığını,
artık beton yığınları arasından ağaçların göğe uzanmak istercesine direndiğine tanık olursunuz. Sınırlarının ağaçlardan, derme çatma çalılardan oluştuğu o eski büyük bahçelerin içindeki tek katlı, sundurmalı, bahçenin bir kenarındaki ahırlı köy evlerinin yerlerini kat kat beton yığınlarına terk ettiğine tanık olursunuz.
kişi başına üretilen, demirin, çeliğin çimentonun mutluluğun göstergesi olduğu kabul edilmiştir.
yapılmaya başlanmıştır.
bu tüketim çılgınlığı süreci ülkemizde de 12 Eylül 1980 darbesini izleyen hükümetler sonrası büyük bir hız kazanmıştır.
hiç mi hiç çekinmemişlerdir.
ve bu tür kuruluşların desteğini almaktan çekinmemektedirler.” (*)
Bilim ve Ütopya Dergisi, Mayıs 1997, sayfa 7=====================================
Dostlar,
Trakya’da (Edirne’de) 1988 -2004 arasında 16+ yıl yaşamış ve halen hemen hemen her yıl Tekirdağ’da birkaç hafta geçiren bir insan olarak, Trakya’nın çevre sorunlarını izliyor ve yakından biliyoruz. Çeyrek yüzyılda nereden nereye gelindiğini büyük acıyla izliyoruz.
O bölgede yaşadığımız yıllarda Edirne’de Çevre Gönüllüleri Derneği kurmuş ve
savaşım vermiştik. Geçtiğimiz yıl (2014) Ekim ayında da Edirne’de düzenlenen
17. Ulusal Halk Sağlığı Kongresi‘nde temamız “SANAYİLEŞME ve ÇEVRE SAĞLIĞI” idi.
Trakya’daki bol yüzeysel sular, çok su kullanan tekstil sanayisinin yapılaşma gerekçesi olmuştu. Tabii Avrupa’ya yakın oluşun da payı var… Son verilerle yüzeysel sular 400 m’ye dek tüketilmiştir! Boşaltılan mağaralara (lakünalara) ise ne yazık ki, bir çevre cinayeti uygulanarak kimi sanayi kuruluşlarının atık suları doldurulmuştur. Trakya’nın yaşam damari Ergene ırmağı,
toksik atık yatağı durumundadır. 1. sınıf tarım toprakları yapılaşmaya açılmıştır.
Trakya nüfusu hızla büyümektedir ve İstanbul Istrancaların sularını vantuz gibi emmektedir.
Bir yabancı banka özellikle çiftçilere kredi vermekte, tahsil edemediğinde (!) topraklara
el koymakta ve Yunanistan’a yakın – komşu bu topraklar belli ellerde toplanmaktadır!
Bir de KANAL İSTANBUL tasarımı yaşama geçirilirse bu, Trakya’nın elden çıkması demektir.
Bu çılgın, çevre düşmanı, yıkıcı – talancı rant tasarımından derhal vazgeçilmeli;
Trakya’da havza planlaması ile çevresel yıkım daha fazla geç kalmadan durdurulmalıdır.
Sevgi ve saygıyla.
17.3.2015, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com
Çok teşekkürler Hocam…
Sayın Vardar,
Soluksuz AYDINLANMA UĞRAŞINI SÜRDÜRELİM…
Sevgi ve saygıyla.
20.3.2015, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
http://www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com
Memleket toptan işgal altında. Gerçek soru şu ” Anadolu ve Rumeli müdafaa-i hukuk cemiyetini” yeniden mi kursak?