Başbakan’ın “EDEPSİZ – YALANCI” Öfke Patlamasının Tarihsel Bedeli..
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
Demokrasilerde siyasal önderler serinkanlılığı ile bilinen deneyimli ve birikimli insanlardır.
Özgüvenlidirler ve demokrasi terbiyesi almışlardır.
Bu donanımları sayesindedir ki, hoşgörülü ve dayançlıdırlar (tahammüllüdürler).
Başbakan R.T. Erdoğan, Türkiye’yi 12 yıldır deyim yerinde ise
demir yumrukla yönetiyor.
Sindirmediği kişi – kurum kalmadı gibi..
Hala yetin(e)miyor yarattığı örtük faşizm rejimiyle.
Son durak İslami faşizm midir?
Brunei Sultanlığı, Osmanlı Padişahlığı, Suudi Krallığı, Birleşik Arap Emirlikleri benzeri
mutlak bir Despotizm / Tiranlık mıdır?
Ancak o zaman mı tatmin olabilecektir??
Antik Yunan‘da, günümüzden 2400 yıl kadar önce Platon ve Aristo‘nun yazdıklarına bakılsın.
Orada bile ülke yönetiminin Tiranlaşmaması için sistematik – kurumsal demokratik öneriler var. Güçler Ayrılığı gibi..
AKP ve Başbakan ile bu yüz kızartıcı olayda –TBB Başkanı
Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’na edepsiz – yalancı diyerek– destekçileri,
Antik Yunan anlayışının bile gerisine düştüklerinin ayırdındalar mı acaba??
Türkiye neden böyle bahtsız bir ülke??
Atatürk’ün AYDINLANMA Devrimi yarım kaldı,
60 yıldır da -1950’den bu yana- karşıdevrim iktidarda.
Halk bu yönde koşullandırıldı, çağdaş eğitim veril(e)medi.. Hızlı nüfus artışı ile yoksullaştırıldı, işsizleştirildi, çaresizleştirildi, sömürüldü ve oy deposu durumuna düşürüldü – dönüştürüldü..
- En ürküncü de Halkın, İktidar yolsuzluklarından nemalandırılarak
ahlakı bozuldu, demokrasi anlayışı yozlaştırıldı..
Halk, kendisine benzeyeni seçiyor..
Kısa erimli çıkar ve beklentilerinin tutsağı, popülizmin oyuncağı..
Politik öngörüde bulunamıyor, günü yaşıyor, sorgulayamıyor,
deneme – yanılma ile öğreniyor.
Basın çok büyük ölçüde ele geçirilmiş ve beyin yıkama – koşullama işlevi görüyor.
Ülkede demokrasicilik oynanıyor..
Ama tarihten de biliyoruz ki, insanların – toplumların algısını (idrakini) sonsuza dek teslim alıp yönetmek olanaklı değil..
Halklar, önünde sonunda uyanıyor ve intikamı da ağır oluyor.
En somut örneklerden biri Fransız Devrimi değil mi?
Çıplak ayaklı köylüler yapmadı mı bu kanlı ayaklanmayı?
Yitirecek hiçbir şeyleri kalmadığında..
Ama Voltaire’in, Robespierre’in, J.J. Rousseau’nun, D. Diderot’un, Montesquieu‘nun..
Aydınlanma önderleri olarak yaşamsal katkılarını unutmadan..
Kral 16. Louise ve Kraliçe M. Antoinetté giyotinle idam edilmedi mi?
Krallık çok kanlı olarak tasfiye edilip laik Cumhuriyet kurulmadı mı?
Ve de 1789’dan bu yana gericilerin bu Fransız Cumhuriyet’ini 4 kez yıkmalarına karşın ilericiler – Devrimciler 5. Cumhuriyeti kurmadılar mı?
1958’den bu yana General C. DeGaulle’ün 5. Cumhuriyeti dimdik ayakta değil mi?
Türkiye de mutlaka laik – demokratik rejim yönünde ilerleyecektir;
yaşamın diyalektiğinin gereği budur.
AKP iktidarının ve başının engelleyici direnişleri olsa olsa “bir süre” gecikmeye
neden olur; hepsi o denli..
Büyük ATATÜRK’ün şu sözleri kulaklara küpe olmalıdır :
- “Benim ölümlü bedenim elbet bir gün toprak olacaktır ama
Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır.”
Herkes de davranışının bedelini tarih önünde öder..
Artık herkesin aklını başına alması gerek..
Bunun ilk koşulu, kıyasıya da olsa eleştiriye dayanmak ve hatta yararlanmaktır.
Başbakan R.T. Erdoğan ve AKP’ye içten önerimiz bu yöndedir;
giderek umudumuz azalsa da..
Tarih yinelensin (tekerrür etsin) istemiyorlarsa eğer..
Sevgi ve saygı ile.
11 Mayıs 2014, Ankara
Feyzioğlu, 1970’li yılların Faşist MC’sinin Başbakan Yardımcısı Gardrop Atatürkçüsü Turan Feyzioğlu’nun torunu imiş… “Dedesi ne idi ki, torunu ne olsun!..” dedirten konuşması benim de midemi bulandırdı…
Feyzioğlu, dedesinden gelen alışkanlıkla, Hukuk’a Gardrop Atatürkçülüğü açısından bakmış; Türkiye’nin İstiklal Mahkemelerinden beri süregelen adaletsiz Hukuk Sistemini eleştirmemiş, HÜKÜMET İCRAATLARINI ELEŞTİRMEYE yeltenerek mide bulandırmıştır.
Metin Feyzioğlu’na yazıklar olsun!.. Yuh…