Günlük arşivler: 11 Ekim 2012

Dünya Ruh Sağlığı Günü 10 Ekim : Depresyon salgın gibi..

Dostlar,

Depresyon bir insanlık hakkıdır..”

Çook yıllar önce Hacettepe’de yetkin Psikiyatri hocamız Prof. Dr. Orhan Öztürk‘ten duymuştum bu sözü..

Ne yazık ki Dünya Sağlık Örgütü rakamları çok iç karartıcı.

Ağır yaşam koşullarında yakın çevresinden ve toplumdan, devletten gereksindiği enaz (agari) dayanışma ve desteği bulamayan insanların bir tepkisidir depresyon..

Dolayısıyla çare de bu tümcemizle ifade edilmnektedir.

Vahşi kapitalist değil ama insanı ortaya koyan, insan odaklı dayanışmacı hümaniter düzenler en etkili kitlesel koruyucudurlar..

KüreselleşTİRmeci = Yeni emperyalistler ise acımasız sömürülerini postmodern yöntemlerle sürdürüyorlar..

Eşitsizlikler ve yoksulluk hem dikey hem de yatay düzlemde büyüyor.

Bu kısır döngüden çıkmadıkça depresyona ve öbür sosyal patolojilere köktenci çözüm düş!

Sitemizde yer alan, Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesinde Dönem 4 öğrencilerine verdiğimiz

TOLUMSAL RUH SAĞLIĞI derslerinin yansıları çok ilginizi çekebilir, öneririz..

Sevgi ve saygı ile.
11.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=================================================

Uzmanlar ‘Türkiye’nin %8-10’u hasta’ diyor;
Depresyon 2030’da en yaygın yakınma olacak!

Depresyon salgın gibi

Her geçen gün boyutları daha da büyüyen ekonomik krizler, yoksulluk, işsizlik, savaş, şiddet, artan kayıplar yaşamı anlamsızlaştırıyor, mutsuz kılıyor, depresyonu artırıyor. Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de yüzde 8-10 arasında depresyon hastası bulunuyor. Psikiyatrlar, depresyonun küresel bir sorun haline geldiğini, 2030 yılında en yaygın görülen birinci hastalık olacağını vurguluyorlar ve “Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre hastaların % 50’si tedaviye ulaşamıyor. Depresyon, tedavi ile düzelen bir hastalıktır. Hastaların tedavi olamamaları, sağlık hizmetine ulaşmamaları ya da yanlış adrese yönelmelerinden kaynaklanıyor” diyorlar.

Depresyon, kadınlarda en fazla 35-45, erkeklerde ise 35-50 yaşları arasında ortaya çıkıyor, hastalığın başlangıç yaşının ise ortalama 30 olduğu belirtiliyor.

Bu yıl Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu’nun 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü’nün ana teması olarak “küresel bir kriz olarak depresyonu” belirlenirken, konu ile ilgili açıklamalarda bulunan psikiyatr Doç. Dr. Burhanettin Kaya, “Depresyonu nasıl önleyeceğiz” sorusuna bunun yalnızca psikiyatrik değil ekonomik ve politik bir tartışmaya da ihtiyacının olduğunu söyledi. Üretim araçlarını ve sermayeyi elinde tutan yönetenler ile temsilcilerinin mutluluğunun, milyarların mutsuzluğuna yol açtığını vurgulayan Kaya “Sistem, mutluluk değil keder üretiyor. Ruh Sağlığı Federasyonu, 2012 Dünya Ruh Sağlığı Günü’nde hem hükümetlerin hem de tüm toplumun giderek yaygınlığı artan, bireyler dışında ailelerini ve çocuklarını etkileyen depresyonla kapsamlı bir mücadele yapılması gerektiğini ifade ediyor. Depresyon hastalık düzeyinde bulunduğunda antidepresanlar çok başarılı sonuç vermektedirler.

Fakat halk arasında ilaçların bağımlılık yaptığına dair yanlış bilgiler var. Depresyon mutlaka psikiyatri hekimleri tarafından etkili biçimde tedavi edilmelidir. Ülkemizde uzman sayısı yetersiz. AKP hükümetinin sağlıkta dönüşüm politikası nitelikli ruh sağlığı hizmeti verilmesini de etkilemektedir” diye konuştu.
(Cumhuriyet 09.10.2012)

Miyase İlknur kitabı : İlhan Abi..


Dostlar,

Cumhuriyet’in emektarlarından Miyase İlknur, çok anlamlı bir ürün verdi.

676 sayfalık bir belgesel..

Cumhuriyet ve üstad İlhan Selçuk üzerinden yakın dönem Türkiye tarihi aslında..

Aydınlanma Bilgesi İlhan Selçuk, “PENCERE” sinden bizi aydınlatmayı sürdürüyor..

Ölüm dediğiniz de ne ki?

Çok mu önemli ya da anlamlı..

Yaşarken ölenler, bir de sözde ölen ama gerçekte yaşayanlar??

Ne dersiniz..

Miyase’ye bravo!

Sevgi ve saygı ile.
11.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.ne

Bekir Coşkun : Ampul…

Dostlar,

Nefis Bekir Bekir Coşkun klasiği daha..

Sindire sindire okunmalı ve gereği yapılmalı..

Özelliklle bağlayan son 2 tümce çok çarpıcı..

Dünyanın en pahalı ampulüdür… Bir cumhuriyet verdiniz karanlığına…

Sevgi ve saygı ile.
11.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================================

Bekir Coşkun

Ampul…

Enflasyon hesabı sepetinde var:

“Merdiven…”

Merdivene zam gelmedi mesela…

İki tane alırsanız, indirimi olur…

Tek ayağını alırsanız, zaten yarı fiyatı…

*

“Flüt…”

Yani sizin yaşamınızdaki enflasyonu hesaplarken, oturup flüt çaldığınızı varsaydılar… Nitekim baktılar enflasyon düşük çıktı…

“Çalamam” demeyin…

Çalan çalana…

Sandılar ki herkes çalıyor…

*

“Hortum…”

Yatak odasını sularsınız…

Bulunsun…

*

Diyelim ki “deve etini” koymuşlardı sepete…

Eşek eti olsa, hadi neyse…

Çünkü on beş sene önceki sayımda 1.5 milyon eşek vardı…

Eşek kalmadı memlekette…

Yeteri kadar koyun bulamadıklarında… Ya da inekler, öküz eksik geldiği zaman demek eşekleri soktular araya…

Enflasyon düştü sanki…

*

“Soba borusu…”

, mevsimine göre dönemlere ayrıldı ayrıca…

Yaz ayları diyelim…

“Patinaj zinciri” ile “soba borusunu” koydular…

Ne de olsa plaja giderken zincir şart..

*

Zamlardan sonra yaşam % 25 kadar pahalandı…

Hâlâ enflasyon tek haneli diyor…

*

Bu savaşın faturasıdır

Tüm o bombaların, havanların, topların… Suriye’de destekledikleri suni isyancıların sıktıkları her bir kurşunun… Sığınmacı kamplarındaki klimaların… Kabadayılığın, haddini bilmezliğin, kendini bir halt zannetmenin bedelidir…

Zamlarla ödüyor millet…

Suriye macerasının Güneydoğu illerinde vurduğu ağır darbe bir yana… Kendi bakanlarının açıkladığına göre, sadece ihracattan Türkiye’nin bu yılki kaybı 2.5 milyar dolar gibi bir şey…

Devamı gelecek…

Nasılsa ödeyen var…

*

“Ampul…”

Fiyatı inmiş, iyi mi?..

Sepetteki ampule bakarsanız, iyisiniz yani…

Eee al tak…

*

Dünyanın en pahalı ampulüdür…

Bir cumhuriyet verdiniz karanlığına…

Eğitim Dinselleştirilemez !

Eğitim Dinselleştirilemez!

Emperyalistlerin ülkemiz üzerinde oynadıkları bu oyunların bozulabilmesi için tek çıkar yol; tarihsel süreç içinde uygulanarak doğruluğu kanıtlanmış olan “Kemalizme” sahip çıkmak, uygulamak ve ülkenin geleceği için öncelikle yeni nesle bu bilincin verilmesini sağlamaktır.

Raşit Por

Yeni eğitim yasasıyla, eğitim ve öğretimin dinileştirilmesinin önü açılmıştır. Görüldüğü kadarıyla cemaat, tarikatlar ve AKP; karşılıklı mücadele yerine kazanılmış konumlarını koruyarak uzlaşı içinde faaliyetlerine devam edecekler. Çünkü yakın gelecekte cemaat ve diğer tarikatların, devlet ve toplum içinde elde ettikleri konum ve etkinliklere ilave olarak, Türkiye Cumhuriyeti milli eğitim yapısı içine doğrudan girebilecekleri yeni bir ortam yaratılmıştır. Geçmişte sadece Kuran kursları ve kendi açtıkları özel eğitim kurumları ile toplum içinde yer alan cemaat ve tarikatlar, bundan sonra tüm eğitim kurumlarında dini ders vermek üzere yasal olarak yer alabileceklerdir. Çünkü bugünkü eğitim sistemi içinde görev yapan öğretmenler, pozitif bilimi öğretme nosyonu dışında kalan dini eğitimi veremeyecekleri için görev, öğretmen formasyonu olmayan din adamlarına kalacaktır.

Oysa; Batı uygarlık tarihi, toplumların gelecek nesillerinin yetiştirilmesinde, eğitimin dini baskılardan kurtarılması için verilmiş mücadelelerle doludur ve günümüzde bir uzlaşı yaratılmış ve din adamı yetiştirmenin dışında dini eğitim, temel ve genel eğitimin kapsamı dışına çıkartılmıştır.

Batı’nın, uygarlaşmanın bir sonucu olarak bizden çok önce elde ettiği bu durumu, Türkiye ancak büyük önder Mustafa Kemal’in girişimiyle 1920’lerde yakalamıştır. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte ve hatta kurtuluşun en önemli aşamalarından birisi olan Sakarya Savaşı sırasında bile sürdürülen, eğitimin ilkelerinin belirlenmesi çalışmaları, çağdaşlaşmanın en önemli bölümünü oluşturmasına rağmen, tek başına yeterli görülmemiş ve çağdaşlaşmanın bir yaşam biçimi olarak benimsenmesi için toplumsal kalkınma ve aydınlanmayı sağlayacak eğitim, sanat ve kültür ile sanayileşme girişimleri, devlet politikası olarak benimsenip uygulanmıştır.

Bugüne nasıl geldik?

Atatürk’ün ölümünü takip eden dönemde İkinci Dünya Savaşı’nın galibi emperyalist ülkelerin baskıları sonucu dış politikamızda önemli değişiklikler olmuş ve “bağımsız ve tarafsız” politikalardan vazgeçilerek, Batı yanlısı politikalar, yine Batı ve özellikle ABD yönlendirmesiyle sürdürülmüştür.

Cumhuriyet döneminin eğitim ilkeleri aşama aşama terk edilmiş ve özellikle eğitim birliği yasasına rağmen dini eğitim, temel ve genel eğitim paralelinde sürdürülmüştür. Bu arada dünyaya örnek olarak gösterilebilecek niteliklere sahip olduğu Türkiye’de, yetiştirdiği kuşaklarla doğrulanmış olan Köy Enstitüleri uygulaması sonlandırılmıştır.

Özellikle 1980’lerden sonraki yakın dönemimizde farklı siyasi görüşlerdeki partilerin oluşturduğu koalisyon hükümetleri, dışarıya bağımlı, yönlendirilmiş politikaları tek bir parti gibi aynı çerçevede sürdürmeye devam etmiştir.

Yeni Dünya Düzeni adıyla sürdürülen bu politikalar sonucu, Cumhuriyeti kuran yönetim ve devamında bu yönetimin ilkelerine bağlı siyasi iktidarlar tarafından ülkenin sınırlı kaynakları kullanılmak suretiyle uzun zaman dilimleri içinde yaratılmış olan sanayi kompleksleri, özelleştirme adıyla söndürülmüştür. Ekonomik birer kıymet olan Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar uzanmış bu kuruluşların söndürülmesi, yerleşim bölgelerinin aydınlanmasının da en önemli aracını yok etmiştir.

Eğitim sisteminde dış baskılarla uygulamaya konulan ve aydınlanma yerine toplumu İslami bir rejime hazırlamaya yönelik bu girişimlerin paralelinde, zaten sınırlı olan Anadolu’ya yayılmış sanayi tesislerinin söndürülmesi, ülkemiz üzerinde oynanan, çok merkezli gibi görünen bu girişimlerin esasında tek merkezden iyi bir koordinasyonla yürütüldüğünü göstermektedir.

Sonuç olarak emperyalist ülkeler; yakın gelecekte kendi çıkarlarına hizmet edecek tamamen dış kaynaklara bağlı, siyasal İslamın tam etki alanına girmiş bir sömürge ülke yaratabilmek için önlerinde halen en büyük engel olarak gördükleri “Kemalizmi” yok etmek için eğitimi dinileştirme ile sanayisizleşmeyi ve bunların tamamlayıcısı olarak da Cumhuriyetin birinci öncelikle oluşturmaya çalıştığı “ulusal bilinci” yok etmeye yönelik, toplumu yanlı bilgilerle yönlendirecek medyayı bir arada kontrol ederek yürütmeye çalışmaktadırlar. Graham Fuller “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” kitabında açıkça Kemalizmin terk edilerek ılımlı İslama yönelinmesini önerebilmektedir. Aynı şekilde 2003 yılında AB ilerleme raporunda Ooslander, Kemalizmin yok edilmesini, mevcut anayasadan çıkartılmasını ve yeni bir anayasa yapılmasını açıkça ifade etmektedir.

AKP iktidarıyla hız kazanan bu girişimlerin ve özellikle eğitim alanında başlatılan eğitim ve öğretimi dinileştirme girişimlerinin kısmen de olsa başarıya ulaşması halinde; halen toplumun çoğunluğu tarafından benimsenmiş olan laik eğitim sürdürülürken, aynı yer ve zamanda dini eğitim yapılması birbirine karşıt iki kuşak yetiştirilmesine neden olacaktır. Siyasetin en yetkili ağzından ifade edilen “dindar ve kindar” gençliğin giderek artması ve güçlenmesi, çocuk yaşlardan başlayarak gençlik arasında bir çatışma ortamı doğuracak, toplumsal olaylar artacak ve ülkemiz emperyalistlerin hedeflediği şekilde bölünme sürecine girecektir.

Emperyalistlerin ülkemiz üzerinde oynadıkları bu oyunların bozulabilmesi için tek çıkar yol; tarihsel süreç içinde uygulanarak doğruluğu kanıtlanmış olan “Kemalizme” sahip çıkmak, uygulamak ve ülkenin geleceği için öncelikle yeni nesle bu bilincin verilmesini sağlamaktır.

Ülkenin geleceği için eğitimin dinileştirilmesine ve memleketimizin giderek bir İslami cumhuriyete dönüştürülmesine hayır!

(Cumhuriyet 11.10.2012)

Lice’de helikopter düştü, 1 şehit..

=================================

Dostlar,

Bu kazalar neden arttı ?

Olağan düzeyde olmnadığı kuşkusunu taşıyoruz.

Saydamlıkla bilmek istiyoruz gerçeği.

TSK’da ödenek sıkıntısı nedeniyle yeteince personel eğitimi, bakım vb. lojistik destek hizmetleri nitelik aşınmasına mı uğradı ??

Genelkurmay Başkanlığı’ndan yurttaş olarak doyurucu açıklama rica ediyoruz.

Şehit olan askerimizin acısı yüreğimizdedir..

Sevgi ve saygı ile.
11.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Suriye’den uçak hakkkında ilk açıklama

Suriye’den ilk açıklama

Esenboğa Havaalanı’na indirilen Suriye yolcu uçağıyla ilgili olarak Şam’dan ilk tepki geldi.

Suriye Sivil Havacılık Direktörü Ceyda Abdüllatif,

Türkiye’nin uluslararası sivil havacılık kurallarını ihlal ettiğini söyledi.

Rus RT televizyonuna konuşan Abdüllatif, uçaktaki yolcuların çoğunun yaşlı, kadın ve çocuklar olduğunu belirterek, “Bu insanlar beş saat 25 dakika uçakta bekledi.
Bu davranış insani normlara uymuyor.” dedi.

Olayı Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’ne ve diğer havacılık kuruluşlarına şikayet edeceklerini ifade eden Suriyeli yetkili, uçakta sadece siviller ve onlara ait bagajlar bulunduğunu iddia etti. (Hürriyet) Rus RT televizyonuna konuşan Abdüllatif, uçaktaki yolcuların çoğunun yaşlı, kadın ve çocuklar olduğunu belirterek,

“Bu insanlar beş saat 25 dakika uçakta bekledi. Bu davranış insani normlara uymuyor” dedi.

Olayı Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’ne ve diğer havacılık kuruluşlarına şikayet edeceklerini ifade eden Suriyeli yetkili, uçakta sadece siviller ve onlara ait bagajlar bulunduğunu iddia etti. (Hürriyet, 11.10.12)

Sevgi ve saygı ile.
11.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Türker Ertürk : MUAVENET-İ MİLLİYE

Em.. Amiral Türker Ertürk

Türker Ertürk

MUAVENET-İ MİLLİYE

Muavenet-i Milliye Osmanlı Donanması’nda 1910-1923 arasında hizmet etmiş olan 74 m boyunda ve 765 ton ağırlığında bir torpidobottur. Çanakkale Savaşı esnasında 13 Mayıs 1915’Te İngiliz Kraliyet Donanması’nın 120 metre boyunda ve 13.160 ton ağırlığında olan HMS Goliath’ı Morto koyunda torpilleyerek batırması ile ünlüdür.

Muavenet yardım, Muavenet-i Milliye ise Milli veya Ulusal yardım anlamına gelmektedir. Osmanlı Donanması’nın güçlendirilmesi için parasal destek sağlanması amacıyla İstanbul’lu 28 işadamının öncülüğünde kurulan ve faaliyetlerini tüm yurda yayan “Donanma-i Osmani Muavenet-i Milliye cemiyeti“ halktan topladığı yardım paraları ile aldığı ilk gemiye Muavenet-i Milliye adı vermiştir.

Türk Deniz Kuvvetleri’nde daha sonra envantere giren üç gemiye daha bu ilk geminin yarattığı ün nedeniyle Muavenet adı verilmiştir. 2. Muavenet 1939’da İngiltere’de yaptırılır fakat II. Dünya Savaşı’nın başlaması nedeniyle İngiltere gemiyi alıkoyar ve savaşta HMS Inconstant adıyla gemiyi kullanır ve savaş sonrasında Türkiye’ye verir. 2. Muavenet 1946-1960 arasında Türk Deniz Kuvvetleri’nde hizmet verir ve sonrasında hurdaya ayrılır.

3. Muavenet 1942’de Amerika’da inşa edilir, USS Gwin adıyla ABD Deniz Kuvvetleri’nde görev yapar ve 15 Ağustos 1971’de Türkiye tarafından satın alınır. 3. Muavenet 1992’de ABD uçak gemisi Saratoga tarafından vurulur aynı yıl hurdaya ayrılır.

4. Muavenet 1972’de Amerika’da inşa edilerek denize indirilir, USS Capodanno adıyla ABD Deniz Kuvvetleri’nde görev yapar ve 1993’de Türkiye’ye verilir. Bu gemi de geçtiğimiz ay, yaklaşık 20 yıl görevden sonra hurdaya ayrılır.

Bugünkü yazımızda size 2 Ekim 1992’de Display Determination-92 (Kararlılık Gösterisi-92) adlı NATO tatbikatı sırasında Ege’de ABD uçak gemisi Saratoga’nın ateşlediği 2 adet Sea Sparrow hava savunma füzesiyle kahpece vurulan 3. Muavenet’ten bahsedeceğiz.

Olay gece yarısı yeşil periyot olarak adlandırılan tatbikat dışı dinlenme bölümünde meydana geldi. Her iki füze de geminin kalbi sayılabilecek köprüüstü ve SHM (Savaş harekat Merkezi) gibi yerlerin yakınına isabet sağladı. Saldırı sonucunda 5 şehit ve 22 yaralı verdik.

Olay anında Saratoga ve Muavenet Ege’de Saroz Körfezi yaklaşma sularındaydılar. Bildiğiniz gibi Ege’nin her iki tarafı NATO müttefikleriyle (Türkiye ve Yunanistan) çevrilidir. Ayrıca çevrede tatbikatı veya ABD gemilerini yakından izleyen Rus ve Çin gemileri mevcut değildir. Bunun anlamı Saratoga dahil ABD gemilerinin yüksek hazırlık durumunda ve tetikte olmasını gerektiren herhangi bir durum yoktur.

Sea Sparrow, satıhtan havaya atılan 19 km menzile sahip, 231 kg ağırlığında, 3,6 m boyunda ve yaklaşık 170 bin ABD doları maliyete sahip yarı aktif radar güdümlü bir füzedir. Sea Sparrow, bir hava savunma füzesi olmasına rağmen satıhtan satıha yani suüstü hedeflerine de atılabilme özelliğine sahiptir.

Sea Sparrow füzesini atabilmek, tek bir kişinin tabancayı eline alıp ateşlemesi gibi kolay bir şey değildir. Yine bu füzenin fırlatılabilmesi SHM’de vardiya tutan bir subayın kolunu ateşleme düğmesine yanlışlıkla çarpması açıklaması ile de izah edilemez. Füzenin kaza ile ateşlenebilmesinin önüne geçebilmek için sistem çok sayıda güvenlik önlemi içermektedir. Füzeyi başarı ile ateşleyebilmek için 6 aşamadan geçilmesi ve gemi komutanın onayının alınması gereklidir. Ayrıca füze at ve unut (fire and forget) türü bir güdümlü mermi değildir. Füze ateşlendikten sonra hedefini vurabilmesi için bilgiye ihtiyacı vardır. Bu nedenle atan geminin hedef gemisini (Muavenet) radarla aydınlatması gereklidir.

Sonuç olarak olayın kaza olmasının olanak ve olasılığı yoktur. Kaza olma şansı bir milyonda bir bile değildir. Ama ABD bu bir kazadır dedi!

Muavenet kasten, isteyerek, bilerek ve planlanarak vurulmuştur.

ABD bu olay ile Türkiye’ye mesaj vermek istedi. Birincisi stratejik olanı;

“Soğuk savaş dönemi sonrası liderliğimde yenidünya düzeni kurulmaktadır. Farklı yol arama kıpırdanmalarının farkındayım. Kayıtsız ve şartsız izlemen gereken yol benim gösterdiğimdir.”

İkincisi ise güncel bir sorunla ilgiliydi ama sonuçları itibarıyla bu da stratejikti.

“Çekiç gücün Türkiye’deki varlığı ve yapacağı görevler benim için yaşamsal öneme sahiptir. Engellenmesi kabul edilemez. “

ABD Muavenet’i vurarak yakıcı ve yıkıcı gücünün küçük bir örneğini vermişti. Sonrasında da Muavenet’e karşılık 8 Knox sınıfı firkateyni Türkiye’ye çok ucuza vererek havucu da göstermişti.

ABD, kurguladığı yenidünya düzeni içinde Ortadoğu’yu yeniden şekillendirecekti.

Bunun için Türkiye’yi yitirmemek ve iliklerine dek kullanmak yaşamsal önem taşıyordu. Bölgede 2. bir İsrail olması planlanan kukla Kürt Devleti’nin oluşumu için “ Çekiç güç “ çok önemliydi.

Temmuz 1991’de göreve başlayan İncirlik ve Pirinçlik’te konumlanmış 77 uçak ve helikopter ile Amerikan, İngiliz, Fransız 1862 kişiden oluşan “Çekiç güç“ ün Türkiye’den çıkarılması asla ve asla kabul edilemezdi.

Görünürdeki amacı Saddam Hüseyin’in olası saldırılarına karşı Irak’ın kuzeyinde bulunan Kürtleri korumak olan ama esas amacı Irak’ı bölmek ve bölgede Kürt Devleti kurmak olan “ Çekiç güç “ ün görev süresi TBMM’de uzun ve sert tartışmalardan sonra 24 Aralık 1992’de 6 ay uzatıldı. Bu uzatmalar 2003’e dek sürdü.

Türkiye’de ABD’nin “Sopa ve havuç“ iletilerini alanlar alamayanları bugüne dek ikna etti ve ülkemizin çıkarına farklı bir yol izlemek isteyenleri bastırdı, ezdi ve zindanlara attı.

İşte geldiğimiz yer burasıdır.

Ne yazık ki, bu toprakların siyasetçisi ve bu toprakların komutanları olmak
zor zanaattır.

Saygılar sunarım.

İLK KURŞUN, 6.10.12
İLK KURŞUN’A ABONE OLMAK İÇİN TIKLAYINIZ

TÜRKİYE BORÇ BATAĞINDA ! Günde 100 milyon dolar borçlanıyoruz..

TÜRKİYE BORÇ BATAĞINDA !
Günde 100 milyon dolar borçlanıyoruz..

“Cumhuriyetin 79 yılında yapılanları son 10 yılda yaptık” diyenler çok doğru söylüyorlar..
Gerçekten de, son 10 yılda alınan borç Cumhuriyetin 79 yılında alınan toplam borçtan daha fazla.

MANZARA-İ UMUMİYE :

79 YILLIK KAMU BORÇ STOKU :257,2 MİLYAR TL
SON 10 YILDA KAMU BORÇ STOKU :291,1 MİLYAR TL
TOPLAM İÇ DIŞ BORÇ STOKU :548,3 MİLYAR TL

YANİ BUGÜN İTİBARI İLE 548,3 MİLYAR TL’LİK BORC STOĞUNUN %46’SINI 79 YILDA AKP’DEN ÖNCEKİ HÜKÜMETLER GERÇEKLEŞTİRMİŞ %54’ÜNÜ SON 10 YILDA YALNIZCA AKP GERÇEKLEŞTİRMİŞ.

HA BU ARADA NE OLMUŞ? TÜRKİYE KAĞIT ÜZERİNDE (+) BÜYÜME RAKAMLARI YAKALAMIŞ. ÇİN’DEN SONRA EN BÜYÜK BÜYÜME ORANINA SAHİPMİŞ..PEKİ BU 10 YILDA ÜLKE REFAHINA VEYA BİREY REFAHINA YANSIMIŞ MI? HAYIR !!!

VERGİLER GÜNDEN GÜNE ARTIYOR. HALK GÜNDEN GÜNE SATIN ALIM PARİTESİ OLARAK FAKİRLEŞİYOR.
BÜTÇE AÇIKLARI DURDURULAMAZ BİR HAL ALDI. BÜTÇE AÇIKLARI DOLAYLI VERGİ OLARAK HALKIN SIRTINA YÜKLENİYOR.
KAĞIT ÜZERİNDEKİ BU BÜYÜME YALANLARI YALNIZCA İSTATİSTİK VERİLERİN KAĞIT ÜZERİNDE PAZARLAMA SUNUMU OLARAK KALMIŞ; ÇÜNÜ HER GEÇEN YIL YILLIK CARİ AÇIK KATLAYARAK ARTIYOR. AZALMASI BEKLENİRKEN.

BAŞKA BİR BAKIŞLA; ÖNCEKİ HÜKÜMETLER YILLIK ORTALAMA 3,2 MİLYAR TL BORÇLANIRKEN, AKP HÜKÜMETİ ÜLKEYİ YILLIK
29,1 MİLYAR TL BORÇLANDIRMIŞTIR.

YAPILAN KÖPRÜ, KAVŞAK, BÖLÜNMÜŞ YOL, HAVAALANI İLE ÖVÜNÜP OY KAPANLAR BUNLARI MİLLETİN VERGİSİ İLE YAPIYOR
EMİN OLUN… SON 10 YILDA ÖZELLEŞTİRME ADI ALTINDA KELEPİR FİYATINA SATILAN FABRİKA, LİMAN, İŞLETME, KİTLER VE ARAZİLERİ DE HESABA KATMIYORUZ. DEDE YADİGARI BU TAŞINMAZLARIN PEŞ KEŞ ÇEKİLMESİNDEN ELDE EDİLEN GELİR İSE ANCAK 40 MİLYAR $ KADAR.

IMKB YILLIK % 65-75 ARASI ORANLARDA YABANCI SERMAYEYE “KOTE”. PİYASADA KAYIT DIŞI 130 KÜSÜR MİLYAR DOLAR SICAK PARA DOLAŞIYOR,

BU PARANIN SAHİPLERİ TÜRKİYE’DEN DEMOKRASİ ADI ALTINDA sözde “YENİ ANAYASA”, FEDERATİF YAPI, “FREE KURDISTAN”, TÜRK VE ATATÜRK İFADELERİNİN BELLEKLERDEN, KAYITLARDAN, ANAYASADAN, DEVLETİN HER KADEMESİNDEN SİLİNMESİNİ VE TÜRKİYE’NİN KÜRESEL SERMAYE BUYRUĞUNDA ORTA DOĞU’YU BİÇİMLENDİREN BİR PİYON OLMASINI BEKLİYOR …

MANZARA BUNDAN İBARET…
================================

Teşekkürler Ali hocam..

Hazine Müsteşarlığı web sitesinden aktarımınız için..

Sevgi ve saygı ile.
11.10.12

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net