Etiket arşivi: zindanlarda ölüm eşiğine gelmiş

Anayasa Mahkemesi’nin Fatih Hilmioğlu Kararı


ANAYASA MAHKEMESİ’nin Fatih HİLMİOĞLU Kararı

Haberler “Fatih Hilmioğlu tahliye edildi..” yönünde büyük çoklukla.
Keşke öyle olsa ama değil.
İnsanların sabrı ve dayanma gücü öyle azaldı ki, “wishfull thinking” yönlü davranışlar belki olağan.

Açıklayalım :

Anayasa Mahkemesi’nin kararları da öbür mahkemelerde olduğu gibi kendiliğinden sonuç doğuran (İcrai) hükümler değildir.

Mahkeme kararları, bu kararlarla bağlanan ilgili makamların edimleri ile
geciktirilmeden uygulamaya geçer, geçirilir; geçirilmesi hukuk devleti gereğince zorunludur.

Anayasa, AYM kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile gerçek ve
tüzel kişileri bağladığını emreder. Anayasa md 153/son şöyle :

  • “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır
    ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını,
    gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”

Buna göre, bu karara muhatap, kararın gereklerini yerine getirme zorunda olan
tüm kurumlar – kişiler yargı kararının gereğini yerine getirici (icrai) edim (işlem – eylem) sergilemek zorundadır.

Dolayısıyla Ergenekon davasında Sayın Prof. Fatih Hilmioğlu’na 23 yıl hüküm veren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi kurulu ve infaz savcılığı bu kararın gereğini “geciktirmeden” yerine getirmek durumunda olan ilk makamdır. UYAP (Ulusal Yargı Ağı) üzerinde elektronik imzalı olarak karar metni görüldüğünde, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi kurulu harekete geçmek zorundadır; ya da en geç yarın Resmi Gazete’de yayımlandığında..

Ancak dosya, karar zorunlu olarak temyiz edildiği için Yargıtay’dadır.
Bu bakımdan ilgili yerel (ilk derece) mahkemesi kendisini yetkisiz sayarak
dosyanın kendisinden çıktığını ileri sürerek Yargıtay’ın karar vermesini isteyebilir.
Veya tahliye (infazın ertelenmesi anlamında) kararı kendisi de verebilir.
Bize göre doğru olan ilkidir. Ancak istenci (iradesi) bu yönde ise, böylesi bir karar vermelidir ki, Hilmioğlu ve savunmanları bu kararla Yargıtay’a başvurabilsin.

SAĞLIK DURUMUNUN İNFAZ HUKUKU KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

5275 sayılı Ceza Güvenlik ve Tedbirlerinin İnfaz Hakkında Kanun  (CGTİK) kapsamında ceza ve güvenlik önlemlerinin infazına ilişkin ilke ve yöntemler (usul ve esaslar) düzenlenmiş olup; söz konusu usul ve esaslar içinde tutuklu ve hükümlülerin, hak ve yükümlülükleri de belirlenmiştir.

Bu bakımdan, özellikle hükümlülerin sağlık durumuna ilişkin olarak hükümlünün muayene ve sağaltım (tedavi) istekleri, hükümlünün beslenmesi, hükümlünün muayene ve sağaltımı, sağlık denetimi, hastaneye sevk, infazı engelleyecek hastalık durumu gibi, çeşitli düzenlemelere yer verilmiştir. Bunun yanı sıra; CGTİK’nın

“Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi” başlığını taşıyan
16. maddesinde olası tüm durumlar açıklanmıştır. Fatih hocanın durumu, daha önce de web sitemizde kezlerce yazdığımız, İstanbul Barosu Dergisinde kapsamlı makale konusu ettiğimiz, Sessiz Çığlık eylemlerinde dile getirdiğimiz, Ulusal Kanal’da
birkaç kez canlı yayınlarda vurguladığımız üzere 16/2’ye uymaktadır.

Dileriz serbest bırakma bir an önce gerçekleşir ve sevgili arkadaşım – meslektaşım – dostum – dava arkadaşım özgürlüğüne ve ardından da sağlığına kavuşur..

Çooook geç de olsa, teşekkürler Anayasa Mahkemesine (TBB Başkanı Sn. Metin Feyzioğlu da teşekkür etmiş sonradan öğrendiğimize göre..) ve öbür masumlar için de örnek (emsal) niteliğinde bir içtihat kararı olarak değerlendirilmesi dileğiyle;
hem de hiç gecikmeden.. Biz ayrıca, İstanbul Tıp Fakültesi’nde sağlık kurulu raporuna imza koyan 9 profesör arkadaşımızı – meslektaşımızı da hürmetle selamlıyoruz.

Geç kalan adaletin gerçek anlamda adalet sayılamayacağını hiç unutmadan..
Hele hele zindanlarda ölüm eşiğine gelmiş insanların YAŞAM HAKKINI ÇİĞNEMEDEN..

Anayasa Mahkemesi bu son kararında, Fatih hoca hakkında Sağlık Kurulu Kararına dayanarak -ki bizim de mezun olduğumuz İstanbul Tıp Fakültesi’de 9 hoca tarafından düzenlenmiştir- YAŞAM HAKKININ ÇİĞNEMİ (ihlali) gerekçesine dayanmış ve serbest bırakmayı (tahliyeyi, infazın ertelenmesini) olası geri dönüşümsüz, giderimi (telafisi) olanaksız durumları da gözeterek ivediliği saptayarak ilk aşamada “tedbiren” vermiştir.
Dileriz, bireysel başvuruyu hızla değerlendirirken ileri aşamada bu geçici kararını kaldırmaz, tersine kesin hükme bağlar. (Doğrusu tersini hiç beklemiyoruz..)

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Anayasa’nın 104. maddesindeki yetkisini kullanarak
ister infazın ertelenmesi, ister cezanın hafifletilmesi isterse tümden kaldırılması (hastalık nedeniyle) yönünde bir adım atabilirdi.

Hep yan çizdi. Bu sitede kendisine açık mektup yazıldı, hukuksal yol da gösterildi (http://ahmetsaltik.net/2014/02/10/fatih-hilmioglu-hakkinda-turk-tabipleri-birligi-bilim-kurulu-raporu/); bu çağrı ADD web sitesinde de yayımlandı (http://ftp.add.org.tr/index.php/makaleler/1327-pof-dr-fatih-hilmioglu-hakk-nda-tuerk-tabipleri-birligi-bilim-kurulu-raporu)..

Boşuna..

Abdullah bey yeniden Cumhurbaşkanı seçilmek için halkın önüne nasıl çıkacak?? İnternet sansürü yasasını da akıl almaz bir teslimiyetle uygun buldu, veto etmeden yürürlüğe koydu. Apaçık 2 maddenin hukuka aykırı olduğunu ama Hükümetin bunu düzelteceği sözünü aldığı itirafını twitter iletisiyle kamuoyuna duyurdu. Oysa Anayasa kendisine bu yetkiyi vermiyor. Hukuka aykırı ise Hükümetle pazarlık ederek sonraki bir başka yasayla düzeltilmesi diye bir yol yok Anayasada.. Bu yasayı yürürlüğe koymadan geri yollayacak ve düzeltilip gönderilmesini isteyecekti. Sn. Gül, Başbakan Erdoğan’ın etki alanından çıkamıyor ve hem kendini tüketiyor, hem AKP’ye hem de ülkemize ölçüsüz zarar veriyor; üstelik apaçık anaysa suçu işleyerek! Çok yazık, çok..

Sevgi ve saygı ile.
20 Şubat 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net