Etiket arşivi: “ŞU ÇILGIN TÜRKLER”

Turgut Özakman’ın Anısına


Turgut Özakman’ın Anısına

Dr. Alev COŞKUN
Cumhuriyet, 30.9.13

Su_Cilgin_Turkler

Özakman bu ölümsüz kitabında, Atatürk’e,
Milli Mücadele’ye resmi tarih diye saldıran, o tarihi saptıran, 2. Cumhuriyetçi, şeriat yanlısı ya da liboş yazarların bu yalanlarını tek tek ele alıp irdelemiş ve belgelere dayanarak bunların tarihin çöplüğüne atılmasını sağlamıştır.

Çok önemli kitaplarıyla Türk Milli Mücadele tarihi kütüphanesine büyük katkılar sağlayan araştırmacı, yazar, bilge insanı, Turgut Özakman’ı yitirdik.

Bütün Atatürkçülerin, Kemalistlerin, anti-emperyalistlerin başı sağ olsun.

Emperyalizme karşı 1919’da başlayan ve üç buçuk yıl süren savaş, daha sonra Cumhuriyetin kuruluşu, laik bir devlet düzeni ve çağdaş bir toplumun yaratılışı…
Büyük devrimler… Ortaçağ koşullarında yaşayan bir toplumun büyük dönüşümü…
Bu büyük devrimi, Nâzım Hikmet bize “Milli Mücadele Destanı”nda
o unutulmaz destansı şiiriyle anlattı.

Bu devrimi Falih Rıfkı Atay, “Çankaya”daŞevket Süreyya Aydemir, toplam 6 ciltlik “Tek Adam” ve “İkinci Adam” kitaplarında bize edebi eserleriyle anlattılar.
Son yıllarda da bu konuyu bize Özakman yalın bir biçimde aktardı.

Çanakkale Savaşlarını ve önemini “Diriliş”, Milli Mücadele’yi “Şu Çılgın Türkler”, Cumhuriyet kazanımlarını da “Cumhuriyet-Türk Mucizesi” kitaplarıyla,
Turgut Özakman halka ulaştırdı.

“Şu Çılgın Türkler”, 
bu tip kitaplarda görülmeyen bir başarı elde etti ve haftalarca en çok satanlar listesinde uzun süre yer aldı. “Şu Çılgın Türkler” kitabı Mart 2013 itibarıyla
397 baskı yaparak korsan baskılarla beraber milyonu aşan satışa ulaşmıştır.
Böylesi kitapların milyonlara ulaşan rakamlarla dağıtım ve satış yapması çok güçtür. Ama “Şu Çılgın Türkler”, bu kırılması olanaksız rekoru yakalamıştır.

Turgut Özakman’ın kitapları çok ciddi bir araştırma ürünüdür. Özakman, konu ile ilgili bütün kitapları okur, notlar alır, bu kitaplarda bu notları yerli ve yabancı belgeleri kullanır ve bunlara gönderme yapar. Her kitabın arkasında yer alan dipnotlar, daha sonra araştırma yapacaklar için gerçek ve bulunmaz bir araştırma kaynağı niteliğindedir.
Onun kitapları alışılmış tarih kitabı değildir. Onun kitapları belgesel romandır.
Roman tadında, senaryo modelinde, insanı içine alan bir kurgu düzeninde yazılmıştır.
Turgut Özakman aslında yakın tarihimizin askeri tarihini yazıyordu. Askeri tarihin anlatımı kuru ve sıkıcıdır. T. Özakman askeri tarihin bu yazılış yöntemini bir yana bırakmış kitaplarını bir öykü, bir roman tadında yazarak büyük başarı göstermiştir.
Özakman’ın kitapları bir “Türkiye Üçlemesidir”1915’teki Çanakkale Savaşı’nı
685 sayfalık belgesel romanında anlattı. Buna ‘Diriliş’ adını verdi.

Çanakkale, Türk vatanını, Türk milletini ve halkını parçalamak için uzun yıllar hazırlanan emperyalist planın ilk aşamasıydı.

Özakman, Çanakkale Savaşları için şu yorumu yapar:

  • “Tarihin en eski milletlerinden biri, ateşten geçerek, kan içinde, bir daha uyumamak, benliğini unutmamak, sömürülmemek, ezilmemek, ölmemek üzere çığlık çığlığa diriliyordu.”

İşte onun için kitabına “Diriliş” adını vermiştir.

“Şu Çılgın Türkler”
de Özakman, 1.İnönü Savaşı’ndan başlayarak İzmir’in emperyalist askeri güçlerin işgalinden kurtuluşuna kadar geçen savaşları, bu en zor günleri toplam 750 sayfada anlatmıştır.

İki kitap, toplam 1281 sayfadan oluşan “Cumhuriyet Türk Mucizesi” kitabında ise Özakman 1923-38 yıllarında, Cumhuriyetin kazanımlarının nasıl gerçekleştiğini anlatır.
Cumhuriyetin önünde hazır bir model yoktu. Yolunu düşünerek, arayarak, deneyerek açtı.

  • Para yok, kredi yok, yetişmiş yeterli sayıda eleman, uzman yok, araç-gereç yok. Osmanlı’dan borca batık bir miras kalmış.

1923’te Türkiye 12 milyon nüfuslu, Anadolu’da doğru dürüst tek fabrikanın bulunmadığı, geri, ilkel, yoksul, nüfusun sadece %7’si okuma-yazması olan bir köylü toplumu.
Kadın erkek eşitliği söz konusu değil. Dinsel kurallar yaşamın her noktasında egemen. İşte böylesi ortaçağ koşullarından çağdaş bir toplum yaratmak hamleleri…
Cumhuriyet Türk Mucizesi”nde bu devrimler anlatılır…

Turgut Özakman’ın ölümsüz bir büyük ürünü de yukarıdaki kitaplarından önce 1997 yılında yayımlanan Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele” adını taşıyan kitabıdır. “Yalanlar, Yanlışlar, Yutturmacalar” kitabın ikinci başlığıdır.

Özakman bu ölümsüz kitabında, Atatürk’e, Milli Mücadele’ye resmi tarih diye saldıran,
o tarihi saptıran, ikinci cumhuriyetçi, şeriat yanlısı ya da liboş yazarların bu yalanlarını tek tek ele alıp irdelemiş ve belgelere dayanarak bunların tarihin çöplüğüne atılmasını sağlamıştır.

Bu kitapta, Çanakkale, Milli Mücadele, Lozan gibi konularda, ortaya atılan yalanlar
ve saptırmalar teker teker ele alınarak belgelere dayanılarak yanıtlanmıştı.

Çok sevgi ve saygı duyduğum dostum Özakman, imzalayıp gönderdiği
Şu Çılgın Türkler”i, kitabına koyduğu kısa mektubunda “eğer hak ediyorsa”
kitap hakkında bir tanıtım yazısı yazmamı istemişti.

Kitabı bir solukta bitirdim. Müthiş bir eserdi. Milli Mücadele ilk kez bir senaryo tekniğiyle, yalın ve akıcı bir yazın biçemiyle, en önemli ve can alıcı noktalarıyla anlatılıyordu.
Rahmetli İlhan Ağabey’le kitap üzerinde konuştuk. O da hemen okudu ve benden önce “Pencere” köşesinde bir yazı yazdı.

Yazının başlığı: “Bu Kitabı Okuyun ve Okutun” idi. Kitabın önemini belirtiyor ve
şöyle diyordu:

  • “Özakman’ın kitabı tarihsel gerçeğin güzelim bir Türkçeyle roman diline dönüştürülmesidir… Hiç lamı cimi yokbilelim ki, laik Türkiye Cumhuriyeti topun ağzındadır… Kırk yıllık özel çabayla saydamlaştırılan özgün tarihimizin anlamını yeniden içimize sindirmek, bize ve yeni kuşaklara her zamankinden
    daha çok gerekli… O nedenle bu kitabı okuyun, okutun… Toplantılar düzenleyin, üzerinde tartışmalar açın…” 
    diyordu. (Cumhuriyet, 26 Nisan 2005)

Gerçekten, İlhan Ağabey’in bu yazısından sonra bu kitap dalga dalga yayılıp
bütün Türkiye’yi sardı.

Turgut Özakman büyük bir yurtseverdir.
Gerçek bir Atatürkçüdür.
Çok ciddi bir araştırmacıdır.

Hukuk öğreniminden sonra Almanya’da Tiyatro Bilgileri Enstitüsü’nde okuması,
Devlet Tiyatroları ve TRT’de önemli görevler alması, 25’i aşan tiyatro oyunu yazması
ve sonunda Milli Mücadele tarihimizle ilgili olarak yukarıda özetini verdiğimiz kitapları, Milli Mücadele kütüphanemize kazandırması onu ölümsüzlüğe taşımıştır.

Türk toplumu gerçek bir yurtseverini yitirdi..

Atatürkçüler gerçek bir Kemalisti yitirdi.

Bağımsızlıkçı ve ulusalcılar gerçek bir anti-emperyalist yandaşını yitirdiler.
Bütün halkımız gerçek bir yazarını. halkçı, devrimci bir insanını yitirdi.

Özakman, kalıcı eserleriyle yaşayacaktır. Nurlar içinde yat…

98. YILDÖNÜMÜNÜ KUTLADIĞIMIZ ÇANAKKALE ZAFERİ!


Prof. Dr. Özer OZANKAYA
Toplumbilimci
ADD Eski Genel Başkanı

portresi

98. YILDÖNÜMÜNÜ KUTLADIĞIMIZ ÇANAKKALE ZAFERİ! 

98. yıldönümüne ulaştığımız 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin, gerçek anlamı olan Türk ulusal birlik ve yurt bilincinin dirilip pekişmesi, uluslar arası sömürgeciliğin anlaşılıp tepelenebileceğinin kavranması, gerçek ulusal önderliğin anıtlaşmış örneğinin ortaya çıkması .. ile kutlanması gerekir.

İçi boş övünme demeçleri, siyasal ortamda ve camilerde İslam’a taban tabana aykırı bir din sömürüsü ile şehitlerimizin sözde anılması, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Mustafa Kemal Atatürk’ün adını bile anmayan hutbeler okutturması, şehitliklere gericilik gösterisi niteliğinde ziyaretler düzenlenmesi, …, başta Çanakkale’de saldırıya gelen ve bugün de emellerinden vazgeçmediği görülen sömürgeci düşmanların gözünde Türk ulusunu ve Türkiye Cumhuriyeti devletini çağdışı, güçsüz, özgürlük ve bağımsızlığın anlam ve değerini bilmeyen bir kitle olarak göstermek işlevini görmektedir.

Çanakkale’de bir ulusun ve bir yurdun kutarılmış olduğu üzerinde, bunu sağlayan yüksek düşünce gücü üzerinde hiç durulmaması, İstanbul’un ikinci bir “fatih”i olduğunun göz ardı edilmesi, bu ikinci “fatih”in, yani Mustafa Kemal Atatürk’ün 18 Martlarda,
29 Mayıslarda ya yasak savar gibi anılması ya da hatta adının bile hiç anılmaması; dahası, Çanakkale’nin gökten, gaipten birtakım sözde-güçlerce kurtarıldığı yolunda akıl ve mantık dışı, bilim dışı, hastalıklı ve çarpık düşüncelerin yayılması ve/ya da bunlara seyirci kalınması, … ne anlama geliyor?

Bunun yanında, daha doğrusu bu saptırmalarla eşgüdümlü olarak “Savaşın insancıl yüzünü anlatma” aldatmacasıyla, Çanakkale’deki düşman askerlerinin anı defterlerinin, mektuplarının, vb. yurdumuzu işgale geldikleri olgusu gözlerden saklanarak, onlara sempati uyandıracak biçimde kullanıldığı sözde-belgesel filmlerle neye hizmet edilmek isteniyor?

Bize göre bu savsaklama ve saptırma, Türk Bağımsızlık, Demokrasi ve Kalkınma Devrimine yönelmiş dış ve iç sömürgeci saldırının bir parçasıdır.

Çanakkale’yi doğru olarak anlamaktan alıkonulan Türk ulusu, Türk Devrimini de doğru anlamaktan alıkonulmuştur ve alıkonulmaktadır.

Çanakkale’nin aşağıda belirtilen gerçek anlamı Türk siyasal kadrolarınca gereğince benimsenip Türk ulusuna, onun yeni kuşaklarına bu özüyle anlatılsaydı, kuşku yok ki Türk Devrimi hem amaçları doğrultusunda daha büyük ölçüde ilerleyecek ve tüm ulusça bilinçle benimsenecekti; hem de dış ve iç sömürgenler, bugün BOP ve AB projeleri altında 75 milyonuyla tüm ulusumuzu ve yurdumuzu parçalamaktan, ulusal ekonomimizi çökertip yabancı mülkiyetine geçirmeğe; laik Türkiye Cumhuriyeti yerine İslamı da, Türklüğü de tümden aşağılayıp çürütmeğe yönelik ilkel bir din baskıcılığı devleti koyma utanmazlığına değin varan korkunç saldırılarından hiçbirisine kalkışamazlardı!

Çünkü Çanakkale Zaferi’nin de, Türk Kurtuluş Savaşı gibi, bilim ve özgürlük düşüncesine doğrulukla bağlı kalan bir önderlik sayesinde kazanıldığını vurgulamak büyük önem taşımaktadır.

Bu bağlamda belirtelim ki; iyi niyetle sık sık kullanılmakta olan “ŞU ÇILGIN TÜRKLER” deyimi de, “TÜRK MUCİZESİ” deyimi de, Türk Kurtuluş Savaşı ve Demokrasi Devriminin temelinde aklın ve bilimin, bilgelik düzeyinde bir önderliğin yattığı gerçeğini gölgeleyici nitelikte bir deyimdir.

Gerçekte ne Çanakkale Zaferi, ne de Türk Kurtuluş Savaşı “çılgınlık” ya da “mucize” ürünü olmayıp, çok yüksek bir bilgeliğin ürünüdür; bu nedenle “ÇILGIN” değil,
“ŞU BİLGE TÜRKLER” demenin daha doğru olduğunu bilmemiz gerekir.

Gelelim Çanakkale Zaferinin gerçek anlamına :

Bu büyük zafer:

· Türk Ulusunu yok olmaktan kurtarmıştır!
· Anadolu’nun Türk yurdu olmaktan çıkarılmasını, özellikle daha 1915’te, yani Çarlık Rusya’sı devrilmemişken, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun “Ermenistan” olmasını engellemiş, “Türkiye”yi haritadan silinmekten kurtarmış olan Birinci Kurtuluş Zaferimizdir!

· İstanbul’un Türk olmaktan çıkarılması yıkımını önleyen zaferdir!
· Tüm Anadolu halkının, “Türk ulusluğu” bilincinde kaynaşıp bütünleşmesini sağlayan direniş zaferidir!
· Bu “kurtuluş” ise, “Özgürlük ve bağımsızlığı karakter edinen, özgürlük düzeninin gerektirdiği gibi davranan” bir önderlik sayesinde başarılabilmiştir!
Çanakkale Zaferi’nin, yıldönümlerinde vurgulanmayan, bilinçlere yerleşmesi istenmeyen yaşamsal önemi, işte bu ölçüde büyüktür!

Hiçbir savaş komutansız kazanılamayacağına göre, Çanakkale zaferinin de bir komutanı olmalı değil mi?

Bu komutanın Alman Liman von Sanders değil, Mustafa Kemal olduğu,
Çanakkale’yi geçilmez kılan etkenin Mustafa Kemal’in sergilediği komutanlık dehası olduğu, Düşman Donanması Başkomutanı İngiliz General Hamilton tarafından bile teslim edilmiştir.

Oysa bu gerçeği, o gün de ulusumuz üzerindeki baskıcı, sömürgen, gerici güçler saklamaya çalışmışlardı; bugün de yine aynı nitelikteki güçler saklamaya çalışıyorlar. Çünkü Çanakkale Zaferinin hem dış, hem iç sömürgeciliği önleyici özünün ve sonucunun anlaşılması istenmemiştir, istenmemektedir!

Osmanlı Devleti’ni bir oldubittiyle Almanya yanında I. Dünya Savaşına sokan,
ondan önce de gizli bir anlaşmayla -Mustafa Kemal’in bütün protestolarına aldırmadan- tüm Osmanlı ordularını Alman generallerinin doğrudan komutası altına sokarak Alman sömürgeciliğine ülkeyi açan baskıcı Enver Paşa yönetimi, Çanakkale Zaferini anlatan bir derginin kapağında yayınlanacak olan Mustafa Kemal fotoğrafını, dergi basılırken
son dakikada çıkarttırmış, yerine Liman von Sanders’in fotoğrafını koydurtmuştu!

Bugün de ABD ve AB’nin güdümünde, AB ve SOROS paralarıyla kalem oynatan,
sözde belgesel filmler hazırlayan … gerici ve çıkarcı, açık ve örtülü işbirlikçi türediler, Çanakkale Zaferi’nin yaşamsal önemini yadsımakla, Mustafa Kemal’i gölgelemekle, hatta yoksamakla, Atatürk Cumhuriyeti’nin ilke ve kurumlarına saldırmakla, gerçekte ulusal bağımsızlığımızı, birliğimizi, yurt bütünlüğümüzü, laik hukuk devletimizi, ileri teknolojiye dayalı üretken ekonomi sahibi olma projemizi …  kısacası bütünüyle sömürgeciliği yenerek kurulmuş olan Atatürk Türkiye’sini yıkmaya çalışmaktadırlar.

Çanakkale Zaferi’nin doğru anlamıyla kavranması, bu hain sömürgeci saldırısını caydıracak bir ulusal bilinç oluşturur.

Bu nedenle Çanakkale Zaferini de, Türk Kurtuluş Savaşı’nı da, Türk Demokrasi Devrimini de, hiç yılmadan, bıkıp usanmadan iç ve dış, açık ve örtülü BOP işbirlikçisi sömürgeciyi caydırmak ve maskelerinin inmesini sağlayarak sindirmek için anlatmak ödevimizi aksatmadan yerine getireceğiz.

Cahit Külebi’nin güzel dizesinde belirttiği gibi

“Bin kez yurdumuzu kurtaran” Mustafa Kemal Atatürk’ün

ve

tüm Çanakkale şehit ve gazilerinin anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. (16.3.2013)