Etiket arşivi: Sözde Ermeni soykırımı yalanı

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ 13. OLAĞAN GENEL KURUL SONUÇ BİLDİRGESİ


Dostlar
,

Bizim de 1993’ten beri etkin (aktif) üyesi olduğumuz, 2004-6 döneminde
Genel Başkan Yardımcılığını yaptıığımız ADD (ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ) 7-8 Haziran 2013 günlerinde Ankara’da 13. olağan, seçimli genel kurulunu yaptı..

Bu yıl 19 Mayıs’ta ADD’miz 25. yaşını tamamlamış, 26. yılına girmişti.

Genel Kurul, olağan sayılabilecek koşullarda geçti ve 2 liste yarıştı;
bizim de desteklediğimiz önceki Genel Başkan Yardımcısı Sn. Prof. Dr.
Ayhan Filazi
‘nin listesi ile önceki Genel Başkan Sn. Tansel Çölaşan‘ın listesi..

Sn. Çölaşan ve takımı (ekibi), seçimleri tam liste ve açık ara ile kazandılar.
Her 2 liste de centilmence yarışarak ADD’de nöbete koyulmaya çabaladı.
Her 2 listede de çok değerli dava arkadaşlarımız vardır.
Demokratik yarış artık geride kalmıştır.
Zaman, birleşip – bütünleşerek Cumhuriyeti ülkenin her santimetrekaresinde
savunma zamanıdır. Biz bu anlayıştayız ve Genel Kurulun sonuç bildirisi ile
Sn. Çölaşan’ın Örgüte ve kamuyouna açıklaması da benzer doğrultudadır.
Bu saptama elbette olması gerekendir, beklediğimizdir ve sevindiricidir.

Biz de elimizi uzatıyor ve gönlümüzü yeni yönetime açıyoruz..

Tüzükteki amaçlara erişmede üstümüze düşen her şeyi yapmamız çok doğaldır.
Her zamanki gibi, ADD’nin bir sıra neferi olmayı sürdüreceğiz.

Keşke; Genel Kurul’da, ihraç edilen üyelerimiz kendilerini yeterince savunabilme ve Genel Kurul’un sağlıklı – yeterli kanaat oluşturmasına elverecek savunma yapabilselerdi! Bu süreç aceleye geldi ve Genel Kurul üyeleri bize göre yeterince ve sağlıklı kanaat oluşturamadan bu ihraçları büyük ölçüde onadılar. Bizce adil olmadı, bu adalet değildi.
Yine de geç kalınmış sayılmaz.. Yaraları sarmak ve örgüt içi barış – huzur – dayanışma adına yapılacaklar tükenmemiştir. Bu arkadaşlarımızın, Şubelerimizin dosyaları,
yeni yönetimce bir kez daha nesnellikle incelenmelidir. Bu amaçla uygun bir Kurul (Komisyon) oluşturulmalı ve yeniden kazanma doğrultusunda çaba gösterilmelidir.

ADD’nin ve Türkiye’nin yolu açık olsun..

Hiç kuşku yok, Türkiye’nin 90 yıllık Cumhuriyet birikimi,
AKP eliyle sahnelenen kökü dışarıda 
 bu kuşatmayı da yarmayı başaracaktır
ve Türkiye Cumhuriyeti, kurucusu Yüce ATATÜRK‘ün öngördüğü gibi,
sonsuza dek onurla, başı dik, tüm yurttaşlarıyla dayanışarak yaşamasını bilecektir.

Sevgi ve saygı ile.
11 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==============================================

Atatürkçü Düşünce Derneği

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ 13. OLAĞAN GENEL KURUL 
SONUÇ BİLDİRGESİ

Türkiye Cumhuriyeti tarihi günlerden geçmektedir. Vatanın bütünlüğü, Milletin istiklali tehdit altına girmiş, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün devrim ve ilkelerine
saldırılar ayyuka çıkmıştır.

Kuruluşumuzun 25. Yılında, başta kurucularımız olmak üzere Türkiye Cumhuriyet’inin sonsuza dek yaşaması için şehit olan tüm önderlerimizi saygıyla anıyor,
Atatürkçü Düşüncenin egemen olması için tek yürek olduğumuzu açıkça ifade ediyoruz.

Ülkemizde ve bölgemizde çok vahim olaylar yaşanırken,
13. Olağan Genel Kurulumuz bizlere çok önemli görevler yüklemektedir.

  • En başta Ağustos ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanı seçimlerinde
    Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Ulusal Kurtuluş Savaşını yönettiği Çankaya’yı tekrar Atatürk’ün Çankayası” yapmak bizim görevimizdir. İnanıyoruz ki,
    Türk Ulusu Vatanın bütünlüğünün, Milletin birliğini koruyacak bir Cumhurbaşkanı çevresinde kenetlenecektir.
  • ABD, AB ve yerli işbirlikçiler; Cumhuriyetin mal varlıklarını yağmalayarak
    ayakta kalmaya çalışmaktadır. Etnik ve dinsel temelde parçalamak istedikleri Cumhuriyetin düşen parçaları altında şimdilik Soma’daki maden işçileri kalıyorsa da, baretlerinden yer altını aydınlatan fenerlerin ışığı,
    önümüzdeki günlerde Türkiye’yi aydınlatacaktır.
  • Yatağan’ın enerji işçileri, ürettikleri enerji ile yalnızca ülkeyi değil,
    birlikte direndikleri, maden işçileriyle geleceğimize ışık tutmaktadır.
  • En başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün kahraman askerleri olmak üzere, aydınlarımıza, yurtseverlerimize kurulan çirkin tuzak, kendilerinin deyimi ile ‘kumpas’, bütün çıplaklığı ile gözler önüne serilmiştir. Milletimizin vicdanında çöken bu davalar için Türk adaletinin de namusuna sürülmüş bir leke olarak algılamasını ve bu korkunç lekeyi temizlemesini bekliyoruz.
  • Bölünme anayasasını yapamayan yerli işbirlikçiler, eğitim-öğretim birliğimizi parçalayarak, ulusumuzu ortaçağın karanlığına sürüklemek istemektedirler.
    Bunun yolu olarak da gerici ve bölücü bir istem olan anadilde eğitimin önünü
    özel okullarda açarak yapmışlardır. Eğitim-öğretim birliğini parçalamak,
    Ulusu parçalamaktır.
  • Son yıllarda kadınlarımıza yönelik gittikçe artan şiddet son derece vahimdir.
    ABD, AB ve yerli işbirlikçiler ATATÜRK devrim ve ilkelerini yok ettikçe artan
    bu şiddete karşı kadınlı – erkekli el ele vererek mücadele etme kararlılığımıza
    tüm halkımızı çağırıyoruz.
  • 2015 yılı yaklaşırken, sözde Ermeni soykırımı yalanını boşa çıkarmak için
    kararlı çalışmalarımız sürecektir.
  • KKTC’nin yaşaması, yaşatılması için mücadele vermek boynumuzun borcudur.
  • Taşeronlaşmayı derinleştiren yasaların sonuçları, Soma’dan daha acı olacaktır. Kadrolu işçi, memur kadrolarını yok ederek, her alanda taşeronlaşmayı hedefleyen iktidarın gerçek yüzünü Ulusumuz artık görmüştür.
    Taşeron işçilerinin mücadeleleri mücadelemizdir.

Sonuç olarak                  :

Türkiye’de yaşanan ve yaşanacak olan tüm vahim olayların nedenlerini ve çarelerini biliyoruz. Tüm bunların üstünde ise Sivas Kongresi kararlarında açıkça ifade edildiği gibi ”Vatanın bütünlüğü ile Milletin birliğinin” parçalanmanın eşiğinde olduğunun bilincindeyiz!

Hiç kimsenin kuşkusu  olmasın ki; ABD, AB ve yerli işbirlikçilerinin
bu oyununu bozacak azim ve kararlılık Türk Ulusu’nda mevcuttur!

Geçmişte başardık, tekrar başaracağız.

*****

(Not : Metinde yer yer maddi yazım yanlışları düzeltilmiştir..)

E. Amiral TÜRKER ERTÜRK : 11 EYLÜL VE 15 NİSAN

E. Amiral Türker Ertürk

portresi_gulumseyen

11 Eylül ve 15 NİSAN

Bu hafta başında (15 Nisan 2013) Şam’dan 8900 km, Tahran’dan ise 9600 km uzakta bulunan ABD’nin Boston kentinde meydana gelen bir terör saldırısının haberi ile irkildik. Her yıl geleneksel olarak düzenlenen Boston Maratonu’nda bitiş çizgisi yakınında 12 saniye ara ile iki patlama olur 3 kişi yaşamını yitirir, 183 kişi ise 17’sinin durumu ağır olmak üzere yaralanır.

FBI (Federal Soruşturma Bürosu) patlayan bombalardan bir tanesinin içinde patlayıcılarla birlikte çiviler ve bilyeler olan düdüklü tencere olduğunu, öbürünün ise yine patlayıcının metal bir konteynıra konduğunu bunun parça etkisi ile daha çok sayıda insanı öldürmek için yapıldığını belirtmiş. Ne denli hunharca değil mi?
Öncelikle belirtmeliyiz ki; nedeni ne olursa olsun, hangi gerekçeye dayanırsa dayansın ve nereden gelirse gelsin terör insanlık suçudur mutlaka lanetlenmelidir.

Günümüzde gittikçe artan ve yaygınlaşan terörü engelleyebilmenin veya kabul edilebilir bir eşiğin altına çekilebilmenin yolu tüm dünyada teröre karşı ortak bir bakış açısı ile mümkün olabilir. “Benim teröristim kötü seninki iyi yaklaşımı ile terör sorunu
asla çözülemez ve her yerde masum insanlar yaşamlarını yitirmeye devam ederler.

Ne yazık ki, bugün başta emperyalist ülkeler olmak üzere terörizm, amaçlara ve siyasal hedeflere ulaşmak için bir silah olarak çok yaygın şekilde kullanılmaktadır. Biz bu gerçeği ülke olarak uzun yıllar yaşadığımız deneyimlerin ışığı altında çok iyi biliyoruz.

ASALA ve PKK

Sözde Ermeni soykırımı yalanı üzerine inşa edilen, 1973’te görünürde bireysel olarak başlayan, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında 1975’te sistemli ve örgütlü olarak azan ASALA terörünü yaşadık. 1984’te bu terörün ansızın biterek nasıl biçim değiştirdiğini ve terör bölümünün selefi konumundaki PKK’ya nasıl devredildiğini ve
her ikisinin de arkasında emperyalizmin ağababalarının olduğunu yaşayarak ve amacın Türkiye’ye yönelik emperyalist hedefler olduğunu gördük. Veya bazılarımız gördü!

Yine yaşayarak kazandığımız deneyimler bize gösterdi ki,

  • PKK’nın arkasında ABD vardır!

“Müttefikimiz” ülkemizde can alan ve bizi ekonomik yitiğe uğratan PKK terör örgütüne

– lojistik destek,
– Kuzey Irak’ta güvenlikli bölge sağlamış ve
– terörle mücadelede zaman zaman elimizi kolumuzu bağlamıştır.

Ona karşın tam terörü bitirdiğimiz sırada işbirlikçisi vasıtası ile açılımlar başlatarak tekrar azmasını sağlamış ama bunları yaparken gözümüzü boyamak için
PKK’yı terör örgütleri listesine almayı da ihmal etmemiştir.

El Kaide de ABD’nin terör örgütleri listesindedir ama bu husus onun Libya’da Kaddafi’yi devirmek için kullanmasını ve halen Suriye’de Beşar’a karşı müttefik olmasını engellememiştir.

11 Eylül’den (2001) başlayarak Başkan Bush tarafından yapılan açıklamayla birlikte ABD tüm yer kürede teröre karşı bir savaş başlatmıştır. O günden bugüne neredeyse hiç kural tanımadan ve uluslararası hukuku hiçe sayarak dünyanın her yerine müdahale etmektedir. Halbuki terör bir düşman değil, her potansiyel düşmanın kullanabileceği bir silahtır. Silaha karşı savaş olmaz. Topa, tüfeğe ve tanka karşı savaş olamayacağı gibi.

  • ABD Soğuk Savaş sonrasında oluşan tek kutuplu dünya düzenini ve küresel liderliğini sonsuza dek sürdürmek, tüm enerji ve ham madde kaynaklarını üretiminden pazarlara ulaşana dek denetlemek, hegemonyaya ve Amerikan Barışı’na (Pax Americana) direnenleri ezmek istemektedir. Fakat ABD’nin bunları açıkça söylemesi olanaklı değildir. ABD bu ideallerini terörizme, kitle imha silahlarının yayılmasına karşı tüm dünyada sürdürdüğü savaş, demokrasi ve
    insan hakları bahaneleri ile örtmektedir.

Dünyada hiçbir şey size sunulduğu ve medyada size algılatılmaya çalışıldığı gibi değildir. Arkasındaki gerçekler çok olası olarak tam tersidir. Bir düşünün, 11 Eylül olmasaydı ABD bu denli kolay dünyanın her deliğine girebilir, müdahale edebilir ve yerleşebilir miydi?

Maduro ve Putin

İran, Suriye, Kuzey Kore ve Venezüella gibi ülkelerin yaşadıkları zorluklar hegemonyaya direndikleri için başlarına gelmektedir. Venezüella Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından şiddet olayları başladı ve şu ana dek 7 kişi yaşamını yitirdi. Seçimleri kazanan Nicolas Maduro, ABD Büyükelçisi’ni sürdürülen şiddet olaylarını finanse ettiği yolunda suçluyor. ABD’ye karşı aynı tip suçlama Rusya başkanlık seçimlerinden sonra Putin tarafından da yapılmıştı. Çünkü Putin’in kazanmasından sonra da Rusya karıştırılmak istenmişti.

  • ABD’nin ekonomisi devamlı açık vermekte ve aşırı borçlu durumdadır.

Savunma da dahil olmak üzere küresel liderliğini sürdürebilmek için yaptığı harcamalar görünmeyen kalemlerle birlikte neredeyse 1 trilyon doları bulmaktadır. Kimi tasarruf önlemleri uygulanmakla birlikte, bu rakamları hala bütçeye koyabilmek için tehdidi somutlaştırmak ve terörü kendi kamuoyuna göstermek zorundadır.

Hiç kuşkunuz olmasın; Boston bombalı saldırısı Suriye ve İran’a fatura edilecektir.

Saldırıdan sonra alelacele açıklama yapılmadı ki, daha sonra varılacak sonucun
ciddi bir araştırma sonunda yapıldığını göstermek için.

11 Eylül saldırısı ABD’nin Afganistan’a, Irak’a müdahalesinin, Ortadoğu’ya kalıcı olarak yerleşmesinin daha da önemlisi kural tanımaz bir biçimde dünyanın her köşesine istediği gibi terörü gerekçe ederek saldırabilmesinin önünü açtı.

15 Nisan (2013) ise o denli büyük çapta olmasa da, mini bir 11 Eylül olarak Birleşmiş Milletleri hiçe sayarak Suriye ve İran’a müdahaleye dek gidecek bir gelişmenin
önünü açmak için yapılmıştır.

Bu müdahaleler için sabırsızlanan ve ABD’nin elini çabuklaştırmasını isteyen İsrail de taşeronlar aracılığı bu saldırının arkasında olabilir! Bu tür soruşturmalarda tetiği çekenin değil çektirenin bulunması ve cinayetin sonuçları bakımından kimin yararına olduğunu bulmak esastır.

Saygılar sunarım. 19.4.13