Etiket arşivi: polisin aşırı güç kullanması

Hesap hatası


Hesap Hatası!

Hâlâ devam eden ve kırılamayan yakın tarihimizin en görkemli halk direnişi nedeniyle AKP iktidarının ezberi bozuldu. Yatıştırıcı olarak öne sürdükleri Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “taşra kurnazlığı” ile yaptığı açıklamada,
bir yandan özür diler ve alttan alır gibi görünürken, gerçekte halkı tehdit ediyor.

Direnişe Türkiye genelinde katılan milyonlarca insanı -ki sayının 10 milyonu aştığı belirtiliyor- korkutarak bölmeyi deniyor. Öyle ki, “marjinal” ya da “yasa dışı” olduğunu
ileri sürdüğü bazı örgütlerin de bu eylemlere katıldığını belirterek, yurttaşları evlyerine dönmeye zorluyor.

Öyle anlaşılıyor ki, halk isyanını en önünde yer alan, polis terörünü püskürten gençleri yalnızlaştırarak ezmeyi, böylece direnişi kırmayı planlıyor.

Durumu değerlendirdiklerini belirten Arınç, AKP Hükümeti’ne karşı isyanın büyümesini, polisin aşırı güç kullanmasına bağlıyor. Doğru da aynı polis 1 Mayıs’da da aşırı güç kullanmıştı. İsyanın başka ve daha önemli nedenleri de var :

– Halkın çok büyük bir bölümü 11 yıldır kendilerine hakaret edilmesine karşı çıkıyor.
– Yaşam tarzlarına müdahale edilmesine,
– değerlerine saldırılmasına,
– görüşlerinin dikkate alınmamasına,
– yağma düzenine, gelir adalatsizliğinin büyümesine isyan ediyor.

İktidar sarhoşluğu içindeki AKP ve Erdoğan bozguna uğradı.

Bir hesap hatası yaptılar.

Onlar laik Cumhuriyeti bir avuç seçkinin rejimi sanıyordu.
Dolayısıyla milletin cumhuriyetle kavgalı olduğunu öne sürüyorlardı.
Oysa Cumhuriyetin toplumsal tabanı tahminlerinin çok ötesinde geniş ve büyüktü. Yanıldılar.

(YURT Gazetesi, 05 Haziran 2013)

==============================

Biz de ekleyelim :

Pablo Neruda‘nın ünlü dizelerini..

  • Halkın gerçek gücü…

Pablo_Neruda_Halkin_gercek_gucu

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 6.6.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Türk Polisi mi, Kime Karşı?


Türk Polisi mi, Kime Karşı?

Naci_Bestepe_portresi

Vardiya Bizde Ankara Grubu olarak SESSİZ ÇIĞLIK‘ı yaptık.

Kararımız GÜVEN PARK’taki eylemcilere destek vermekti. Daha iki adım atmadan orada atılan gazın etkisi altında kaldık. O saatten başlayarak Kızılay’da kaldığımız
altı saat boyunca da aralıklarla gazdan payımızı aldık.

TESUD binasına sığındık.
Pek çok vatandaş da TESUD’a sığındı ve yardım aldı.
Gördüklerimi satır başlarıyla özetleyeyim :

Her yaştan insan vardı ama ilk kez bu denli çok genci sokakta gördüm.
31 Mayıs (2013) ağırlıklı olarak Gençlik hareketiydi.

Bu siyasal iktidarın sona yaklaştığının en önemli habercisidir.

  • En dikkat çekici husus, polisin aşırı güç kullanmasıydı.
  • Düşman ülkenin polisi olsa bu kadar acımasız olamazdı.

Elbette sorumluluk Başbakan, İçişleri Bakanı, Emniyet Genel Müdürü ve
İl Emniyet müdürlerinindir. Müdahale kararları bu silsile içinde verilmektedir.
Emrin uygulamasına gelince; yukarıda sıralananların yanında yerel yetkililer ve
tek memura dek herkesin payı vardır.
Amaç neyi önlemektir? Toplanmayı mı? Yürüyüşü mü?
İktidar aleyhine slogan atmayı mı? Miting yapmayı mı?
Bunların hepsinin yöntemi vardır. Hiçbiri bugün uygulanan yöntem değildir.

Ben garnizon komutanlığı da yaptım. 20 yıl toplumsal olaylarla ilgili polis müdürü ile de konuştum ve fikir birliğine vardım.

Toplumu dağıtmak istiyorsan bir-iki yönden baskı yaparsınız,
insanlara kaçacak-gidecek yolu açık bırakırsınız.

Bugün polis gaz stokunu bitirircesine harcadı.
Kaçışanların önüne de gaz bombası atarak, dağılmayı ve olayların bitmesini engelledi.

  • Polis olayın bitmesini istemedi, sürmesini istedi!

Olayların sürmesi kimin aleyhine idi?
Siyasal iktidarın.
Tepkiler kimin üzerine yoğunlaştı?
Siyasal iktidarın.
Polise ” müdahale et” diyenler 50 yaşındaki kadına, 15 yaşındaki çocuğa, yere düşen insana tekme at, neresine gelirse copu indir mi demiş oldular?

Biberi 30 cm’den doğrudan gözüne sık, plastik mermiyi hedef gözeterek at,
gazı kalabalığın tam ortasına, kapalı mekânların içine at mı demiş oldular?

İşte burada bu soru aklıma geliyor?

  • Hangi ülkenin polisisiniz?
Hangi ülkenin vatandaşısınız? Karşınızdaki insan değil de yaratık mıdır?
Onlarca genci arkadaşlarım uyardı, “Yapmayın çevreye, devlet malına zarar vermeyin” diye. Haklı buldular, hatta utandılar, ama kendilerine yapılanlar nedeniyle hırslarını engelleyemediklerini söylediler. Yaptıkları doğru değildi ama haklılıkları da yok değildi.
Daha dikkatli ve duyarlı olması gereken öncelikle elinde güç olan polis değil midir?

Polis kullandığı gazın ve suyun onda biri ile olayları önleyebilirdi.

Hatta hiç polis olmasa (21 Mart’ta Diyarbakır’da olduğu gibi) hiç olay da olmazdı.
Bunu en iyi RTE’nin Müsteşarı ve Diyarbakır eski valisi Efkan ALA bilir.
Cam çerçeve inerken “Cana gelecek cama gelsin” diyen ve takdir edilen şahsiyettir.
Ama orası Diyarbakır’dı. Fark buydu işte.

Gün boyunca hiçbir şey yokmuş gibi vatandaşı bilgilendirmeyen medyaya ne demeli?
Satılmışlığın, korkaklığın, çıkarcılığın, tarafçılığın bu kadarına da pes doğrusu.
Parasını cebinize attığınız bu insanlardan hiç utanmıyor musunuz?
Olayları üç-beş ağaca indirgeyen, ülkedeki dinci diktaya gözünü kapayanlara diyecek söz yoktur.

Olayı ERGENEKON‘a bağlayan çakma yiğitlere ancak gülerim.
Neremle güldüğümü söyleyemem.
Ülkeyi yönetenlerin kriz yönetiminden ne kadar habersiz olduğu ise
bir kez daha ortaya çıktı.
Bir yetkili çıkıp olayları yatıştırıcı tek söz etmedi.
Tam tersine kışkırtmaya devam ettiler.
Belediye Başkanı “sade kaldırım çalışması” derken,
Başbakan “inadım inat” söylemini sürdürdü.
İnsanların değerleri ile oynamayı oyuncakla karıştırdılar.
Halkın gaza, suya, copa aldırış etmeden her şeye karşın eylemi sürdürmeye kararlı olduklarını göremediler.
Bu körlük, diktatör körlüğüdür. Kendi gücüne tapınmadır.
Kendi sonunu getirmenin de yöntemidir.

Son değerlendirmem de yurt dışından gelen tepkilere.
soruyorum :  Altı yıldır nerelerdeydiniz?
Türk halkı ilk kez mi polis dayağı, gazı ve suyu yiyor?
RTE’yi mi gözden çıkardınız, yoksa gerçekten yeni mi uyandınız?
Polise mesajı da siz mi verdiniz?

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE
http://add.org.tr/turk-polisi-mi-kime-karsi.html, 4.6.13