ACİL ULUSAL KOALİSYON GEREKSİNİMİ
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com
Prof. Emre Kongar üstadımız, Kürsüde ders verircesine ya da bir bilimsel metin (Kitap, makale) yazarcasına demokrasi ve özgürlükler kuramı ile diktatörlük bağlamını çok özlüce ve ustaca işlemiş (Diktatöre milli irade ve anayasa dersleri; http://ahmetsaltik.net/2016/03/18/emre-kongar-diktatore-milli-irade-ve-anayasa-dersleri-ve-cagrisimlarimiz/, 18.03.2016).
Dileyelim, yazının muhatapları gerekli iletiyi alsınlar..
*****
Tayyip bey, asla gündemden düşmek istemiyor.. Ne pahasına olursa olsun gündemi elinde tutmak ve kendi belirlemek istiyor. 37 yurttaşımızın yaşamına mal olan (ayrıca 100+ yaralı!) korkunç olaydan ve kezlerce istifayı gerektiren çok ağır sorumluluktan da sıyrılıyorlar “hamdolsun“ (!)
Erdoğan, hemen ardından “Terör” tanımını genişletmeyi gündeme getirdi.. Vahşettir bu öneri!
Türk Ceza Yasası’nda (md. 220, 314..) ve 3713 sayılı (1991) Terörle Mücadele Yasası’nda (en son 2015 değişiklikleriyle 25 madde) yer alan tanımların neresi yetersiz?? Türk yasakoyucu (TBMM), 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun daha 1. maddesinde terörü tanımlamıştır :
– Terör tanımı
Madde 1– (Değişik birinci fıkra: 15/7/2003-4928/20 md.) Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.
Bu yasalarla TSK’nın emekli Genelkurmay Başkanı, muvazzaf orgeneralleri bile “terörist” yaftası ile hapishanelere tıkılmadı mı??
*****
Son zamanlarda ağzını açan, “terör örgütüne destek – terörü teşvik” suçlaması ile hapse atılıyor.
Malvarlıklarına el konup gazete – TV’leri, şirketleri kapatılıp yandaş kayyımlara teslim edilip tasfiye ediliyorlar. Son olarak İstanbul’dan 3 akademisyen, Tayyip beyin hedef gösteren, hatta yargıya talimat sayılabilecek içerikli konuşmasının ardından tutuklanmadı mı?? Nerede kaldı ifade özgürlüğü?? Bu 3 akademisyenin görüşlerini kesinlikle paylaşmıyoruz ancak, yaklaşık 250 yıl önce kadim Voltaire‘in özce vurguladığı üzere;
– Görüşlerinizi paylaşmıyorum ama onları dile getirme özgürlüğünüz – hakkınız uğruna
canımı bile verebilirim..
İşte Fransa’yı Fransa yapan, Büyük 1789 Devrimini hazırlayan bu özgürlükçü kavrayıştır.
Bu 3 yurttaşımız, serbest bırakılmalı ve eğer yargılanmayı gerektiren bir durum varsa
tutuksuz yargılanmalıdırlar. Demokrasi, en aykırı görüşlere bile tahammül göstermeyi ve
özgürce ifade edilmelerini güvencelemeyi gerektirir.
Tayyip bey ise, gerçekte bilinçaltındaki baskıcı özlemleri gemleyememekte, dışavurmaktadır.
Ayrıca, 24 Temmuz’dan (2015) bu yana TSK ve polisin PKK’ya karşı verdiği yurtsever, özverili ve çok başarılı savaşımın (mücadelenin) 300’ü aşan şehidini bile istismar ederek “muazzam bir başarıdan” söz etmek ve kalkıp bu başarıyı ancak Kurtuluş Savaşı veya Çanakkale Zaferi ile karşılaştırılabilir ilan ederek kendinden geçmiş biçimde pay çıkarmak, akıllara seza bir faciadır. Erdoğan, öyle anlaşılıyor ki, son zamanlardaki çok olumsuz gelişmelerden ciddi travma almıştır ve ağır biçimde ardarda zedelenen egosunu mutlaka onarma gereksinimlidir (buna zorunludur!).
PKK’ya AÇILIM İHANETİ ile göz yummak değil midir bu PKK kalkışmasının ve bunca şehidin ve yıkımın gerçek nedeni?? Uydu politikalarla Suriye’de iç savaşa körüklemek değil midir turizm ve Rusya’ya dışsatımda, Ortadoğuyla (komşularla) ticarette çöküşün nedeni ve Suruç – Reyhanlı – Sultanahmet – Taksim ve 3 kez Başkentteki katliamların nedeni??
Bunların sorumluları, ne yaparlarsa yapsınlar yargıda hesabını vereceklerdir; büyük panik ve telaş bundandır ama boşunadır.. Hesap mutlaka görülecektir.. Yüzlerce masum insanın kanını akıtan, yaşamını sonlandıran… bu çok ağır insanlık suçunun yasal ve politik hesabını vermek gerekirken, bir de olağanüstü pişkinlikle muazzam başarı edebiyatı yaparak halkı yönlendirmeye çalışmak, ancak kendine özgü AKP – R.T. Erdoğan mantığı ve kişiliği ile olanaklı olsa gerektir!
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu‘nun,
-
“Terör örgütü PKK’ya yardım ve yataklık yapan asıl sizsiniz!“
içerikli haykırışları, tarihe gerekli notu düşmüştür.. Bu söylemin arkası getirilmelidir. Millet mitinglerle ayağa kaldırılmalı ve AKP, bu kanlı tablonun sorumlusu olarak istifaya zorlanmalıdır
*****
Tayyip bey, Azerbaycan heyetiyle görüşmede “fiilen Başkan” gibidir. Başbakan ortada yoktur. Varılan anlaşmaları teknik düzeyde ayrıntılarıyla açıklayan ve Bakanlarla imzalayan, 12. CB Erdoğandır! Başbakan’ın yetki gaspı artarak ve yerleştirilerek sürdürülmektedir. Anayasada olmayan yetkileri sorumsuz Cumhurbaşkanı fiilen (de facto)kullanmakta ve Güçler Ayrılığına dayalı Parlamenter rejimimizi bilerek ve isteyerek başkalaştırmaktadır. Bu açıkça Anayasayı çiğneme (ihlal) suçu Çünkü hiç kimse kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz! Anayasa md. 6/son : - “..Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” Göz yuman ve suça katılanlar da birlikte sorumludurlar… Başta Başbakan ve ilgili Bakanlar..
*****Bu arada Erdoğan, şu üniversite diplomasını, eğer varsa, neden göğsünü gere gere
ortaya koymuyor??Marmara Üniversitesi neden “kişisel veridir”diye kamuoyunu yakından ilgilendiren bu soruyu yanıtlamaktan kaçıyor?? Çok mu baskı altında?
YSK neden resmen sormuyor ve gereğini yapmıyor??
TBMM, Yargıtay C. Başsavcılığı, birkaç yiğit savcı, Türkiye Barolar Birliği, muhalefet partileri??*****
AKP karşıtı TBMM içi ve dışı muhalefet örgütlenerek iktidar istifaya zorlanmalıdır. Seçim Yasasında ivedi değişiklikler yapılarak temsilde adaleti boğan, programı bile yurtdışında yazılan proje – misyon partisi AKP’yi yıllardır aşırı haksızlıklarla iktidara taşıyan % 10 seçim barajı kaldırılmalı, partilerin seçim işbirliğinin önü açılmalıdır. Siyasal Partiler Yasası’nda değişikliklerle genel başkan sultasına son verilmeli, vekil adayları parti içi demokrasi ile belirlenmeli, seçimde yurttaşa tercihli oy hakkı tanınmalıdır. AKP ve misyonu deşifre edilmeli, halka gerçekler bütün çıplaklığıyla açıklanmalıdır.” Yeni Anayasa” tuzağı reddedilmeli, masadan derhal kalkılmalı ve ülkemiz birkaç ay içinde, hızla yapılacak bu yasal düzenlemelerin ardından seçime götürülmelidir. Büyük olasılıkla oluşacak AKP dışı (PKK ve terörle bağını mutlak olarak kesmezse HDP de dışlanarak) ulusal koalisyonla ülkemize nefes aldırılmalıdır. Bu lanetli yıllar artık geride bırakılmalıdır
*****
Sular giderek ısınıyor ve AKP – RTE kaçınılmaz sona sürükleniyor..
13+yıldır tek başına, ciddi çoğunlukla siyasal iktidarı ele geçiren bir parti ve kadrosu, ülkemizin hücrelerine dek nüfuz etmiş, Devleti küresel müttefikleri desteğiyle DNA’sına dek değiştirmiş
ancak Türkiye’yi kan gölüne dönüştürerek iç – dış savaşın, bölünmenin kritik eşiğine sürüklemiştir ne acı ki! Yolsuzluklar, yoksulluk ve yoksunluklar, işsizlik, baskıcı yönetim, Anayasayı tanımama… Saymakla bitmeyen suçlar işlenmiştir ve bunların Yüce Divan’da hesabının verilmesi kaçınılmazdır!
Kulaklarımızda Ludwig van Beethoven’in ünlü 5. Senfonisinin perküsyonları uğulduyor..
Hayırdır inşallah…
Sevgi ve saygı ile.
21 Mart 2016, Ankara
Yazının pdf biçimi : ACIL_ULUSAL_KOALISYON_GEREKSINIMI