Etiket arşivi: neoliberalizm ölüyor

CIA gölgesinde Türk İslamcılar

CIA gölgesinde Türk İslamcılar

Soner YALÇIN
SÖZCÜ, 26 Mayıs 2017

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazını altındadır..)

Yazıyorlar: “Erdoğan ‘yeni yol haritası’ çizecek!”
Yok liberallerle barışacakmış, yok ana hedefi ekonomi olacakmış, falan filan. Ana meseleyi görmüyorlar: Bitti!
Ilımlı İslam” dönemi dünyada sona erdi. Sadece Türkiye’de uzatmaları oynuyor!
1100 odalı Saray’ın ekonomi danışmanı, Hayek’in/neoliberalizmin öldüğünü yazıyor!
Neoliberalizm zaten ölüm döşeğindeydi. 1980’lerde Reagan, Thatcher, Özal gibi sağcılar sayesinde “sezaryan doğumu” gerçekleşti; 1990’larda Clinton, Blair, Schröder,
Papandreu, Zapatero gibi solcular tarafından büyütüldü. Kendini buradan kurtaramayan Alman Yeşiller gibi hareketler eriyip gitmek üzere. Bugün dünyada, küresel hegemonyaya karşı çıkan “ulusalcılık” yükselişte. Bakınız…
İnsanoğlu tarihinde “Kondratyev Dalgalar” var: Devrimler Çağı (1789-1817),
Sermaye Çağı (1848-1893) gibi… Siyasi-iktisadi sistemler doğuyor, gelişiyor, durağanlaşıyor ve ölüyor. Her dalga 50-55 yıl sürüyor.
Her dalgada sermaye-emek ilişkisi gibi toplumsal ilişkiler de yenileniyor.
Görüyorsunuz… Politik çizgileri farklı görünse de, Trump’un kazanması, Le Pen’in yükselişi, Çipras’ın iktidar olması aynı sonuca varıyor; neoliberalizm ölüyor!
Küresel-liberalizm, gelişmiş Batı ülkelerinde “payanda” olarak nasıl sol-liberallerden yararlandı ise; Türkiye, Mısır, Tunus, Fas vs. ülkelerde “Ilımlı İslam”ı kullandı.
Bu dönem kapanıyor. Dünya beşinci Kondratyev dalganın doğum sancılarını yaşıyor. Bu dalganın “yıldızı” ulusalcılık olacaktır. Atatürk‘ün tekrar bu derece toplumsal kabul görmesi bunun göstergesidir. Atatürk’e karşı çıkarak kimse iktidar olamaz artık…

BUZDAĞI

“Ilımlı İslam” nereden nasıl geldi bu topraklara? Gazeteci Serdar Akinan‘ın yeni kitabı çıktı:

  • “Buzdağı: Nazilerden FETÖ’ye Siyasal İslamcıların Tarihi”Kitabın adı konusunda tartıştık; “CIA Gölgesine Türk İslamcılar” olmasından yanaydım! Serdar Akinan kitabında;
  • Hitler ile birlikte hareket eden kimi İslamcıların, savaş sonrasında CIA ile kurdukları ilişkiden yola çıkarak “derin konuyu” günümüze kadar getiriyor.
    Bu ittifakı; kişiler, örgütler, partiler bağlamında irdelerken, CIA’nın İslam’ı Vehhabilik üzerinden nasıl dönüştürdüğünü anlatıyor. Bu inşa sürecinde Vehhabiliğin “entelektüel Selefilik”e nasıl evrildiğini yazıyor. Tüm bunların Türkiye’ye yansımasını çarpıcı örnekler üzerinden veriyor:
    Müslüman Kardeşler’in kurucu isimlerinden Seyyid Kutub’un cihat çağrısı yapan kitaplarının, 1960’lı yıllarda MİT tarafından Türkçeye tercüme ettirildiği gibi pek bilinmedik olayların perde arkasını anlatıyor…
    “Seyyid Kutub’un örneğin ‘İslam’da Sosyal Adalet’i kim çeviriyor? Yaşar Tunagür.
    Yaşar Tunagür kimin hocası? Fethullah Gülen
    Suudi Rabıta, CIA, FETÖ, TSK, MİT sarmalında ‘tohum’ nasıl bir iklimlendirmeyle sulandı ve gübrelendi:
  • Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür, Mehmet Şevket Eygi ve Salih Özcan, Mekke’de Rabıta’nın genel kurul toplantısına katıldılar…Salih Özcan da en az Yaşar Tunagür kadar önemli isim; Suudilerin ilk ve en önemli Türkiye bağlantısıdır…” Serdar Akinan girift ilişkileri gözler önüne seriyor.
    15 Temmuz’daki FETÖ darbesini ancak bu bilgiler ışığında değerlendirebilirsiniz.
    “Ilımlı İslam” temsilcisi “iki kafayı” kimler, neden tokuşturdu?
    Bu tartışmalar henüz yapılmıyor…

EFSANE YIKILDI

1980’ler başı… Üniversite öğrenciyim. Cumhuriyet gazetesi okuruyum.
Beğendiğim yazıları kesip dosya yapıyorum. Ali Sirmen hapse atılınca gazetedeki köşesini “Samim Lütfü” diye yazmaya başladı. Kızdım, “adam cezaevine düşmüş hemen köşesini kapmış” diye! Sonra öğrendim; Ali Sirmen hapiste yazdığı makaleleri gizlice gazeteye gönderiyor, “Samim Lütfü” imzasıyla yayınlatıyordu.
Ali Sirmen… Türk basının medarı iftarı…
Gazeteci Ümit Aslanbay, Ali Sirmen ile yaptığı kitap söyleşisi çıkardı: “Bir Eski Cumhuriyet İçin.” Hemen okudum. Doğan Avcıoğlu, Kemal Tahir, Aziz Nesin, İlhan Selçuk, Mahmut Dikerdem, Cemal Madanoğlu, Oktay Akbal, Uğur Mumcu gibi yitirdiğimiz büyük adamların tarihi rollerine yine gıpta ettim.
Ümit Aslanbay bu değerli kitabı ortaya çıkardığı için teşekkürü hak ediyor.
Öğrendiklerim oldu: İran komünist partisi TUDEH’in Humeyni’ye destek vermesi
Ali Sirmen ile Mahmut Dikerdem’i cezaevinde karşı karşıya getirmişti!
Ali Sirmen, özellikle AKP gibi yapıların dört elle sarıldığı elli yıllık bir “siyasal düşüncenin” bitişi üzerinde nedense kısa durmuştu. Şu… 1960’larda İdris Küçükömer “Düzenin Yabancılaşması” kitabında, cemaatlerin- tarikatların sivil toplum kuruluşu gibi demokrasinin kökleşmesinde faydalı rol oynayacağını; ve bunun Kemalist darbeler dönemini bitireceğini iddia etti! “Türkiye’de ilericiler aslında gerici, gericiler aslında ilerici” diyordu! Seçmen üzerinden Türkiye’yi analiz eden bu düşünce yıllarca tartışıldı…
Ancak bu tez, 15 Temmuz FETÖ darbesiyle yıkıldı; Cemaat “sivilleşmesinin” ne olduğu görüldü! En büyük şaşkınlığı da Küçükömer gibi düşünüp, Avcıoğlu, Selçuk, Mumcu gibi ilericilere saldırıda bulunan sol-liberaller yaşadı. Kimileri ise, hâlâ cezaevinde bedel ödüyor… Ne yani şimdi -Küçükömer’in deyişiyle “ilerici”- AKP mi demokrasiyi güçlendirdi? Yaşadığımız pratik Doğan Avcıoğlu’nu haklı çıkardı.
Küçükömer ve düşüncesinin yansıması “Ilımlı İslam” yolun sonuna geldi.
=========================
Dostlar,

ODATV kurucusu ve yazarı yetenekli araştırmacı – gazeteci Soner Yalçın’ın
bu irdelemesi önemlidir. Üzerinde durulmalı ve tartışılmalıdır. Üstelik bir gazete makalesi sınırları içinde sıkışılarak yazılmıştır. Yüz yüze söyleşide derinleşecektir.
Soner Yalçın ölçüsünde kutlamayı hak eden yazar da Serdar Akinan’dır. Birkaç yıl öncesinde TV’lerde “kan uykusu” programları yapan, ancak sistemin dışladığı izlenmesi gereken bir yazardır. Değerli Akinan’ın “Buzdağı: Nazilerden FETÖ’ye Siyasal İslamcıların Tarihi” adlı değerli araştırmasını hemen okuyacağız..

Biz de yıllardır bu sitede yazdık ve 1996’larda başladığımız sayısı 1500’ü bulan yurt içi – dışı AYDINLANMA KONFERANSLARIMIZDA dile getirdik.. Batı güdümlü Seyyid Kutub projesini ve İSLAMIN SİYASALLAŞTIRILMASINI – TÜRBANIN SİMGE OLARAK KULLANILMASINA KARAR VERİLMESİNİ anlattık, yazdık (okumak için tıklayınız) :

  • MÜSLÜMAN KARDEŞLER, ARAP BAHARI, İSLAMDA REFORM ve TÜRKİYE.. /
    The Muslim Brothers, Arab Spring, Revival and Reform in Islam and Turkey..

    FLASH TV, Günün Getirdikleri (Nazmi Baran), 07.05.09..
    FLASH TV, Ankara Günlüğü (Ferhan Şayliman), 18.06.06 (aklımızda, arşivimizde kalanlar)

    konuyu yine gündeme taşıdığımız programlar idi.. Ancak AKP kadroları, “tarihsel perde tam kapanmadan”, “türbanı” son bir kez olabildiğince kullanmayı denemek istediler. Atlantik ötesinin Yeşil Kuşak (The Green Line) doktrini eskimekteydi ama akarken kovayı doldurdu AKP’liler.. Başlıca bu sayede Türkiye’nin 15 yılını heba ettiler. Gerçi film sona eriyor ancak kabul etmek gerekir ki; Türkiye’ye sosyal, politik, ekonomik… maliyeti son derece yüksektir.

    Makyavelist mantıkla bakıldıkta siyasette araç olarak kullanılmayacak “olgu” yok gibidir. Ancak sanırız ve korkarız ki; bu sayısız araç içinde “din ve dince kutsal sayılan nesneler – inançlar” en tehlikelisi olmalı.. Çok etkili – işe yarar bulunmaları nedeniyle henüz seküler devlet düzeni – laik toplumsal yaşama geçemeyen topluluklarda vahşet düzeyinde kullanıldı, kullanılmakta. Ne acı ki, Türkiye de bu bağlamda laboratuvar ülke – halklardan biri yapıldı. Emperyalist ağababalar, iktidar hırsıyla gözünü boyadıkları siyasal islamcı gözü kararmış
    işbirlikçileri bulmakta – yetiştirmekte ve de tepe tepe kullanmakta çok zorlanmadılar.

    Bu bataklık artık kurumak üzere.. İdeolojik yedeği gecikmeden hazır.. Post-modernite!
    Milyarlarca dünyalının aklı – beyni bu kez, “moderniteyi aşma” (!?) saçmalıklarıyla yönlendirilecek, yönlendirilmekte! Borçlan ve tüket! Gerisini boşver….

    İnsanoğlu, kendi aliyle – kararıyla için düştüğü AKLINI KULLAN(A)MAMA batağından çıkana dek.. İmmanuel Kant ömrünü bu uğraşla tüketti.. İnsanoğluna AKLINI KULLAN – AKLINI KULLAN… (Sapere aude, sapere aude!) diye çığlık çığlığa uyarılarda bulundu (bkz. 1784 mektubu) .. İnsanlık ne yazık ki görüp yaşayarak – somut deneyleyerek öğreniyor; öngörü yeteneği hala özlenen düzeyde değil.. Elbette ülkemiz ve Türk ulusu da bu genelleme dışında değil..

  • Kitlelere AYDIN SORUMLULUĞU ile KARANLIĞIN İÇİNDE BİR SİS ÇANI GİBİ / SADE, METİN VE VAKUR sabahlara dek çalarak kadim Melih Cevdet Anday‘a galat ile “sis çanı” olmaya:
  • Ya da hiçbir şey yapamıyorsan kollarını açıp korkuluk olarak.. Rifat Ilgaz’a galat ile
    aydın sorumluluğuna devam..

Hangi karanlık sonsuz ki doğada ve tarihte?? Yarasalara bile!

Sevgi ve saygı ile. 28 Mayıs 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com