Etiket arşivi: Mondros ve Sevr Anlaşması

İŞİD ve EL NUSRA AKP’nin Askeri Kanadıdır

İŞİD ve EL NUSRA AKP’nin Askeri Kanadıdır

SEFA M. YÜRÜKEL
Sosyal Antropolog ve Etnograf
Soykırımlar ve Terörizm Araştırmacısı
13 Haziran 2014 (09 Eylül 2018’de yeniden gönderilmiştir.) 

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

  • BOP proje birimleri İŞİD ve EL Nusra AKP’nin Askeri Kanadıdır.

Bunlar hiçbir zaman ABD ve İsrail e karşı eylem yapmamışlardır. Bizzat Müslüman ülkelerde, kaos çıkarma, halkı terörize etme, Müslümanları bombalama, Müslüman değerlerini yok etme ve insanlık dışı infaz eylemleri ile, sünni mezhebini de kullanarak aynen AKP gibi Alevi, Şii, İran, Türk düşmanlığı üzerine stratejisini üreterek hareket etmektedir.

Bu terörist örgütler, ABD ve İsrail projesi olan BOP’un Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başında bulunduğu AKP tarafından, ABD ile birlikte, palazlandırılmışlardır. AKP’nin mezhepçi düşmanlık yaratarak saldırılarıyla bire bir örtüşen eylemlilikleri, ideolojik yapıları birdir. Beraber petrol ticareti yapmaktadırlar. ABD ve İsrail bu yapıyı Ortadoğu ve dünyadaki Müslümanları ve devletleri mezhep ekseninde bölmek ve parçalamak ve zayıf düşürmek, milli devletlerini imha etmek ve ülkeleri, bölgede yeni haritaları dizayn etmek (AS: tasarlamak) için kullanmaktadır. Bunu bu son gelişmelerle de incelediğimizde, durum gün yüzüne çıkmaktadır.

Son Suriye, Libya ve Irak saldırısı ile
– AKP bir terör örgütü niteliği kazanmıştır.
– Yani AKP, El Nusra ve İŞİD aynı PKK. PYD, HDP ve BDP ne ise, işte o anlamda o da budur.
– Yani AKP, İŞİD ve El Nusra aynı örgüttür.
– Şu an T.C.’ni yönetmekte ve Suriye ve Irak’ı da kendilerine katmak için harekete geçmişlerdir.

Bölgedeki İran, Suriye, Lübnan Hizbullahı, Irak’taki Irakı güçler ve Türkiye’deki T.C. yanlısı laik güçler, Atatürkçü Sünniler, Aleviler, Caferiler, Kürtlerin T.C. yanlısı olan büyük bir kesimi, bu gidişata dur diyecek olanağı çıkartana kadar, El Nusra, İŞİD yani AKP Türkiye ve bölgenin başına bela olmaktan başka bir iş yapmayacaklardır.

BOP’cu AKP’yi yöneten kadro, hem Sünni hem de Alevi, Şii ve tutucu dindar kesimin düşmanı olan bir yapı, yani Müslümanlığın düşmanı olarak tarihte yerini almıştır. 

Bunlar kan, kin, katliam, terör, soykırım, kaos ve nefretten beslenmektedir. Buna karşı mezhepleri ne olursa olsun, Tüm Müslümanların ve bölgedeki diğer dini, etnik, milli ve siyasi-ideolojik yapıların birlikte hareket ederek, AKP yani El Nusra ve İŞİD belasından kurtulmaları gerekir. Yoksa kan ve revan bütün bölgeyi kaplayacaktır.

  • Yıllardır, Uluslararası hukuka göre, AKP liderinin ve O’nun hukuksuz emirlerine uyanların terörizmi desteklediği ve savaş suçlarına ortak olduğu ve teşvik ettiği bilgileri dosyalanmaktadır.

AKP’nin ve Lideri Tayyip Erdoğanın yüzünden, Türkiye nin Irak ve Suriye’deki faaliyetleri, Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılamaya tabi tutulma riski gittikçe artmaktadır.

Türk Milleti bu vebalin altında kalmamak için AKP ve Tayyip Erdogan’dan, hukuksuzluğa meydan veren bürokratlardan bir an önce kurtulmalıdır.

Saygılarımla.

Sefa M. Yürükel
Sosyal Antropolog ve Etnograf
Soykırımlar ve Terörizm Araştırmacısı
13 Haziran 2014

5 fotoğrafa bakınız (BELGE)
1)-İçişleri Bakanlığı’ndan Hatay Valiliği’ne talimatın belgesi: Nusracı mücahitleri resmî kurumlarda barındırın!
2)-Hatay’da hastanede tedavi gören IŞİD Komutanı
3)-AKP’li bakan Suat Kılıç IŞİD liderleriyle
4)-Erdoğan’ı alnından öpen El Kaide teröristi
5)-Bilal Erdoğan IŞİD liderleriyle

Otomatik alternatif metin yok.
Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, oturuyor
5 belge ve yazının özgün adresi :
https://www.facebook.com/photo.phpfbid=2146743168693672&set=pcb.2146749642026358&type=3&theater
=====================
Dostlar,

Sayın Yürükel’in yazısı ciddi savlar içeriyor.  Dileyelim gerçek olmasın.. Hiç olmaza bir bölümü ya da bir derece..
Ancak 5 adet belge eklenmiş yazıya ve bu ciddi savları destekliyor.
Bir e-ileti olarak ulaştı. 13 Haziran 2014’te yazılıp yayınlanmış bir yazı. Günümüze dek AKP’den bir girişim olmadığı belli ki, 4,5 yıl sonra Sn.Yürükel, gelişelerin bu yazdıklarını doğruladığını görerek bir kez daha paylaşma gereği duymuş olmalıdır. 

e-iletide eklenen görsel tıklandığında, yukarıda verdiğimiz facebook adresine yönlendiriliyor ve 5 belge teker teker görülebiliyor. Biz o adresi kopyalayıp yukarıda görselin altında verdik.
İdlib’teki son gelişmeler gerçekten kaygı verici boyuta erişmiştir ve 7 Eylül Tahran doruğunda Putin, Erdoğan’ın ateşkes istemi üzerine açık açık; .. göç bahanesiyle İdlib’teki terörstleri korumaya kalkmasın kimse… uyarısında bulunmuştur ve 12 maddelik anlaşma metninde Erdoğan’ın son andaki ateşkes istemi yer almamıştır. Bu bir fiyaskodur Türkiye açısından ve AKP = Erdoğan’ın bilinçaltı kodlarını da elevermektedir. Gelişmeler, Sn. Yürükel’in 4,5 yıl önce yaptığı çok ciddi suçlamaları doğrular yönde olmuştur aradan geçen 4,5 yılda da.. Erdoğan hala ABD – İsrail ağzıyla konuşarakEsed‘ demekte, Atlantik hattının ‘ateşkes’ söylemlerinin sözcülüğünü yapmaktadır adeta..

Son günlerde İdlib sorunu konusunda sitemizde ciddi yazılar yayınlıyoruz.. (üstünde tıklanarak çağrılabilir..)

Bu yazıların altında bizim de kapsamlı katkılarımız oluyor.. Dileriz ülkemizi sağduyulu politikalara yönlendirmeye, kamuoyunu doğru bilgilendirmeye katkısı olsun..
– İç politikada ekonomik yangından bunalan siyasal iktidar, dışarıda sıcak çatışma serüveninden mutlaka ama mutlaka kaçınmalı, aklından bile geçirmemeli! Bu artık felaketin eşiği değil kendisi olur!
Az önce Sn. A. Kılıçaslan Aytar’ın ‘FELAKETİN EŞİĞİNDE‘ başlıklı önemli makalesini yayınladık. Sn. Aytar eklemelerle ve biz şöyle bağlamıştık o yazıyı :
(Tümü için : http://ahmetsaltik.net/2018/09/11/felaketin-esigi/)
  • Türkiye, I. Dünya Savaşı’ndan sonra kaderini karara bağlayan uluslararası antlaşmaların yalnızca bir adım uzağında bulunuyor. 
  • Türk Halkının buna asla izin vermemesi gerekiyor.
  • Doğrusu Suriye’den çıkmaktır

Dikkat buyurulsun; ilk saptama Mondros ve Sevr Anlaşmasına gönderme yapmaktadır adını vermeden.. Bu 2 Anlaşma’nın Osmanlı’yı nasıl işgal ve parçalama ile bitirdiği herhalde belleklerdedir..

Sürüklendiğimiz yer felaketin eşiğidir, dolayısıyla bir kez daha uyaralım :

  • AKP = Erdoğan, Suriye’de ateşle oynamayı derhal bırakmaya, tarihsel olarak zo-run-lu-dur!

Sevgi ve saygı ile. 11 Eylül 2018, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

FELÂKETİN EŞİĞİ

FELÂKETİN EŞİĞİ

Ahmet Kılıçaslan AYTAR
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)
Trump yönetimi, Suriye Hükümeti’ni yasadışı bir saldırıyla tehdit ediyor. 
ABD, Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib’e düzenlenen saldırılarda kimyasal silah kullanılması durumunda, Devlet Başkanı Beşar Esad rejimini üçüncü kez vuracağını bildiriyor. Pazartesi günü Ulusal Güvenlik Danışmanı J. Bolton, bugüne dek yapılan en açık uyarıda bulundu. Yeni bir kimyasal silah kullanımı olursa yanıtımız daha da güçlü olacaktır.” dedi.
*
ABD’nin  sürekli Suriye hükümetini vurmak ve tehdit etmek zorunda kalması; önceki saldırılarının etkisiz olduğunu, şimdi yapılacak  olası bir saldırının daha büyük ölçekli olacağını, ancak daha iyi bir sonuç için bir garantinin de olmayışı  anlamına geliyor. Üstelik bu durumda ABD’nin  Suriye, İran ve Rusya ile pazarlık ettiğinden daha maliyetli bir çatışmaya girme riskinin artacağından şüphe yoktur…
*
Ne ki, bugün İdlib hem Suriye muhalefetinin son büyük kalesi yani Esad’ın zaferini ilan edeceği yer, hem de sorunları daha da karmaşıklaştıran ülke içinde yerinden olmuş kişilerin ve dünyadaki mültecilerin en yüksek yoğunlukta olduğu alanlardan biridir. Bu yüzden İdlib, yakın tarihte rejim güçleri tarafından ele geçirilen diğer bölgelerden farklı olarak, tüm büyük güçlerin çatışan çıkarlarını birbirine harmanlıyorBu da her güce ait hisseyi önemli ölçüde yükseltiyor…
*
Mesela İdlib’te Suriye – Rusya başarısı, İran’ın Suriye’de yenilmesi anlamına gelecektir. Aynı zamanda İdlib’e düzenlenen hava bombardımanı sonrasında İdlib’in denetimini ele geçirmek için Rus-Suriye-İran saldırısı Hizbullah savaşçılarını da ön plana çıkaracaktır. Nitekim Lübnanlı Şii Hizbullah savaşçıları yeniden İdlib ve Hama’ya dönmeye başlamışlardır… 
Bu durum İsrail’in, Ağustos’ta ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı J. Bolton ile Kudüs’te Başbakan B. Netanyahu’nun; Suriye’deki İran askeri varlığını yok etmek için belirledikleri askeri stratejiye bağladığı umutlarını yükseltiyor!
*
İdlib’deki hisseler o kadar yüksektir ki;
Son iki haftada ABD ve Rusya, Suriye ve Basra Körfezi sularının karşısında Doğu Akdeniz’de büyük çaplı deniz ve hava kuvvetlerini topladılar.
Çin, Rusya’nın deniz tatbikatında yer aldı. İngiliz ve Fransız kuvvetleri, Suriye’de olası bir ABD askeri harekâtına destek olarak çağrıldılar.
*
Rusya ise ABD, İngiltere ve Fransa’yı, İdlib saldırısında yer alan İran ve Suriye güçleri üzerindeki herhangi bir saldırıları halinde, Doğu ve kuzey Suriye’deki Amerikan yanlısı hedefleri vurmakla tehdit etti.
Gerilim çok yükseldi…
*
7 Eylül’de Tahran’da İran Cumhurbaşkanı H. Rouhani, Rusya Devlet Başkanı V. Putin ve Erdoğan, İdlib’te İslamcı teröristleri bastırmak ve Suriye Savaşını son erdirmek üzere bir zirvedeydiler. İdlib bölgesinde terörü sonlandırmak üzere işbirliği yapılması kararlaştırıldı. Ancak İdlib bölgesinin kurtarılmasının Suriye krizinin sona ermesine yapacağı etki;
Terörist grupların asli destekçileri olmakla birlikte terörle mücadele iddiası taşıyan bazı tarafların da sesinin yükselmesine neden oldu… (AS: Türkiye bunlardan biri ve başlıcası mı acaba!?)
*
8 Eylül’de ABD Genelkurmay Başkanı Org. J. Dunford, Başkan  D. Trump’a Suriye’deki operasyonel planlar hakkında bilgi verdi.. Irak; İran’ın Suriye’ye, Lübnan’a ve  Akdeniz’e açılan kara köprüsündeki hayati bağlantı olarak ortaya çıkmıştı! Öncelikle Irak’ta genel seçimler Mayıs ayında gerçekleşmesine rağmen, çoğunluğu sağlayamayan partiler, eski başbakan Haydar Abadi ile geçici bir  koalisyon hükümeti kurma konusunda başarısız olmuşlardı. O yüzden Irak hükümet yokluğunda huzursuzdu… 
*
Nitekim İran; Irak’ta kendi Şii din adamlarından gelen bir darbe ile karşılaştı… Irak’ın petrol zengini kenti Basra’da, Zikar, Babil, Meysan, Divaniyye, Necef’te ve başkent Bağdat’ta, binlerce Şii yaşam koşullarının iyileştirilmesi, su ve elektrik hizmetlerindeki aksaklıkları, işsizlik ve devlet dairelerindeki yolsuzlukları, bunlardan sorumlu tuttukları İran’ın Irak siyasetine olan etkisini protesto ettiler. İran Konsolosluğuna ateş açtılar, limana girdiler, sokaklarda Şii ve karşıtı Şii milisler ile güvenlik güçleri  çatışıyordu..  5 gün süren çatışmalarda en az 11 kişi öldü…
*
İran ve Rus liderleri İdlib operasyonunu hızlı bir şekilde sonlandırmayı ve Suriye Savaşına son vermeyi umarlarken, aniden Irak’ta bir iç savaş ihtimaliyle karşı karşıya kaldılar… Ekonomik yaptırımlarla bunalmış İran, bu durum karşısında afalladı. Çünkü Irak ile ilgili hedefleri tehdit ediliyordu!
Rusya ise Suriye’deki planlarında ciddi bir gerileme ile karşı karşıya idi…
*
Yoksa Suriye savaşını sona erdirmek üzere İdlib operasyonuna oynayan,
böylece İran’ın Suriye’deki yerini sağlamlaştırırken, İran üzerinden Irak’ ta üsler kurmanın adımını atmayı düşünen Rusya; şimdi Irak’ın İran karşıtı Şii şiddete yönelmesiyle Suriye politikasının temel dayanaklarından birini kaybetmeye mi yazıyordu? Üstelik bu Şii eksen ile ABD ve İsrail’in şimdi daha çok işbirliği yapacakları, Sünni eksen arasındaki güç dengesini tümden değiştirebilir. Dolayısıyla İdlib operasyonunun kaderinde dahi çok önemli bir rol oynayabilirdi…
*
Olaylar geliştikçe ABD, İngiltere, Fransa ve İsrail; İdlib’te Rusya, İran ve Suriye saldırılarına karşı Türkiye’nin İdlib’teki ilerleyişine onay verir bir pozisyon aldılar. Zaten Türkiye, Tahran Zirvesinde kararını açıklamıştı.
Buna göre Türkiye, İdlib’de güvenlik garantileri olmazsa ya askeri müdahalesini tırmandıracak ya da Suriye yönetiminin geleceğini şekillendirmeye katılımını sona erdirecektir. Bu Türkiye’nin Rusya’yı, “Ya Suriye’deki Türk çıkarlarına saygı göster ya da Astana görüşmelerindeki dost Ankara’yı düşman olarak değerlendir.” gibi zor bir tercihle karşı karşıya bırakması anlamına geliyor…
*
Nitekim Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Rusya, İran, ABD, Fransa ve İngiltere’nin yanı sıra Suriye’deki partnerlerimizle çalışmaya hazırız” diyor.. Hiç şaşırtıcı değildir! Türkiye, ABD müttefiki ve NATO üyesidir; Suriye’deki son direniş bölgelerini savunmaktan vazgeçerse Esad, Rusya ve İran son kalanlar olacaktır! Aksi durum Türkiye’nin Suriye, Rusya ve İran ile çatışması demektir…
*
Türkiye, I. Dünya Savaşı’ndan sonra kaderini karara bağlayan uluslararası antlaşmaların yalnızca bir adım uzağında bulunuyor. Türk Halkının buna asla izin vermemesi gerekiyor. Doğrusu Suriye’den çıkmaktır…
===================================

Dostlar,

Sitemiz okuyucularının rahatlıkla ayırdedebileceği gibi, son günlerde İdlib sorununu özellikle işlemekteyiz. Uluslararası ilişkiler bakımından gerçekten karmaşık bir sorundur. Türk Dışişlerinin AKP = Erdoğan tarafından hoyratça ‘monşer‘ olarak nitelenip dışlanmayan ehil kadrolarına bırakılsaydı bu batağa Türkiye sürüklenmezdi. Acımızı büyüten, artık en küçük hata bile yapılmaması gereken çok nazik bir aşamaya gelinmişken, 7 Eylül Tahran doruğunda basına açık tartışmalarda Erdoğan’ın yapmayı sürdürdüğü ciddi yanlışlar, ısrarlardır.

Açıkçası aklımıza, bu bölgede kurgulanabilecek ‘kontrollü’ bir sıcak çatışma ile Türkiye’de ağır ekonomik yangının gündemden düşürülmesine çalışılabileceği gelmektedir ne yazık ki. Çünkü AKP siyaseti sabıkalıdır; 15 Temmuz için ‘Allahın lütfu’ denip ülkede rejim Saltanata dönüştürülmedi mi! O olayda önceden haber alındı ve önlem de alınarak oyunun oynanmasına izin verildi ve FETÖ derdest edildi.. Ya İdlib’te! Öyle kurguladığı gibi ‘kontrollü’ kalmayabilir ve sıcak çatışma büyüyerek Türkiye kendisini bir de savaşın içinde bulabilir. İşte o zaman yıkımdır!

Makalenin yazarı Sn. Aytar’ın son tümcesi son derece uyarıcıdır. Biz de yineleyerek bağlayalım :

  • Türkiye, I. Dünya Savaşı’ndan sonra kaderini karara bağlayan uluslararası antlaşmaların yalnızca bir adım uzağında bulunuyor. 
  • Türk Halkının buna asla izin vermemesi gerekiyor.
  • Doğrusu Suriye’den çıkmaktır…

Dikkat buyurulsun; ilk saptama Mondros ve Sevr Anlaşmasına gönderme yapmaktadır adını vermeden.. Bu 2 Anlaşma’nın Osmanlı’yı nasıl işgal ve parçalama ile bitirdiği herhalde belleklerdedir..

Sürüklendiğimiz yer felaketin eşiğidir, dolayısıyla bir kez daha uyaralım :

  • AKP = Erdoğan, Suriye’de ateşle oynamayı derhal bırakmaya, tarihsel olarak zo-run-lu-dur!

Sevgi ve saygı ile. 11 Eylül 2018, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

6  ? * “