Etiket arşivi: MİLGEM

Mavi Vatan’ı sahiplenmek

Cem GÜRDENİZ
EMEKLİ TÜMAMİRAL

2006 yazında Mavi Vatan kavramını ilk kez kullandığımda Türkiye’yi Anadolu’ya sıkıştıran Sevilla haritası uygulamaya konulalı iki yıl olmuştu. Güney Kıbrıs Rumları Türkiye’nin kıta sahanlığından, suyun altındaki vatanından on binlerce kilometrekare alanı çalan münhasır ekonomik bölgeyi ilan etmişti. Türkiye’yi Ege’de kıyılarına, Akdeniz’de Antalya ve İskenderun körfezlerine sıkıştıran, neredeyse 150 bin kilometrekare deniz alanı çalan melun deniz haritası, AB’nin tüm belge ve web sitelerinde yerini almıştı.

TÜRKİYE, DENİZLERDEN VE ATATÜRK’TEN UZAKLAŞTIRILDI

Yunanistan’la Ege’de, hükümetin “güven artırıcı önlemler paketi” adı altında verdiği tavizler neticesinde sahte bir bahar yaşanıyordu. Annan Planı’na hükümet desteğiyle evet diyen KKTC’de, Ankara’nın desteğiyle AB’den medet umuluyordu. Karadeniz’de Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni zora sokacak NATO’nun Etkin Çaba Harekâtı’nın genişletilmesi süreci her cephede baskıyı artırıyordu. Zira ABD ve AB güdümündeki Avrupa Atlantik sistemi, merkezi deniz olan dört ayrı jeopolitik hedefe odaklanmıştı. Bunlar, güneyimizde denize çıkışı olan kukla Kürt devletinin kurulması, Akdeniz ve Ege’de Sevilla haritasına itiraz edilmemesi, KKTC’deki siyasi ve askeri Türk varlığının sonlandırılması ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin sulandırılmasıydı.

Türkiye’yi Anadolu’ya sıkıştıran Sevilla haritası

FETÖ ve destekçisi tüm kurum ve kuruluşların en güçlü dönemiydi. Deniz Kuvvetleri söz konusu jeopolitik alanlarda çıkarlarımızı korumak için Mavi Vatan sahiplenmesini başlattı. Karadeniz Uyumu Harekâtı, Akdeniz Kalkanı Harekâtı, Ege’de temposu ve çapı artan tatbikatlar, MİLGEM başta olmak üzere milli savunma sanayisinde kendine yeterlilik hamleleri ardı ardına geldi. Mavi Vatan’ın azgın emperyalist saldırılara karşı sahiplenilmesinin birinci safhası böyle başladı. Sahiplenmeye emperyalizmin cevabı sert oldu. FETÖ, onu destekleyen iktidar ve muhalefet dahil hemen her kesim, Deniz Kuvvetleri’ni resmen budadı. Kumpas davalar, başta Balyoz davası olmak üzere donanmanın üzerinden silindir gibi geçti. Değil Mavi Vatan’ı, Deniz Kuvvetleri’nin 40 amiral ve 400 deniz subayını Vardiya Bizde ve pek az gerçek yurtsever dışında sahiplenen olmadı.

  • Türkiye hem denizlerden hem de Atatürk’ten uzaklaştırılacaktı. 

DENİZDEKİ MİSAKIMİLLİ

Tutuklu olduğumuz halde pes etmedik. Mavi Vatan’ın sahiplenilmesinin ikinci safhası Hasdal ve Silivri hapishanelerinden başladı. Mavi Vatan, 2011 baharında Silivri’deki mahkeme salonunda telaffuz edilmeye başlandı. Makaleler, demeçler, kitaplar üzerinden Mavi Vatan sahiplenilmesi sürdü.

Mavi Vatan haritası

Mavi Vatan’ın sahiplenilmesinin üçüncü safhası 2014 tahliyeleri ve beraatlar sonrası başladı. Halk gerçeği görüyordu. Atatürk ve Mavi Vatan için 3.5 yıl hapis yatarak bedel ödeyen bizler, çıkar çıkmaz yazmaya, konuşmaya, konferanslar vermeye başladık. Mavi Vatan’ı kamuya kabul ettiren denizciler, ikaz ettikleri büyük tehlikenin 15 Temmuz FETÖ darbe girişimiyle ne kadar gerçekçi olduğunu ispat etmiş oldular.

Hükümetin darbe girişimi sonrası Mavi Vatan’ın farkına varması, 2020 yazına kadar başta gambot diplomasisi olmak üzere çıkarlarımızı aktif olarak koruması, sahiplenmenin dördüncü safhasını başlattı.

Ancak bu safhanın sahadaki aktif uygulaması gerileme içine girdi. Sismik ve sondaj faaliyetlerimiz durdu.

  • Mavi Vatan ve ayrılmaz parçası Atatürkçülük, bugün her yönüyle emperyalizm ve içimizdeki işbirlikçilerin sistematik saldırısı altındadır.

Ancak saldırılar beyhudedir. Halk uyanmıştır. Mavi Vatan’ın sahiplenilmesinin beşinci safhası, başta gençler olmak üzere, halk tarafından başlatılmıştır. Bu kapsamda Mavi Vatan’ın siyaset üstü kalması gerekir. Partiler arası kayıkçı kavgası formatına çekilmesi yanlıştır.

Mavi Vatan aleyhinde konuşanların teori ve pratikleri yoktur. Emperyalizm adına konuştukları açıktır. 2006 sonrası bir sembol, bir kavram, bir doktrin haline gelen Mavi Vatan, sadece Türkiye’nin değil, Türk dünyasının da okyanus ve denizlere çıkış alanıdır.

  • Mavi Vatan, 21. yüzyılda vatan kurmakla eşdeğer büyük bir jeopolitik hedeftir
  • Denizlerin dibindeki Türkiye’ye sahip çıkmaktır. Denizcileşme projesi olarak aynı zamanda uygarlaşmanın anahtarıdır.
  • Mavi Vatan denizdeki Misakı Milli’dir.

Bu vatanın sınırları 18 Mart 2020’de BM’ye bildirilmiştir. Değil eleştirmek, bu sınırı korumak her Türk vatandaşının görevidir.

Türker Ertürk : BÖYLE BAŞA BÖYLE TIRAŞ

BÖYLE BAŞA BÖYLE TIRAŞ

portresi_gulumseyen

Türker Ertürk
16.11.13

Amerika dönüşü yolda THY uçağındayım.
THY’nin aşağılık kompleksinin bir ifadesi olarak İngilizce
Skylife” olarak adlandırdığı dergisini karıştırıyorum. Derginin Kasım sayısı olması nedeniyle merak ediyorum!
Atatürk’e yer verilmiş midir? Verildiyse nasıl yer almıştır?

Merakımın nedeni var! Çünkü kuşkuya yer bırakmayacak şekilde biliyorum ki, ülkemiz, Cumhuriyetimize ve onun kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e karşı düşmanlık hisleri ile dopdolu olan bir irade tarafından yönetilmektedir. Hal böyle olunca milli hava yolumuz THY’nin başına getirilen yöneticiler de onlar gibi oluyor.

Aynen vali seçiminde olduğu gibi. Bakın, Başbakan “Al ananı git” diyerek
halka hakaret ediyor, O’nun seçtiği Vali de halka “Gavat“ diyor.
Sizce bu normal değil mi? Anadolu’da buna Böyle başa böyle tıraş derler.

Meşrebine ve mezhebine göre adam seçilirse böyle oluyor demek ki!
Halbuki demokratik ülkelerde ve çağdaş dünyada yönetici seçimi liyakatten yapılır. Göreve getirilecek olanın bilgisine, birikimine, deneyimine ve aklına bakılır.
Adana Valisi için böyle yapılmadığı çok açık. Bu göreve Erdoğan’ı
İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde aklayan müfettiş olması nedeniyle getirildiği yaygın bir kanı. Vali hakkında yolsuzluk iddiaları ise had düzeyde!

Vali hangi ölçütlere göre seçiliyorsa THY’ye yönetici de o ölçütlere göre seçiliyor.
Anlaşılan o ki, Cumhuriyetimize ve Atatürk’e düşmanlık belirleyici oluyor.

Türkçe anons yapamıyorlar

  • İşte bu düşmanlık nedeniyle THY yöneticileri asker kökenli Türk pilotlarını
    çeşitli mazeretlerle işten atıyor yerlerine ağırlıklı olarak Yunan pilotları alıyor!

Başka bir seyahatimde dikkatimi çekmişti, her iki pilotu yabancı olan uçakta pilotlar Türkçe anons yapamıyorlardı!

Havacılıkta pilotlar ilk anonsunu bayrağını taşıdığı ülkenin dili ile ikinci anonsu İngilizce yapmak zorundadır. Ama THY’nin kimi uçuşlarındaTürkçe anons yapacak pilotu yoktur. Dünyanın hiçbir ülkesinin milli havayolunda böyle bir kepazeliğe ve onursuzluğa rastlayamazsınız.

Neyse biz tekrar Skylife dergisine dönelim. En sonunda derginin 54’üncü sayfasında yasak savar nitelikte “Hasret Dolu 75 Yıl” başlığı ile Atatürk yazısına rastladım. Dergide ceviz kabuğunu bile dolduramayacak eften püften konulara sayfalar dolusu
yer verilmiş ama Atatürk konusu bağlaçlar dahil yalnızca 71 kelimeden oluşan bir yazı ile işlenmiş ve tek sayfayı bile dolduramamış.

İlkokul düzeyinin birikimi ile yazılmış bu yazıda Atatürk’ü ve yapıtlarını konuşmayı
ve anımsamayı 10 Kasımlar ile sınırlamış.

  • Esasında Atatürk, bu topraklarda ve tüm İslam dünyasında aklın, bilimin, çağdaşlaşmanın ve Aydınlanmanın adıdır.

Her gün, her saat, her dakika ve her salise hissedilmeli ve anımsamalıdır.
Aksi felakettir! Niçin böyle olduğunu haftaya Çarşamba günü bu köşede anlatmaya çalışacağım.

Skylife dergisinin 12’inci sayfasında ise “Londra’da Piri Reis Rüzgarı başlığı altında ünlü Türk denizcisi ve haritacısı Piri Reis’ten ve bu yılın UNESCO tarafından
Piri Reis Yılı ilan edildiğinden bahsedilmiş.

Gerçekten Piri Reis az sayıda sahip olduğumuz ve övünebileceğimiz bir kişilik.
Ama yazıda başına gelenler yazılmamış. Osmanlı’nın en görkemli dönemini temsil eden Muhteşem Süleyman döneminde bile nitelikli insangücüne saygı ve itibar yok.

Dünya haritası, Kitabı Bahriye, MİLGEM

Bu yıl Piri Reis’in çizdiği dünya haritasının 500’üncü yılını yaşıyoruz.
Bu nedenle UNESCO bu yılı Piri Reis Yılı ilan etti. Ama Piri Reis,
Basra
 Valisine rüşvet vermedi diye bizzat Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanı ile katledildi.
Ama bunu yazamaya utanmışlar.

Yalnızca Piri Reis mi? Takuyiddin Efendi’nin Tophane sırtlarına kurduğu gözlemevini (Rasathane) veba salgınına neden olduğu gerekçesi ile yıktıran ve
Galata Kulesi’nden Üsküdar’a uçmayı başaran Hezarfen Ahmet Çelebi’nin yaptığı bu işin dinen caiz olmadığı gerekçesi ile O’nu sürgüne gönderen fermanlar da Osmanlı Padişahlarına aitti.

Atatürk önderliğinde yapılan Aydınlanma Devrimi ile bu topraklarda akıl ve bilim iktidara gelmiştir. Erdoğan ve AKP iktidarı ile seyredilen rotanın ülkemizi götüreceği yer ise kuşkusuz Ortaçağ karanlığıdır.

Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonlarla zindanlara tıkılanlar, muhalefet yaptığı için işlerinden atılanlar, horlananlar ve karalananlar bugünün Piri Reisleri, Takuyiddinleri ve Hezarfenleridir.

500 yüzyıl önce dün Piri Reis’in çizdiği dünya haritası ve yazdığı
Kitab-ı Bahriye neyse, bugünün Türk Denizcisinin tasarladığı ve inşa ettiği MİLGEM (Milli Gemi) aynı şeydir.

Bu gün saat 15:30’da Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde, yarın (Pazar)
saat 19:00’da Atatürkçü Düşünce Derneği Bahçeşehir Şubesi’nin davetlisi olarak Bahçeşehir Koleji’nde olacağım, Atatürk’ü ve O’na karşı sürdürülen düşmanlığın nedenlerini anlatacağım.

Saygılar sunarım.