Etiket arşivi: Hitler ve Musolini

ÇOĞULCU DEMOKRASİLER ve KAYNAŞIK = ENTEGRE KÜLTÜRLER ÜZERİNE KISA NOTLAR… ASİMİLASYON MU ENTEGRASYON MU?

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
13 Temmuz 2021

Eskiler, bir toplumsal yapıdaki ırklara, dillere, inançlara, törelere, dinlere, mezheplere… dayalı farklı etnik (AS: etnisite) ve azınlıkları, baskıya, zora… cebir ve şiddete başvurmadan, sevgi, barış, kardeşlik ve hoşgörü içinde toplumun ana kitlesi ile uyumlu olarak bir arda tutmayı sağlayabilme politikasını farklılıklar içinde birlik (kesretten vahdet) olarak tanımlamışlardı. Bunun tersi olarak da, aynı devlet ve aynı toplumsal yapıda yaşayan ceşitli ırklar, diller, inançlar, töreler, dinler… ve mezheplerle ilgili farklılıkları da ülke ve toplumun bütünlüğünü bozmadan özgürce bir arada yaşatma, yani birlik içinde farklılıkları bir arada tutabilme (vahdetten kesret) politika anlayışı olarak benimsemişlerdi.

Hem birlik içinde çoğulculuğa zarar vermemek ve hem de çoğulculuğun birliği bozmaması aynı amacı içeriyordu.

Bu iki durumu tek bir tümce ile şöyle söylemek olasıdır : Doğru bir siyasetin temel yaklaşımı, her türlü etnik ve dinsel… farklılıkları birlik içinde bir arada tutabilme ya da toplumsal birliği bozmadan bu farklılıklarla bir arada yaşatabilme olmalıdır.

Büyük ve evrensel şairimiz Nâzım Hikmet bu iki konuyu özlü bir söyleyişle

  • ” Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşlerine yaşamak…” olarak tanımlamıştı.

Sözün özü şudur                                     :

– Hiç kimsenin yaşama hakkına, temel insan haklarına, din ve vicdan özgürlüğüne dokunmadan insanları sevgi, barış, kardeşlik, dostluk duyguları ve adil bir biçimde toplumun ortak iyilerinde bir arada yaşatmak gerekiyor.
– Çoğulcu, eşitlikçi adil, katılımcı, özgürlükçü ve hukukun üstünlüğüne dayalı… demokratik rejimler böyle tanımlanıyor.

Peki yukarıda tanımlanan Batı tipi gerçek ve özgürlükçü demokrasilerin önündeki temel engeller nelerdir? Bunları, aklın ve bilimin ışığında, iki ana grupta toplamak mümkündür.

1- İDEOLOJİK TEK TİPLEŞTİRME

Demokrasilerin farklı ideolojilere, çoğulculuğa, çok partiliğe, insan haklarına, azınlık haklarının korunmasına, dürüst siyasal rekabete, serbest, adil ve dürüst seçimlere …ve geçici bir süre için iktidar olma istemine dayalı bir sistem olduğunu unutmak. Özelikle de iktidar gücünü kullanan siyasilerin demokrasiyi iktidara giden bir araç, bir yol olarak görüp iktidar olduktan sonra demokrasinin kurallarına uymamaları. Bir Ülkedeki iktidar ve muhalefet odakları parlamenter demokrasiyi tüm kurum ve kuralları ile benimsemeden bu sorun tam olarak çözülemez…Ancak temel demokratik sorumluluk iktidarın boynundadır. Çünkü yasa yapma gücü dahil, güç onun elindedir.

2- IRKLAR VE İNANÇLAR AÇISİNDAN TEKTİPLEŞTİRME

Günümüzde tek ırk ve aynı ırkın tek dinsel inancına dayalı tek tip (homojen= türdeş) bir toplumsal yapı yok gibidir. Hatta Yahudiler de tek tip bir kültür üretememişlerdir. Tarihsel, göçler, savaşlar, işgaller, fetihler, ekonomik yer değişmeler, konar- göçerlikler, siyasal sığınmalar, çok ırklı, çok dinli, çok kültürlü devletler ve imparatorluklar… binlerce yıldan beri çoğulcu toplumsal yapıların oluşmasına neden olmuştur. Ayrıca tüm geçmişi ve birikimleri göz ardı ederek, çoğulcu tarihsel, dinsel ve kültürel oluşumları yok saymak, klan, kabile, kültür ve din türdeşliğine geri dönmek, ırkları ve inançları yeniden saflaştırmaya yeltenmek hem bilimsel değildir ve hem de böyle bir olasılık yoktur. Hitler ve Mussolini bunu denediler. Fakat hem kendi halklarına ve hem de insanlığa büyük acılar yaşattılar.

Peki çözüm nedir?

Her türlü etnik dinsel ve azınlıkların varlıklarını yok sayarak hızlı ya da ve yavaş, sert ya da yumuşak sinsi politikalara her türlü farklılıkları eritmeye çalışmak (asimilasyon) en çıkmaz yoldur. Böyle bir politikanın geleceği de yoktur.

Asimilasyon yerine entegrasyon, onların özlerindeki ana farklılıklara (ırk, dil, inanç, renk, cinsiyet..) dokumadan ana toplum kitlesi ile ortak ideallerde ana kitle ile kaynaştırmak çağımızın devlet politikası gereklerine daha uygundur. Başka bir söyleyişle de asimilasyon değil, entegre etmek (integrasyon) (AS: bütünleştirmek) gerekiyor. Ayrıştırma, ötekileştirme, düşmanlaştırma, yok sayma yerine, temel insan haklarına, din ve vicdan özgürlüğüne, farklı dil ve kültürlere saygı çerçevesinde, azınlık haklarına, yasalar önünde tüm yurttaşların eşitliğe… dayalı KAYNAŞIK =  ENTEGRE bir kültürel ve toplumsal yapı oluşturmak gereklidir. Bu konudaki tam ve doğru siyaset, akla ve bilime dayalı, ayrışmak yerine kaynaştıran ve bütünleştiren çağdaş bir eğitim anlayışı (zihniyeti) ve ona göre düzenlenmiş bir eğitim sistemi gerektirir.

Doğru tanı (teşhis) konulmadan doğru çözüm üretilemez. Tanı konulmuşsa çözüm yakın demektir. Gereğini yapmak koşulu ile kötümserliğe gerek yoktur.