Böyle Yaşayanlar Ölmez ki!
Lütfiye Özduygu
Anadolu bozkırından, Çorum’un bir köyünden Hasanoğlan’a öğrenci olarak gelen Ali Çuhadar, köyünden okula yeni gelmiş.
Öğretmeni O’na basımevinin sobasını yakma görevi vermiş. Yakıt kömürdür. Ali, köyünde tezek, odun yakardı. Kömürü öğretmeni anlatmıştı ama, nasıl yakılacağını bilmiyordu.
İşin acemisi çocuk, kömürü sobaya doldurur, altından kibriti çakar, kömür bir türlü yanmaz. Bir kutu kibrit biter, ama çocuk sobayı yakamaz. Odada bulunan orta yaşlı bir adam küçük Ali’yi izlemektedir.
“Oğlum, sobayı yakamadın. Beraber yakalım mı?”
Ali, soba yakma işini kendisine görev olarak veren öğretmenine mahçup olmamalıydı. Odadaki adamın önerisi canına minnet oldu. Kömürü birlikte boşalttılar.
“Bak oğlum, şu köşede tahta parçaları var, onları getir. Orada keser var, onu da getir.”
İstenenleri getirdim. Tahtaları birlikte kırdık. Sobaya yerleştirdik. Aralarına kağıt koyduk.
Haydi şimdi yak, dedi. Verdiği kibriti çaktım, kağıtlar anında tutuştu.
“Nerelisin?”
“Çorumluyum, amca.”
“Kızlar da geldi mi?”
“Gelmedi amca.”
Odunlar iyice tutuştu. Soba küreğini aldı, gözüme bakarak bir kürek kömürü sobaya koydu. Beklerken, bana okula ve bana dair başka sorular da sordu.
“Haydi, bir kürek de sen at bakalım..” dedi.
Soba yanmıştı. Bana yardım eden amca artık gitse, iyi olur, diye düşünüyordum. Tam o sırada, bana görev veren öğretmenim içeri geldi. Amcayı görünce hemen hazır ola geçti. Şaşırdım kaldım doğrusu.
Amca “Allaha ısmarladık! ” diyerek elimi sıktı. O, daha pek uzaklaşmadan öğretmenimin ceketini tuttum, yavaşça:
“Bu amca kim?” diye sordum.
Hasan Ali Yücel, oğlum, Milli Eğitim Bakanımız. Okulumuzu ziyarete gelmiş.
Kibirsiz, alçak gönüllü, davranışları içten adam işte böyle olur. Tam bir halk adamıydı Yücel, baba adamdı.
Bu olayı, anlatan ve anlatırken de bizzat yaşayan Mehmet Şener, Yücel’e ilişkin konuşmasını şöyle sürdürdü :
Milli Eğitim Bakanımız Hasan Ali Yücel, Aksu’ya da geldi. Okulu gezip görmesi bittikten, gerekli denetimleri tamamladıktan sonra, bizleri idare binasının önünde topladılar.
Hepimize hitaben güzel bir konuşma yaptı. Çeşitli nasihatlerde bulundu, bilgece sözler söyledi.
Ayrılmadan önce bize son sözü şu oldu:
- “Hedef güneşe varmak değil, güneş olmak.”
Kendisi güneş olmuş, bizlere de güneş olmayı hedef göstermişti, aydınlık insan Hasan Ali Yücel...
Böyle Yaşayanlar Ölmez ki!
=================================
Dostlar,
ATATÜRK Cumhuriyeti’nin AYDINLANMA savaşımının en temel kurumlarından biri, kuşku yok Köy Enstitüleri idi..
Mustafa Kemal Paşa yaşamdayken 1936’larda tasarlanmış ve 1940’ta, 2. Büyük Dünya Paylaşım Savaşının kıtlığında – yokluğunda yaşama geçirilmeye başlanmıştı. İsmet Paşa Cumhurbaşkanı idi, Hasan Ali Yücel’i bu proje için Milli Eğitim Bakanlığına getirmişti ve yaklaşık 8 yıl o görevde tutmuştu. İsmail Hakkı Tonguç ise, Yücel’in sağ kolu olarak İlköğretim Genel Müdürü idi ve Köy Enstitüleri’nin her şeyinden sorumlu idi..
COVID-19 salgını nedeniyle bu yaşamsal konu gündemde hak ettiği yeri bulamadı.. Oysa kuruluşlarının 80. yılı idi 2020; DP – Menderes hükümetince 1954’te kapatılışlarının ise 66. yılı..
Bu kurumlar yaşatılabilseydi, günümüzde Türkiye şimdiki bataklığın içinde olmayacaktı. Belki de İtalya düzeyinde kalkınmış, gelişmiş olacaktı..
Dünyada örneği olmayan bu özgün, benzersiz AYDINLANMA tasarımını boğanları tarih ve insanlık vicdanı asla bağışlamayacaktır..
- Suçlunun adı, DP (Demokrat Parti) hükümetinin Başbakanı Adnan Menderes’tir
Not : Bu yazıyı bize ulaştıran çok değerli dostumuz eğitimci – yazar, şair Sn. Mustafa AYDINLI‘ya şükranlarımızı sunarız.
Sevgi ve saygı ile. 13 Nisan 2020, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com