Etiket arşivi: hain bir Osmanlı saltanatı

95. YILINDA SALTANAT’IN KALDIRILMASININ ANLAMI

95. YILINDA
SALTANAT’IN KALDIRILMASININ ANLAMI

Dostlar,

Bu bağlamda önceki yıllarda yazdıklarımızı yeniden paylaşalım..
1 Kasım 1922 idi Mustafa Kemal Paşa’nın başında olduğu yeni kurulmakta olan Türk devletinin saltanatı kaldırması. Lozan görüşmelerine Sevr’e imza koyan Osmanlı Saltanatı da çağrılınca, Kemal Paşa’nın sabrı taşmıştı. Gerçekte içinden çürümüş bu kuruma daha fazla dayanılamazdı. Halifelikten ayrılarak Saltanat kaldırıldı. Zaten Sevr’i onayladıkları için Millet Meclisince “hain” ilan edilmişlerdi.

Kutluyoruz bu büyük Devrimci adımı atan eylemcileri.. Başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere O’nun dava ve silah arkadaşlarını. Ne var ki, geçen yıla göre AKP = R.T. Erdoğan saltanatı son 1 yılda biraz daha pekiştirildi. Hele gayrımeşru = geçeresiz = yok hükmünde olan 16 Nisan 2017 halkoylamasının kıl payı farkla “evet” yönünde çıkarılmasının ardından Erdoğan AKP’li Cumhurbaşkanı oldu ve eylemli olarak yarıbaşkanlık rolü üstlendi. Uluslararası kamuoyu Türkiye’yi bir saltanat, diktatörlük gibi görmeye başladı, dışlamalar, vize yasakları vb. başladı!
O denli ki, CHP Gn. Bşk. Yrd. Bülent Tezcan, AKP Gn. Başkanı Erdoğan için “Faşist diktatör, diktatörün şeddelisi” ifadelerini kullandı ve saatler içinde hakkında adli inceleme başladı ve Erdoğan suç duyurusunda bulundu..

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan eleştirilerinde, siyaset yaparken AKP Gn. Başkanı gibi davranıyor, ağır – ölçüsüz bir dil kullanıyor sıklıkla ama benzer – yakın ton ve dozda eleştiri aldığında Cumhurbaşkanı kalkanının ardına geçerek bu sıfatla davacı oluyor!? Bu durum siyaset etiğine asla sığmadığı gibi adil, hakkaniyetli, dürüst, eşitlikçi, hukuka uyarlı değil ve silahların denkliği ilkesine de açıkça ters düşüyor.

  • 2019 yerel – genel ve Cumhurbaşkanlığını da AKP = Erdoğan alırsa karşı devrim tamamlanabilir!

Türkiye’de pek çok insan bu ciddi tehdit ve tehlikenin ayrıdında; sorun dağınıklıkta. Etkili bir siyasal önderlikle AKP = RTE karşıtı toplum kesimlerini bir seçim ittifakında toplamak olanaklı. Dileriz bu siyasal girişim önümüzdeki aylarda gerçekleşir ve Türkiye 21. yy’da çağdışı bir yönetime savrulmaktan kurtulur.

AKP = RTE saltanatına da bir kez daha sağduyu diliyor;
– Cumhuriyetin temel değerlerine saldırıya son vermeye,
– Anayasaya tam saygılı olmaya,
– laik – demokratik – sosyal – hukuk devletine içtenlikle bağlı kalmaya çağırıyoruz.

Bu halk başkasını asla kabul etmiyor ve bir yolunu bulup bu gibileri başından defetmeyi
mutlaka başarıyor..

Sevgi ve saygı ile. 01 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

=====================================================
94. YILINDA SALTANAT’IN KALDIRILMASININ ANLAMI

Dostlar,

Önceki yıl bu gün,

“90. YILINDA SALTANAT’IN KALDIRILMASININ ANLAMI

başlıklı bir makalemizi sizlerle paylaşmıştık.. Artık “94 yıl önce..” oldu.. Ama minik bir farkla : Artık nur topu gibi bir “yeni Saltanat” ımız var..

– AKP Saltanatı.. : 2002 – ….
Recep Tayyip Erdoğan Sultan Saltanatı : 2002 – …
– Tayyipgiller Saltanatı : 2002 – …
Devr-i AKP Saltanatı : 2002 – ….
– Reis saltanatı.. uğruna idam cezası geri getirilmeye çalışılıyor..
– Başkanlık Saltanatı
– Türk tipi Başkanlık saltanatı )!?)
– %90 ABD benzeri Başkanlık Saltanatı!
– Halife-Sultan saltanatı.. (Irak ve Suriye “Topraklarımdan çekil; vururum!” diyor?!)
……
Ya da benzerleri.. Acaba gelecek yıl ne adlar koyabiliriz?
Koyabilir miyiz? Yazabilir miyiz??
Uğruna memleketin tüm tersanelerine girildi, tüm kaleleri işgal edildi…..
Ama direneceğiz.. Parlamenter Demokrasiyi koruyacak, güçlendirecek ve Cumhuriyetimizi taçlandıracağız. 1876’da başlamıştık Parlamento’lu yaşam kavgamıza.. Onun gerisine kimler düşürebilir ki Türkiye’yi?? Hangi güç ya güçler??

Sevgi ve saygı ile.
01 Kasım 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com
============================================
90. YILINDA SALTANAT’IN KALDIRILMASININ ANLAMI

Dostlar,

Günümüzden 90 yıl önce bu gün, Devrim tarihimizin en önemli dönemeçlerinden biri yaşandı. Ulus’taki küçük, mütevazi binada toplanan yurtsever milletvekilleri, 600 yıllık kadim Osmanlı Saltanatına son verdiler! Söylemesi dile kolay.. Bozkırın ortasındaki
25 bin dolayında nüfusu olan bir Anadolu kasabasının bağrında toplanan Milletin Meclisi, İstanbul’daki Halife-Sultanı artık tanımadığını tüm dünyaya ilan ediyordu.

30 Ağustos 1922 büyük utkusu ve 9 Eylül 1922’de emperyalistlerin maşası işgalci Yunanların denize dükülmesinin ardından, Batı emperyalizmi sıcak savaşa son vermek zorunda kalmıştı. Lozan’da barış görüşmelerine başlanacaktı. Batılı emperyalistlerin işlerine geliyordu 2 başlı bir Türkiye. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları elbette bu oyunu yutmayacaklardı. Ayrıca diyalektik olarak, çürümüş ve
içi boşalmış Osmanlı Saltanatı’na son ölümcül darbeyi vurmanın da tam zamanıydı.
Taktik ve strateji ustası Gazi Mareşal ve TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa,
tarihin deterministik gereklerini yerine getirmde çekince göstermedi. Aşağıda SÖYLEV‘inden aktardığımız paragraf, 31 Ekim / 1 Kasım 1922 gecesi
TBMM Komisyonunda Saltanatı kaldırmada ayak sürüyen vekillere söylendi.
Devrim, kararlılığını elbet vurgulayacak ve demir yumruğunu gerektiği yerde kaçınılmaz biçimde indirecekti. Yapılan, tam da buydu.

Kısa makalemizi ilgi ve bilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile.
1.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

SALTANAT’IN KALDIRILMASININ ANLAMI

Şu sözler, son (36.) Osmanlı Padişahı Halife-Sultan VI. Mehmet Vahdettin’in :

     “Koşullar ne denli ağır olursa olsun kabul edelim. İngiltere’nin doğudaki bize dost politikası değişmemiştir. Daha sonra bağış ve iyiliklerini kazanabiliriz.”

Ardından, Paris Konferansı’nda Vahdettin’in Sadrazamı ve damadı Ferit Paşa, İzmir için İngiliz işgalini önerir. Buna karşılık, ekonomik, parasal, hukuksal bağımsızlık.. gibi en yaşamsal istemlerden vazgeçer. Hatta, Bakanlıklarda İngiliz Müsteşar bulunması, illerde vali yardımcılığı görevini İngiliz konsolosların yapması ve maliyenin tümüyle İngilizlerin denetimine bırakılması bile Vahdettin tarafından önerilir. Yeter ki, son Osmanlı Padişahı “Halife-Sultan” VI. Mehmet Vahdettin taht ve tacından geri kalmasın. Ülke parçalanmış, açıkça sömürgeleşmiş, ulus tutsaklaşmış ve vatan toprakları bir avuç kalmış olsa da..

Ülkeyi böylesine satan, hain bir Osmanlı saltanatının daha fazla tutulmasının ulusa hiçbir yararı olmadığı ortadayken, Lozan Konferansı’na bağlaşıklarca taraf olarak çağrılınca, Mustafa Kemal Paşa’nın sabrı taşar. Ulusal Kurtuluş Savaşı boyunca emperyalistlerle işbirliği yaparak ülkeyi arkadan hançerleyen Osmanlı Saltanat kadrosunun artık ulusa daha fazla ihanetine katlanılamazdı. Mustafa Kemal Paşa ve Türk ulusu “ya bağımsızlık ya ölüm” ilkesiyle şanlı Kurtuluş Savaşı’nı verirken, Vahdettin ve tayfası düşmanla işbirliği içindeydiler. Yıllarca savaş alanlarında kan, can ve gözyaşıyla kazanılan ulusal bağımsızlığın ve utkunun Lozan Konferansı’nda masada tehlikeye atılmaması gerekiyordu.

İşte bu gerekçelerle, 1 Kasım 1922’de Saltanat ve Hilafet birbirinden ayrılarak Saltanatın kaldırılması, TBMM’de Mustafa Kemal Paşa’nın şu kararlı sözlerinin ardından oybirliği ile kabul edildi :

  • “Hakimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye müzakereyle, münakaşa ile verilemez. Hakimiyet, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları zorla Türk Milletinin hakimiyet ve saltanatına zorla el koymuşlardı. Bu tasallutlarını altı asırdan beri idame eylemişlerdir. Şimdi de, Türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hakimiyet ve saltanatını isyan ederek kendi eline bilfiil almış bulunuyor. Bu bir emrivakidir. Mevzubahis olan, millete saltanatını, hakimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız meselesi değildir. Mesele zaten emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu behemehal olacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabii görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır… Fakat ihtimal, bazı kafalar kesilecektir.”

İşgalci İngiliz dostlarının (!), kendisinin istemini izleyen gün Malaya zırhlısıyla 17 Kasım 1922’de İstanbul’dan Malta’ya kaçırdıkları son Osmanlı Padişahı Vahdettin’in (Osmanlı tarihinde hiçbir padişahın düşmana sığınmak gibi davranışı görülmemiştir!) Halifeliği de kaldırıldı ve yerine Abdülmecit Efendi seçildi. Böylece ulus yönetiminin demokratikleşmesi ve Cumhuriyet rejiminin yerleşmesi için çok önemli bir adım daha atılmış oldu. Kimi aymazların dediği gibi Mustafa Kemal Paşa diktatör olsaydı, kendisine önerilen Halife-Padişah makamını kabul ederdi. Oysa O, en “büyük yapıtım” dediği Cumhuriyet’in, TBMM istenciyle seçilen demokrat Cumhurbaşkanı olmayı yeğlemiştir.

Böylelikle; Padişahın tebası-kulu olan insanımız, Cumuriyetin yurttaşı olma yolunda çok önemli bir kazanım sağlamıştır. Egemenliğin kaynağı, gökyüzünden yeryüzüne indirilerek Anadolu Aydınlanma Devrimi’nin en önemli adımı atılarak, Türkiye’nin çağdaş dünyada kendine yaraşır yeri pekiştirilmiştir.

Türk Ulusu’na; Anayasamızın 2. maddesinde 6 temel niteliği tanımlı –insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik bir sosyal hukuk devleti– olan tam bağımsız Türkiye Cumhuriyetimizde sonsuza dek onurlu bir yaşam dileriz.

Sevgi ve saygı ile.
1.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com