Etiket arşivi: Eşbaşkan indirilmeden bu kan durdurulamaz

Dil Devrimi 80. Yıla Erişti..

Dil Devrimi 80. Yıla Erişti

Sevgi ÖZEL, Cumhuriyet, 27 Eylül 2012

Tarihin akışına bakalım; devrimleri yığınlar değil, öncüler yükseltmiştir. İnsan tutsak olsa da dili olmaz; dil, siyasaya araç yapılabilir; ama aklın ipini koparan siyasanın boyunduruğuna girmez; bunun en canlı örneği Türkçedir.

Atatürk’ün öncülüğünde, Samih Rifat’ın “reis”liğini, Ruşen Eşref’in “umumi kâtip”liğini üstlendiği, Celal Sahir’in “aza ve veznedar”ı, Yakup Kadri’nin “aza”sı olduğu dernek 12 Temmuz 1932’de kuruldu. “Türk Dili Tetkik Cemiyeti” adını, Ata’nın sağlığında Türk Dil Kurumu olarak Türkçeleştirdi. Ondan bir yıl önce çalışmaya başlayan Tarih Kurumu gibi “devlet dairesi” değildi. Atatürk bu iki kurumu özellikle “dernek” olarak kurmuş, böyle kalmaları için de kalıtından pay ayırmıştır.

12 Eylülcüler, Atatürk’ün eliyle yazdığı “vasiyetname”yi çiğneyerek bu iki derneği yasa zoruyla kapatmıştır.

Bugün var olan Türk Dil Kurumu Kenan Evren’le ona destek olan hukuk tanımazların ürünüdür.

Başbakanlığa bağlı Türk Dil Kurumu Atatürk’ün değil, Kenan Evren’in kurumudur.

12 Eylül’le hesaplaşacağını söyleyenler, nedense 12 Eylül ürünü olan Atatürk kurumlarından ve Atatürk’ün kalıtından hiç söz etmezler. Dahası adının önünde akademik san olanlar, 29 yıldır bir hukuk lekesinin üstünde oturmaktan hiç utanç ve üzüntü duymaz; Atatürk’ün dilde devrimden caydığı gibi gerçekdışı masallarla kendilerini aklamaya çalışırlar. Evren kurumu, 1980’lerin ortasında bozduğu ölçünlü dil ve yazımı, “milliyetçi muhafazakârlığı” gericiliğe taşıyan MEB ve YÖK eliyle üniversiteye, tüm okullara sokmuştur. Türkiye Türkçesinin sorunlarını çözemeyen, üstelik varlığıyla sorun yaratan, sözlüğünde ve belleğinde ‘Dil Devrimi’ bulunmayan, siyasetin buyruğundaki Evren kurumunun yayınları, etkinlikleri, Atamızın koyduğu ilkelerin ne denli uzağına düştüğünü göstermektedir.

80. Dil Bayramı’nı, 4+4+4’lük eğitim ucubesinin çocuk ve gençleri, yalnız ‘Dil Devrimi’nden değil, bir bütün olan Türk Devriminden kopardığı ortamda kutlayacağız.

Dayatılan sistemin özünde dil bilinci yoktur; çünkü Atatürk’le ve Türk Devrimiyle hesaplaşma üzerine kuruludur.

İnanç odaklı bir sistemle çağdaş eğitim yapılamayacağı açıktır.

Yabancı dille eğitime ses etmeyen MEB, İngilizcenin yanına Arapçayı yapıştırarak, okulları imam hatipleştirerek, Kuran kurslarını okul içine taşıyarak Atatürk’ün adını ve devrimlerini silmeyi amaçlamaktadır.

Dünyanın gidişine baktığımızda bu sistemin “hayırlara vesile olmayacağı” bellidir.

İşte 80. Dil Bayramı’nı böyle karanlık bir gündemle kutlayacağız.

Atatürk’ün kurumu kapatıldıktan sonra 29 yılda iki kuşak yaşama atıldı. Yabancı çocuklara Türkçe öğrettiği için gözyaşı döken sistem, kendi çocuklarını dilsizleştirmek için elinden geleni yapmaktadır. 26 Eylül, ilk Türk Dili Kurultayı’nın toplandığı gündür. Kurultayın son gününde Ruşen Eşref, Türk Devriminin dile yansımasını vurgulayan coşkulu bir konuşma yapmıştır: “Bir davayı bütün gerçekliğiyle göz önüne koymak, onu zaman ve mekân içinde yerine ve sırasına koymak, beynin laboratuvarında inceden inceye elenip dokunmuş olan bu işin nasıl bir iş olduğunu görmek, göstermek, düşünceleri o iş etrafında bir araya toplamak, o işten çıkan sonuçları ilerisi için hedef edinmek; işte Mustafa Kemalce düşünüş bu demektir. (…) Mustafa Kemalce düşünmek demek, incelemek, bütünleştirmek, bilinçlendirmek, düzene sokmak, sistemleştirmek demektir.”

Bugün toplum, Mustafa Kemalce düşünmemeye zorlanıyor. Mustafa Kemal’in “Karakterim” dediği özgürlük ve bağımsızlık aşkımız, “karakter”inde “özgürlük ve bağımsızlık” olmayanlar yüzünden siliniyor. Yaşamın her alanı gibi dilimiz de yara aldı; halk, “okey” ile “inşallah” arasına sıkıştı; arka arkaya iki tümce kuramaz oldu. “Milliyetçi muhafazakâr”lar, dil ile din arasındaki bağı ayıran Harf ve Dil devrimlerine düşmanlığı, devlet eliyle örgütlediler. Eski yazı ve dil özlemiyle ussal ve bilimsele değil, dinsel ve ırksal olana sarılıyorlar. Osmanlıca tutkunlarının en kabadayısı bile ‘Dil Devrimi’nin sözcükleriyle öfkesini kusuyor. Nâzım Hikmet’in dediği gibi “dil yürür”, ancak Atatürk’le ve devrimlerle hesaplaşmanın bedelini çocuklara yükleyenler de yürüyor. Eğitim ve gelir düzeyi düşürülen halkı inanç baskısıyla özgürce düşünemeyen “kul”a dönüştürmeye yeltenenler, kendi içlerindeki “kul”un öfkesini dizginleyemiyor. Kullandıkları dil, onları ele veriyor.

‘Dil Devrimi’nin 80. yılını karamsarlığın derinleştiği bir ortamda kutluyoruz. Çokları “azınlık” duygusu içinde; Kurtuluş Savaşı’nı başlatan, laik Cumhuriyeti kuranlar da başlangıçta bir avuç değil miydi? Tarihin akışına bakalım; devrimleri yığınlar değil, öncüler yükseltmiştir. İnsan tutsak olsa da dili olmaz; dil, siyasaya araç yapılabilir; ama aklın ipini koparan siyasanın boyunduruğuna girmez; bunun en canlı örneği Türkçedir. Yüzyıllar sonra, Mustafa Kemal Atatürk’ün kaldırdığı Osmanlıca perdesinin altından dipdiri çıkmıştır. Laik Cumhuriyetin 89, ‘Dil Devrimi’nin 80. yılında 4+4+4’lük tıngırdamak boşuna çaba; ‘Dil Devrimi’, durdurulamaz.

Bu duygularla ulusumuzun 80. Dil Bayramı’nı kutluyorum!

2012 Ağustos Ayı Şehit Bilançosu

SÖZCÜ Gazetesi, Ağustos 2012 başına dek 10 yılda 1163 şehit.. 2012 Ağustos bitmeden 1200’ü aşacağız korkarız..
Apaçık söyleyelim : Şehitlerin sorumlusu BOP Eşbaşkanıdır…
Eşbaşkan indirilmeden bu kan durdurulamaz..
Çünkü BOP’un amacı Türkiye’yi bölmek.. BOP haritaları ortada. Halka illallah dedirtip “ver kurtul”a razı etmek.. BOP eşbaşkanlığının görevi bu..
Ey muhalefet, halk hareketi başlatarak bu hükümeti indirmezseniz kana ortaksınız.
“Teröre karşı ortak söylem” masallarını geçin.. Millet salak değil, yeter artık!


2012 Ağustos Ayı Terör Bilançosu

PKK’nın Düzenlediği Saldırılarda 19 güvenlik görevlisi şehit oldu, 9 sivil yurttaş yaşamını yitirdi.

23 Temmuz 2012’de Şemdinli’de başlayan çatışmalar, Ağustos’ta da sürdü.

9 Ağustos 2012’de İzmir’in Foça ilçesinde Deniz Üs Komutanlığı’na ait askeri servis aracının geçişi sırasında 10 dakika ara ile iki bomba patlatıldı.
Saldırıda 2 asker şehit oldu, çok sayıda asker yaralandı.

12 Ağustos’ta CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün Tunceli’de PKK militanlarınca kaçırıldı. Aygün 48 saat boyunca PKK’lılarca alıkonuldu.

17 Ağustos’ta Şemdinli’de PKK – BDP buluşması gerçekleşti.
BDP’li milletvekilleri PKK’lılarla kucaklaştı. Bir süredir bölgede yol kesip,
kimlik denetimi yapan PKK’lılar, BDP’lilerle buluşmada kameralar karşısına geçip
basın toplantısı düzenledi.

Aynı gün Van’da depremzedeler için kurulan Edremit Konteyner kentinin güvenliğini sağlayan polis memuruna PKK’lılarca uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendi. Saldırıda polis memuru Abdurrahman Doğan şehit oldu.

20 Ağustos’ta Hakkâri merkeze bağlı Kırıkdağ Köyü yakınlarında devriye görevi yapan askeri aracın geçişi sırasında PKK’lılar tarafından yola döşenen patlayıcının
uzaktan kumandayla patlatılması sonucu Uzman Çavuşlar Onur Fikret Aker, Yusuf Seyhan, Mehmet Can ve Mutlu Yıldırım şehit oldu, 1 asker yaralandı.

20 Ağustos 2012 akşamı, PKK’nın Diyarbakır kırsalı sorumlusu İrfan Amed kod adlı
Mehmet Tahir Kılıç tarafından yapıldığı belirtilen Gaziantep saldırısı gerçekleşti. Saldırıda 9 vatandaşımız yaşamını yitirirken, 66 kişi yaralandı.

22 Ağustos 2012 günü Şemdinli’de askeri aracın geçişi sırasında yola döşenen mayınların art arda patlaması sonucu 4 asker şehit oldu, 2 asker yaralandı.

21 Ağustos 2012’de araçlarının uçuruma yuvarlanmasıyla Uludere’de 10 şehit verilmişti.

Aydınlık Gazetesi / 23 Ağustos 2012

Artık tek tük, arada değil.. Her gün 5-10.. Hükümet süs mü? Yapamıyorsan bırakır gidersin.. Yapan gelir.. Hem yapacaksın hem oturacaksın? Türkiye aptal mı?

AKP’nin BDP ve PKK ile kavgası göstermeliktir, kayıkçı kavgasıdır
Halkımızı aldatma amaçlıdır. İmralı ile görüşen, Oslo’da PKK ile gizli pazarlıklar yapan “açılımcı” Erdoğan hükümeti değil midir? Yanıt CHP Gn. Bşk. Yard.
Sn. Haluk Koç’tan : (19 Ağustos 2012)
“PKK’nın gizli koalisyon ortağı, uyguladığı politikalarla AKP ve
Recep Tayyip Erdoğan’dır.”