Etiket arşivi: Emekli Tümamiral Ali Deniz Kutluk’un eşi İrem Kutluk

Generallerin eşleri yargıç karşısında

Dostlar,

Dehşet verici bir durum..
Bu konuyu sitemizde daha önce “Gülağacı Davası” olarak işlemiştik.

“İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’den çağrı”
Aşağıdaki erişkeyi tıklayarak bu yazımıza ulaşabilirsiniz.

http://ahmetsaltik.net/izmir-milletvekili-birgul-ayman-gulerden-cagri/

En çok anlayamadığım konu :

Türkiye’de bu tür uygulamaları yapabilecek kindar kuşaklar ne zaman ve nasıl, nerede yetiştirildi?
Cumhuriyete ilişkin ne varsa inanılmaz ve ölçüsüz bir kin ve nefret iklimi Türkiye’nin neresinde varedildi, yaşatıldı?

Bakar kör mü olduk? Neden göremedik bu tehkileli olguyu?

Şimdilerde de Başbakan RT Erdoğan, açık açık “kininizi eksik etmeyin!” demekte hiç sakınca görmeyebiliyor??

Ülkemize yazık oluyor. Kuşaklar boyunca barışı, sevgiyi, kardeşliği kurmada çok ama çok zorlanacağız.

Herkes ama HER – KES önkoşulsuz ŞİDDETİ bırakmalı..

Bu bataktan kurtulmanın ilk adımı, ilk nefesi ve oksijeni bu..

Özellikle kendilerini herkesten çok “Müslüman” görenler..
Müslüman olmayı neredeyse kendi tekellerinde sananlar..

İslam dininin hangi sağlam kaynağında “kin ve nefret” önerilmektedir?

Kuran’da hangi surede, hangi ayette kin ve nefret düzenlenmiştir?

Bana numaralarını söyleyebilir misiniz?

Ama sıkı durun, kaynak gösterecekseniz hemen şu soruyu da soracağım, baştan söyleyeyim :

“İslam dini, bir kin ve nefret dini midir?”

Bu soruya hangi aklı başında Müslüman “evet” diyebilir??

LÜTFEN, ama lütfen bir derin nefes alalım..

Aynaya bakalım ve “Ben ne yapıyorum??” sorusunu artık kendimize soralım..

Bir sorum daha olacak :

Eğer İslami kaynaklar “kin ve nefreti” yasaklıyor ise, bunu yapanlar dinden çıkmıyor mu?
Ya da Müslüman görünen takiyyeciler mi??
Halkı nereye dek kandırmayı sürdürebilirler??

Derin üzüntüyle, kaygıyla.

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 12.9.12 (Tatil için)

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===============================================================

Generallerin eşleri hakim karşısında

Orgeneral Çetin Doğan’ın eşi Nilgül Doğan ve emekli Tümamiral Ali Deniz Kutluk’un eşi İrem Kutluk’un “izinsiz gösteri yürüyüşü yapmak” suçlamasıyla yargılanmasına Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlandı.
(Cumhuriyet portalı, 11.9.12)

Haklarında 1.5-3.5 yıl hapis cezası istenen Nilgün Doğan ve İrem Kutluk, 5 Mayıs 2011 tarihinde Hıdırellez kutlaması için yaptıları “dilek” eyleminin, barışçı olduğunu ifade ederek “Demokratik hakkımızı kullandık, suç işlemedik” dediler. Olay gününe ilişkin kamera kayıtlarının istenilmesine karar verilen dava, 6 Kasım tarihine ertelendi.

Davanın ilk duruşması nedeniyle Nilgül Doğan ve İrem Kutluk’a destek için CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler, Cumhuriyet Kadınları, İP Öncü Kadın, Simgesel Eylem Grubu, Vardiya Bizde Platformu temsilcileri ve bazı CHP’li kadınlar Silivri Adliyesi önünde toplandı. Nilgül Doğan ve İrem Kutluk, duruşmaya çağrıldığında destek için gelen grubun alkışları arasında salona girdi.Nilgül Doğan, iddianamedeki “Jandarma aracının önüne geçerek ‘Bekleyeceksiniz. 5 dakika bekleyeceksiniz. Beni de ez. Hiç mi insanlık duygunuz yok. Burada rahat su içiyorsanız onların sayesinde’ gibi sözler sarf ederek geçişi engellediği” şeklindeki suçlamaları reddetti.Nilgül Doğan şöyle konuştu:

“Eşleri babaları tutuklu olanlar masum dileklerini agaca bağladılar. Eylemlerimiz hep barışçıdır. O ağaç da bir tutuklu yakını tarafından getirilmiş. Hatta dilekleri de kendi hazırlamış. Bu bizim de hoşumuza gitti ve basında ilgi gösterdi. Savcıya soruyorum. Toplu olarak yolun karşısına geçmek suç mu? Aradan 1 yıl geçtikten sonra sonra dava açılması normal mi? O grup içinde sadece biz mi varız? Demokratik hakkımızı kullandık. Suç işlemedik beraatimi istiyorum.”

İrem Kutluk

Duruşmada, İrem Kutluk’a olay sırasında çekilen fotoraflarda yanlış teşhis yapıldığını ifade eden hakim, “Kendinizi yuvarlak içine alın” dedi. Duruşma sırasında İrem Kutluk, eşlerinin hukuka aykırı olarak tutuklu yargılandığını belirterek

“Bu durum bazen dayanılmaz bir hal alıyor. Davanın basında yeteri kadar yer almaması nedeniyle Vardiya Bizde Platformu olarak çeşitli faaliyetlerde bulunuyoruz. Vardiya Bizde Platformu, amatör bir grup ve başkanı da yok” dedi. İrem Kutluk savunmasını şöyle sürdürdü:

“Biz kimi zaman balon uçurduk, kimi zaman lokma dağıttık ancak iddianamede belirtildiği gibi yol kapamadık. Yolu kapayan görüntü almaya çalışan basın mensuplarıydı.”

Silivri Ceza İnfaz Kurumları kampusuna TEM ve E-6 karayollarından ulaşımı sağlayan yolu kestiklerinin doğru olmadığını söyleyen Kutluk, “Araç ısrarla üzerimize geldi. Hıdırellez’de gül ağacına dileklerin asılması gibi barışçı bir eylem nasıl dava konusu oldu? Toplu halde yapılan bu eylemde benim lider olduğuma kim nasıl karar verdi? Ayrıca iddianame gül fidanı için ‘çelenk’ denmiş. Bu nasıl oldu anlamadım. İddia haksız ve asılsızdır beraatimi istiyorum.” diye konuştu.

Çaput davası

CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, Silivri Adliyesi önünde yaptığı açıklamada “Bu davanın adı ‘Çaput Davası’ isterseniz ‘Hızır’ davası.. Hıdırellez’de ‘eşlerimiz vatanseverdir, haksız yere yargılanıyorlar’ diye hisseden sanık eşlerinin bir gül fidanına 5 Mayıs 2011’de dilek bağlamaları nedeniyle açılmış bir davadır” dedi. Güler şöyle devam etti:

“Biz burada destek amacıyla bulunmuyoruz, biz burada protesto amacıyla bulunuyoruz. Hiçbir yargılama sanığı aşıp ailelere uzanamaz. Burada dava ailelere uzandı. Eşler ve çocuklar yargılanmaya başlandı. Roma hukundan beri suçun şahsiliği ilkesi vardır. Biz Roma hukukunun da gerisinde kalmaya başladık. Bunu yani hukuk devleti katliamını, haksız yargılanmayı ve özellikle eşlere uzanan bu tehdidi protesto etmek için buradayız.”

11 Eylül 2012

LEVENT KIRCA’nın “AZINLIK” OYUNUNDAYDIK..

BİR 26 AĞUSTOS GECESİ SİLİVRİ’de
LEVENT KIRCA’nın “AZINLIK” OYUNUNDA

Dr. Ahmet Saltık
29.8.12, Tekirdağ
www.ahmetsaltik.net

Biz de oradaydık, çok coşkuluyduk.. Nilgül Doğan hanımefendiye,
“Çetin Paşamı benim için de koklayınız lütfen”.. dedik.

26 Ağustos 2012 günü 21:00 dolayında biz de Silivri liman girişinde Levent Kırca’nın
Silivri tutsakları için sergilediği AZINLIK oyununu izlemek üzere dostlarla buluştuk.
Liman girişi silme insanla doluydu. Plastik sandalyelerde oturanlar kadar da ayakta insan vardı (biz dahil). Kestirimime göre 5 bine yakın katılımcı oradaydı. Mütevazi olanaklarla bir sahne, ses düzeni ve perde düzenlenmişti. Kırca usta, buruk gönülle izleyenlerini eğlendirerek, coşturarak düşündürdü. Dayanışma bilincini tazeledi,
insan duyarlığına gönderme yaptı.
Ajitasyon yapmadı, yuhalama ve ıslıklamaları ustalıkla engelledi..

Usta mizah örnekleriyle, sınırlı görsel ögeler (“effekt” yerine Türkçesini yeğledim)
ve ses desteğiyle sahne daha etkili kullanıldı. Yardımcı oyuncular çok sınırlı
sahne aldılar.

Kırca, sahneyi tüm ustalığıyla, çok yönlü ve yüksek bir tempoda dolduruyordu.
Silivri tutsaklarına yapılan insanlık dışı işlemleri, hücrelerin vahşi koşullarını bizleri ürperterek aktardı. Oraya, duruşmalara gidilmesinin insanlara ne çok
moral verdiğini ısrarla işledi.

Silivri tutsakevi karşısında dayanışma çadırlarında yaşananları, battaniyelere sarılarak tuttuğu gece 01:00 – 03:00 nöbetini aktardı. “Çadırlar başı Hıdır Hokka” ekibine yardım edilmesini istedi.

Bunların romanı da yazılacak, filmi de çevrilecek. 30 yıl sonra nasıl 12 Eylülcülerden sözde de olsa hesap soruluyor hatta 28 Şubat 1997′nin hesabı soruluyor;
elbet bunun da yasal hesabı sorulacak.

Kırca’nın sunumundan sonra Hıdır Hokka, “AZINLIK” oyununa Silivri Dayanışma Çadırları adına “7. Ödülü” verdi. 30 cm çaplarında bir seramik tablo üzerinde Atatürk-bayrak portresi idi.. İzleyiciler duygulu alkışlar yolladılar. Kırca, bu ödülün en değerlisi olduğunu söyledi, teşekkür etti.

Sanatçılar Girişimi Sözcüsü Ataol Behramoğlu sahneye davet edildi. “Yunus Gibi” adlı şiirinin (7 Nisan 2012) ilk ve son 4′lüğünü okudu :

Kıran vurdu memleketi
Zalimler hakan olmuştur
Yedikleri yoksul eti
İçtikleri kan olmuştur
…………..
Sesime kulak ver gülüm
Tutsaklığa yeğdir ölüm
Nerde varsa böyle zulüm
Çaresi isyan olmuştur

Bu şiiri size sitemizde tümüyle ayrıca sunduk (28.8.12).

Perde arkası açıkhava “kulis” inde Behramoğlu’nu kucakladık ve geçirdiği tıbbi operasyon sonrası bir hekim olarak, “İyileş de gelecek olsun” dedik; Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan öğrendiklerimizle.. “Geçmiş olsuna” çok kızıyordu rahmetli usta..

Çetin Doğan paşamızın eşi, Vardiya Bizde Platformu Sözcüsü Nilgül Doğan hanımefendi de
sahneye çağrıldı ve gösterilen dayanışmaya teşekkür etti. Bu karabasanın yakında biteceğine ilişkin umut ve dileğini seslendirdi. Biliyorsunuz kendisi ve bir başka paşamızın eşi hakkında da “Gülağacı davası” açıldı ve 1 yılı aşkın hapis isteniyor!

Orgeneral Çetin Doğan’ıneşi Nilgül Doğan ve Emekli Tümamiral Ali Deniz Kutluk’un eşi
İrem Kutluk, eşlerinin yanı sıra sanık sandalyesine oturtuluyor..

Silivri zulmü eşlere uzanıyor bu kez..

Bitip tükenmez bir kin..

Öyle ya, Başbakan RT Erdoğan “Kininizi sakın eksik etmeyin, unutmayın..” demedi mi?

Toplum tümüyle felç edilerek teslim alınmak isteniyor. Bu konuda sitemizde
Sn. Prof. Dr. Birgül Ayman Güler’in yazısı ve dayanışma çağrısı-çığlığı var,
okumanız dileğiyle.
(http://ahmetsaltik.net/izmir-milletvekili-birgul-ayman-gulerden-cagri/, 26.8.12)

Nilgül hanımı da Behramoğlu gibi ama perde önünde yakaladık sarıldık.. O’na,

“Çetin paşamı benim yerime de derin bir özlemle kucaklayın lütfen..” dedik.

İkimizin de gözleri nemlenmişti.. Sn. Nilgül Doğan ve TTB Başkanı Sn. Dr. Eriş Bilaloğlu’nun da katılımıyla, 22.12.11 gecesi Ulusal Kanal’da Sn. Nurzen Amuran’ın
DOSYA programına katılmıştık. “Tutuklu ve Hükümlülerin Sağlık Hakları” idi konu.
TEORİ (Aralık 2011, syf. 36-59) ve İstanbul Barosu Dergisinde (Kasım-Aralık 2011,
syf. 12-28) yer alan kapsamlı bir makalemiz (tam metin sunulmuştur; http://ahmetsaltik.net/arsiv/2012/05/Tutuklu_ve_Hukumlulerin_Saglik_Haklari.pdf..)
o akşam program konusu idi. Program öncesi ve sonrasında Sn. Nilgül Doğan ve
kızkardeşi Nilsen hanımefendi ile epey sohbet etmiştik. Her 2 kız kardeş
öyle zariftiler ki, bu makalem ve program için bana teşekkür ediyorlardı!
Oysa çok daha fazlasını yapabilmem gerekirdi onların değerli teşekkürünü hak etmek için..

Bunlar karşılıklı aklımızdan geçti herhalde..

Sonra Sn. Şule Perinçek sahnede söz aldı. ATABE (Atatürk’ün Bütün Eserleri) gibi
dev bir projeyi başarı ile tamamlamıştı. Kaynak Yayınları, 30 ciltlik bu hazineyi
basmış ve piyasaya vermişti.. Her eve 1 takım mutlaka gerekli idi..

Şule hanım, kısa ama, zekasına ve yurtseverliğine yakışır, herkesi derinden sarsan
sözler etti. Öz olarak (“mealen” yerine Türkçe!) dedi ki :

– Bana nasıl dayandığımı soruyorlar, eşin içeride, oğlun içeride..
Ben ayağımı, bölünmemiş vatan toprağına sağlam basmak isterim.
Vatanın bağımsızlığı gittikten sonra kocanız, oğlunuz olsa ne olur ??

Elbette duygulu bir alkış tufanı koptu. Çok bakındım ama Şule hanımın elini sıkamadım.

Son olarak “Hıdır Hokka”ya da sarılarak “Helal olsun sana yiğit adam!” dedik.
Kaç zamandır Silivri Tutukevinin karşısında açık alanda adeta Robinson Krüzo yaşamı sürdürüyorlar. İçerideki “can” lara destek için.

“Biz buradayız” deyip yanık türküler yollamak için hücrelere..
Çadırları 8 Ekim 2011’de ziyaret etmiştik bir küme (“grup” yerine) hekim olarak..
Çektiğimiz fotoğrafları size bir dosya olarak sunarız. Sonra, nasıl oldu ise, kiraladıkları o arazi Silivri Tutsakevini genişletmek üzere T.C. Adalet Bakanlığınca satın alındı. Binbir mihnetle taşındılar yeni kiralanan toprağa.

Binlerce insan umut ve çoşku ile alanı terk ettiler.. Edirne ADD’den otobüs tutarak gelen 27 eski dostu gördüm, özlem giderdik.. (1996-2000 arası 2 dönem bu Şubenin başkanlığını yapmıştık..)

Silivri’den Tekirdağ’a dönen son otobüsü 23.15 gibi, saniyeler öncesinde “üstgeçidin altında” nefes nefese yakaladık.. Bunları tarihe not düşmek istedik.
“Verba volent, scripta manent..” ünlü Latin atasözüdür..

SÖZ UÇAR, YAZI KALIR..

Tarihçilere ve toplumsal belleğe bir demet yaşanmışlık sunmak istedik.

Önemli son not :
27/28 Ağustos 2012 gecesi bu kez hiç beklenmeyen zalım bir Ağustos fırtınası vurdu
bu insanlık dramının yaşandığı çadırları. Karşı tepeye yapıştı hemen hepsi..

SİLİVRİ Çadırlarındaki yurtsever, özverili, çileli, acılı ama yiğit ve gözü pek dostlara ivedi el atmalı. (Biz dün, 28.8.12, mütevazi bir maddi destek yolladık Gülşah Arslan adına açılan hesaba, İş Bnk. Beyoğlu Şb.)

Silivri’nin romanı yazılacak ve gelecekte NOBEL edebiyat ödülü alacak..
Söylemiş olalım şimdiden.

Okur ve okutur musunuz ??
Şimdi bu yazımızı, yakın gelecekte de NOBEL edebiyat ödüllü “SİLİVRİ” romanını..

Sabahın erken saatlerinden beri şakaklarım zonkluyor.. Tam 90 yıl önce bu gün,
memleket evlatları Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa yönetiminde bir ölüm kalım savaşı veriyorlardı Afyon ovasında. Top sesleri, nal şakırtıları, Allah Allah naraları,
ölen-yaralananların canhıraş çığlıkları kulaklarımda uğulduyor.. Bu “acayip koro”nun icrası hala bestelenmedi. Bir Türk “Vangelis”i çıkmadı! Haydi Fazıl Say..
dahi sanatçı, yurtsever evlat.. el at bu işe;
iğrenç saldırılara boş ver, bunu bestele!

Dr. Ahmet Saltık
Sevgi ve saygı ile, umut ve dayanışma ile..
27.8.12, Tekirdağ