Etiket arşivi: Barak Obama

Kıbrıs : Üyenin Gözlemcisi..

Dostlar,

KIBRIS ulusal davamız…

Sahipsiz kalmasın, gözden kaçmasın gündem oyunları ile..

Kıbrıs Girit Olmasın

 

Kıbrıs Türk Kültür Derneği Başkanı dostumuz Sn. Ahmet Göksan‘a teşekkür ederiz..

Sevgi ve saygı ile.
26.7.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

========================================

 

ARA SIRA : ÜYENİN GÖZLEMCİSİ

ahmet_goksan_portresi

 

Ahmet GÖKSAN
Kıbrıs Türk Kültür Derneği Bşk.

kibristkd@gmail.com

 

 

  • “Her şeyden evvel şu kadarını kati olarak her Türk vatandaşı kafasına kazımalıdır ki Rum vatandaşlarımızın siyaseti, kiliselerin çizdiği propagandanın tatbikinden başka bir şey değildir. Dün o kadar cesaretle tatbik edemedikleri siyasetlerini bugün daha açık, daha pervasız bir surette yürütmeye uğraşıyorlar.”  1946, Dr. Fazıl KÜÇÜK

            Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 39. yılı nedeniyle Rum ve Yunan siyasetçilerin ağızlarından kin ve nefret kokan konuşmalarını duymuş olmayı, insanım diyenlere karşı işlenmiş bir suç olarak gördüğümüzü kaydediyoruz. Yunanistan Boşbakanı affedersiniz Başbakanı Bay Andonis Samaras; 1974 yazında Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesinin, neden modern Yunan tarihinde en büyük trajedi olduğunu söylüyor. Şimdiki Yunanların modern Yunan tarihi içinde yerlerinin olmadığını tarihçiler
kabul etmektedirler. Bay Andonis, 20 Temmuz’un her şeyden önce hayatlarını kahramanca feda edenleri, öldürülenleri ve kayıpları anma günü olduğunu söylüyor.

            Öncelikle Bay Başbakanın ne kadar boş konuştuğunu kabul etmek durumundayız. 21 Mart 1979 gün ve 2659/79 sayılı dosyaya bir kez daha bakmasını önermek istiyoruz. Yunanistan Yüksek Mahkemesi verdiği tarihi kararda,
Türkiye’nin Ada’ya müdahalesinin uluslararası anlaşmalara uygun ve yasal olduğunu belirtiyordu. Suçlu olanın da albaylar cuntası yani o günkü hükümet edenlerin olduğuna karar veriyordu. Bu gerçekleri bilmemesi olanaksızdır. Çünkü devletin arşivleri elindedir.

            Bay Başbakan adadaki uyuşmazlığın çözümünün “BM kararları ve AB müktesebatı çerçevesinde bir çözümü var gücümüzle destekliyoruz. Demokratik, Avrupa değerleri doğrultusunda, Türkiye’nin Kıbrıs’taki varlığına son verecek, adayı yeniden birleştirecek, işlevsel ve yaşayabilir bir çözümün” olanaklı olacağını söylüyor. Ada’da çözümden yana olduğunu yukarıdaki gerekçelere dayandırmak
en hafif söylemle savaş suçu işleyenlerle birlikte olmak demektir. 15 Temmuz 1974 gününde gerçekleştirilen darbenin yasa dışı yollardan uluslararası anlaşmalara aykırı olarak Ada’ya sokulan Yunan askerlerince yapıldığı biliniyor. Bu darbeyi yapanları savaş suçunun dışında bir başka tanımla değerlendirenler varsa beri gelebilirler. Aradan geçen uzun süreye karşın 15-20 Temmuz 1974 günleri arasında birbirlerini öldürenleri “kayıp kişiler” olarak tanımlamak ise ayrı bir aymazlıktır.

            Maraş konusu bütünlüklü bir çözümün parçası olmasına karşın sıklıkla gündemde tutulmak isteniyor. Çözüme ilişkin görüşmelere başlamanın bir koşulu olarak ortalık yerlere bırakılmasını iyi niyetten yoksun bir davranış olarak okumak gerekiyor. Bunun ötesinde görüşmeci düzeyinin düşürülmesini de benzer bir yaklaşım olarak görüyoruz. Bununla yetinmeyenlerin çözüm konusunda en son sözün Kilisenin güdümündeki Ulusal Konsey tarafından söyleneceğinin duyurulmasını da çok yüzlülük olarak kaydediyoruz.

            Önümüzdeki Ekim ayından itibaren görüşmelerin başlayıp başlamayacağının tartışması yapılıyor. Görüşmeleri son şans olarak değerlendirmeyi doğru bulmadığımızı kaydetmek istiyoruz. Yaşamın devam ettiği sürede son şans diye bir yaklaşımın olmaması gerekiyor. Kişilerin yaşamları bir anlamda devletlerin de yaşamlarına koşuttur. Bu koşullarda kuşkularla başlanacak görüşmelerden de
bir sonuç alınamayacaktır.

            BM Genel Yazmanı’nın Kıbrıs Özel Temsilcisi Bayan Lisa Butterheim görüşmelerle ilgili olarak umutlu konuşuyor. Çünkü tuzu kuru. Diğer yandan tuzu kokutanlar da ekonomik kriz içinde olduklarına vurgu yapıyorlar. “Bu nedenle müzakerelerin önümüzdeki sonbaharda baskı altında yeniden başlayamayacağını” söylüyorlar. Bu açıklamalara karşın en önde giden Bay Nikos Anastasiyadis ise “müzakereler ancak somut sonuçlar verecek koşullar sağlanırsa başlayabilir” diyor.

            Bu gelişmeler ve söylemler karşısında doğru oturup doğruları konuşmak durumundayız. Barak Obama, ülkesinin BM gözetiminde Kıbrıs’ın yeniden birleştirilip iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyonun oluşturulması çabalarını desteklemeye devam edeceklerini söylüyor. Devamında da “Kıbrıs’ta bölünme daha fazla devam edemez.” diyor.

            Yarım asra yaklaşan süreçte yukarıdaki tanımlar sürekli olarak yapıldı. Gelinen nokta ortalık yerlerde sürünüyor. Arpanın boyu kadar bile yol alınamazken BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı 541 ve 550 sayılı kararlarının yok sayılması için Birleşik Amerika Devletleri’nin öncülük etmesini ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Filistin Devleti gibi “gözlemci üye” düzeyinde tanınmasının sağlaması gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız.
26 Temmuz 2013, Ankara

ARKASINDAKİ İRADE ve SİLAHLI GÜÇ KİM?

TÜRKER ERTÜRK 

AKP’nin Genç yaşta emekli ettiği parlak tuğamiral,
Deniz Harbokulu Eski Komutanı

ARKASINDAKİ İRADE ve SİLAHLI GÜÇ KİM     ??

Mİllİ Anayasa Forumu yurdun her tarafında toplantılar düzenleyerek hazırlanmakta olduğu söylenen, esasında emperyalİst merkezler tarafından hazırlatılan ve yürürlüğe sokulması İçİn dayatılan yenİ anayasanın ne menem bir şey olduğunu anlatmaya çalışmaktadır.

Biz de bu Forum’un bir üyesi olarak bu çalışmalara katılmaktayız. Bu kapsamda geçtiğimiz Cuma Artvin’de, Cumartesi Hopa’daydık. Ayrıca Pazar günü de Özdere/İzmir’de Türkiye’nin genel durumu ile ilgili olarak başka bir çalışmada konuşmacı idik. İster istemez burada da konu yeni anayasa çalışmalarına geldi.

Forum ve diğer gazetecilik çalışmalarımız nedeniyle bugüne kadar ülkemizin birçok köşesine gittik ve oralarda yaşayan insanlarımızla yakından temas ettik. Halkın yeni bir anayasa talebi kesinlikle yoktur. Halkın ihtiyaçları, istekleri ve çözüm bekleyen sorunları çoktur. Hal böyle iken bu yeni anayasa çalışmaları nereden çıkmıştır?

Çağdaş anlamda dünyanın en eski anayasası sayılan 17 Eylül 1787 tarihli ABD Anayasası’ndan başlamak üzere günümüze kadar hazırlanan bütün anayasaların arkasında kurucu irade ve silah vardır. Bu tespit, çağdaş anlamda olmasa bile 1787 öncesinde bir devletin veya bir toplumun en üst hukuk kaynağı olarak yapılan ve anayasa sayılabilecek tüm metinler için de geçerlidir.

Kurucu irade ve arkasında zorlayıcı yaptırım gücü olan silah yoksa anayasa yoktur.
ABD Anayasası’nın arkasındaki silah, İngilizlere karşı verilen bağımsızlık savaşının Başkomutanı General George Washington ve O’nun komuta ettiği ordudur.
O güç olmasa ABD Anayasası yapılamazdı.

İnsan derisi ile kaplıdır!

Paris’te Karnavale Müzesi’nde bulunan ve kapağında “İnsan derisi ile kaplıdır” yazan Fransızların ilk anayasasının arkasındaki irade 1789 tarihli Fransız Devrimi, yaptırım gücü ise devrimin silahlı güçleridir.

1947 tarihli Japonya Anayasası’nın arkasındaki kurucu irade Japonya’yı kayıtsız şartsız teslim alan ABD, zorlayıcı gücü ise ABD işgal gücüdür. ABD İşgal Kuvvetleri komutanı Douglas MacArthur emrinde bulunan hukukçularına bir taslak hazırlatmış, bunu Japonlara zorlamış ve ufak tefek değişikliklerle kabul ettirmiştir.

23 Mayıs 1949 tarihli Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası’nı hazırlatan irade,
II. Dünya Savaşı sonunda Almanya’yı işgal eden müttefikler ve onun başat gücü ABD’dir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 1921 tarihli Teşkilatı Esasiye Kanunu adı altındaki anayasasının arkasındaki irade, Türk Milleti’nin bu topraklarda hür ve bağımsız yaşama arzusudur. Arkasındaki silahlı güç ise Kurtuluş Savaşı’nı yapan Mustafa Kemal ve
O’nun komuta ettiği ordudur.

2005 tarihli Irak Anayasası’nın arkasındaki irade bu ülkeyi istila eden ABD, zorlayıcı gücü ise ABD işgal kuvvetleridir. Bu anayasa ile Irak federal sistem altında yapılandırılmış, toplum etnik ve mezhepsel kompartımanlara ayrılmıştır. Ayrıca bu anayasa Irak’ın istikrarsızlaştırılmasına ve zaman içinde bölünmesine elverişli bir ortamı yaratmıştır.

  • Dünyada bugüne kadar yapılmış tüm anayasaların mutlaka bir devrim, karşı devrim veya işgal sürecinden sonra yapıldığı düşünülürse, Türkiye’de gündemimize oturan yeni anayasa hangi sürecin sonucudur?

Yürürlükteki 1982 Anayasası TBMM’nin yeni bir anayasa yapmasına yasal olarak izin vermemesine hatta böyle bir girişimin suç olmasına rağmen, Türkiye’de yeni anayasa yapılmasını isteyen irade kimdir? Bu iradenin zorlayıcı yaptırım gücü kimlerdir?

  • Ülkemiz ABD’nin işgali altındadır.
  • Hala gönderlerde dalgalanan Türk Bayrakları, halkın uyanmasını engellemek içindir.

Çünkü geçmişte yaşanan Yunan’ın İzmir’e girmesi ve Anadolu’nun bir bölümünü
işgal etmesi halkın tehlikeyi somut olarak görmesine yardım ettiği deneyimi nedeniyle,
şu anda yaşadığımız işgal örtülü yapılmaktadır.

  • Arkasında ABD var…..
  • Bu işgalin işbirlikçisi AKP hükümetidir.
  • Zaten Erdoğan ABD’nin ülkemizi de içine alan bölgemize yönelik planının
    eş başkanı olduğunu kendisi itiraf etmiştir
    .
  • Başka bir AKP’li, ABD ile bu konuda 2 sayfa 9 maddelik bir anlaşma imzalamıştır.

Evet, Türkiye’de yapay olarak gündeme getirilen
yeni anayasanın arkasında ABD vardır.

Bu iradenin silahlı güçleri ise ülkemizde ve çevre ülkelerde konuşlanan ABD Silahlı Kuvvetleri, CIA kontrolünde bulunan ve devletin içinde yuvalanan F tipi örgüttür.

Yeni anayasa ile arzu edilen; rejim değişikliği, bölünme ve Türkiye’nin bölgede emperyalizmin çıkarlarına uygun olarak sınırsız şekilde kullanımına elverişli hale getirilmesidir.

  • Ergenekon, Balyoz ve diğerleri bunun için vardır.
  • Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe zindanlarında insanlar
    bu nedenle acı çekmektedir.
  • TSK’ya operasyonlar bunun için yapılmış ve yapılmaktadır.

ABD Başkanı Barak Obama, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, ABD Savunma Bakanı Leon Panetta ve onların temsilcisi ABD Ankara Büyükelçisi Francis J. Riccciardone bu nedenle bizimkilere hesap soruyorlar “Ne oldu, ne zaman bitecek bu yeni anayasa çalışmalarınız?” diye.

ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, yeni anayasanın arkasındaki iradenin
silahlı gücünün temsilcisi ve ülkemizin MacArthur’u olarak Türkiye’ye gelmekte ve direktifler vermektedir.

  • Yeni anayasaya her platformda ne pahasına olursa olsun direnmek, 
    işgale karşı direnmektir ve yurtseverliğin gereğidir.

Saygılar sunarım.
İLK KURŞUN