Dostlar,
E. Tümg. Naci Beştepe‘nin iletisini paylaşalım..
Sevgi ve saygı ile.
11.2.13, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
================================
Bugün 11 Şubat TSK mensuplarının toplu olarak Silivri’de esir alındıkları o kara günün 2. yılı. Bu vesileyle Yusuf Ziya TOKER’in tüm devrelere hitaben yazdığı mektubunu paylaşıyorum.
BALYOZ DAVASI MAĞDURLARINDAN Y.ZİYA TOKER’in sizler için yazmış olduğu mesajı aynen iletiyorum…
Kızı Elif TOKER
Hepinize merhaba Bugün büyük bir komplo sonucu tutuklanıp, 80 gözlü demir parmaklıklı pencerelerin, çelik kapıların, beton duvarların arkasına atıldığımızın 2. yıldönümü. 721 gün 17304 saattir 7 metrekarelik bir yerde yaşıyoruz. “Türk Milleti” yani sizin adınıza karar veren mahkeme, 5 ay önce, 325 TSK mensubuna 5276 yıl ceza verdiğini açıkladı. 1 ay önce de gerekçelerini açıkladı. Gerekçeli karardan amaç; keyfiliği ortadan kaldırmak, vicdanları rahatlatmak ve adına karar verdiği Türk Milletini ikna etmektir. Doğru karar verdiğini kanıtlamaktır.
Özellikle; Silivri’den yolunu geçirenler, gelmese bile kalpleri bizimle birlikte atanlar, Vatanını sevenler, hukuksuzluğu bilenler, yüreği olanlar gerçeğin ne olduğunu zaten iyi biliyorlar. Artık onlar;
Sorularının yanıtlarını soruyorlar, soracaklar. Bu iki yıllık sürede; Bayramlar, Doğum günlerimiz, Evlilik yıldönümlerimiz, İlkbaharlar, Yazlar, Kışlar, ağaçlar, deniz, hasretlikler, ayrılıklar, acı tatlı anılarımız, demir parmaklıklar, beton duvarlar hepsini geçiyorum. Ama önce kızımın nişanı oldu nişanına katılamadım. Her şeyi geçiyorum ama her şeyi. Haksız yere tutuklanıp zindana atılmamıza, yetkili makamda olmalarına karşın, gerçeği en az benim kadar bilmelerine rağmen sesini çıkartmayanları –
Ama aynı yöntemleri kullanarak; Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücünün bu kadar zayıflatılmasına, yıllarca ülkenin kıt kaynaklarını kullanılarak yetiştirilen insan gücünün hoyratça, pervasızca, darbeci, cuntacı, şantajcı, casus, ahlaksız diyerek çeşitli soruşturma bahanesiyle yok edilmesine göz yumanları, seyredenleri geçemiyorum Arkadaş. Geçemiyorum… Sen de geçme… Kim bunlar? Nerede eğitim aldılar? Aynı okullarda mı okuduk?
İki yıl boyunca 80 gözlü pencereden bakınca; Ailemizin, eşimin, iki kızımın duruşuyla gurur duydum. Arkadaşlarımın desteği azmimi arttırdı. Haklılığım irademi yükseltti. İstanbul Barosu, İzmir Barosu ve Avukatlarımız Hukuk ve Adalet savaşçıları oldular. Başta Ankara’dan, İzmir’den, Yurdun her tarafından Atatürkçüler, tanımadığımız binlerce duyarlı insan kar-kış demeden Ülkelerinin askerine sahip çıkanlar cesaretimizi arttırdı. Çadır kurup 24 saat sıcakta-soğukta her zaman bizim yanımızda duranlar, seslerini duyuranlar, sesimiz olanlar güvenimizi sağladı. Hukukun, Adaletin, haklının yanında olan yazarlar, milletvekilleri, vatandaşlar karşılıksız sevgi gösterdi. Hepsine, hepinize çok teşekkür ederim. Sağ olun, var olun. 2 yıl 80 gözlü pencereden bakınca bir de suskunluğu sevenleri görüyorum. Suskunluğun bir huzur verdiğini zannetmiyorum. Çok ağır bir sorumluluğu vardır tarih önünde gerekeni yapmayıp suskun kalmanın. Örneğin; emri altında görev yapan öğrencilerin, öğretim elemanlarının kendisinden, öbür öğretim elemanlarından ve ötekiöbür öğrencilerden habersiz darbe planı yapamayacağını bilenler susuyorlar. Mesela; Üs Komutanı olup da; kendisinin emrinde görev yapan albay ve yarbayların Özel Filo kurup, darbe planı ve eğitimi yapamayacağını bilip de TUBİTAK UAKAE (Uluslararası Kriptoloji Araştırma Enstitüsü) TUBİTAK yetkilileri ve öbür mühendisleri susuyorlar. Sözüm ona İstanbul’daki Casusluk davasındaki ve İzmir’deki Casusluk davasındaki gizli bilgileri sağlamaktan ve saklamaktan ”yüzlerce subay, kariyerleri bitirilerek hapse atılıp yargılanırken; bir gazetecinin Cumhuriyet Savcılarına getirip verdiği TSK’nın gerçek savaş planlarının, Çok Gizli belgelerinin, Devlet sırrı dokümanlarının nasıl çalındığını, kimlerin çaldığını, kimlerin eline geçtiğini, Bir yığın mezunu, öğretim elemanları, bir bayan sivil memuru, 2002 yılından sonra görev yapan bütün komutanları hapse atılan Hava Harp Akademisi mezunları da susuyorlar örneğin… Avrupa ve dünyada bir yığın Hukukçu , Avrupa Parlamentosu, AİHM gibi kuruluşlar “BALYOZ” davasındaki hukuksuzlukları dile getirirken Türkiye’deki 100’den çok Hukuk Fakültesinin dekanları, öğretim üyeleri susuyorlar. TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu bile araştırmıyor. Aldığımız eğitim doğruyu-yanlışları ayırmayı, yalandan-gerçeği ayrıştırmayı öğretir. Ama bu yetmez. Yanlışın, haksızlığın, yalanın karşısında durabiliyor musunuz? Ülkemizin çağdaş uygarlık düzeyindeki ülkelerle birlikte gelişmesini istemiyor musunuz? Bunun yanıtını kendinize, eşinize, çocuklarınızın gözüne bakarak verebiliyor musunuz? Vatan şairi Namık Kemal; Zalim ne kadar korkusuz olursa olsun, Demiş zindanın derinliklerinden… Silivri’den hepinize, eşlerinize, çocuklarınıza kucak dolusu selam ve saygılarımla. Vatan mahzun biz mahzun… Y. |