Etiket arşivi: Atatürk’ün Büyük Nutuk ve Bursa Konuşması

Prof. Dr. Çağatay GÜLER : GENÇLER


Dostlar
,

Hacettepe Tıp Fakültesi’nden uzmanlık eğitimi (ihtisas) arkadaşımız sevgili
Çağatay Güler‘in, “GENÇLER” başlıklı yazısı 2 Nisan 2014’te Cumhuriyet‘te
2. sayfada yayımlanmıştı. O gün bu yazıyı Cumhuriyet’in web sayfasından
ücreti karşılığında indirerek sitemizde yayımlamıştık. Ancak pdf olarak..
Daha sonra sevgili Çağatay hoca bizim Anabilim Dalımıza ziyarete geldiğinde
yazısını rica ettik ve sağolsun e-ileti ekinde gönderdi. Bu yazıyı 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı‘mızın 95. yılında bir kez daha paylaşmayı
uygun buluyoruz..

Evet… 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı‘mız
bir kez daha, -çooook buruk da olsa- kutlu ve mutlu olsun!..

Cumhuriyetimizin her yaştan gençlerin gönlünde emin bulunduğuna biz de inanmaktayız.

GaziMustafa Kemal Paşa‘nın aydınlık Cumhuriyet anlayışının ilkeleri günümüzde de etkin olabilseydi, ülkemiz gençlerine en yüksek derecede değer veriyor olacaktık ve SOMA faciası gibi belki de yüzyılın kırımı yaşanmayacaktı.

Onlar ki; 1. BMM’de, Ankara – Ulus’ta küçücük bir binada kahramanlık destanları yazıyorlardı..

Bir yandan görülmemiş bir azim ve kararlılıkla 7 düvelin işgaliyle boğuşuyor,
sıcak savaşlarda emperyalist ordularıyla çoook kanlı bağımsızlık savaşları veriyorlardı; bir yandan da lanetli Osmanlı Saltanatının son halkası Padişah – 6. Vahdettin’in utanç verici ihanetleriyle.. Boyunlarında idam fermanıyla..

İşte bu kahramnalar, 1921’de, Zonguldak taş kömürü çalışanlarının (o zaman AMELE deniyordu) hak ve hukuku için 151 Sayılı AMELE BİRLİĞİ Yasası‘nı çıkarmışlardı!
Şanı batası Osmanlı, bu çok ağır koşullarda çalışan emekçiler için hiçbir mevzuat düzenlemesi yapmamış, yapamamıştı.. 1865’te hazırlanan Dilaver Paşa Nizamnamesi de yürürlüğe konamamış, kadük olmuştu..

Oysa Mustafa Kemal Paşa ve silah – dava arkadaşları 1. BMM’de kan ve barut; ihanet
ve yoksulluk içinde kıvranırken, ülkenin mazlum ve mağdur maden işçilerini bile
ihmal etmemiş ve o kıyamette, o ölüm – kalım savaşı ortamında
AMELE BİRLİĞİ YASASI çıkarmışlardı..

Aşk olsun onlara…

  • Yüzyılın faciası SOMA kurbanlarının kahredici utancını;
    sorumlularının yüzüne boş bir eldiven gibi çarpıyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
19 Mayıs 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================

GENÇLER

Prof. Dr. Çağatay GÜLER
Hacettepe Üniv. Tıp Fak.

Cagatay_Guler_portresi

 

Gençliğe sonuna dek sarsılmaz bir güven besleyen,
bu güvenini en açık ve kesin bir biçimde dile getiren
tek önder Atatürk’tür.

 

 

Daha 24 Mayıs 1918’de Ruşen Eşref ‘e imzalayıp verdiği fotoğrafa

  • “Her şeye rağmen muhakkak bir aydınlığa doğru yürümekteyiz.
    Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletim hakkında sonsuz sevgim değil; bu günün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir.”

    diye yazması bu güvenin ne kadar sağlam ve köklü olduğunu gösterir.

  • “Milletin bağrından temiz bir nesil yetişiyor.
    Bu eseri ona bırakacağım ve gözüm arkamda olmayacak.”
    diyen O’dur.
    O kadar güvenir ki gençliğe, daha 1919’da
  • “Biz her şeyi gençliğe bırakacağız… Geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir.” demektedir.Bir başka konuşmasında bir gerekçesini açıklamıştı;
  • “Milletin bağrından temiz bir nesil yetişiyor.
    Bu eseri ona bırakacağım ve gözüm arkamda olmayacak.”

Manda fikrine şiddetle karşı çıkan Askeri Tıp Okulu Öğrencisinin
(AS : Sivas Kongresinde Tıbbiyeli Hikmet!)  

  • “Olacak iş değil ya, manda fikrini Mustafa Kemal kabul edecek olsa, tıbbiyeliler onu da reddedeceklerdir!”
    dediğinde heyecanlanan Mustafa Kemal coşkuyla haykırır:
  • “Evlat, müsterih ol, gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Azınlıkta kalsak da mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya İstiklal, ya Ölüm!...”

Sözlerini şöyle tamamlar:

  • “Vatanın bütün ümidi ve geleceği size, genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır.”

Büyük zaferin 2. yıldönümünde savaş alanında (AS: 30 Ağustos 1924, Dumlupınar’da) yaptığı konuşmayı şöyle tamamlamıştı:

  • “Son sözlerimi özellikle memleketimizin gençliğine yöneltmek istiyorum: 
    Gençler! 
    Cesaretinizi arttıran ve sürdüren sizsiniz. Siz almakta olduğunuz
    terbiye ve irfanla insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. 

    Ey yükselen yeni nesil… Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk.
    Onu yücelterek yaşatacak olan sizsiniz.”

Bu emanetin sahipleriyle ilgili olarak yapılması gerekenleri şöyle özetlemişti:

  • “Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. İstikbalin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Hür fikirler tatbik mevkiine konduğu vakit Türk milleti yükselecektir.”

Gerekeni yaptık mı?

Nietzche “Gençleri yozlaştırmanın en emin yolu, onları kendileri gibi düşünenlere kendilerinden farklı düşünenlerden daha fazla saygı gösterecek biçimde eğitmektir.” demişti ya! Bu sözleri neredeyse eğitim ilkesine dönüştürme çabalarını çok gördük. Nurullah Ataç, Günce’sinde ne yapılmak istendiğini gözler önüne serer:

“Gençlere yol gösterelim ki işleri kolaylaşsın, varacakları yere daha çabuk varsınlar… Öyle mi sanırsınız? Unutmayın ki yol göstereyim derken çoğu,
araştırma güçlerini yitirtiriz, onlara yardım edeceğiz diye alıklaştırırız.
Bunun içindir ki severim dik başlı gençleri, öğüt dinlememelerini,
kendi kendilerine aramalarını isterim.”
diye yazar.

Gençliği yozlaştırmak, çıkarcı sürüler haline getirmek isteyenler başaramamıştır, başaramayacaklardır.

Atatürk, Büyük Nutuk‘un sonunda “Gençliğe Hitabe”yi okumadan önce şu girişi yapmıştı:

  • “Bugün ulaşmış olduğumuz sonuç, yüzyıllardan beri çekilen milli felaketlerden alınan derslerin ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum.”

Bugün de

“… Sizin gibi gençlere sahip oldukça, bu vatan ve milletin, şimdiye kadar elde etmeyi başardığı zaferlerin üstüne çok daha büyük zaferler koyabileceğine
şüphe etmiyorum.”
diye seslendiğini duyuyorum.

Sözünü ettiği zafer bilim, kültür ve uygarlık zaferidir.
(Cumhuriyet, 2.4.14)

ABD : AKP ile anlaşıp Türk Ordusu’nu kafese koyduk ! / USA : We agreed with AKP-JDP and put Turkish army into cage!

AKP ile anlaşıp Türk Ordusu’nu kafese koyduk !

Ali Serdar Bolat,
23 Haziran 2012

Yeni Çağ gazetesi, yaşadığımız sürece ışık tutan bir haber yayımladı (15 Haziran 2012).
Haber yazarı Salim Yavaşoğlu.

CIA Şefi Henri Barkey : “AKP ile anlaşarak Türk Ordusu’nu kafese kapattık”

Henri Barkey’ın Utah Üniversitesi’ndeki konferansı. (ABD) Tarih: 26 Mart 2003

Yani;
— ABD askerlerinin Türkiye’nin güneydoğusunda konumlanmasını,
— buradan Irak’a saldırmasını, ve,
— Türk Ordusu’nun ABD denetiminde Irak’a girmesini
öngören AKP’nin 1 Mart tezkeresinin Meclis’te reddedilmesinden 25 gün sonra.

******

CIA Türkiye uzmanlarından Henri Barkey, bu konferansta, şu saptamalarda bulunuyor:

1. AKP iktidarıyla anlaşarak Türk Ordusunu sımsıkı kafese kapattık.

2. 1 Mart 2003 tezkeresinin TBMM’de reddedilmesinin sorumlusu TSK idi.

3. Türk Ordusu, Kuzey Irak’a ABD’den bağımsız olarak girmek istiyordu.

Bunu önlemek, ABD için belirleyici önemdeydi.

Çünkü Türk Ordusu Kuzey Irak’a bağımsız girseydi, ABD’nin Kuzey Irak planını bozacaktı.

4. Avrupa Birliği reformlarıyla “demokrasi süreci içinde”, TSK kafese kapatılacaktır
ve bundan sonra da Kuzey Irak’a girmesi engellenecektir.
ABD için en iyi senaryo budur. Bu plan AKP ile işbirliği yapılarak yürütülecektir.
Türk Ordusu, buna direnmektedir.
******
Bu konferans, AKP’nin iktidar döneminin bütün anahtarlarını vermektedir:

Barkey’in bu konferansından bir hafta sonra Ankara’ya gelen ABD Dışişleri Bakanı Powell, o zaman Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül ile “2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşma”yapmıştır. Bu hizmet sözleşmesini bizzat Abdullah Gül, Sedat Sertoğlu’na itiraf etmiştir
(Vatan, 24 Mayıs 2003).

“Gizli Anlaşma”nın basına yansıyan maddeleri, Henri Barkey’in açıklamasıyla örtüşmektedir.

Anlaşmaya göre: Türk askeri Kuzey Irak’tan çıkacak, Amerika’nın izni olmadan Türk Ordusu Kuzey Irak’a giremeyecektir.

Ancak Türk Ordusu Kuzey Irak’tan çıkmak istemeyince, 4 Temmuz 2003’te ABD askerleri Türk askerlerinin başına Süleymaniye’de çuval geçirdi.

Çuval olayından sonra ABD Savunma Bakanı Rumsfeld’in BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yazdığı mektup da, “Gizli Anlaşma”nın içeriğini hatırlatan özelliktedir.

Rumsfeld mektubunda, “Türk Ordusu Kuzey Irak’ta sizin onaylamadığınız işler yapmaktadır” demekteydi. Yani ordu Abdullah Gül’ün ABD ile imzaladığı gizli anlaşmayı uygulamak istemiyordu. İşte çuval geçirmenin gerekçesi bu. (Hürriyet, 18 Temmuz 2003).

******
2007 yılında Ümraniye’de başlayan Ergenekon-Balyoz operasyonuyla da TSK’nin komuta kademesi esir alınmış, arslanların tırnakları sökülüp kafeslere atılmışlardır.

******
Olayın geçmişi:

Türk Ordusu ile ABD arasındaki anlaşmazlık tezkere olayından daha önce başlamıştı.

ABD’nin Irak’a gireceği belli olunca Genelkurmay Bşk. Org. Kıvrıkoğlu ABD’den önce davranıp Kuzey Irak’a girme ve Kandil’i de içine alan Irak sınırındaki dağlık bölgede bir güvenlik şeridi kurma planını Başbakan Ecevit’e arz etmiş, görev süresinin bu plan için bir sene uzatılmasını istemişti.

Bunu haber alan CIA ve MİT içindeki CIA’ya bağlı ekip Kıvrıkoğlu’nu “Ergenekon Terör Örgütü Başkanı” gösteren Ergenekon Şeması’nı hazırlayıp Ecevit’i etkilemişti. Bu şema, sahte haham Tuncay Güney’in polis mülakatı temel alınarak hazırlanmıştı.

Org. Kıvrıkoğlu’nu bu suretle devreden çıkararak yerine Org. Özkök getirilmiş, Bahçeli’ye erken seçim kararı aldırılarak da ABD’nin Irak planına direnen Ecevit indirilerek yerine Tayyip / Gül ikilisi getirilmişti.

Org. Özkök, Ecevit’e “Çekil” çağrısı yapmıştı. Tüm Amerikancı gazeteler bunun üzerine bir ağızdan “Hastasın, çekil” tamtamları çaldılar. Bu, tam anlamı ile bir darbe idi.
******
Bütün bu olayların altında yatan esas neden, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’den koparılacak parçalar üzerinde “Büyük Kürdistan” kurmayı amaçlayan Amerika’nın “Büyük Ortadoğu Projesi” vardır.

Tayyip Erdoğan’ın Eşbaşkanı olmakla övündüğü proje, BOP. Türk Ordusu Kuzey Irak’tan çekilecek ki, Barzanistan rahat rahat kurulsun ve PKK orada barınabilsin.
******
Türkiye’nin “Aday Üyelik Protokolü” ve “AB reformları” yoluyla Avrupa kapısına bağlanması, bir ABD politikasıdır. ABD, AB’ye bunu dayatmıştır. Türk Ordusu, AB reformları görüntüsü altında kafese konulmuştur.
******

Türkiye’yi bölme planı, “demokrasi” başlığı altında yürütülmektedir.
“Darbecilerle mücadele” adı altında, Türk Ordusu kafeslenmekte ve Türkiye bölünmektedir.

Komplolarla, kasetlerle, Âkil Adamlarla uygulanan bu sahte demokrasinin ortakları, Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli’dir.

Mustafa Kemal’in askerlerini ABD güdümünde kafese sokanlar, stratejik ihanet içindedirler. Bu operasyonu “Darbecilikle mücadele” adı altında destekleyenler, stratejik ihanetin işbirlikçileridir.
******
TSK’yi kafesten kurtarmak, günün merkezi görevidir.

Türk Ordusuna karşı psikolojik savaşa teslim olan sosyal demokratlar, mevki düşkünü parlamento üyeleri, Avrupa merkezli solcular, başka bir kafese hapsedilmişlerdir.

Atatürk’ün Büyük Nutuk ve Bursa Konuşması’nda özetlediği devrimciliği ve halka/gençliğe güveni anlamayan uyuşuklar ise, hep Ordunun kurtarıcılığına bel bağlamışlardır.

Mustafa Kemal’in askerlerini, halk kafesten kurtaracaktır. Çünkü bölgenin ve dünyanın büyük çatışmalara girdiği bugünün koşullarında, Ordusu kafeste olan bir halk, ayak altında kalır.

Bunu hâlâ anlamayanlara, “solcu” veya “milliyetçi” değil, “dangalak” denmesi pek isabetli olur.

******
 Doğu Perinçek’in 19 Haziran 2012 günlü Aydınlık gazetesindeki köşe yazısı esas alınarak yazılmıştır.

http://www.aydinlikgazete.com/yazarlar/dou-perincek/12791-turk-ordusunu-kafesten-kurtarmak.html

http://aliserdarbolat.blogspot.com/2012/06/akp-ile-anlasp-turk-ordusunu-kafese.html

====================================================================

Dostlar,

Acı gelişmeleri büyük acı duyarak paylaşıyoruz..
Aradan geçen zaman da yazılanların doğruluğuna tanıklık etmekte..

Aşağıda “yanıt” sözcüğünü tıklayarak ayrıntılı yorumumuzu okuyabilirsiniz..

3.7.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net