Etiket arşivi: Ataol Behramoğlu “Yunus Gibi” adlı şiiri

Baskıya boyun eğmeyen 5 bin yürek Kırca ile Silivri’de..

Biz de oradaydık, çok coşkuluyduk..
Nilgül Doğan hanımefendiye,
“Çetin Paşamı benim için de koklayınız lütfen”.. dedik.

Baskıya boyun eğmeyen 5 bin yürek

Usta tiyatrocu Levent Kırca, Ergenekon ve Balyoz tutsakları için oynadığı
“Azınlık” oyununu Silivri’de sahneledi. Binlerce yurttaşın izlediği oyun
bir şölene dönüştü. Yürekler Silivri tutsaklarıyla bir çarptı,
tertipçiler Kırca’nın taşlamalarıyla güldürü konusu oldu.

Usta tiyatrocu Levent Kırca “Azınlık” adlı oyununu bu kez
Silivri’deki yurtseverler için oynadı.

Silivri Liman girişinde sahnelenen oyuna İstanbul ve çevre illerden binlerce yurttaş katıldı. Yurtseverler oyunun sergileneceği alanı saatler öncesinden doldurdu.

Açıkhavada sahnelenen oyuna ilgi fazla olunca yüzlerce kişi
oyunu ayakta izlemek zorunda kaldı.

Usta tiyatrocu Levent Kırca, oyundan önce Ulusal Kanal’a konuştu.

Oyunun başlamasına dakikalar kala meydanda tam bir şölen havası oluştu.

Alanı tıklım tıklım dolduran binlerce yurtsever hep bir ağızdan marşlar söyledi.

Usta tiyatrocunun sahneye çıkmasıyla birlikte coşku iki kat daha arttı.

İzleyicileri bir yandan güldüren Kırca,
bir yandan da Türkiye’nin acı gerçeklerini ortaya koydu.

Yaklaşık 1 buçuk saat süren oyunun sonunda,
Çadır Nöbetçileri adına Hıdır Hokka, Kırca’ya plaket ve
“Azınlık” oyunu için 7. Ödülünü sundu.

Sanatçılar Girişimi Sözcüsü Ataol Behramoğlu da oyunu izleyenler arasındaydı.
Behramoğlu, oyunun sonunda sahnye çıkarak söz aldı.

Vardiya Bizde platformundan Nilgül Doğan yaptığı konuşmada,
aydınlık günlerin yakın olduğunu vurguladı.

ATABE Genel Yayın Yönetmeni Şule Perinçek’in konuşması da coşkuyla alkışlandı.
(ulusalkanal.com.tr, 27.8.12)

==============================================

Dostlar,

26 Ağustos 2012 günü 21:00 dolayında biz de Silivri liman girişinde Levent Kırca’nın
Silivri tutsakları için sergilediği AZINLIK oyununu izlemek üzere dostlarla buluştuk.

Liman girişi silme insanla doluydu. Plastik sandalyelerde oturanlar kadar da
ayakta insan vardı. Kestirimime göre 5 bine yakın katılımcı oradaydı.

Mütevazi olanaklarla bir sahne, ses düzeni ve perde düzenlenmişti.

Kırca usta, buruk gönülle izleyenlerini eğlendirerek, coşturarak düşündürdü.
Dayanışma bilincini tazeledi, insan duyarlığına gönderme yaptı.
Ajitasyon yapmadı, yuhalama ve ıslıklamaları ustalıkla engelledi..

Usta mizah örnekleriyle, sınırlı görsel ögeler (“effekt” yerine Türkçesini yeğledim)
ve ses desteğiyle sahne daha etkili kullanıldı. Yardımcı oyuncular çok sınırlı
sahne aldılar. Kırca, sahneyi tüm ustalığıyla, çok yönlü ve yüksek bir tempoda dolduruyordu.

Silivri tutsaklarına yapılan insanlık dışı işlemleri, hücrelerin vahşi koşullarını
bizleri ürperterek aktardı. Oraya, duruşmalara gidilmesinin insanlara ne çok
moral verdiğini ısrarla işledi.

Silivri tutsakevi karşısında dayanışma çadırlarında yaşananları, battaniyelere sarılarak tuttuğu gece 01:00 – 03:00 nöbetini aktardı. Hıdır Hokka ekibine yardım edilmesini istedi.

Bunların romanı da yazılacak, filmi de çevrilecek ileride..
30 yıl sonra nasıl 12 Eylülcülerden sözde de olsa hesap soruluyor hatta
28 Şubat 1997’nin hesabı soruluyor; elbet bunların da yasal hesabı sorulacak.

Kırca’nın sunumundan sonra Hıdır Hokka, “AZINLIK” oyununa Silivri Dayanışma Çadırları adına “7. Ödülü” verdi. 30 cm çaplarında bir seramik tablo üzerinden
Atatürk-bayrak portresi idi.. İzleyiciler duygulu alkışlar yolladılar.
Kırca, bu ödülün en değerlisi olduğunu söyleyerek teşekkür etti.

Sanatçılar Girişimi Sözcüsü Ataol Behramoğlu sahneye davet edildi.
“Yunus Gibi” adlı şiirinin (7 Nisan 2012) ilk ve son 4’lüğünü okudu :

Kıran vurdu memleketi
Zalimler hakan olmuştur
Yedikleri yoksul eti
İçtikleri kan olmuştur
…………
…………..

Sesime kulak ver gülüm
Tutsaklığa yeğdir ölüm
Nerde varsa böyle zulüm
Çaresi isyan olmuştur

Bu şiiri size tümüyle ayrıca sunacağız..
Perde arkası açıkhava “kulis” inde Behramoğlu’nu kucakladık ve geçirdiği
tıbbi operasyon sonrası “iyileşin de gelecek olsun” dedik; Fazıl Hüsnü
Dağlarca’dan öğrendiklerimizle.. “Geçmiş olsuna” çok kızıyordu rahmetli usta..

Çetin Doğan paşamızın eşi, Vardiya Bizde Platformu Sözcüsü Nilgül Doğan hanımefendi de sahneye çağrıldı ve gösterilen dayanışmaya teşekkür etti. Bu karabasanın yakında
biteceğine ilişkin umut ve dileğini seslendirdi. Biliyorunuz kendisi ve bir başka paşamızın eşi hakkında da “Gülağacı davası” açıldı ve 1 yılı aşkın hapis isteniyor.
Silivri zulmü eşlere uzanıyor bu kez.. Bitip tükenmez bir kin.. Öyle ya,
Başbakan RT Erdoğan “Kininizi sakın eksik etmeyin, unutmayın..” demedi mi?
Toplum tümüyle felç edilerek teslim alınmak isteniyor. Bu konuda sitemizde
Sn. Prof. Dr. Birgül Ayman Güler’in yazısı ve çağrısı var, okumanız dileğiyle.

Nilgül hanımı da Behramoğlu gibi ama perde önünde yakaladık sarıldık..

O’na, “Çetin paşamı benim yerime de derin bir özlemle kucaklayın lütfen..” dedik.
İkimizin de gözleri nemlenmişti.. Sn. Nilgül Doğan ve TTB Başkkanı Sn. Dr. Eriş Bilaloğlu’nun da katılımıyla, 22.12.11 gecesi Ulusal Kanal’da Sn. Nurzen Amuran’ın
DOSYA programına katılmıştık.

“Tutuklu ve Hükümlülerin Sağlık Hakları” idi konu. TEORİ (TEORİ, Aralık 2011, syf. 36-59) ve İstanbul Barosu Dergisinde (Kasım-Aralık 2011, syf. 12-28) yer alan kapsamlı bir makalemiz (bu sitede sizlere tam metin sunulmuştur..) o akşam program konusu idi.
Program öncesi ve sonrasında Sn. Nilgül Doğan ve kızkardeşi Nilsen hanımefendi ile
epey sohbet etmiştik. Her 2 kız kardeş öyle zariftiler ki, bu makalem ve program için bana teşekkür ediyorlardı! Oysa çok daha fazlasını yapabilmem gerekirdi onların değerli teşekkürünü hak etmek için.. Bunlar karşılıklı aklımızdan geçti herhalde..

Son olarak Sn. Şule Perinçek sahnede söz aldı. ATABE gibi dev bir projeyi başarı ile tamamlamıştı. Kaynak Yayınları, 30 ciltlik bu hazineyi basmış ve piyasaya vermişti..
Her eve 1 takım mutlaka gerekli idi..

Şule hanım, kısa ama, zekasına ve yurtseverliğine yakışır, herkesi derinden sarsan
sözler etti. Öz olarak (“mealen” yerine Türkçe!) dedi ki :

– Bana nasıl dayandığımı soruyorlar, eşin içeride, oğlun içeride..
Ben ayağımı, bölünmemiş vatan toprağına sağlam basmak isterim.
Vatanın bağımsızlığı gittikten sonra kocanız, oğlunuz olsa ne olur ??

Elbette duygulu bir alkış tufanı koptu.
Çok bakındım ama Şule hanımın elini sıkamadım.

Binlerce insan umut ve çoşku ile alanı terkettiler..
Edirne ADD’den otobüs tutarak gelen 27 eski dostu gördüm, özlem giderdik..
(1996-2000 arası 2 dönem bu Şubenin başkanlığını yapmıştık..)

Silivri’den Tekirdağ’a dönen son otobüsü 23.15 gibi, saniyeler öncesi
“üstgeçidin altında” nefes nefese yakaladım..

Bunları tarihe not düşmek istedim.

“Verba volent, scripta manent..” ünlü Latin atasözüdür..

SÖZ UÇAR, YAZI KALIR..

Tarihçilere ve toplumsal belleğe bir demet yaşanmışlık sunmak istedim.

Okur ve okutur musunuz ??

Sevgi ve saygı ile.
Tekirdağ, 28.8.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Biz de oradaydık, çok coşkuluyduk.. Nilgül Doğan hanımefendiye,
“Çetin Paşamı benim için de koklayınız lütfen”.. dedik.

Sevgi ve saygı ile
Umut ve dayanışma ile..
27.8.12, Tekirdağ

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net