Etiket arşivi: Anzavur

KÜÇÜKLERİN BÜYÜK BAYRAMI 23 NİSAN

Mustafa AYDINLI 

1919 – 1922 arasındaki dönemi kavrayıp özümsemeden, yaşananları tüm boyutları ile bilmeden, ne Ulusal Egemenliğin anlam ve önemini ne de Cumhuriyetin değerini bilebiliriz. Bu gün TBMM’nin açılışının 101. yılını buruk kutluyoruz. Öbür sorunlar bir yana, Covid-19 salgını da önemli engel oluşturmakta. Bu nedenle coşkumuzu, kararlılığımızı sokaklara, caddelere ve alanlara taşıramayacağız. Yine de küçüklerimizin büyük bayramının, 23 Nisan 1920’nin ölçüsüz övüncünü evlerimizden de olsa duyacağız.

1919 – 1922 arasında bir yanda etnik savaş vardı. Anadolu’da Türkler, Kürtler, Rumlar, Ermeniler birbirini boğazlıyordu; öbür yanda din savaşları sürüyordu. İlhan Selçuk’un deyimi ile Birinci Dünya Savaşı’nda padişah ‘cihat’ ilan etmişti; çağrı Müslümanlara vız geldi. 1919-1922 arasında Anadolu’da Hıristiyanlarla Müslümanlar kapıştılar… İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, Rumlar, Yunanlar, Ermenilerden oluşan Hıristiyanlar; öte yanda Türkler, Lazlar, Çerkezler, Kürtler, Araplar, Abazalardan oluşan Müslümanlar vardı.”

Hilafet ordusu ve Kuvayı Milliyeciler arasındaki iç savaşta kardeş kavgası doruktaydı. Dış destekli iç isyanlar bitmek bilmiyordu. İsyanların en korkuncu Anzavur’un çıkardığıydı. Arkasında İngilizler vardı ve dinsel inançları kullanıyordu.

Dış güçler kuşatmanın başka boyutuydu. İşgalci Yunanlar, İngilizlerin maşası olarak Ankara yakınlarına dek gelmişlerdi Megali İdea kışkırtmalarıyla.

Emperyalizm, ülkenin yeni haritasını Sevr’e göre çiziyordu. Özyurt Anadolu bile parçalanmıştı, lime lime yutulmaya hazır durumdaydı. Sovyetler Birliği’nin büyük desteği ile emperyalizm 3,5 yılda yenilgiye uğratıldı. Bu görkemli Kurtuluş Savaşı, sonunda 24 Temmuz 1923’te, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu (AS: ve de tabusu!) olan  Lozan Antlaşması ile taçlandırıldı.

İşte, cehennemin yaşandığı ülkede gerçeği kavrayan, Ulusal Kurtuluş Savaşını gerçekçi temelde  başlatan ve yürüten Egemenlik bağsız koşulsuz ulusundur sloganı ile tarihsel meşru zemine oturtan bir Önder vardı; hiç kuşku yok ki O, Mustafa Kemal’di.

O gün de, bugünkü gibi şeriat özlemi ile yanıp tutuşanlar vardı. Mustafa Kemal ve arkadaşları için ölüm fermanı çıkarılıyordu. Padişah, Hilafet ordusu, emperyalizmin İtilaf Devletleri ve maşaları Yunan saldırısı – işgali kol kolaydı.

TBMM, 23 Nisan 1920’de bu koşullarda Ankara’da açıldı. Egemenlik Saraydan, Sultandan alınıp halka verildi. Demokrasinin ön koşulu “ulusal egemenlikti” çünkü.

Cumhuriyet; Laiklik, Devrimcilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Cumhuriyetçilik, Devletçilik gibi 6 evrensel değer, “6 OK” üzerinde kuruldu ve yaşama geçirildi.

TBMM 23 Nisan 1920’de, 101 yıl önce Milli Mücadele sırasında açıldı ve babadan oğula geçen Osmanlı hanedanlığına son verildi. (AS: Saltanat daha sonra, 1 Kasım 1922’de kaldırıldı) Ulusal Kurtuluş Savaşını TBMM ve Hükümeti yönetti. Meclis’in istenci (iradesi) her şeyin üzerindeydi. Oysa günümüzde, mühürsüz oylarla “atı alan Üsküdar’ı geçmiştir” dayatması ve saygın hukuk bilginlerine göre ülke, gerçekte yok hükmünde olan bir anayasa ile yönetilmektedir. Meclis ne yazık ki işlevsiz duruma düşürülmüştür. Halkın istenci (iradesi) yine tek kişiye verilmiştir! Fakat daha 2. yılında anlaşılmıştır ki, bu tip ucube yönetimlerin Türkiye koşullarında ve 21. yy’da yaşama olanağı yoktur. Yürürlükteki yapı ölü doğmuştur, dayatmadır, hilelidir ve sürdürülemez.

  • Türk Ulusu’nun egemenliğinin şu ya da bu hileli yollarla tek 1 kişi tarafından gasp edilmesine asla izin verilemez!

Şimdi gündemin en önemli maddesi, demokratik parlamenter rejime bir an önce geri dönüştür.
Hem de daha da güçlendirilmiş olarak. Doğru elbette tektir, dönüp dolaşıp aynı yere gelinecektir. Bu durdurulamaz çabalar, Büyük ATATÜRK‘ün “Cumhuriyetin ilelebet (sonsuza dek) payidar kalacağı” öngörüsünü doğrulamaktadır doğallıkla.

Egemenliğin tek kişiden – aileden – Osmanlı hanedanından gerçek sahibi Ulusa geçişinin 101. yıldönümü 23 Nisan; küçüklerimizin büyük bayramı, çocuklarımız ve Ulusumuz için kutlu olsun!