YSK’ya eleştiriler
(AS. Bizim katkımız yazının altındadır..)
İktidarın İstanbul ve Ankara’yı kaybetmesi üzerine bir türlü açıklanamayan resmi seçim sonuçları üzerine daha çok yazı yazılacak. Bugün YSK’ya yapılan bazı eleştirileri aktaracağım.
Yeniden sayım, iktidarın kendi kendini inkâr etmesi ve sandık görevlilerine güvensizlik ilanıdır. Seçimlerden önce, YSK, seçmen listelerinde hata olmadığını, iktidar ise her sandıkta yaklaşık 9 gözlemcisi bulunduğunu ilan etmişti.Oysa şimdi kimi yerlerde sadece “geçersiz oylar” kimi yerlerde ise bütün oylar yeniden sayılıyor.
Bu konuda bir mektup aldım:
Sayın Kongar ben Ankara ….. lisesinde bir sandıkta memur üyeydim. Seçim çok sakin güzel geçti. Sandıktan Mansur ve Altınok, AKP’ye de mecliste çoğunluk çıktı. Her 3 partinin görevlisi ve etraftaki resmi olmayan çetele tutucular dahi itiraz etmedi ve seçimi mutlu mesut bitirdik.Benim danışmak istediğim konu şu:
Ben öğretmenim, seçim kurulu başkanım da öğretmen. Ve 3 partili ile yaptığımız görevi, bizi aşağılayarak, tekrar sayıyorlar, beğenmiyor bir daha sayım istiyorlar. Ben memur üye olarak kendimi çok çok aşağılanmış, onuru zedelenmiş hissediyorum.
Ben bununla ilgili nereye başvurabilirim?”
***
YSK yine yasalara aykırı davranıyor:
Anayasa Profesörü Süheyl Batum twitter hesabından bir açıklama yaptı:
- “Yasanın 112. maddesi çok açık; ‘somut delil’ gerekiyor ve ‘somut delili olmayan itirazlar da’ incelenmiyor. Üstelik ‘delilleriniz, aranızdaki oy farkının tamamını kapsayacak’. Yoksa YSK hep reddediyor. Ama söz konusu iktidar partisi ve İstanbul olunca, tüm bunlar unutuldu.
Korkunç.”
***
CHP’den YSK’ya eleştiri bombardımanı:
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, 5 Nisan’da basın toplantısında şunları söyledi:
“YSK’nın İstanbul ve Ankara kararları Yüksek Seçim Kurulu’nun geçmiş içtihatlarına, kararlarına aykırıdır. Diğer taraftan Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanlığıyla ilgili İYİ Parti’nin yaptığı itirazların reddi de İstanbul ve Ankara için vermiş olduğu kararların tam tersidir.”
“Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı seçimden önce yapmış olduğu açıklamalarda, sadece İstanbul sandıklarında 280 binden fazla kişiyi görevlendirdiklerini de ifade etmiştir. İddia ettikleri gibi bir usulsüzlük varsa, bu kadar insanın gözü önünde bu usulsüzlük nasıl yapılmıştır? Bu usulsüzlüğe bu kadar adamın gözü önünde sandık kurullarındaki parti temsilcileri neden itiraz etmemiştir?”
“Sandık başında itiraz edilmemiş, şerh düşülmemiş, geçersiz oyların tekrar sayılmasını istemek hukuken delilsiz itirazdır. Bunu ben değil, YSK’nın 2014 yılında Mansur Yavaş’ın itirazları karşısında almış olduğu 1199 sayılı kararında ifade ediliyor.”
“Sayın İmamoğlu İstanbul’un, Sayın Yavaş da Ankara’nın Büyükşehir Belediye Başkanları olarak seçilmişlerdir.
Kör itirazlarla, ‘Ben sonucu beğenmedim, yeniden say’, ‘Bunu da beğenmedim bir kere daha say’, ‘Olmadı seçimi iptal et’ demek hukuki süreci milli iradeye darbe aracı haline sokar.”
***
İnsan hakları uzmanları da oyların boşuna yeniden sayılmasına karşı.
İnsan hakları uzmanı, akademisyen Kerem Altıparmak twitter hesabından şu iletiyi paylaştı:
- “ ‘Hukukçusun, oyların yeniden sayılmasına neden karşısın?’ diyorlar. Tam da hukukçu olduğum için karşıyım.Çünkü hukuk, oyların koşulsuz ve ilelebet sayılabilmesini değil, belirli koşullarda sayılabilmesini söyler. Bu koşulların olmadığı yerde hukukçunun görevi talebi reddetmektir.”
***İktidar seçim kazanınca “Milli İrade” oluyor, seçim kaybedince “Darbe” deniyor.
İktidar borazanı medyaya göre “31 Mart’ta Türkiye’ye, seçimler üzerinden, açık bir darbe yapılmış.”
Güya “Bu, çokuluslu müdahale” imiş.
“Operasyon FETÖ ve kripto PKK’lılar üzerinden” yürütülmüş.
“Arkasındaki akıl, 15 Temmuz aklı” imiş.
***
Kaybettikleri seçimlere karşı direnen iktidarlar, daha da çok kaybederler.
***
DİREN DEMOKRASİ: KAZANIYORSUN!
=======================================
Dostlar,
AKP gerçekten dünya siyasal tarihine geçecek komplo kuramları üzerinden İstanbul yenilgisini karartmaya, bulandırmaya ve geçersiz kılmaya çabalıyor.. Çok yazık ve çoook ayıp..
Tenezzül edilen yöntemler gerçekten çok düşündürücü, acı verici ve hatta çoook utandırıcı!
“Değer mi bunca sefillik ve zillete?” denirse, 2 yanıt var : Ya “eşik düşük” ya da “evet”!
Her 2 olası yanıtı açık açık irdelemeye girişsek çok büyük olasılıkla dava edilebilir..
Kurtuluş için 2 yalın seçenek görülüyor :
1. Ülkemizde AKP’nin köktenci şeriatçı – çıkarcı çelik çekirdeği dışında bu akıl dışı saçmalıklara Ulusumuzun ezici bölümünün değer vermemesi ve bunun uygun demokratik yöntemlerle dışavurulması.. AKP yönetiminde beklediğimiz “sağduyu” ve çağrılar ne yazık ki surlardan geri dönüyor..
2. YSK‘nın çooook kıdemli ve çooook yüksek sayın yargıçlarının “bu denlisi de olmaz!” diyerek önce kendilerini sonra Türkiye’yi bu çıkmazdan kurtaracak yalnızca “hukuka uygun” gerçekte kahraman olmayı asla gerektirmeyen kararlar alarak yersiz – usulsüz – kanıtsız – 298 s. Yasaya açıkça aykırı – iyi niyetsiz ve hakkı kötüye kullanan – ulus iradesini ayaklar altına alan ve ülkede ciddi karmaşaya çağrı çıkaran akıl dışı itirazlarını geri çevirmesi..
Tersi durumda YSK üyeleri aynaya nasıl bakacaklarını ve tarihe nasıl geçeceklerini, çocuklarının nasıl utanabileceğini… bir kez olsun düşünmeli, kendileriyle yüzleşmelidir
Sevgi ve saygı ile. 09 Nisan 2019, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com