OHAL SÜRECİ, SAVUNMA HAKKININ
İHMAL ve İHLALİ ile SÜRDÜRÜLEMEZ.
SAVUNMA HAKKI İHMAL veya İHLAL EDİLEREK ADALET SAĞLANAMAZ
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)
15 Temmuz darbe kalkışmasının hainleri belli olmadan 01.25’te darbe karşıtlığını web sitesinden ilân eden İstanbul Barosu, Demokrasiye ve Anayasal Sisteme bağlılığını ifade ederken, bu karanlık yapının çökertilip, kanserojen bir ur gibi yerleştiği devletin kılcal damarlarından sökülüp atılmasının acil bir sorumluluk olduğuna işaret etmiş; gözü dönmüş, dış destekli, emperyalizmin kuklası bu yapı ile kararlılıkla mücadele edilmesinin, devletin varlığı, bekası, devamlılığı açısından ertelenemez bir milli güvenlik sorunu olduğunu vurgulamıştır. Bu kararlı duruşumuz sürmektedir.
Bu bağlamda değerlendirilen OHAL ilanının hukuksal değerlendirmesi de yapılarak, iktidarın önceki uygulamalarından da kaynaklanan endişeler dile getirilmiş ve ardından kısa süreçteki uygulamalar konusunda kaygılarımızın haklılığından duyduğumuz üzüntülerimiz de dile getirilmiştir.
Bu kez, yayınlanan KHK’lerle getirilen yeni düzenlemelerin, ifade ettiğimiz kaygıları da aşan bir boyut taşımakta olduğuna, yapılan düzenlemelerin içine “serpiştirilen” hükümlerin, savunma hakkına yöneltilmiş bir tehdit olduğuna tanık olduk.
Getirilen yeni düzenlemelerin kısa özeti şu şekildedir :
- Tutukluların avukatları ile yapacakları görüşmeler, teknik cihazlarla, sesli ve görüntülü olarak kaydedilmektedir.
- Tutuklu ile avukatının yaptığı görüşmeyi izlemek amacıyla bir personel hazır bulunmaktadır.
- Tutuklunun avukatına, avukatın tutukluya vereceği tüm belge veya belge örneklerine el konulabilecektir.
- Cezaevlerinde, avukatlara özgü ziyaret gün ve saatleri, her bir tutuklu için haftanın belirli gün ve saati ile sınırlanabilecektir.
- Avukat büroları hakim kararı olmaksızın savcı kararı ile aranabilecek, savcının katılımı olmaksızın arama ve el koyma yapılabilecektir.
- Bürolarda avukatın başka müvekkillerine ait belgelere –itiraz olsa da – el konulabilecektir.
- Müdafiin (AS: Savunmanın) dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi, savcı kararıyla kısıtlanabilecektir.
- Gözaltındaki şüphelinin müdafii (AS: Savunmanı) ile görüşme hakkı Savcı kararıyla 5 gün süreyle kısıtlanabilecektir.
Savunma hakkını kısıtlayan, avukatın görevini yapmasını olanaksız kılan, hatta konum ve varlığına tehdit oluşturan bu yeni hükümlerin her birinin doğuracağı çok ciddi ve çok vahim sonuçları olacağını hukuk tarihine “not düşmek” ve bir hukuk kurumu olarak uyarı görevimizi yapmak durumundayız. Bu kısıtlamalar, işkence ve kötü muamelenin konuşulmasına, adil yargılanma hakkının ihlali iddialarının gündeme gelmesine ve OHAL sürecinde olunsa da AHİS md. 15 hükümlerince korunan hakların ihlaline, meşruiyet tartışmalarına neden olabilecektir. Bir başka ifadeyle bu düzenlemeler, olağanaüstü hal bakımından bile “olağanüstü” olan, hukuk devleti bakımından tehlikeli, amaç bakımından ölçüsüz bir özellik taşımakta, hukuk devletini tehdit etmektedir.
Darbe kalkışmasının hukuki tavsifi (AS: hukuksal nitelemesi) içinde ifade ettiği ağır sonuçların savunma hakkı ihlal edilerek elde edileceği umuluyorsa, erkenden uyarmak isteriz ki; toplumun geniş kesimlerince beklenen bir uygulamanın tam tersi sonuçlarının alınması kaçınılmaz olabilir. Sadece “kuru-yaş”ayrımı için değil, onu da aşan boyutta gerçek bir yargılamanın tüm ögeleriyle oluşturulması, fiilin ağırlığı ve failin kimliğinden bağımsız olarak en önce savunma hakkının kutsallığına ve vazgeçilmezliğine ilişkin bir inançla olasıdır.
Savunma ihmal veya ihlal edilerek, hukuk ve adalet elde edilemez.
Yasaların avukata sağladığı haklar, kendisi açısından bir ayrıcalık değildir. Üstelik bu haklar, avukata özgü de değildir. Avukatın bu haklarının kısıtlanması, doğrudan adil yargılanmayı etkileyen bir içerik taşır. Bu denli önemli olan ve hiç kuşkusuz tarihimizin önemli bir kilometre taşı niteliğinde olacak bu yargılamaların, daha soruşturma aşamasında “sakatlanması”, korunmaya çalışılan değerleri de zedeleyebilecektir. Getirilen bu düzenlemeler, soruşturma sürecinde avukatın varlığını gereksiz ve anlamsız kılmakta, işlevini ortadan kaldırmaktadır. Tek amacı savunma hakkının kullanılması ve adalet olan avukat bakımından bu hükümler mesleksel bir travmaya, deformasyona yol açan, kabul edilemez düzenlemelerdir.
Bir kez daha ifade etmek isteriz ki; sıfat ve konumu ne olursa olsun, bu karanlık yapıya dahil olan, destek veren herkes hukuk önünde hesap vermeli, bedelini de “hukuk” ile ödemelidir. Ancak bu bedel; hukuka, hukuk devletine, savunma hakkına ve onun temsilcisi avukata ödetilmemelidir.
Karanlık yapının temizlenmesi, bu vahim kalkışmanın hesabının yargı önünde kararlılıkla sorulması yönündeki güçlü beklenti ve desteğimiz devam etmektedir.
Çabamız; hukuk dışında çözüm arama kolaycılığının, öncelikle hukuk devletinin geleceği açısından, ayrıca darbeci zihniyetin ve destekçilerinin süreci çarpıtma ve sulandırma ihtimaline karşı, hukukun gözetilmesine ilişkindir. Bu, soruşturma ve yargılamaların toplum katındaki meşruluğunu ve etkinliğini daha da güçlendirecek ve bu vahim girişime karşı güçlü bir yanıt olacaktır.
Bu nedenlerle siyasal iktidar ve yargı, hukuk içinde kalmaya özen gösteren bir anlayışla mücadele etmeyi amaçlamalıdır.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur. 03.08.2016
İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI
==================================================
Dostlar,
Teşekkürler İstanbul Barosu’nun çok özenli bildirisine..
Elbette hesap sorulsun yargı önünde ama hukuku ve dolayısıyla adaleti katledip
ağır ve uzun yıllar sürecek yepyeni, sorunlar tohumlamadan..
Sevgi ve saygı ile.
05 Ağustos 2016, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com