Etiket arşivi: 1 Mart 2003 Tezkeresinin reddi

Eğitim Sen: Yurda yaşı küçük çocuklar yerleştirilerek suç işlenmiştir

Eğitim Sen: Yurda yaşı küçük çocuklar yerleştirilerek suç işlenmiştir

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır…)

Eğitim- Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca, Adana’nın Aladağ İlçesi’nde 11’i öğrenci ve 1’i eğitmen 12 kişinin yaşamını yitirdiği yurda, yaşı küçük çocuklar yerleştirilerek suç işlendiğini söyledi. (02.12.2016, DHA)

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Eğitim Sen: Yurda yaşı küçük çocuklar yerleştirilerek suç işlenmiştir

Eğitim-Sen Adana Şube binasında yangınla ilgili bir değerlendirme yapan Genel Başkan Kamuran Karaca, eğitimde 4+4+4 sistemi nedeniyle çok sayıda köy okulunun kapatıldığını, birleştirilmiş sınıf uygulamalarının arttığını ve taşımalı eğitim uygulamalarının yaygınlaştığını anlattı. Eğitimde 4+4+4 düzenlemesinin ardından ilk 5 yılda, ilkokul sayısının 4 bin 117, ortaokul sayısının da 279 adet azaldığını belirten Karaca, şunları söyledi:

Aladağ'daki yurt yönetmeliklere aykırı

Başta köy okulları olmak üzere, çok sayıda okulun kapatılması nedeniyle zorunlu eğitim çağındaki çocuklar eğitimlerine devam etmek için yerleşim yerlerine en yakın ilçelere gitmek zorunda bırakılmıştır. Öğrencilerin önemli bir bölümü taşımalı eğitim ile kilometrelerce yol kat etmek zorunda bırakılırken, bir bölümü de gittikleri yerlerde tıpkı Aladağ’da olduğu gibi barınma sorunu ile karşı karşıya bırakılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliği’ne göre sadece lise ve üniversite öğrencileri için özel yurt açılması mümkünken, öğrenciler çeşitli cemaat yurtlarına yönlendirilmiştir. Yurtlarda lise ve üstü eğitim çağında olan çocukların kalması gerekirken, bu yurtlara mülki amirlerin de onayıyla yaşları 11-14 olan ortaokul öğrencileri yerleştirilerek suç işlenmiştir. Temel eğitim çağındaki çocuklar için sadece devlet tarafından yurt ya da pansiyon kurulabilmesine rağmen, ortaokul öğrencilerinin bu yurda yerleştirilmesinin önünü açan tüm yetkililer, Aladağ’daki yangından ve yaşanan ölümlerden öncelikli olarak sorumludur. Öğrencilerin yerleşim yerlerinde bulunan okullar 4+4+4 sistemi nedeniyle kapandığı için ilçeye gelmek zorunda kalan ve devlete ait yurt olmadığı için dini cemaatlerin yurtlarına yerleşmek zorunda bırakılan öğrencilerin hayatını kaybetmesine neden olanlar ve yurt yangınında ihmali bulunanlar, en kısa süre de ortaya çıkarılmalı ve hesap vermelidir.”
Kanuna aykırı eğitim kurumu açanlara ceza yok!
===================================
Dostlar,
 

Dün ve daha önce hep yazdık, konferanslarımızda konuştuk ve sorduk :

  • TOKİ neden yüzbinlerce konut fazlası yaratıyor, elinde kalıyor ve satamıyor?
  • TOKİ neden son yıllarda lüks konut yapımına yöneldi?
  • TOKİ neden öğrenci yurtları yapmıyor yeterince??

Yanıt : Tariktat ve cemaat vakıflarının – derneklerinin yurtlarında Tayyip beyin basın önünde açık talinatıyla “dinini ve kinini eksik etmeyen”, “dindar ve kindar nesiller” yetiştirilecek ve ülkemizde dinci faşizme giden kanlı yolun mücahitleri (din savaşçıları!) yetiştirilecektir!

Türkiye’de tüm toplu barınma – yaşam alanlarında hızla, öncelikle
– öğrenci yurtları ve
– yaşlı huzur evleri ile
– okullar ve
– hastanelerde hızla sağlık – güvenlik önlemleri uluslararası standartlara çıkarılmalıdır.

Tarikat ve cemaatların elindeki yurtlar kamulaştırılmalıdır.
Özellikle 4+4 ilk 8 yıllık temel eğitim, insanların yaşadıkları yerlerde verilmelidir.

Adana – Aladağ faciası ve vahşeti mutlaka soruşturulmalı ve adil ve etkin bir yargılama ile sorumlular cezalandırılmalıdır.

Erdoğan, 2007-2008’de Ergenekon – Balyoz kumpas davalarında (FETÖ – AKP birlikte tezgahlamışlardı..) nasıl hiç gerekmez iken ve hukuk devletinde olmaması gerekirken “Ben bu davanın savcısıyım.. “ buyurmuşlardı; Aladağ’da yurt yangınında kurban verdiğimiz 12 insanımızın davasının adil yargılama ile hızla yürütülmesi için de, yanarak can veren masum kız çocuklarımızın “savcısı – avukatı” olsalar?? Hiç sesleri çıkmıyor oysa?? Dün (02.12.2012) Ankara’da otomobil pazarının açılışında idiler başyaver Binali bey ile.. Bu pazarın adı “Otonomi” idi! İşlevi ile hiç ilişkisi olmayan bir adlandırma ve bu adı koyanların hazin bilgi birikimlerini ele veren bir sözcük.. Özerklik, muhtariyet anlamında.. Ne ilgisi var oto pazarı ile? Bir de Ankara’da 14 yıl önce havaalanı olup olmadığını soruyordu.. Esenboğa havaaalanı onlarca yıldır Başkentte hizmettedir. AKP – RTE ülkenin ilerlemesini – kalkınmasını salt fiziksel yapılardan ibaret sanıyor galiba…

Dünyanın neresinde İstanbul gibi bir metropol kentte örnek bir kültür – sanat merkezi bakım – onarım gerekçesiyle 8-9 yıl boyunca tek 1 çivi çakılmadan harap olmaya bırakılmıştır???

Ancak yangın bacayı sarmıştır.. Bu kez 2007-8 krizi gibi teğet geçecek değil ağır ekonomik bunalım.. Yılların hatalı iktisat politikası – talan düzeni – vahşi soyguna dönüşen özelleştirme politikaları…. bumerang gibi geri dönüp sorumlularını ve de ülkemizi vurmaktadır. Erdoğan çaresizlik içinde kıvranarak halkın yastık altı dövizlerini altına, TL’ye (esasta TL’ye) çevirmesi için yalvarmaktadır. Erdoğan konuştukça ve yanlış üstüne yanlış yaptıkça Döviz fiyatları yükselmekte, hasta ve borçlu, cılız ekonominin para birimi TL adeta erimektedir.. Suriye ile ilgili, 1 gün arayla (Putin’in zılgıtıyla!) birbirinin tümüyle zıddı 2 ifadesi de birkaç gün önce TL’yi yine hızla ertimişti..

Ülkesine ve halkına bunca büyük – muazzam ekonomik, psikolojik, kültürel, diplomatik, askeri, moral… zarar verip yıkıma neden olduktan sonra bir de Padişahlık yetkisi ile Başkanlık isteme şanı ve onuru Tayyip beye nasip oldu.. Hala faiz indiriminin tek çare olduğu takıntısı sürüyor ve vargücüyle haykırıyor.. Halk ise tam bir sosyal şizofreni içinde serseri mayın gibi.. Ne yapacağını kestirmek olanaksız.. 2 yaşındaki kediden tutunuz 8-9 aylık bebeğe dek tecavüz eden sapıklar, “yiyor ama çalışıyor” diyen sapkınlar, imam-hatiplerde, yandaş cemaat vakıflarında sistematik hale gelen tecavüz, yoksullaştırma, işsizleştirme, iş cinayetleri ve karayolarında muazzam can yitikleri, en az 3-5 doğum teşviki ile kadını eve hapsetme ve oy deposu kazanma planları, türlü baskılar, hapisler, yandaş medya ile algı yönetimiyle aklı başından alınan sersemleştirilmiş, Şizoid bir toplum, hatta yaşamın gerçekliğinden koparılarak şizofrenikleştirilen kitleler.. Bu tür operasyonlar 2. dünya savaşı öncesi ve sonrası Hitler’i, Mussolini’yi, Franko’yu, Salazar’ı, Peron’u… (faşizmi!) iktidara getirmiş ve tüm dünya onlarca yıl olağanüstü ağır kanlı bedeller ödemişti..

Çare; insanımızın kutuplaştırılmadan Cumhuriyet hattında örgütlenmesi ve
TBMM’ye sahip çıkmasının sağlanması
dır..

Kolay değil ama olanaksız da değil.. Muhalefet partileri, parlamento içi – dışı tüm Cumhuriyetçi güçleri “TBMM’ne sahip çık” hedefi çevresinde toplamalıdır.

1 Mart 2003 tezkeresinin AKP oylarıyla reddi ile ülkemizin ABD işgalinden kurtarılmasında olduğu gibi, AKP içinden ve MHP’den yurtsever – vicdanlı – sağduyulu vekillerin bu uğursuz oyunu, faşizme ve federasyona, ardından bölünmeye sürüklenişi durduracağını umarız.

Yineleyelim :

Başkanlık rejimi;
Türkiye’de dinci faşizmin ve parçalanmanın anahtarıdır.

Sevgi ve saygı ile.
03 Aralık 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak.
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net

profsaltik@gmail.com

BÜYÜK RESMİ GÖRMEK

Em. Amiral Türker Ertürk

BÜYÜK RESMİ GÖRMEK

Geçtiğimiz Pazartesi günü Ergenekon ve Balyoz davalarını izleyen bir grup CHP Milletvekili Silivri’den “ Adalete, hukuk sistemine ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne pusu kurulmuştur. Bu pusuya bunu hazırlayanlar kendileri düşecektir. ” açıklamasını yapıyor ve devamında “Hukuk, masumiyet karinesi ve adil yargılama hakkı ayaklar altına alınmıştır.” diyor.
Bu söylenenler doğrudur ama yeterli değildir. CHP Milletvekilleri tarafından kamuoyuna açıklanan bu tespitler büyük resmin yalnız bir bölümüdür. Esas olan büyük resmi görmek, görebilmek ve bunu halkımıza tüm çıplaklığı ile anlatmaktır. Bu toprakların çıkarlarını savunan siyasetçi olmanın ve yurtseverliğin gereği budur.
Niçin adalete, hukuk sistemine ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne pusu kurulmuştur? Her cinayetin bir nedeni vardır ve hiçbir şey tesadüfi değildir. O zaman bu pusu cinayetleri niçin işlenmiştir? Bu cinayetleri kim işlemiştir? Kimler yardım ve yataklık etmiştir? Açıklanması gereken bunlardır.
Bu soruların cevabını vermeyen, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarına karşı işlenen
bu cinayetlerin nedenlerini Türk Halkının anlayabileceği bir şekilde büyük resmi ortaya koymayan açıklamalar ve ifadeler yasak savmaktır, dostlar alışverişte görsün türü faaliyetlerdir.

Türkiye çıbanbaşıdır.

Esas hedef Türkiye Cumhuriyeti’nin Büyük Ortadoğu veya Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’ne uygun olarak dönüştürülmesidir. Çünkü ABD ve İsrail’in bölgedeki hegemonik amaçları ve planları için başka bir Türkiye’ye ihtiyacı vardır. Lozan tapusu, kuruluş felsefesi, üniter ve laik yapısı, Türk üst kimliği, bölünmez bütünlüğü ve ulusal çıkarlarına odaklanmış yaklaşımları ile bir Türkiye Cumhuriyeti emperyalist amaçlar için “Baş ağrısıdır“ ve “çıbanbaşıdır.”

1 Mart 2003 Tezkeresinin reddi bardağı taşıran son damla olmuş ve tetiğe tam 4 ay sonra basılarak 4 Temmuz 2003’te Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başına çuval geçirilerek operasyonlar zinciri başlatılmıştır. Balyoz bunlardan bir tanesidir.
Bazı insanlarımızın “1 Mart 3003 Tezkeresini kabul etseydik ve Irak’a ABD ile beraber girseydik bunlar başımıza gelmeyecekti. “ şeklinde düşündüklerini biliyoruz. Bu görüş, ABD’nin bölgeye yönelik emperyal amaçlarını ve planlarını anlamamışlığın ifadesidir. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı çuval geçirme ile başlayan operasyonlar dizisini sadece öç alma mantığı ile izah etmek çok ama çok yanlıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin dönüştürülmesi ve bölünmesi Büyük Ortadoğu Projesi’nin olmaz ise olmazıdır.
AKP bunun için kurdurulmuş ve desteklenmiştir. Bu proje içinde er veya geç Türkiye Cumhuriyeti’nin koruyucu kurumları olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve yargıya sıra gelecekti. Tezkere sadece tetiğe daha erken basılmasına neden olmuştur.
Bugün ülkemizin bir iç savaş arifesine gelmesinin, halen akan kanın, Suriye’ye terör ihraç etmemizin,
tüm komşularımızla kanlı bıçaklı hale gelmemizin, Maliki’ye düşman olmamızın, Barzani’yi desteklememizin, Ege’deki haklarımızdan vazgeçmemizin, Yunanistan’a karşı “süt dökmüş kedi gibi“ davranmamızın, İran ile bir savaşa doğru tırmanmamızın Ergenekon’la, Bolyoz’la, Bastil (Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe) zindanlarında yatan kahramanlarla, TSK’ya ve hukuk sistemimize kurulan tuzaklarla organik bir ilişkisi vardır. Yeni anayasa bunlar için vardır ve eğer başarabilirlerse Türkiye Cumhuriyeti’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne uygun hale getirildiğinin hukuki metni olacaktır. Halkımızın ise yeni bir anayasa talebi yoktur.

Darbeciler yargılansın

Tüm ulusal değerlerimize bu nedenle saldırılmakta, bayramlarımız yasaklanmakta, ortaçağ eğitim sitemi geri getirilmekte, milli kahramanlarımız ve Atatürk’ümüz karalanmaktadır.
Bunları görmeden sadece “TSK’ya, adalete ve hukuk sistemine tuzak kurulmuştur.“ demek yeterli değildir. Ya büyük resmi hiç göremediniz, ya da gördünüz ama arkasındaki güç nedeniyle söylemek istemiyorsunuz.
Onun desteğini olarak mı AKP’ye alternatif olmak istiyorsunuz?
Bu köşenin yazarı, genel seçimlerden önce Kemal Kılıçdaroğlu’na gitmiş, teğmenlere ve TSK’ya karşı kurulan tuzakları ve nedenlerini belgeleriyle anlatmış ama somut yanıt ve destek alamamıştır.
Bunun nedenini başka yazılarımda açıklayacağım.
Hal böyle iken Kılıçdaroğlu, seçimler öncesinde ve sonrasında “Darbeciler yargılansın, irtica tehdidi yoktur, kimse bana yargıda ve poliste cemaat yapılanması vardır dedirtemez.“ başlıkları ile özetlenebilecek açıklamalarda bulunmuştur.
Öbür yandan Atatürk’ü katliamcı ilan eden Hüseyin Aygün’e sahip çıkılmış, ulusal duyarlıkları olan insanlar partiden temizlenmeye çalışılmış, partinin kurucu ilkeleri olan 6 Ok’a sahip çıkılmamış, cemaate şirin gözükmeye çalışılmış, Cumhuriyetimizin kırmızı çizgilerinden vazgeçilebileceği görüntüsü verilmiş, Libya tezkeresinde emperyalizme destek sağlanmış ve yürürlükteki 1982 Anayasa’sına göre bu Meclisin
yeni anayasa yapma yetkisi yok iken, yeni anayasa yapma çalışmaları içine katılarak anayasal suç işlenmiştir.
CHP’yi bir operasyon ile ele geçiren ve kendini YCHP olarak adlandıran yeni yönetim, bugüne kadar yaptığı icraatlar ile bölgemiz ve ülkemiz için kotarılmaya çalışılan emperyalist planları anlamış gibi gözükmemektedir. Fakat CHP tabanı onlardan farklı düşünmektedir.
Halkımıza anlatılması gereken, büyük resimdir. Tuzaklar ise ana hedefe giderken yapılan taktik saldırılardır.
Ayrıca, günaydın!
Şimdiye kadar nerelerdeydiniz? Ülkemiz kan kaybediyor ve yurtsever insanlar zindanlarda çürüyor.

Saygılar sunarım.

İLK KURŞUN, http://www.ilk-kursun.com/haber/117863, 7.9.12