Anayasal süreci şiddetten arındırmak…

“AKP Grup toplantısındaki eylem, anayasal düzenin tümden ortadan kaldırılmasına yönelik bir girişimdir. 2010 Anayasa değişikliği gibi 2017 Anayasa değişikliği de büyük ölçüde devlet şiddeti desteğiyle dayatıldı. Bu bakımdan şiddet tapınması, aslında amaçlanan ‘sivil anayasa’ (!) için kullanılacak araç üzerine de somut ipuçları sağlıyor.”

(‘Şiddet, devleti yönetim aracı mı?’ başlıklı son yazı /4 Kasım).

Haliyle, ‘Anayasa nasıl okunmalı?’ sorusu öne çıkıyor. Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı arasındaki ayrışma ekseni, Anayasa üzerinden demokratik Cumhuriyet ve teokratik monarşi’ olarak karşıt iki hedef etrafında biçimlenecek.

Demokratik cumhuriyetçilerin kazanmasının ilk koşulu, kavram kirletmelerine izin vermemektir. Haklılık, kendilerini öne çıkarsa da, teokratik monarşi yanlılarının hukuk ve ahlak dışı kirletmeler üzerine becerisi malum.

Bu nedenle, gelinen yer ne ölçüde iyi bilinirse gidilen yön (hedef) daha doğru çizilebilir. Son yıllarda bilinçli ve sistematik biçimde yaratılan anayasal bilgi kirliliği, demokratik cumhuriyet savunucularını bile kafa karışıklığına sürükleyebiliyor.

2709 sayılı 7 Kasım 1982 Anayasa’sı, birbirine karşıt yönde iki değişiklik dizisinde ilk metinden uzaklaşılarak başkalaştı:

• 1987-2004 ekseni; Anayasa’nın güvenlikçi ve otoriter özelliğini, iktidarın dengelenmesi ve özgürlük güvenceleri ereğinde hayli törpüledi.

• 2007-2017 ekseni ise tersine, Anayasa’yı, kurul halinde karar ve denge-denetim düzenekleri ile hesap verebilir hükümete ilişkin kurallardan arındırdı; devleti temsil ve yürütmeye ilişkin bütün yetkileri tek kişide yoğunlaştırdı.

• Bununla, değişiklik öncesi döneme göre bir nitelik farkı yaratıldı. Nasıl?

• 1961 ve 1982 Anayasa’sı arasında nicelik farkı vardı.

• 2017 Anayasa değişikliği ile 1982 Anayasa’sı, 1987-2004 ekseninden değil yalnızca, Osmanlı-Cumhuriyet anayasal gelişmelerinden nitelik olarak farklılaştı; çünkü demokratik hukuk devleti düzenekleri yok edildi.

2023 çifte seçimi, “plebisiter anayasa oylaması”na dönüştürüleceğine göre; demokratik cumhuriyetçiler ve teokratik monarşistler arasındaki hesaplaşma, anayasa üzerinden yapılacak demektir.

Anayasal kurumlara yönelik, ‘Bekleme odasına almak, saygı duymamak ve tanımamak, kapatmak ve yıkmak’ vb. ifadeler, sıradan siyasal söylemler değil. Anayasal düzen yıkıcılığı misyonu ile müseccel ümmetçi-ırkçı mecrada yürüyen teokratik monarşi cephesi, tehdit ve şantaj yüklü söylemlerini, demokratik hukuk devletinin içerdiği değerleri, sistematik ve kararlı bir biçimde aşındırma üzerinde yoğunlaştıracak. Bu nedenle, siyasal, sivil ve akademik çevrelerin ‘demokratik Cumhuriyet’ ekseninde buluşması yaşamsal.

Siyasal düzlemde, öncü rol CHP’de. Sivil toplum örgütleri, sendikalar ve demokratik kitle kuruluşları, toplumsal yapının zinde örgütleri olarak anayasa tartışmalarını gündemlerine almalı.

Akademik çevreler ise, öğrencilere doğru bilgi aktarmalı; yayınlarında nesnel davranmalı, toplumu bilgilendirmede biraz cesur davranabilmeli. Bu üç katmanlı süreçte, insan hakları bilimi gerekleri, ortak payda olarak öne çıkarılmalı; ‘iktidarlar ayrı, insan hakları ise bir bütündür’ görüşü içselleştirilmelidir.

Gelinen yer ve gidilecek yön olarak, 7 Kasım metni ile 17 Nisan metni arasındaki nitelik farkı nedeniyle darbeden çıkış söylemi yerine, demokratik olmayan rejimi aşmak amacıyla demokratik hukuk devleti hedefini öne çıkarmak, daha gerçekçi bir yaklaşım olur. Düne ilişkin sorunlara karşın ciddi bir birikim de var olduğuna göre, tartışmaları ve somut önerileri geleceğe yönelik olarak yoğunlaştırmak, aklın gereğidir. Kuşkusuz demokratik Cumhuriyetçiler, şiddet sarmalındaki anayasal sürece seyirci kalamaz.

Anayasal süreci şiddetten arındırmak…” hakkında bir yorum

  1. Gönül Pınar Atacı

    Olağanüstü GÜNCEL, tamamen SOMUT ve NESNEL, tam DEMOKRAT, derin BİLİMSEL, gerçek YURTSEVER, yaşamsal ÖNEMLİ, ulusal ve toplumsal DEĞERLİ, teokratik ve monarşik despotizme ve diktatörlüğe karşı ortak bir PLATFORM VE PROGRAM İÇERİKLİ, her sözcüğü MÜKEMMEL bir hukuki ve siyasi teşhis, saptama, analiz, sentez, teşhir, öngörü ve öneri. Çok değerli yazarı ünlü ve özgün hukuk ve siyaset bilimci sevgili hocamız Prof. KABOĞLU’na en yürekten tebrikler ve teşekkürler, en iyi dilekler ve derin saygılar, yeni başarılar ve umutlar. Seçkin ve saygın yayıncıları sevgili hocamız Prof. SALTIK’a ve sevgili BİRGÜN’e de aynı duygular ve dilekler. Ve böylesine derinliğine irdelenmiş, yorumlanmış, genellenmiş ve “TAM VE GERÇEK DEMOKRATİK CUMHURİYETCİ BİR EKSENDE YAŞAMSAL BULUŞMA PROGRAMI” olarak önerilmiş birlik ve tek cephe gereği ve gereksinimi üzerine ve tüm öteki konular, sorunlar, sorumlular ve sonuçlar ile ilgili özel bir adak :

    ÇOK DERİN BİR İHANET VE EN KANLI BİR MELANET VAR

    Ulusal ekonom‎inin ve maliyenin tüm kollarını ve organlarını felc eden,
    Siyaseti ve diplomasiyi,kin ve nefret besleyerek iflasa ve felakete iten,
    Bu milletin anarahmine en galiz küfür etmiş o sapığı koruyup kollayan,
    Bebeleri, anneleri, lohusaları,gebeleri dahi zincire vurup hapislere atan,

    Çocuklara tacizi ve tecavüzü,bir kereden bişey olmaz d‎‎eyip geçiştiren,
    Atatürk’e ve annesine ve çocuklarına hakareti destekleyen hatta öven,
    Kızlara, kadınlara, gebelere gülmeyi ve gezmeyi yasaklamaya kalkışan,
    Ulu aydınlığı ve uygarlığı,yobazlık ve dinbazlıkla değiştirmeyi taslayan,

    Yediden yetmişe herkesi ve canlı cansız herşeyi kul köle etmek isteyen
    Bütün yurdu,iç ve dış vurguna ve soyguna pazarlamayı çok iyi beceren
    Tüm yerli ve yabancı halklara ve uluslara kin ve intikam planları yapan,
    Uzak ve yakın komşu devletlere,nefret,iftira,kin, işgal ve melanet saçan,

    Türkler’e ve Türkçe’ye, Kürtler’e ve Kürtçe’ye diş bileyen ve zulüm eden,
    Araplar’a ve Arapça’ya methiyeler düzen hatta özel ödülller düzenleyen,
    Haram kar,haksız rant,tefeci faiz, kara para,rüşvet,iltimas aşkıyla yanan,
    Önce zulaladığı, sonra sifırladığı milyarlarca dolara yeni milyarları katan,

    Tüm genç ve yaşlı insanlara baskıyı, ezgiyi,sömürüyü fıtrat ve fırsat bilen,
    Eski ve yeni gericiliği,yobazlığı ve bölücülüğü destekleyen ve körükleyen,
    Bilimi,feni,sanatı,şiiri,edebiyatı, kültürü binlerce kez ayaklar altına alan,
    Eş, dost, kardeş, kadın, erkek,ana, baba, nine dede herkese kan kusturan,

    Binlerce yıllık şanlı orduya ve jandarmaya nifak tohumları eken ve ektiren,
    Atatürk’cü generaller ve amiraller başta tüm subayları iftiralarla hapseden,
    Mehmetcik’leri,Arap fellahlara bekçi ederek açık ve gizli cellatlara kırdıran,
    Ulu GATA dahil tüm askeri hastanele ve akademileri amaçlarından saptıran,

    GES’i, TSK’dan kopararak ve MİT’e devir ederek askere tehdit aracı eden,
    Genel Kurmay Başkanlığını ise MSB’ye bağlayarak siyasetin en içine iten,
    Orduyu tüm ulusal sınırları korumak ve kollamak görevinden uzaklaştıran
    Ve Suriye,Irak,Mianyan,Libya ve Afganistan bataklıklarının en dibine atan,

    Muaviye’ciliği,U dönüşünü,takiyeciliği,üfürükcülüğü en siyasi yöntem eden,
    Eski ve yeni faşizmi ve rasizmi,açık ve gizli nihilizmi ve şövenizmi yücelten,
    Narsizmi,nepotizmi, militarizmi, kolonyalizmi, despotizmi başına taç yapan,
    Allah’a, Kitab’a, Muhammed’e, Ali’ye,dine ve imana en hokkabazca bakan,

    Yurdu açık ve gizli emperyal ajanlar ve provokatörler cennetine çeviren,
    Ve ne idüğü belirsiz dokuz milyon yabancı kaçkına yol geçen hanı eden,
    Siyasi İslam denen o malum, meş’um ve meflus ideolojiyi mürşit yapan,
    Bu en bağnaz yobazlığı, bilim, fen, sanat, edebiyat, kültür diye yutturan

    Emperyal mandaya ve açık ve gizli mafyaya her dem koz ve poz veren,
    En azılı hayinler Mustafa Sabri’yi, İskilipli Atıf’ı ve Fesli Kadir’i öven,
    Eli kanlı zalimlere, trollere hatta katillere bankomatik maaşlar bağlayan,
    Dizi dibinde el pençe divan oturulan ajan Hikmetyar’dan himmet uman,

    Alanlara ve salonlara ikide bir, onbinlerce insanı yığarak yanyana dizen,
    Böylece her ilde, ilçe ve beldede Korona virüsü ve illetine gel gel diyen,
    Halk Sağlığı Kuramı Ve Uygulama’sının yasa ve kurallarını hiçe sayan,
    Ve bütün yurdun ve ulusun ulusal varlığını ve geleceğini tehlikeye atan,

    Yurdu ve ulusu işe,aşa, sağlığa,barışa,özgürlüğe, kardeşliğe hasret eden,
    İstanbul’u ve İBB’yi ise tam on sekiz yıl her gün soyup soğana çeviren,
    ‘Kanal İstanbul’ denen bir lağımı planlayarak en hayin bir işe imza atan
    Ve böylece en güzeller güzeli Boğaziçi’ne taciz ve tecavüz edecek olan,

    On beş bin yaşını kutlamış olan Türk Halkı’nı uçurumun eşiğine getiren,
    Bu ulu halkın tam yedi bin yıllık devletinin bütün temellerini yıkıp eriten,
    Yurdu ve ulusu kanlı bir iç ve en haksız bir dış savaşa itmek planı yapan,
    Bu emelleri için uşaklarına ve yandaşlarına para,silah ve cephane dağıtan,

    Böylece bekayı,sağlığı,barışı,bağımsızlığı,özgürlüğü tahkir ve tehdit eden,
    Ezeli ve ebedi hakkı,hukuku,adaleti,etiği, estetiği, ahlakı,fazileti çiğneyen,
    Doğal,yasal,kaçınılmaz,legal ve illegal sonuna tümden yaklaşmış bulunan
    Ve bileti derhal kesilip inine abbas yolcu olmaya mecbur ve mahküm olan

    Çok derin bir eski ve yeni ihanet
    Ve en kanlı ve kalleş bir melanet
    Var,daha da çok varolmayı taslar
    Ve herkese hep kan ve irin kusar.

    Yıllardır süregelen bu en açık ve süper gizli ihaneti ve melaneti,
    Köstebeklerini,hizmetcilerini, ‘sağ’ ve ‘sol’ koltuk deyneklerini
    Yenmek, yakalamak, tutuklamak, soruşturmak, sorgulamak, yargılamak
    Ve en ağır cezalara çarptırarak çoktandır hak ettikleri o deliklere tıkmak,

    İlahi ve insani,vatani ve milli,hukuki ve askeri,idari ve ahlaki bir görevdir.
    Ve ulu değeri ve ederi her ne olursa olsun kesinlikle gerçekleştirilmelidir
    Bu en ivedi ve yaşamsal görevi yapacak olan biricik bir güç vardır.
    Bu güç, tek ve en geniş bir Hak,Vatan Ve Halk Cephesi adını taşır.

    Bu Cephe’nin kuruluşu ve utkusuna katkıda bulunacak melekler ve erkekler,
    Sonsuz sevgi ve derin saygı sunularak kucaklanacak,kutlanacak,öpülecekler.

    Gönül Pınar Atacı, 4.Kasım.2021

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir