RESMİLEŞTİRİLEN YALAN: “PARLAMENTER HÜKÜMET SİSTEMİ YERİNE CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ”
Prof. Dr. İbrahim KABOĞLU
http://ibrahimkaboglu.org/resmilestirilen-yalan-parlamenter-hukumet-sistemi-yerine-cumhurbaskanligi-hukumet-sistemi.html/
(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)
Başbakan tarafından TBMM’ye 8.5.18’de sunulan “6771 sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanun Tasarısı” (30.04.18) ne anlama geliyor?
Kanun yerine KHK düzenlemeleri ile uyum sağlama yolu;
Önce, Anayasa’nın emredici hükmünün ihlali anlamına geliyor.
Sonra, “tasfiye”nin de Anayasa’ya aykırı yol ve yöntemle kotarılacağı için “yeni dönem”in mevzuata ilişkin temeli konusunda fikir veriyor.
Nihayet, “yeni dönem”in resmi yalanlara dayandırılacağını gösteriyor.
ANAYASA’NIN AÇIKÇA İHLALİ
6771 sayılı Anayasa değişikliğine ilişkin Kanun Geçici md. 21/A’ya göre,
- “Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren en geç altı ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi bu değişikliklerin gerektirdiği Meclis İçtüzüğünü ve kanuni düzenlemeleri yapar”.
- “Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 nci yasama dönemi milletvekili genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi 3/11/2019 tarihinde yapılır.”
- “Meclisin seçim kararı alması halinde 27 nci yasama Dönemi milletvekili genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır”.
TBMM’de 24/4/18 tarihli seçim kararı, bu anayasal düzenlemeye açıkça aykırı. Altı aylık sürede düzenleme yükümlülüğünü 12 ayda bile yerine getirmeyen Meclis, seçimleri 16 ay öne çekmekte sakınca görmedi. Anayasal yükümlülüğü yerine getirmemesi, ihmal yoluyla anayasaya aykırılık oluşturmakta; bu ihmali gecikmeli de olsa telafi etme yerine seçimleri yenileme kararı alması, “eylemli” anayasaya aykırılık durumu oluşturmakta.
ANAYASA’YA AYKIRI TASFİYE KARARNAMESİ
Yasa tasarısı ile, “yasama yetkisi”nin, yani “Meclis İçtüzüğünü ve kanuni düzenlemeleri yapma” yetkisinin, Anayasa md. 7’ye aykırı bir biçimde Hükümete devri istenmekte .
Kanun-i Esasi’den bu yana oluşan anayasal kurum ve kurallar ile denge-denetim düzeneğini tasfiye için, “ilkeler ve yetki süresi” başlıklı md. 2; “Bakanlar Kurulu bu Kanuna göre verilen yetkiyi kullanırken; yürürlükteki kanun ve kanun hükmündeki kararnamelerin 6771 sayılı Kanuna uyumlu hale getirilmesini, kamu hizmetlerinin verimli, süratli ve etkin bir şekilde yürütülmesi ile hizmetin özelliği ve gereklerine uygun düzenlemeler yapılmasını,…” öngörüyor. Burada, başlıca üç temel sorun öne çıkıyor:
-TBMM, 12 aydır ihmal ettiği ve kullanmadığı yetkisini, Bakanlar Kurulu’na bir ay gibi sıkıştırılmış bir zaman diliminde kullanması için devrediyor. (Haliyle bu yetkiyi, tıpkı OHAL KHK’lerde olduğu gibi fiilen bürokratlar kullanacak).
-TBMM, yetki kanununa dayanılarak çıkarılacak kararnameleri denetleyemeyecek ve yasalaştıramayacak.
-Anayasa Mahkemesi, yetki kanunu ve bu çerçevede çıkarılacak kararnameler üzerinde -iş işten geçmeden- anayasallık denetimi yapamayacak.
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ: TAM BİR YANILSAMA
Kanun Tasarısı genel gerekçesine göre; “21/1/2017 tarih ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 18/10/1982 tarih ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında değişiklik yapılmış ve yapılan değişiklikle, parlamenter hükümet sistemi yerine cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi getirilmiştir”.
Seçimler için en güçlü slogan olarak kullanılan ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ kavramının resmileştirilmesi, gerçek durumu değiştirmez. Çünkü;
– Bir kez, anayasa hukukunda böyle bir kavram yok. Ama olsa da fark etmez; çünkü Hükümeti ortadan kaldırmak, 6771 sy. lı Kanun’un öncelikli amacı.
– Cumhurbaşkanlığı ise, örtülü bir biçimde kaldırıldı. “Cumhur” başkanlığı, “parti” (halkın bir kısmı) başkanlığına indirgendi. Uygulama ise, bunun teyidi.
-Ya sistem? “Eşgüdüm içinde bulunan kurumlar bütünü” şeklinde tanımlanan sistem ile 6771 sayılı Kanun düzenlemesi arasında bir ilişki yok. Zira bu metnin özü, kurumlar eşgüdümünü değil, bütün kurumları bir kişinin güdümüne koyma hedefini yansıtıyor. Anayasal düzlemde hukuki öngörülebilirlik ve hukuki güvenlik ilkelerinin ikinci plana atılması da, güdümlü yapıyı pekiştiriyor.
Özetle; hükümetin, cumhurbaşkanlığının ve sistemin olmadığı bir düzenlemeyi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olarak adlandırmak, bir yanılsama, hatta yalanın resmileştirilmesi ötesinde bir anlam taşımaz.
MONOKRASİNİN TEMEL TAŞLARI
Yaşadığımız süreç ve değinilen sorunlar, 24 Haziran seçimlerinde “cumhur ittifakı”nın çoğunluğu alması durumunda ülkemizi nelerin beklediğini göstermesi bakımından işlenmeye değer.
–Anayasa değişikliği: TBMM’deki oylama şeklinden 16 Nisan halkoylamasına kadar “meşru olmayan” bir süreç.
-Uyum yasaları: Uyum yasalarının çıkarılmaması ve bu görevin Anayasa dışı yol ve yöntemle, yetkili olmayan organlara bırakılması, “meşru olmayan” bir geçiş tarzı.
–Tek kişi yönetimi: OHAL ortam ve koşullarında dayatma yöntemiyle değiştirdiği Anayasa’ya kendilerinin koyduğu bir kurala bile uymayan bir yönetim, meşru olabilir mi? Hele bu, “gerçek iktidarın Devlet başkanının iradesine dayandığı yönetim” (monokrasi) ise!
================================================
Dostlar,
Sayın Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu saygın bir Anayasa Hukuku uzmanıdır.
CHP’den milletvekili adayı olması yakışır, dileriz vekilliği de gerçekleşir.
Kaboğlu hoca, 67 yaş emekliliğine çok kısa süre kala, bir OHAL KHK’sı kamu görevinden (Marmara Üniv. Hukuk Fak.) uzaklaştırılmış, emekli olma hakkı da gasp edilmiş ve pasaportuna el konmuştur. Prof. Kaboğlu, geçimini sağlamak için yurt dışı üniversitelerinde de ders verememektedir. Ayrıca terör örgütü ile ilişkilendirilerek ağır cezada yargılanmaktadır….
Bu kuşatmaya ne demeli?
SİVİL ÖLÜM?
SOSYAL ÖLÜM?
YAVAŞ YAVAŞ CİNAYET??
….
Hukuka ve evrensel insan haklarına uyar zerre yanı var mıdır??
– Hayır, yoktur!
Kaboğlu hocamızın yukarıdaki yazısı çok önemlidir. AKP = RTE gider ayak bir kez daha Anayasayı çiğnemekte ve buna TBMM’ni de alet ve suç ortağı kılmaktadır. Bu kısa sürede, gerçekte doğrudan TBMM yerine, Bakanlar Kurulu KHK’leri ile yapılacak düzenlemeler korkunç bir silah durumuna ge(tiri)lebilir. Hem içeriği bakımından hem de AYM denetimi fiilen ol(a)mayacağı için! (zaman darlığı!)
- Demokrasiye – hukuka zerre kadar saygısı – bağlılığı olmayan bir siyasal kadro gözünü karartmıştır.
- Ne yazık ki, iktidarı asla ve kat’a vermemek üzere koşullanmış bu kadrolar, her yaptıklarını sınırsız biçimde rasyonalleştirme psikolojk savunma düzeneklerini de sonuna dek ve sınırsız biçimde kullanagelmektedirler.
- Akılcı biçimde ikna edilmeleri ve sağduyulu davranmalarını beklemek anlamsızlaşmıştır ve olanağı da gözükmemektedir.
- Bu durum başlı başına bir politik tıkanma ve hukuksal kördüğümdür..
Ancak tarihte, Gordion’un kördüğümünü kılıcıyla parçalayan Büyük İskender örnekleri de vardır!
Sevgi ve saygı ile. 16 Mayıs 2018, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com