AİHM’den ‘acil’ koduyla Gülmen ve Özakça talebi

AİHM’den ‘acil’ koduyla Gülmen ve Özakça talebi

http://www.abcgazetesi.com/aihmden-acil-koduyla-gulmen-ve-ozakca-talebi-66447h.htm, 11.10.2017
(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)
AİHM’den ‘acil’ koduyla Gülmen ve Özakça talebi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL kapsamındaki KHK’lar ile görevlerine son verilen akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça tarafından yapılan dava başvurularını “öncelikli” kategorisine alarak “acil” koduyla işleme koydu. Deutsche Welle Türkçe’den Kayhan Karaca’nın haberine göre, AİHM Gülmen ve Özakça’nın Ankara’ya karşı dava başvurusuyla ilgili olarak bu hafta Türk hükümetine bir dizi soru yöneltti ve Türk hükümetinden savunma göndermesini talep etti.

‘GEÇİCİ TUTUKLULUK YASAL MI?’
Davacılar hakkındaki geçici tutuklama kararlarının “yasallığını” sorgulayan AİHM, bu kararların Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) tutuklama nedenleriyle ilgili 100’üncü maddesinde belirtilen hükümlere uygun olarak yapılıp yapılmadığı konusunda kapsamlı açıklama istedi.

AİHM, geçici tutukluluk kararı ve bu karara yapılan itirazı reddeden yargıçların kullandığı gerekçelerin yeterli ve yerinde olup olmadığını da sordu.

Gülmen ve Özakça açlık grevine başladıktan sonra haklarında alınan geçici tutukluluk kararının ve tutukluluk koşullarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin

– yaşam hakkı,
– işkence ve kötü muamelenin önlenmesi ve
– güvenlik hakkıyla ilgili

maddeleriyle bağdaşık olup olmadığını da soran AİHM, tutuklama kararının davacıların yaşamını ne derece tehlikeye attığı konusunda Ankara’dan görüş istedi. AİHM Türk hükümetinden Gülmen ve Özakça’nın sağlık durumları konusunda ayrıntılı bilgi ve belge isteminde de bulundu.

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça 28-29 Haziran 2017’de AİHM’e başvurarak, haklarındaki geçici tutukluluk kararı ve tutukluluk koşullarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu savunmuşlardı. Davacılar AİHM’e gönderdikleri dava dilekçesinde, haklarındaki geçici tutukluluk kararını “keyfi” ve “açlık grevine son verdirmek için alınmış bir önlem” olarak tanımlamışlardı. Gülmen ve Özakça, geçici tutukluluk kararı verilirken kullanılan gerekçelerin ise “temelsiz” olduğu tezini ileri sürmüşlerdi.

Gülmen ve Özakça, tutuksuz yargılanmaları amacıyla AİHM’den geçici tedbir talebinde de bulundu, ancak AİHM bu isteme  olumlu karşılık vermedi. Mahkeme 30 Haziran 2017’de aldığı bir kararla geçici tedbir başvurusunu incelemeyi “askıya aldığını” duyurdu. Buna karşılık, davacıların “istedikleri bir doktor tarafından muayene edilmeleri” için Türk hükümetini önlem almaya çağırdı. Gülmen ve Özakça’ya da açlık grevine son vermeleri çağrısında bulundu.

AİHM SAYESİNDE İLK MUAYENE
AİHM’in çağrısı üzerine Gülmen ve Özakça 14 Temmuz 2017’de Ankara Sincan Cezaevi içindeki hastanede muayene edildi. AİHM’in 21 Temmuz’daki 2. başvurusu üzerine davacılar bu kez 25 Temmuz’da Ankara Numune Hastanesi’nde muayeneye alındı. Numune Hastanesi’nde 11 hekim ile hazırlanan raporda davacılar için “Mevcut bulgulara göre hayati tehlike arz eder. Hayatını yalnız başına idame ettiremez. Ancak mevcut bulgular tutukluluk halinin tehirini gerektirmez. Hastane statüsünde sağlık birimi olan ceza infaz kurumlarında veya resmi sağlık kuruluşlarının mahkumlara ayrılan bölümlerinde takip ve tedavi edilebilir” görüşüne yer verildi.

GEÇİCİ TEBDİR BAŞVURUSUNA RET
AİHM bu görüş üzerine, Gülmen ve Özakça’nın Sincan Cezaevi Kampüsü Devlet Hastanesi’nde tutulmalarının “yaşamlarına ya da organlarına telafi edilemez zararlar verecek gerçek ve acil bir risk oluşturmadığına” karar verdi. Buna karşılık davacıların güncel ihtiyaçlarını Numune Hastanesi raporunda belirtildiği gibi gerçekleştirebilmeleri ve istedikleri doktorlar tarafından muayene edilebilmelerine olanak tanınması için Türk hükümetinin gerekli önlemleri almasını istedi.

Strasbourg Mahkemesi, iki eğitimcinin açlık grevine son vermeleri için daha önce yapmış olduğu çağrıyı da yineledi. Gülmen ve Özakça işlerine geri dönebilmek amacıyla 11 Mart 2017 tarihinde açlık grevine başlamışlardı.
=========================================
Dostlar,

Bu yakıcı soruna artık İVEDİ bir çözüm bulmanın zamanı geldiiiii, geçiyor..
Nuriye ve Semih 11 Mart 2017 günü, hak arama aracı olarak başkaca hiçbir olanağın kalmadığını görmenin çaresizliği içinde AÇLIK grevine başladılar..

– Mart 2017 içinde 21 gün
– Nisan 2017 boyunca 30 gün
– Mayıs 2017 boyunca 31 gün
– Haziran 2017 boyunca 30 gün
– Temmuz 2017 boyunca 31 gün
– Ağustos 2017 boyunca 31 gün
– Eylül 2017 boyunca 30 gün
– Ekim 2017 içinde 11 gün (bu gün 11 Ekim 2017)
—————————————————————–
Toplam.. 215 gündür ölüme yatmış durumdalar ve sağlıkları ağır biçimde bozuldu.

Her an, ÖLÜM dahil son derece ağır kalıcı sonuçlarla yüzleşebiliriz.
AİHM de durumun ciddiyetini 2. başvuruda anlamış olacak ki,  İVEDİ adımlar attı.

5271 sayılı CEZA MUHAKEMESİ KANUNU‘nun “Tutuklama nedenleri”  başlıklı 100. maddesi aşağıda..

Madde 100 –  (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

  1. a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
  2. b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
  3. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
  4. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

  1. a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan; (1)
  2. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),
  3. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),

3.(Ek: 6/12/2006 – 5560/17 md.) Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),

  1. İşkence (madde 94, 95)
  2. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
  3. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),

7.(Ek: 6/12/2006 – 5560/17 md.) Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),

  1. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
  2. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
  3. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),
  4. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
  5. b) 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
  6. c) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.
  7. d) 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
  8. e) 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
  9. f) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.

(4) (Değişik: 2/7/2012-6352/96 md.) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.
*********

Görüldüğü gibi bu maddedeki tutuklama nedenlerinin hiçbiri en azından “AR-TIK” yoktur!
Gerek görülüyorsa uygun “güvenlik tedbiri” ile (polise her gün imza verme, yurt dışına çıkmama..) salıverilmeli, uygun – etkin çok yönlü sağaltım (özel beslenme, psikotrerapi, rehabilitasyon..) ile sağlıklarını kazanmalarına çaba gösterilmelidir.
Her an çooooooooooook geç kalınabilir.

  • Unutmayalım, bu 2 masum genç iki yüz on beş gündür AÇ-LAR!

Yargılamayı tutuksuz sürdürün, gerekiyorsa göreve de başlatmayın yargılama bitene dek ama salıverin artık..

OHAL Komisyonu da ar-tık oyalanmasın..
Gecikilen her an, üretilecek çözümleri tümüyle anlamsız kılabilir.

Türkiye’nin başında binbir sorun var. Bir de bu önlenebilecek sorun yüzünden toplum zedelenmesin (travma almasın), toplumsal barış daha çok yara almasın

Siyasette – devlet yönetiminde inat – gurur – kibir – intikam – kin gibi ilkel duygu ve davranışlara asla yer olamaz.

Sevgi ve saygı ile. 11 Ekim 2017, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir