Mustafa Kemal’e hakaret ederken
Akp hükümetine Yunan diyen Akp’li!
Türk nedir derseniz?
Şöyle tarif etmiş Atatürk…
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)
- “Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin
yüksek tecellisine sahne oldu. Bu sahne, yedi bin senelik Türk beşiğidir. Bu beşik, tabiatın rüzgarlarıyla sallandı, beşiğin içindeki çocuk, tabiatın yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk, tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu, sonra onlara alıştı. Onları, tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu, tabiat oldu, şimşek oldu, yıldırım oldu, güneş oldu. Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.”
***
Tüm etnik kökenleri bünyesinde barındıran “Ne Mutlu Türküm Diyene” kavramının,
ruhu budur. Hal böyleyken… Akp gençlik kolları başkanı, yüreğindeki nefreti kusmuş, “birisinin babasının ve kendisinin doğum yeri Selanik’se, Selaniklidir, kimse Türk, Atatürk demesin, orijinali Yunan yani, Türk’e benzemiyor, keşke Atatürk olmasaydı” demiş. Bu arkadaşın iltihaplı mantığına göre, Akp hükümetinde Yunan bakan var demek ki… Çünkü Mehmet Müezzinoğlu Gümülcine doğumlu, babası da Gümülcine doğumlu… Bu durumda “evet” diyenler, Yunan hükümetine mi evet demiş oluyor?
**
Şimdi bakın…
“Sayın başkan,
Yaklaşık yedi asır boyunca yakın doğu ve orta Avrupa kanlı savaşlara sahne oldu. Mustafa Kemal Paşa‘nın milli hareketinin rakiplerine galip gelmesiyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti, bu belirsizlik ve hoşgörüsüzlük ortamına son verdi. Bir milletin hayatında bu kadar kısa zamanda bu kadar köklü bir değişim, hakikaten nadiren gerçekleştirilebilmiştir. Teokratik bir rejim altında yaşayan, hukuk ve din kavramlarının birbirine karıştığı çöküş halindeki imparatorluk, tamamen hayat ve canlılık dolu, modern bir ulus devlete dönüştürüldü. Yakın doğu, gerçek bir barışın dayanağı haline geldi.
Türkiye’yle sürekli devam eden anlaşmazlıkların neticesinde kanlı savaşlara sürüklenmiş olan biz Yunanlar, Osmanlı imparatorluğunun halefi olan bu ülkede gerçekleşen derin değişikliğin etkilerini ilk hissedenler olduk. Küçük Asya felaketinden hemen sonra, savaştan bir ulus devlet olarak çıkmış olan, yeniden doğan Türkiye’ye, samimi barış arzusuyla elimizi uzattık, o da samimiyetle karşılık verdi. Barış için bu paha biçilmez katkıyı gerçekleştiren kişi, elbette,
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa‘dır.
Bu yüzden, 1933 Yunanistan Hükümeti’nin lideri olarak, Mustafa Kemal Paşa’nın
Nobel Barış Ödülü’nün ayırtedici itibarıyla ödüllendirilmesini teklif etmekten onur duyarım.”
İmza?
Eleftherios Venizelos.
****
Evet… Mustafa Kemal Atatürk, sadece kahramanlığıyla değil, dehası ve evrensel vizyonuyla, dizlerinin üstüne çökerttiği düşmanlarının bile böylesine büyük saygısını kazanmış bir devlet adamıydı. Yunanistan başbakanı Venizelos, savaş meydanlarında ülkesini yenmiş, Anadolu’dan kazıyıp atmış, ordusunu denize dökmüş, Yunan ırkçılığının simgesi megalo idea’yı tarihin çöp tenekesine fırlatmış olan Atatürk’ü, 1934’te Norveç Nobel Komitesi’ne gönderdiği bu mektupla, Yunan halkı adına, Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermişti.
***
İnsani değerler bakımından, gırtlak gırtlağa geldiğimiz milletlere bile ilham veren bir karizmaydı Atatürk.
***
Türk adalarını Yunan’a bırakacaksın. Türk yoktur diyeni alkışlayacaksın.
Ne mutlu Türküm diyene‘li Andımıza tahammül edemeyeceksin.
T.C.’yi sileceksin… Sonra çıkıp Atatürk’e Yunan diyeceksin öyle mi?
***
Atatürk, bilimsel gerçek olarak, Oğuz Türkü’dür, yörüktür.
Bu kindar nesil nankörlüğü ise, işgalci mezaliminden kötüdür. (SÖZCÜ, 19.02.2017)
========================================
Dostlar,
Çok acıdır, AKP döneminde Mustafa Kemal ATATÜRK‘e ve Cumhuriyet değerlerimize saldırı hem nicel hem de nitel olarak kabul edilemeyecek dereceye ulaştı. Üstelik, yukarıdaki örnekte olduğu gibi olağanüstü bir bilgisizlik, kopkoyu bir cehalet ve/veya bilgi kirliliği temelinde.
Yoktan var ettiği bir Ulus tarafından bunca nankörlük korkarız Atatürk dışında bir başka önderin başına gelmemiştir. Ülkemizi tek başına yönetmede 15. yılına giren AKP fetret döneminin acı meyveleridir bunlar.. AKP Kasım 2002’de ABD tarafından bir proje ile iktidara getirildiğinde yeni doğan bebekler günümüzde 15 yaşına, 5 yaşında olanlar 20 ve 10 yaşında olanlar 25 yaşına girmiştir. Kopkoyu bir cehalet içinde Atatürk’e kin – nefret kusan bu genç de sorumlu yöneticilerce dayatılan nankör eğitim politikalarının ürünüdür.
Ne denli acı ki R.T. Erdoğan, “dindar ve kindar nesiller yetiştireceğiz..”, “.. dininizi ve kininizi eksik etmeyin..” anlamında sözler etmiş, eğitim sistemini başta olmak üzere yaşamın hemen her alanını yemyeşil tonlara boyayarak seküler – laik düzeni ciddi düzeyde aşındırmıştır.
Yukarıdaki sözleri eden Anamur AKP Genlik Kolları üyesi, açıkça AKP – RTE’nin çarpık, gerçek dışı, vefasız hatta nankör… eğitim politikalarının prototip bir kurbanıdır. AKP – RTE için 2 seçenek var : Ya izledikleri politikanın nasıl tehlikeli, kabul edilemez kerteye vardığını görerek hızla düzeltme yoluna gireceklerdir ya da kendilerince “hedeflerine” (!?) yaklaştıklarını saptayıp bayram edecek ve “durmak yooook, yola devam..” diyeceklerdir. İkincisi çıkmaz sokaktır, iflah etmez adamı.. İlkini kendilerine salık veririz.. O genç adına Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün aziz ve saygın anısından ve halkımızdan özür dileyerek hem de..
Sevgi ve saygı ile. 20 Şubat 2017, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com