SABANCI ÜNİVERSİTESİNDE TARİH BİLİMİNİN SEFALETİ


SABANCI  ÜNİVERSİTESİNDE
TARİH  BİLİMİNİN  SEFALETİ

Portresi_Ali_Nejat_Olcen

 

Dr.Ali Nejat Ölçen

 

Sabancı Üniversitesinde  Prof. Cemil Koçak, tarihsel gerçekleri  alt-üst ederek
Mustafa Kemal Atatürk’ü küçümseyen konuşmasını 23 Ekim 2010 günü o üniversitenin konferans salonunda yapmıştır. Üniversite öğrencilerinden aldığım yazılı metindeki yanlışlıkları kendisine gönderdiğim  e-mail iletisine yanıt almayınca, o yazıyı da ekleyerek sorunu
Rektör Prof. Nihat Berker’e iletmiştim.. Rektör’den aldığım yanıtı bilgilerinize sunuyorum.

*****

Sn. Dr.Ali Nejat Ölçen

Üniversitemize ilginiz için teşekkür ederiz. Söz konusu yayında belirtildiği iddia edilen açıklamalar Sabancı Üniversitesi tarafından yapılmamıştır. Prof.Cemil Koçak da
söz konusu açıklamalar için ekteki tekzip yazısını ilgili kurumlara yollamıştır.
İyi günler dilerim.

Nihat Berker,
Rektör.

***** 

Rektörden de sorunu önemsemeyen böylesi anlamsız yanıt alınca, kendisine Prof. Cemil Koçak’ın tarihsel gerçekleri ters yüz eden sapkınlığının kanıtlarını Sn. Rektör’ün bilgilerine sundum. O yazı da yanıtsız kalınca konuyu yukarıda belirttiğim başlık altında
Türkiye Sorunları kitap dizisinin 84’üncü sayısında (Şubat 2010) dile getirdim ve
o sayıyı Sabancı Şirketinin yönetim kuruluna da ilettim.

Türkiye Sorunları kitap dizisinde yayınladığım
“SABANCI ÜNİVERSİTESİNDE TARİH BİLİMİNİN SEFALETİ”
başlıklı yazıyı ekte bilgilerinize sunuyorum

Ayrıca kitap dizisinin tün sayılarına,

www.olcen.net

web sitesinde ulaşabilirsiniz. Ne yazık ki, üniversitelerimizde Prof. Cemil Koçak’lar
hızla çoğalmaktadır. Kimi kime şikayet edeceksiniz?
Çünkü, bilimin sefaleti üniversitelerimizi de işgal etmeye başlamıştır.

“Prof.” olan bir öğretim üyesinin 2007 yılında yayınlanan “Hikmetli Sözler” kitabının
24. sayfasında yer alan şu safsata, bilimin sefaletini ya da sefaletin bilimini kanıtlamıyor mu?

  • “Zaman Allah’ın yarattıklarından biridir. İzafiyet teorisine göre ışık hızına yani saniyede
    300 bin km hıza ulaşıldığında zaman durur (muş!). Bu nedenle cinler ışık hızına yakın
    hareket ettiklerinden 1000-1500 yıl yaşamaktadırlar. Malazgirt savaşında doğan bir cin,
    hala yaşıyor olabilir.”

 *****

SON SÖZ               :

Hiçbir ülke, Türkiye’miz kadar alçak ve hain türetememiştir.

Böyle biline çare buluna. 8.3.2015

Dr. Ölçen

=====================================

Dostlar,

Cumhuriyetimizin ağabeyi Sayın Dr. Ali Nejat Ölçen‘in Atatürk ve Cumhuriyet sevdası, 
AYDINLANMA aşkı ve örnek kişiliği her türlü tartışmanın üzerindedir.

Yukarıdaki yazısı ve çabası da kanıtlardan yalnızca biridir.

Bilindiği gibi Dr. Ölçen İTÜ mezunu bir mühendistir ve Ekonomi doktorası yapmıştır.
CHP Milletvekilliği yapmıştır. Milletvekillerine kıyak emeklilik yasası çıkarıldığında aylığında oluşan artışı içine sindiremediği – hak etmediği düşüncesi ile yıllardır
TÜRKİYE SORUNLARI adlı bir kitap dizisine harcamaktadır. Her 2 ayda bir küçük boy
60-80 sayfa dolayında bastırmakta ve sürdürümcülerine (abonelerine) ücretsiz yollamaktadır.
90. sayının kapağı örneğin olarak aşağıdadır.

Turkiye_Sorunlari_90_kapak

Biz de bu şanslılardan biriyiz.
Yazıları kendisi diziyor, matbaya veriyor ve sonra web sitesinde yayımlıyor.

Tüm bunları, Cumhuriyetimizden kronolojik yaşı büyük bir BİLGE İNSAN Dr. Ali Nejat Ölçen yapıyor..

O’na ve saygın emeğine bin selam olsun..

www.olcen.net adresini tıklayarak siteyi ve yazıları inclemelisiniz..

Bu güzelim emeğe parasal katkı vermek isteğe bağlıdır. Adresinizi bildirirseniz size de karşılıksız yollar..

Söz konusu TÜRKİYE SORUNLARI – 84 sayısında (Şubat 2011) yukarıdaki yazışmalar çok daha kapsamlı olarak
yer almakta. Tümünü okumak için (pdf) olarak aşağıdaki erişkeyi tıklamalısınız..

SABANCI_UNIVERSITESINDE_BILIMIN_SEFALETI_TURKIYE_SORUNLARI-84

*****
Bu 90. sayıda bizim de bir makalemiz var : CUMHURBAŞKANINA AÇIK MEKTUP
(Bizim web sitemizde :  http://ahmetsaltik.net/2012/10/02/turkiye-sorunlari-90-eylul-2012/)
(Sn. Ölçen’in web sitesinde : http://www.olcen.net/index.php?id=810&action=printMakale)
*****

Sağolasınız Sayın Dr. ÖLÇEN..

 İyi ki varsınız, iyi ki ANADOLU AYDINLANMASI‘na değerli katkınız sürüyor ve
daha uzuuuuuuun yıllar sü- re – cek…Lütfen “ışık hızında kalınız” ve Prof. Cemil Koçak’ın cinleri gibi (!) siz de
yüzlerce yıl yaşayınız!

Sevgi ve saygı ile.
09 Mart 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

SABANCI ÜNİVERSİTESİNDE TARİH BİLİMİNİN SEFALETİ” hakkında 3 yorum

  1. Lâle Gürman

    Sayın Saltık,
    Bilgilendirmeniz için teşekkür ederim.
    Sayın Ölçen’in konu hakkındaki yazısı, muhteşemdi. Ben de Prof. Koçak’a yolladığım tepki yazımı, o yazıdan yararlanarak oluşturdum, gönderdim.
    Tekrar teşekkürler ve saygılarla,
    Lâle Gürman

    Not: Prof.Koçak’a ben de tepki yazımı gönderdim. Akıl dışı yanıtlayınca,bir tepki yazısı daha gönderdim. Yazılarım, alttadır.

    Değerli Dostlar,
    Sabancı Üniversitesi akademisyenlerinden Cemil Koçak’ın beş yıl önce Mustafa Kemal için, ” Yarbay Mustafa’nın Çanakkale zaferiyle uzak yakın bir ilişkisi yoktur. Zafer Alman generali Liman von Sanders’e aittir. İstanbul hükümeti ve Alman generali, Yarbay Mustafa’yı 5-10 kişiyi bile yönetmekten aciz bularak gözden uzak kalsın, diye Gelibolu’ya göndermiş. Yarbay Mustafa döneminin en yeteneksiz askeriydi. Tesadüfler ve şansı yaver gitmeseydi, emekli olacak, kahve köşelerinde sürünüp gidecekti.” demiş olduğunu Sözcü’deki köşesinde Kemal Baytaş yazınca bizler Sabancı Ü. Rektörü Nihat Berker’e bu durumu şikayet etmiştik. (ekte)
    Prof. Koçak bizlere yanıtında böyle sözler söylemediğini, Kemal Baytaş’a tekzip yollayacağını bildirmişti. Fakat o tekzip hiç yollanmadı!
    Şimdi yine Sabancı Üniversitesinden Prof. Fikret Adanır Hamburg’daki bir konferansta sözde soykırımı kabul ettirmek için tarihimizi ve arşivlerimizi kirleterek, Türkiye’ye, Osmanlı’ya, Türkler’e iftira kustu.
    “Konuşmacılar içinde en haksız, hatta sapık değerlendirmeleri Sabancı Üniversitesi Öğretim üyesi Fikret Adanır yaptı. Bunlardan ikisini söyleyeyim:
    1)Osmanlı’nın( Türkler’in )Ermeniler’e 1915’de yaptığı tam anlamıyla “soykırımı”dır. Çünkü bunu “ o niyetle- kasıtla-yapmışlardır. Bunlar belgelidir.
    2)Türkler “ soykırımı” yapmasalardı “ulus” olamazlardı.” diye anlatıyor Başkonsolos Ülkü Başsoy (Ekte)
    Konferansa dinleyici olarak katılan TGB’li ve üniversiteli gençlerin soru sormalarına bile izin verilmeyince gençler ellerindeki pankartlarla ve “yalan,yalan, tümüyle yalan konuşuyorsunuz” diye hep birlikte yüksek sesle haykırarak podyuma çıktılar ve konferansı düzenleyicilerle yüz yüze tartışmaya başladılar.
    “Bu arada Prof. Janz, ““tarihçiler hukukçudur” saçmalamasını yapıp işin içinden sıyrıldı! Böyle bir profesöre nasıl bir yanıt verilebilirdi?” diyor Saygın Ülkü Başsoy! Ve ekliyor,”…Bir başka Türk vatandaşı da Adanır’a bu Ermeni tezlerini savunmakla “artık nobel” ödülünü bile alabileceğini söyledi. Bu arada iki Türk gencinin “ 28 Ocak’da AİHM Büyük Dairesi’nin alacağı son kararın da bir önceki Mahkeme kararına benzer olması durumunda ne yapacaklarını sorması üzerine Prof. Adanır, AİHM’ne küfrederek,
    “ ne b.. yerlerse yesinler” yanıtıyla ne tür ve düzeyde bir akademisyen olduğunu, kendi söylemiyle belirledi.” (ekte)

    Değerli Dostlar,
    Bu topraklarda yetişen, bu topraklarda yaşamını devam ettiren, Profesör lakaplı kişilerin neden bu topraklarda esen ihanet rüzgarlarına kapıldıklarını ben çözemedim, acaba çözebilen var mı?

    Dostlukla,
    Lâle Gürman

    2 Attachments

    Preview attachment ÜLKÜ BAŞSOY’UN BİLDİRİMİ.docx
    Word
    ÜLKÜ BAŞSOY’UN BİLDİRİMİ.docx
    Preview attachment CEMİL KOÇAK İÇİN REKTÖRE İLK MEKTUP.docx
    Word
    CEMİL KOÇAK İÇİN REKTÖRE İLK MEKTUP.docx

    İKİNCİ MEKTUBUM:

    Değerli Dostlar,
    Sabancı Üniversitesi profesörlerinden Cemil Koçak’ın, “Lâle Gürman’ın hakkımda yazdıkları doğru değildir” başlıklı yazısını (ekte) okuyunca, “kendisini nasıl da “ak kaşık” zannettirmeye çalışıyor bu profesör(!)” diye düşünmemek, olanaksız.
    Prof. Koçak 2011 yılında Üniversite’deki öğrencilerin velilerine verdiği konferansta Atatürk aleyhinde olmadık iftiralarda bulunmuş olduğunu reddediyor, “ben öyle demedim…zaten tekzip etmiştim…Kemal Baytaş 2011’de köşesinde yayımladı…bulun, okuyun…bulamazsanız, benim bir kitabım var, onu satın alın, orada gerekli bilgiler var, okuyun” diye tevil ediyor…Anlaşılan, satılamayan kitabının satışını bu yolla sağlamaya çalışmakta…
    “Tekzip” yazısını (ekte) internette bulup okuyunca, şaşkınlık bir kat daha artıyor! Bir profesör…hem de tarih profesörü…nasıl böyle donanımsız olabilir? Düşüncelerimizdeki “üniversite hocası…profesör” imajını yerle bir ediyor. Asıl amacı bu mudur acaba; yüce değerleri hiç’leştirmek için mi var’dır bu kişi diye insan merak ediyor. Süreç içinde, o kadar çok ortalıklarda olmuş, konuşmuş, yazmış ki kendisine Sinan Meydan, Ali Nejat Ölçen mükemmel yanıtlar vermişler. Fakat Koçak ve onun gibi Türk tarihini alt üst etmek (Karen Fogg’un söylemiyle, “hakkından gelmek”) amacıyla yola çıkmış/çıkarılmış olanlar, kendileri doğru dürüst okumadıklarından, herkesi de kendileri gibi sandıklarından, “nasıl olsa bu halk okumuyor. Okuyanlar da, “bana ne!” diyor, “sallayayım gitsin” numarasıyla sallıyor ve donanımsızlıkları, eksiklikleri ortaya çıkınca da yüzleri hiç kızarmıyor?! Görev mi bellemişler, nedir? Otomatiğe bağlanmışlar gibi, hepsi sıkıştıklarında aynı safsatayı söylüyor: “Ben öyle demedim. Saptırılmış”.
    Prof. Koçak bir süre önce Doçent Orhan Çekiç’le Haber Türk kanalına, Pelin Çift’in programına çıkmıştı. Orada da Mustafa Kemal’in aleyhine söyledikleri, kitabından Pelin hanımın okudukları, Mustafa Kemal fobisini ortaya koymuştu.
    Pelin Çift: (Koçak’ın kitabını okuyarak) Cemil hoca diyor ki, “bu kadro çok iyi idi. Bu kadro olmasaydı, M. Kemal bu işi götüremezdi.”
    Çekiç: Ama Cebesoy öyle demiyor! O diyor ki, “Bizler olmasaydık, o yine götürürdü bu işi” diyor.
    Koçak: Arkadaşları diyorlar ki,” Onu yakından tanırız, tabiatı, alışkanlıkları, siyasi felsefesi, kendinden başkasını önemsememek üzerine kuruludur…
    Hangi devrim tutmadı? Laiklik! Bugün sorunların kaynağı, bu!
    Çekiç: Laik düzenin olmadığı tek bir çağdaş ülke var mı?” (Programı özetleyen yazım, ekte)

    Değerli Dostlar,
    Cemil Koçak’lar ortalıklarda pervasızca dolandıklarında insan merak ediyor, bunlar kimdir, nereden gelmişler, nerelere gitmek istiyorlar acaba diye düşünüyor, kısa bir araştırma yapıyor ve neler çıkıyor, neler…
    http://www.guncelmeydan.com/pano/tetikci-profesor-cemil-t23567.html

    Dostlukla,
    Lâle Gürman

    3 Attachments

    Preview attachment CEMİL KOÇAK’TAN LÂLE GÜRMAN’A.docx
    Word
    CEMİL KOÇAK’TAN LÂLE GÜRMAN’A.docx
    Preview attachment KOÇAK’IN TEKZİBİ.docx
    Word
    KOÇAK’IN TEKZİBİ.docx
    Preview attachment ORHAN ÇEKİÇ VE CEMİL KOÇAK’IN PROGRAMI.docx
    Word
    ORHAN ÇEKİÇ VE CEMİL KOÇAK’IN PROGRAMI.docx

    Cevapla
  2. Lâle Gürman

    Değerli Dostlar,

    İngiltere, Fransa, Amerika, Almanya gibi ülkelerin sanayici, tüccar, girişimci vatandaşları kendilerine para kazandıran, servetlerine servet katan halklarının aleyhine en küçük bir eylemde bulunmazlar. Zaten eşyanın doğasına da kapitalist sistemin özüne de aykırıdır bu.
    Fakat, nedense, bizim ülkemizde bu olmazsa olmaz kurala asla dikkat edilmez. Bunun en ileri örneklerinden biri, Sabancılar’dır. Sahip olduklarının yanında, Türk halkına karşı kurulmuş olduğu artık su götürmez gerçek olan bir üniversitenin de sahibidir bu grup.
    Bu üniversitede yuvalanmış “profesörler” ellerinden geldiğince çaba harcarlar, bu ülkeyi ben de acaba neresinden vursam diye…
    Şimdilik son örnek, Prof. Fikret Adanır.
    Üstelik Prof. Adanır okuduğunu da anlamayan bir “hoca”! Almanya’da bir paneldeki sözlerini bizlere aktararak bilgilenmemizi sağlayan Saygın Başkonsolos Ülkü Başsoy’un kendisi hakkındaki “Konuşmacılar içinde en haksız, hatta sapık değerlendirmeleri Sabancı Üniversitesi Öğretim üyesi Fikret Adanır yaptı” sözlerini bile kimin söylediğini algılayamamış, kişileri karıştırmış, “Bu hanımefendi – sağ olsun – sapıklığıma varıncaya kadar döküp döküştürmüş” diyor. (ekte)
    Ermeni meselesinde polemik başlatmak istemiyormuş ama düşünceleri ortadaymış, isteyen kitaplarını alsın okusunmuş…(Bu hocaların kitapları hiç mi hiç satılmıyor ki her fırsatta kitap pazarlamacılığı yapmaktalar) Katıldığı, konferans değil, panelmiş, ne söylediğini de anımsamıyormuş…ses kaydını yapan varsa, ondan edinilebilirmiş…
    Bu topraklardan ve insanlarından nefreti, Adanır’ın gözünü öylesine döndürmüş ki, “2) …eğer 1915 tehciri/soykırımı vuku bulmamış olsaydı, Küçük Asya’da bir Büyük Ermenistan kurulmuş olur ve Türkiye haritada bugünkü haliyle görülemezdi.” diyebiliyor!
    Prof. Adanır ayrıca 21.06.2009 tarihli Milliyet gazetesi ile bir söyleşi yapmıştı. Orada düşüncelerini açık açık anlatmış,fakat -nedense- biraz ürkek anlatmış, rahat değil. “Soykırım vardır da diyemem, yoktur da diyemem” tarzıyla “kasaptaki ete soğan doğramayanı” anımsatıyor, değil mi?

    Bunları iyi, hem de çok iyi tanımak gerekir.
    Dostlukla,
    Ulusalcı Gönüllüler adına
    Lâle Gürman
    Engin Demirkollu Sarıkartal
    Nefise Yurtseven

    21.06.2009 tarihli Milliyet gazetesinden:

    – 1915’e dair ikisi de 2000’de yazılmış iki makaleniz var. Birincisinde 1915’in daha çok “kaos” ortamında yaşanmış bir olay olarak ele alınması gerektiğini, ikincisinde ise bunun kesinlikle bir “etnik temizlik” olduğunu söylüyorsunuz. Aradaki bu farkın sebebi nedir?
    Çünkü ikinci söylediğiniz yazıyı ben yalnız yazmadım, öğrencim Hilmar Kaiser’le beraber yazdık. Kaiser, İstanbul Başbakanlık Arşivi’ndeki Dahiliye Nezareti’nin şifre kalemi kaynaklarını ilk kullananlar arasındadır. O yazının daha çok çerçevesi ve göçler bölümü benim kalemimdendir. 1915 olaylarını anlatan bölüm ise aşağı yukarı tamamen benim o zamanki öğrencimin yazısıdır.

    – Altında sizin de imzanız var?
    Tabii, çünkü orada öne sürülen fikirleri ben de kabul ediyorum.

    – Yani siz de “1915 bir soykırımdı” diyorsunuz?
    Evet, ben kendim de soykırım sözcüğünü bazen kullanıyorum. Hatta daha ziyade “etnik temizlik” diyorum. Ancak bunu tarihi sorumluluk anlamında kullanıyorum, hukuki anlamında değil. 2005 Ermeni konferansında da söyledim; “Soykırım sözünü ben bazen kullanırım. Ama Türkiye hükümetlerinin soykırım suçlamasını kabul etmemelerini anlayışla karşılıyorum. Hatta kabul etmemeleri gerektiğini söylüyorum” dedim.

    – Peki sizce tam olarak ne oldu 1915’te?
    1915’te Anadolu’da Ermeni kalmadı. Ve bu büyük bir olaydı, büyük bir katastroftu. Mesela benim de imzaladığım “Özür kampanyası”nda buna “Büyük felaket” deniyor.

    – Siz o kampanyada “soykırım” kelimesini isteyerek mi kullanmadınız, yoksa ferâgat ederek mi?
    Ben şahsen metni yazan arkadaşlar arasında yoktum.

    – O metinde soykırım kelimesi geçse imzalamaz mıydınız?
    Belki imzalamazdım. Çünkü dediğim gibi benim bu kelimeyi yazdığım da oluyor, ama bazen de yazmıyorum.
    Attachments area
    Preview attachment PROF.FİKRET ADANIR’DAN.docx
    Word
    PROF.FİKRET ADANIR’DAN.docx

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir