Türker Ertürk : ERGENEKON

Dostlar,

Sayın Türker Ertürk, amiralliğe dek yükselmiş bir kurmay deniz subayı olarak, strateji eğitimi almış olmasının da avantajı ile zekası ve birikimini harmanlayarak ülkemizin önünü açabilecek yazılar yazmakta.

Bu uğurda, belki de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile sonlanacak
mesleksel kariyerini feda etmiş durumda.. İstifa ederek bu yolla savaşımı seçerek.

Kendisini dikkatle izlemekte yarar var. Aşağıdaki yazı da bu nitelikte.
Örn. şu “Ergenekon tertibi” tanımına bakar mısınız ??

  • Ergenekon, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurucu ilkelerinden, ideolojisinden, kırmızı çizgilerinden uzaklaştırmak ve rejim değişikliği yapmak için planlanan darbe sürecine yönelik muhalif siyaseti baskı altına almak ve sindirmek gerekçesiyle emperyalizm tarafından planlanmış ve işbirlikçisi AKP ve Cemaat vasıtası ile kotarılmıştır. Balyoz ve Casusluk gibi davalar ise bu sürece
    itirazı olacak Türk Silahlı Kuvvetleri için sahneye konulmuştur.

Ergenekon_tanimi
İyi bayramlar..

Sevgi ve saygı ile.
Tokat, 9.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==========================================

ERGENEKON

Türker ERTÜRK

portresi_sade

Silivri’ye halkın toplanmasını istememişlerdi.
Çünkü kararların büyük bir infiale ve önü alınamayacak bir halk hareketine döneceğinden korkuyorlardı. Ergenekon denen operasyonel dava daha başlarken sonucu kurgulanmıştı. Bu nedenle
gayri hukukilik, masumiyet karinesi, delil, kanıt
ve adalet kimsenin umurunda değildi.

O gün orada gözlemledim, bunlar halkın üzerine ateş bile açabilirler!
Ne yazık ki, bugün ülkemiz, kindar, dinci, faşist, acıma duygusu olmayan, Cumhuriyetimize ve Aydınlanmaya düşman olan, yaşamı bir getirim paylaşımı olarak gören, demokrasiden zerre kadar nasibini almamış ve iktidarda kalmak için her türlü melaneti yapabilecek insanlar tarafından yönetilmektedir.

“ Oh olsun “ demişlerdir

Sanıyorum gözlerinizden kaçmıyordur, komşumuz Suriye’de kutsal ay Ramazan’da bile bombalar patlıyor yüzlerce masum canlar yok oluyor ama bizden bir üzüntü mesajı bile gitmiyor. Biliyorsunuz daha önce Suriye’de bir terör saldırısı sonucunda bu ülkenin bakan seviyesinde üst düzey dört temsilcisi havaya uçurulmuştu.
Fakat ne Başbakan Erdoğan, ne de başka bir yöneticimiz terörden çok çekmiş
ülke olarak komşumuza bu nedenle de baş sağlığı dilemedi ve geride kalanlar için “Allah sabır versin” demedi. Ne dersiniz belki de “ Oh olsun “ demişlerdir.

Bu ruh halinin Türk’ün ve ecdadımız diye övündükleri Osmanlı’nın savaşta düşmanına bile reva görmediği ruh hali ile benzeşir durumu var mıdır?

“Ergenekon davası Cumhuriyet tarihinin en büyük hukuki hesaplaşmasının adıdır.”

diyen Başbakan Danışmanı Yalçın Akdoğan; 

“Bu dava ile 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan’dan süzülüp gelen müdahale ruhundan hesap sorulmuştur. Bu Türk demokrasisinin
geleceği açısından önemli bir dönüm noktasıdır.“
açıklamasında bulunmuştur.

Asker istedi diye darbe olmamıştır

Bu açıklamanın en büyük çelişkisi, demokrasiyi arzu edilen durakta inilecek tramvay olarak gören zihniyetin demokrasiye referans yapmasıdır.

Geçmişte yapılan askeri darbelerin demokratik bir ülke olma yolunda ilerlemeye çalışan Türkiye’de acılar çektirdiği ve bu süreci olumsuz olarak etkilediği bir vakadır. Ama şu da bilinmelidir ki, bu ülkede asker istedi diye darbe olmamıştır.
Dış ve iç dinamikler Türkiye’yi belli hedeflere doğru yönlendirmek
için darbelerin alt yapısı hazırlanmıştır.

Ayrıca demokrasi ve iktidarın darbe yolu ile değil normal yollarla el değiştirmesi uzun süreli bir birikimin ve kültürün işidir. Türkiye Cumhuriyeti aydınlanma ve demokrasi projesidir ama teslim aldığı miras bunun tam zıttıdır.

Tecavüz etmek bile var

Osmanlı tarihi neredeyse bir darbeler tarihidir. Üvey ananın oğula, kardeşin kardeşe, oğulun babaya, babanın oğula darbesi vaka-i adiyedendir.

  • Darbelerden sonra Padişah ve Halife konumundaki insanı katletmek
    hatta tecavüz etmek bile vardır Osmanlı’da!

Bu açıdan bakıldığında Türkiye Cumhuriyeti çok masum kalır.

Peki, Yalçın Akdoğan’ın dediği gibi Ergenekon davası darbeler ile bir hesaplaşmadır..” denebilir mi? Kesinlikle hayır!

  • Ergenekon, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurucu ilkelerinden, ideolojisinden, kırmızı çizgilerinden uzaklaştırmak ve rejim değişikliği yapmak için planlanan darbe sürecine yönelik muhalif siyaseti baskı altına almak ve sindirmek gerekçesiyle emperyalizm tarafından planlanmış ve işbirlikçisi AKP ve Cemaat vasıtası ile kotarılmıştır.
  • Balyoz ve Casusluk gibi davalar ise bu sürece itirazı olacak Türk Silahlı Kuvvetleri için sahneye konulmuştur.
  • Bugün ülkemiz, “darbecilerle hukuken mücadele ediyoruz” diyen, gerçekte kendileri darbeci olan emperyalist işbirlikçilerle karşı karşıyadır ve gerçek darbe süreci devam etmektedir.

Bu darbenin askeri darbeler gibi kısa sürede tamamlanmamasının ve
uzun sürmesinin nedeni, demokratik görünümlü ve ana operasyonel silahının
hukuk olmasıdır.

AKP ve Cemaat ikilisi

Bu darbenin arkasında esas güç emperyalizmdir.

Nedeni ise ülkemize ve bölgemize yönelik çıkarları ve planlarıdır.
Bu dış dinamiği görmeden olayın sorumluluğunu AKP ve Cemaat ikilisine indirgemek saflık veya en hafif deyimi ile büyük analiz hatası olur.

O zaman bu kötüye gidiş nasıl durdurulur? Bunun için iki çözüm var. Birincisi emperyalizmle anlaşmak “ Aynı projeleri ben de yaparım, merak etme “ demek. Adlarını şimdilik vermeyeyim ama bu seçeneğe oynayanlar var.

ABD’nin onayı var

İkincisi ise, Ekim’den sonra yükselecek halk hareketini de arkasına alan
geniş cepheli bir siyasal hareketle AKP’ye sandıkta hasar aldırmak ve süreç içinde iktidara gelmek. Ben bu seçeneğin geçer akçe olduğunu değerlendirmekteyim.
Aksi emperyalist projenin ekmeğine yağ sürer!

Halen yaşadığımız bölünme ve iç savaş sürecini durdurmak için Mısır’da yaşananlar Türkiye için farklı koşulları, tarihsel geçmişi ve deneyimleri nedeniyle
iyi bir örnek olamaz. Ayrıca Mursi’nin devrilmesinde bir şekilde de olsa
ABD’nin onayı olduğunu değerlendirmek gerek.

Hiç değilse bugün size daha iyi şeyler yazabilseydim. Ama olmadı!
Bulunduğumuz coğrafyada yaşamanın maliyeti ne yazık ki, çok yüksek.

İyi bayramlar diler saygılar sunarım.  (8.8.13)

Türker Ertürk : ERGENEKON” hakkında bir yorum

  1. Rıza GÜNER

    ERGENEKON DAVASI KARARLARI, KENDİNİ SAVUNMAKTAN ACİZ OLMANIN SONUCUDUR!..

    Önce, bu davanın ABD, AB ve Emperyalizmle hiçbir ilgisi yoktur. Çok gelişen, çok güçlenen Sünni Din Bürokrasisi; Askeri Bürokrasi’yi kendine rakip olmaktan çıkarmaya karar vermiştir.

    Cumhuriyet döneminde Yezid’in 7. Yüzyıl’daki Hilafeti, 20. Yüzyılın olanaklarıyla yenilenmiş, Türkçeye çevrilerek yüceltilmiş; bunun sonucunda da DÜNYANIN EN BÜYÜK HALİFELİK ÖRGÜTLERİ KURULMUŞ, DÜNYANIN EN BÜYÜK HALİFELERİ YETİŞTİRİLMİŞTİR.

    Dünyanın en büyük Halifelik Örgütleri on binlerce, yüz binlerce kadro, aydın ve lider yetiştirmiş, halkı kazanmakta, halktan oy alıp iktidara gelmekte uzmanlaşmıştır…

    Buna karşılık askeri bürokrasi, kendini 10 Kasım 1938’de ölen Atatürk’e mahkum etmiş, bütünüyle hayattan kopmuş ve ne yapmaması gerekiyorsa onu yaparak, Kurtuluş Savaşı dönemindeki gibi güç kazanacağını sanmıştır.

    Doğudaki “17 bin faili mechul cinayet, dört bin köyde iki milyon insanın evinin yakılması, on binlerce insanın terörizme bağlanarak öldürülmesi;” Türkiye’nin Kuruluş Felsefesi’nin zerre kadar adalet öngörmediğini ortaya çıkardığı halde; Askeri Bürokrasi, bunun yurtseverlik kabul edileceği zannıyla hareket etmiştir.

    Ergenekon Davası’nda ise; “bu yurtseverlik darbe planlarıyla ustaca birleştirilerek” suçlama yapılmıştır.

    Sanıklar, bütünüyle suçsuz bile olsalar, 10 Kasım 1938’de ölen Atatürk’e bağlı oldukları için sistemi eleştirmekten kaçınmakta; AB ve ABD’yi suçlyarak, kendilerini suçlu duruma düşürmektedirler… 17 bin Faili Mechul Cinayete, iki milyon insanın evinin yakılmasına, yurtseverlik süsü vermeye kalktılar mı, kendilerinden Sanık değil Tutsak olarak söz ettiler mi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bile aleyhlerine karar vermektedir ve verecektir.

    Milyonlarca insan için olmayan adalet, birkaç yüz kişi için de olmaz!..

    Ama Adaletin hiç olmadığı Siyasal Mahkemelerde, Adaletsiz olunduğu oranda güçlü savunmalar yapılır ve tarihe miras bırakılır. Georgi Dimitrov ve Fidel Kastro savunmaları gibi…

    “Ergenekon yalanı, Amerikan Planı” diye yapılan Silivri Savunmaları ise; Ergenekon Davasının Sanık Avukatlarını, İstanbul Barosu Avukatlarını ve Ümit Kocaskal’ı dünyanın en kötü Avukatları durumuna düşürmüştür.

    Halifelik Örgütü’nden “Cemaat” diyerek küçümsemeyle söz eden, Devlet içinde Cemaat kurmanın Anayasayı ihlal suçu olduğunu da idrak etmeyen; gereksiz yere AB ve ABD’yi suçlayarak Halifelik Örgütü’ne çok büyük bir hareket kabiliyeti kazandıran bir savunma anlıyşıyla; Ergenekon Davasının sonucu ne Yargıtay’da ne Anayasa Mahmekemesi’nde, ne AİHM’de ne Lahey’de değişir…

    Bu Avukatlar ve bu Savunma anlayışıyla, dünyanın her yerinde aynı kararlar verilir!..

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir