NAZİF EKZEN
İyi ki kamu ekonomisi var
Kamuda satılabilecek ne varsa satılıyor. Başbakan açıkladı. Kamuya ait sosyal tesisler de satılacak. Sonunda özelleştirme buraya kadar vardı artık. Gazetelerde yer alan ilk haberlere göre, 2013 yılında sosyal tesislerin satışında 60 milyon TL gelir bekleniyor. Köprülerin ve otoyolların 25 yıllık kullanım hakkının Türkiye’nin en büyük iki sermaye grubuna, yabancı ortakla birlikte satılmasından sonra, sıra memur lojmanlarına ve sosyal tesislere kadar geldi.
O arada Yatağan Termik Santralı’nı ihaleye çıkartmak istediler. İhaleyi yapamadılar. Son otuz yıllık özelleştirme tarihinde Yatağan bir ilk oldu. Çalışanlar-İşçiler ihaleyi yaptırmadılar.
Olağanüstü gelir yaratma politikası
Yetmiyor. Kamunun olağan gelirleri ile bütçenin finansman dengesini kuramıyorlar. Maliye Bakanı 2012 bütçe sonuçlarını açıklarken, müjde vermişti! 2013 yılında 15 milyar dolarlık özelleştirme geliri bekleniyor. 2012 tahminlerin çok gerisinde kalmıştı. 10.5 milyar dolar bekleniyordu, 6.3 milyar dolarda kalmıştı. Hazine ve bütçeye yapılan aktarım da beklenenin çok altında kalmıştı. Açıklar büyümüştü. Çünkü ekonomik büyümede beklenenin ötesindeki yavaşlama, vergi gelirlerini düşürdü. Vergi gelirlerinin artık %70’i dolaylı vergilerden oluştuğu için, ekonomik faaliyet hacmi yavaşlayınca, vergi gelirleri hemen düşüyor. Vergi gelirlerindeki düşüş ve özelleştirme gelirlerinin beklenenin altında kalması, 2012 yıl sonunda bütçedeki açığı 21 milyar liradan 29 milyar liraya çıkarttı. Hep olağanüstü gelir gerekiyor. AKP iktidarının on yıllık döneminde hep öyle oldu. Vergi afları ve özelleştirme gelirleri ile hep olağanüstü gelirler sağlandı. Vergi gelirlerinin arttırılması için AKP iktidarının hiç çabası olmadı.
Şimdi daha çok kamu geliri ihtiyacı var. Türk ekonomisi büyüme hızının düşmesine ve düşük büyüme hızlarının önümüzdeki beş yıllık dönemde bir zorunluluk haline gelmesine karşın, kamunun kaynakları-geliri yetmiyor. Çünkü Türk ekonomisini ayakta tutmak için kamu ekonomisinin harcamalarına-yatırımlarına ihtiyaç çok fazla. Türk özel sektörü yatırım yapamıyor. Yatırım yapacak tasarruf gücünü yitirmiş durumda. Yatırım yapabilmesi için daha fazla borçlanması gerekiyor.
Büyümeyen ekonomi
Aralık ayının başında açıklanan III. çeyrek büyüme sonuçları, 2012 yılında, söylenenlerin, beklenenlerin tam tersi olarak ve istenmediği halde, ekonominin kamu kaynaklı büyüdüğünü göstermişti. İstihdam artışı da devlet istihdamı kaynaklı idi. Şimdi açıklanan 2012 bütçe dengesi sonuçları, bu gelişmeyi yıllık bazda bir kez daha doğruluyor. İyi ki kamu ekonomisinin harcamaları var. Yoksa Türkiye 2012 yılını %1 büyümenin de altında kapatacaktı.
Kamu harcamaları gözde
2012 Büyümesi III. çeyrek sonuçlarında, özel tüketim harcamalarında artışın sıfıra yaklaştığının gördük. Buna karşın, kamu tüketim harcamaları beklenenin çok ötesinde arttı. Toplam yatırım harcamalarında %7.6 gerileme var. Özel sektör yatırım harcamalarında %11 gerileme, kamu sektörü yatırım harcamalarında ise %9.6 artış var.
Yukarıdaki tablo 2012 bütçesinin harcamaları için hazırlandı. Toplam harcamalar beklenenin ötesinde %14.5 oranında artmış. İlk sırada personel harcamaları yer alıyor. Artış %17.7 olmuş. Personel harcamalarının artışı ısrarla memur maaşlarındaki artışa bağlanmak istendi. Gerçek ise farklı. Kamu da istihdamının son yılların en yüksek artışının göstermesinin nedeni şu: 2000 yılından bu yana devlete en çok memur 2012 yılında alınmış olacak. 2012 yılı başından Eylül ayı sonuna kadar, kamuda personel sayısında 145 bin memur artışı olmuş. Son üç aylık dönem ile birlikte bu sayının 220 bini bulacağı ve toplam memur sayısının 3.4 milyon kişiyi aşacağı anlaşıldı. Sonraki en hızlı artış %9 oranındaki artış ile gayri menkul sermaye ve üretim harcamalarında gerçekleşti. 2012 bütçesinde bu harcamalarda yıl içinde, önceki yıla göre %9 oranında daralma olacağı tahmini var. Tam tersi olmuş. Tablonun bu harcama kalemine dikkat edilirse, son beş yıllık dönemde bu harcama kaleminde hep tekrar eden bir durum bu. Beş yıllık bir tesadüf olamaz. kasıtlı bir biçimde bu harcama kaleminde aşağıdan tahmin yapılıyor ve düşük ödenek ayrılıyor ve her sene sürekli ödenek aşımı yaşanıyor. Bu harcamalar, kamunun yaptırmakta olduğu inşaat işleri en hızlı artan harcamalarının ilk sırasında. Hangi inşaat harcamaları mı? Ankara’da başta başbakanlık sarayı olmak üzere, birbiri ardından yükselen yeni bakanlık binaları, Meclis’in arka bahçesinde hızla yükselen “ucube” sayılabilecek örnekler. Sonra alt yapı inşaat işleri. Hep inşaat işleri.
İnşaat kamu desteğine rağmen büyümüyor
Yıl başında bütçeye konmuş ödenek açısından bakıldığında, toplam harcamalarda ödenek üstü artış 9 milyar lira olurken, tek başına Gayri Menkul Sermaye ve Üretim harcamalarında yaşanan artış 6 milyar lira ile ilk sırada. Geçmiş beş yılda da aynı durum yaşanmış. Bütçe inşaat işlerini hep bu yolla desteklemiş. Devam ediyor.
Kamu harcamaları 2012 yılı içinde öngörülenden çok daha hızlı artıyor. Kamunun inşaat işleri nedeniyle artıyor ve kamuya alınan personel nedeniyle artıyor. Kamunun bütün bu desteğine karşın, inşaat sektörü dokuz aydan ancak %1 büyümüş. Kamunun desteği de yetmiyor artık.
‘Kamu ekonomisi kötüdür’
Piyasacılığı yeniden kutsayan neo-liberal köktenciliğin, krize kadar olan dönemde, 1980-2007, bu son saldırısını Washington Uzlaşısı simgeledi. Washington Uzlaşısı’nın tek politika aracı, piyasaların tek tayin edici kılınması değildi. Bu, üç temel araçtan ilkiydi, ikincisi özelleştirme ve üçüncü alan: mali disiplinin sıkılaştırılması idi.
“Gelişmekte olan ülkeler için doğru politikalar” olarak belirlenen bu politikaların üç aracının da temel hedefleri, kamu ekonomik faaliyetlerinin alanını daraltmak. Sıkılaştırılmış mali disiplin ile; kamu harcamalarını azaltmak, özelleştirme ile; kamu ekonomisinin mülkiyetindeki sermaye stokunu özele devir etmek. Bu politik tercihlerin yapılmasının nedenleri, Washington Uzlaşısı’nda; “1970 sonrasında, gelişmekte olan ülkelerde devletler bütçelerin denetimini elden kaçırmıştı ve hızla büyüyen açıkları vardı. Verimsiz Kamu İşletmeleri bu açıkları daha da arttırıyordu. Gevşek para politikaları enflasyonun kontrolden çıkmasına neden olmuştu. Ülkeler büyük açıklara sürekli olarak dayanamıyordu ve sürekli büyüme, sürekli enflasyonla mümkün değildir” vurgusu yapılmaktaydı.
1980 rejimleri
Washington Uzlaşısı ile bu grup ülkeler için getirilen iktisat politikası önerileri ve kullanacakları araçlar; “ğru kaynak tahsisini sağlayacak piyasalar eli ile istikrarlı ve sürekli büyümeyi” gerçekleştirecekti. 1945-1980 arasında çevre ekonomilerinde desteklenen ithal ikameci, müdahaleci (kimi örneklerde planlı) ekonomik yönetimin imkân verdiği sanayileşme, yaygın desteklere dayalı tarım ve dayanışmacı bölüşüm politikaları gibi öğelerinden oluşan düzenleme biçimleri, 1980 rejimleri eli ile adım adım tasfiye edildi. “Kamu Kötüdür. Yanlış-kötü kaynak tahsis eder. Kaynak tahsisi bütünüyle piyasalara bırakılmalıdır”.
Geldiğimiz kavşakta “ulusal ekonomilere dönüş” hızla ivme kazanırken, “iyi ki kamu ekonomisi var” deniyor.