Etiket arşivi: Turan Dursun : “Din Bu”

‘Din Bu’ ve biz de buyuz işte!

Mine Söğüt
minesogut@gmail.com
04 Eylül 2020 Cumhuriyet

Allah’tan korkan insan da kötü biri olabilir.
İnançlı insanlar da ahlaksızlık yapabilir.
Bir tarikat lideri de yalan söyleyebilir.
Gerçek İslam budur, yani her şey gibidir.
Kutsallığı bir yakıştırmadır, insan aklının ürünüdür ve o yüzden insana ait olumlu olumsuz hangi değerler varsa hepsini içinde barındırır.
Dolayısıyla dindarlık ile iyi insan olmak arasında mutlak bir paralellik yoktur.

Her kesimden olduğu gibi dini kesimden de bir tarikat lideri, bir din âlimi, bir şeyh, bir imam, dini bütün herhangi bir insan da pedofil olabilir.
İnançlı biri de küçük bir çocuğu cinsel açıdan taciz edebilir.
Allah’ın adını dilinden düşürmeyen biri de kendini kurtarmak için sağa sola ahlaksız teklifler yapıp gerekirse örtülü tehditler savurabilir.
Sorun dindar birinin böyle şeyler yapması yüzünden bütün bir dinin karalanmasında değildir.
Sorun dindar insanların asla böyle bir şey yapmayacağına inanılmasındadır.
Böyle şeyleri “kötü” olan herkes yapabilir.

Dindarlar da yapabilir.

Tehlike zaten her yerde hep vardır. Ve bu durum zaten yeterince korkunçken…
Siz potansiyel bir suçu ve suçluyu asla yargılanamayacağı, sorgulanamayacağı bir dokunulmazlık zırhına sarıp sarmalarsanız, tehlike daha da korkunç hale gelir.
O yüzden bir tarikat liderinin kendi ağzından duyduğunuz o itiraflara…
O kendini kurtarma çabasına…
O çabanın sonunda karşısındakini tehdide varan sözlerine bakıp da sakın “Gerçek İslam bu değil” demeyin.

  • Gerçek İslam tam bu!

İslamın da tüm farklı felsefi oluşumlar gibi, zaaflı, hesapçı, ahlaksız, tehditkâr, tecavüzcü, tacizci vb. karakterdeki insanların yüksek mertebelere gelmelerine, etraftakilerine zararlar vermelerine, iyi niyetleri suiistimal etmelerine olanak tanıyan kurumsal bir yapılanması olabilir.
Sorun, bu yapının dokunulmazlık payesini kuşanarak içinin alacasını saklama potansiyelini görmezden gelen akılcı iradededir.
Altında dini terör örgütlerinin imzası olan onca siyasi cinayete rağmen…

Gerçek İslam bu değil” denile denile siyasal İslamın aklandığı ve önünün açıldığı bu ülkede…

  • Bundan tam 30 yıl önce bugün, Turan Dursun öldürüldü.

O öldürüldüğünde irtica henüz bir tehditti.
Bugün iktidarda.

Turan Dursun, İslamın ya da herhangi bir dini yapılanmanın sosyolojik analizini hileli bir yerden yapan ve İslamın politikleşmesinin sakıncasız olacağı sonucuna varan aydın kesimin desteğiyle iktidara gelen irticanın deşifresini bundan 30 yıl önce yapmıştı.
Hem de bir din âlimi kimliğiyle.
Ama bu ülkenin, onun yazdıklarını okumayan, okusa bile okuduklarına kulak asmayan birtakım aydınları, onun öldürülmesinden de bir sonuç çıkaramayacak kadar karanlıktaydılar.

Turan Dursun’un 30. ölüm yıldönümündeDin Bu” adlı kitabını bulun okuyun. Ama önsözünü de okuyun.

Turan Dursun, kitabının basılacağını göremeyeceğini henüz bilmeden yazdığı o önsözde, yazdıklarını geri çeviren, tehlikeli bulan, dindarların inançlarına saygısızlık olacağı için, dini duyguları incitmekten çekindikleri için yayımlamak istemeyen ya da değiştirerek yayımlamayı öneren solculara, aydınlara teessüf eder.

Ve birkaç ay sonra da evinin kapısında vurularak öldürülür.

O an bu koca ülke de evinin kapısında vurularak öldürülür.
Bugün burnunuza mütemadiyen kötü bir koku geliyorsa…
Kokan işte o ülkenin o günden bugüne evinin kapısı önünde çürüyen cesedidir.

Yılmaz ÖZDİL: YAVER

YAVER

portresi_kravatli

 

Yılmaz ÖZDİL
SÖZCÜ
, 11.08.2016

 

(AS: Bizim kapsamlı irdelememiz yazının altındadır..)

Malta’da cübbesiz halde jet ski yaparken fotoğraflandı. Gerisi çorap söküğü gibi geldi… Şehitliklerimizi ve Sultan Abdülhamid’in kabrini ziyarete geldim diyordu ama, beş yıldızlı Intercontinental’de kalıyor, bikinili kadınlarla yüzüyordu. Gayet makul bi savunma yaptı, “gözlerim bozuk, baktığımda kadın mıdır erkek midir, seçemiyorum” dedi. Altın çerçeveli Versace, Ferre gözlükler takıyordu. Kışın Alplere gidiyordu. İki eşi vardı, İsviçre tatilinde eşlerine Chopard saatler almıştı. Havuzlu villasındaki musluğu bile ithaldi.

Displaying
(7 Trmmuz 2016, Demokrasi ve Şehitler mitingi, Yenikapı – İSTANBUL)

Jet Fadıl’ın kankasıydı. Jet Fadıl‘la beraber Caprice Gold oteli’nin şantiyesine çadır kurup, dua toplantısı yaptılar, duayı bu okudu. Duayı bitirince, bu otelin sadece otel değil, İslama hizmet eden alimlerin kalesi olacağını anlattı, şahıs meselesi olmadığını, ümmet meselesi olduğunu söyledi, kıyamete kadar dayanacak sağlamlıkta bir bina yapıldığını izah etti. Buradan yer satın almak caiz midir diye sordular. Ben size fetva veriyorum, caizdir, fıkıh heyetimizle görüştük, her dört mezhebe uygun hale getirdik, kiralamanız da caizdir dedi. Gerçi bilahare, Jet Fadıl’ı nitelikli dolandırıcılıktan tutukladılar ama, o kadarcık kusur her fıkıh heyetinde olur gari.
*
Kitaplar yazdı. Birinin adı “Uzuvlar için okunması münasip olan şifa ayetleri”ydi.

Erkeğin cinsel organı için okunacaklar başlığı altında, şunları anlattı… “Şu surenin şu ayeti kerimesinin bir kısmı suya okunur, okunmuş sudan alınıp, tenasül organına serpilir, tenasül uzvu okunup üflenir, sabah akşam yedi ismi şerifi yüz kere zikreden kişi, edebiyyen tenasül organı iktidarsızlığı görmez.”
*
Bu bilimsel (!) kitap, satış rekoru kırdı.
*
(Bakın bilim deyince aklıma geldi. Google’a girin, Profesör Aziz Sancar diye arayın, sadece 137 bin sonuç çıkıyor, Cübbeli Ahmet diye arayın, 5 milyon 400 bin sonuç çıkıyor. Sayın ahalimiz ve sayın basınımız, cübbeliyi 40 kat fazla merak ediyor. E hal böyleyken, cübbeliye Nobel vermeyen Nobel heyetini kınıyorum, fıkıh heyetini örnek almalarını temenni ediyorum, parantezi kapatıyorum.)
*
Giyenleri dooğru cennete götüren terlik satıyor. Nal-ı şerif… Sadece cennete götürmekle kalmıyor, peygamberimizi rüyanda görmeni sağlıyor, azgınların saldırısından, düşmanların galibiyetinden, şeytanların şerrinden, sihirden ve büyüden koruyor. 130 lira.
*
Kabir azabından koruyan, cehennem ateşine dayanıklı kefen satıyor iyi mi!…

Ceylan derisine dua yazıyor, bu duayı rahmetlinin göğsüne koyup, bu kefene sarıyorsun, kabirden cennet bahçelerine pencere açılıyor. Televizyonda kampanya yapıp, bu kefenin satıldığı dükkanın adresini veriyor, telefon numarasını veriyor. Alırken dikkat edin, kadın modeli var, erkek modeli var. 370 lira.
*
Peygamberimizin saçının yıkandığı suların paketleme fabrikasını geziyor, paketleme işlemi sırasında mevlid okuyor, mevlid işlemini fotoğraflatıyor, facebook sayfasına koyuyor. Kaça satıyor Allah bilir.
*
Muska var.
Yangına atıyorsun, sönüyor.
Depremde cebindeyse, yırtıyorsun.
*
NASA’nın uzay araştırmalarını “israf” olarak görüyor, Mars’ta su var mı, et var mı, but var mı, manyak manyak işler bunlar, masrafa değmez, bir insan bu kadar akılsız olur mu yauv, salak herifler, bu kafirlerin hepsi cahil zaten, ver bana 100 bin dolar, hepsini anlatayım diyor… İlkokul mezunu.
*
İlkokuldan sonra okumadığı için FETO’nun okullarında filan okumuş olma tehlikesi yok.
*
12 Eylül darbesinde, devrimcileri ülkücüleri tutuklayıp işkence yaparlarken, her dinci gibi bunu da kollamışlar, şeker hastası diye “askerlikten muaf” raporu vermişler. Dolayısıyla… Askerlik yapmadığı için, askeri liselerden mezun olma ihtimali yok, FETO’nun silahlı kuvvetlerdeki imamlarından olma ihtimali de yok.
*
Pırıl pırıl. Özü sözü güvenilir bi insan.
*
Ben hulusi beyin yerinde olsam… Bunu yaver yapardım.

==================================================

Dostlar,

Ülkenin Genelkurmay Başkanı böylesi birinin elini nasıl sıkar??
Nasıl olur da aynı mekanda bunca yakınlaşabilirler??..
Bu mekan neresidir ve neden bu 2 insan bunca yaklaşabilmişlerdir??
Komutan bu kişiyi tanımaz ve bir korunma refleksi ile tokalaşmaktan kaçınamaz mıydı?
Komutanın korumaları ne iş yaparlar?

Bu ülkede “akıl ve bilim” denen 2 kavram kanalizayonlara mı süpürülmüştür?
Ülke insanının bunca sefil inanç sömürüsünden korunması kimin görevidir ve nasıl yerine getirilecektir?

Beş yüz yıl önce Ortaçağ karanlığında Kilise’nin para karşılığı günah bağışlaması,
Endülüjans kağıtları ile Cennet’ten tapu satması ile cüppelinin yaptıkları çok farklı mı??

Türk Ceza Yasası md 158/a “Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,” diye başlıyor. Hiçbir Cumhuriyet Savcısı bu eylemlerin hukuksal nitelendirmesini yapmayacak mı? Niçin??

Üstelik Türk Ceza Yasası md. 2/3 aşağıdaki gibi çoook açıkken :

– Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, millî veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz.

Acaba iktidarda AKP olduğu için mi bunlar yapılabiliyor? Aklımız duruyor..
Yani halkın dince kutsal duyguları acımasız bir vahşetle sömürülürken, üstelik millet  (ümmet!)
sözde dinci eğitime boğulurken böylesi bir tablo mu hedefleniyor?
İHL ve İlahiyat Fakültelerinin ve öğrencilerinin sayısı bunun için mi olağanüstü artırılıyor??

Din bu mudur??
Merhum Turan Dursun isyanlar ve çığlıklar içinde bu soruya yanıt arıyordu “DİN BU” adlı kitabında.. Ve yazdıkları, sordukları, yanıtları yaşamına mal oldu..

Merhum Prof. Yaşar Nuri Öztürk “Kötülükler Toplumu” diye bir kitap yazdı.
Size göre bu 2 sözcük Türkiye’nin içine sürüklendiği çirkefi açıklamada çoook aciz değil mi??

Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ne iş tutar?
Kuruluş yasasında “huraflerle halkın acıması sömürüsüne göz yummak hatta ortam hazırlamak” ona görev olarak mı verilmiştir??

DİB Başkanı Prof. Görmez “görmesin – duymasın – konuşmasın – yazmasın” diye mi
o görevdedir??

Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu Yüce Önder Gazi Mustafa kemal ATATÜRK
neler söylemişti 80-90 yıl önce; günümüzde neler oluyor bu ülkede??

  • Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.
  • Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor.
    Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır.
    Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.
  • Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.
  • Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.
  • Biz dünya medeniyeti ailesi içinde bulunuyoruz. Medeniyetin bütün icaplarını tatbik edeceğiz.
  • Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil,
    doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.
    *****

    Ger-çek-ten, 

  • “AKP ile LANETLİ YILLAR” yaşıyoruz…Sevgi ve saygı ile.
    11 Ağustos  2016, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com