Etiket arşivi: Suruç katliamı

Polis bombacıları biliyordu

Polis bombacıları biliyordu!

Ailelerin şikâyetlerinin ardından savcılığın soruşturma başlattığı ve yapılan dinlemelerle Dokumacılar hücresinin deşifre edildiği ortaya çıktı. Ömer Deniz Dündar’ın gözaltına alınıp serbest bırakıldığı, Suruç katliamı öncesi Yunus Emre Alagöz kardeşine ‘Bu seninle son görüşmemiz’ dediği de dosyada…

Ankara katliamını gerçekleştiren canlı bombalar Yunus Emre Alagöz ve Ömer Deniz Dündar ile ilgili skandal bilgiler geliyor. Adıyaman’da bazı ailelerin Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı’na yaptıkları şikâyetlerin ardından savcılık soruşturması başlatıldığı,
telefon dinlemeleriyle Adıyaman’daki IŞİD bağlantısı olan Dokumacılar hücresinin deşifre edildiği, Ömer Deniz Dündar’ın gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldığı ortaya çıktı.

Suruç saldırısından 2 ay önce kardeşi Yusuf Alagöz ile telefon konuşması yapan Yunus Emre Alagöz ise telefonda kardeşine

  • “…Belki seninle son görüşmem. … Allah için sana vasiyetim, yani aileye sahip çık Yusuf”, “Vallahi burası kadar … bir yer yok. Burası kadar güzel bir yer yok a daha iki tane kardeşi gömdük tez hemen gömdük, gittiler abilerine kavuştular yani daha bir saat olmadı kendim gömdüm yani kardeş Allah yolunda paramparça olmuşlardı.” diyor.

Belgeler CHP’lilerde

CHP İstanbul Milletvekilleri Ali Şeker ve Eren Erdem’in ulaştığı belgeleri Cumhuriyet kamuoyuna duyuruyor. Akıllara durgunluk veren güvenlik ve istihbarat zaafiyetinin başlangıcı 2013’e dayanıyor. Geçen hafta Ankara’daki bombalı eylemi gerçekleştiren
Ömer Deniz Dündar’ın ailesinin de aralarında bulunduğu bir grup aile, çocuklarının IŞİD’le bağlantıları nedeniyle Başbakanlık BİMER’e ve Cumhurbaşkanlığı’na başvurmuşlardı.
Bu gün gün yüzüne çıkan belgelere göre, bu başvuruların ardından Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı bir soruşturma başlattı. Soruşturma çerçevesinde çok sayıda kişi teknik takibe alındı, telefonları dinlendi. Dinlemeler sonucunda Adıyaman’da IŞİD’le bağlantılı Dokumacılar hücresi deşifre edildi. Yunus Emre Alagöz ile Ömer Deniz Dündar da iddianameye girdi. Dündar’ın Suriye’deki militanlarla yaptığı telefon görüşmeleri de
aynı şekilde iddianamede yer aldı. Dündar soruşturma çerçevesinde gözaltına alınıp ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. Serbest bırakılan Dündar Suriye’ye gidip eğitimlerine
devam etti.

Takvimler Mayıs 2015’i gösterirken, devam eden soruşturma kapsamında Suriye’de bulunan bombacı Yunus Emre Alagöz’ün, Türkiye’deki kardeşi Yusuf Alagöz’le yaptığı
telefon konuşmaları teknik takibe takıldı. Tapelere yansıyan ifadeler, vahşetin kapıda olduğunu ortaya koydu.

İfadesini de verdi

Yunus Emre Alagöz’ün kardeşi Yusuf, bu görüşmeden 2 ay, Suruç katliamından da 5 gün sonra, 25 Temmuz’da Adıyaman Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde ifade verdi. Alagöz, ifadesinde abisinin Suriye’de olduğunu ama orada ne iş yaptığını bilmediğini söyledi.
IŞİD’le bir bağlantısının olmadığını söyleyen Yusuf Alagöz’e, Adıyaman’dan Suriye’deki radikal örgütlere katılan kişilerden tanıdığı kimse olup olmadığı da soruldu. Diyarbakır Bombacısı Orhan Gönder’in abisini tanıdığını ifade eden Yusuf Alagöz, bunun dışında kimseyi tanımadığını söylerken,

Ben son zamanlarda kendi halimde yaşamaya başladım. Çünkü sabah erkenden işime gider, akşam da geç vakitte eve döner, son zamanlarda bu haldeydim. Kimseyle diyalog halinde değildim.” dedi.

[Haber görseli]3 kardeşten 2’si canlı bomba oldu

Şeyh Abdurrahman Alagöz: Suruç bombacısı. Alagöz kardeşlerin en küçüğü.

Yunus Emre Alagöz: Ankara bombacısı.

Ağabey. Yusuf Alagöz: Adıyaman’da esnaf. Ortanca kardeş. Suruç katliamından 5 gün sonra ifadesi alındı. Örgütlerle bağlantısı olmadığını, ağabeyi Yunus’un Suriye’de olduğunu söyledi.

Habersiz çekti gitti

Sorguda Yusuf Alagöz’e Suruç bombacısı kardeşi Şeyh Abdurrahman Alagöz de soruldu. Alagöz, kardeşiyle ilgili şu ifadeleri kullandı:

“Şeyh Abdurrahman Alagöz isimli şahıs benim kardeşim olur. Kendisini en son 3-4 ay önce evde görüştük. En son hal ve hareketleri gayet normaldi, böyle bir eylemde bulunacağını ailece hiç düşünmezdik. 2015 Mart ayı içerisinde bize haber vermeden vedalaşmadan evden ayrıldı. Bazen sık sık Gaziantep iline medreseye gidiyorum diye evden ayrılırdı. 15-20 gün kalır gelirdi. Söylediğim gibi en son haber vermeden çekip gitti. Abim Yunus Emre Alagöz isimli şahıs
2009-2010 yıllarında Afganistan’a gitti. İran’da medrese eğitimi aldı. Orada çatışma bölgelerinde faaliyette bulunduğunu bilmiyorum. Sürekli Arapçasını geliştirmek istiyordu.
Son zamanlarda hal ve hareketlerinde bir değişiklik görmedim. Yunus Emre 2015 yılı Ocak ve Şubat aylarında habersiz olarak çekip gitti. Şu an Suriye’de olduğunu biliyorum.”
(Cumhuriyet haber portalı, 17.10.2015)

======================================

Dostlar,

Ankara Kanlı Cumartesi‘nin 1. haftası bitti.
102 masum yurttaşımız feci biçimde 2 patlamada öldüler.
500’e yakın yurttaşımız yaralandı..
Onlarcası yaşamı el – koş – bacak – göz… gibi organlarını yitirmiş olarak yaşamlarını engelli olarak zorluklarla sürdürecekler..

Bu toplumsal travmayı da kollektif sosyal bellek .oook uzun yıllar unutmayacak..

Kitleler terörize edilerek şiddet üzerinden teslimalınmak ve 1 Kasım 2015 seçimlerinde AKP’ye oy vermeye yönlendiriliyor..

Katiller hala ortada yok..
Ama siyasal sorumluları biliyoruz..
AKP – RTE politik sorumlular ve hala istifa etmiyorlar..
Cumhuriyet‘te yazılanlar dehşet vericidir.
Tümü ile doğru ise, APK iktidarı bu kanlı senaryoya göz yummuş demektir.
Siyasal ve hukuksal faturası elbette çok ağır olacaktır..
İlk faturayı 1 Kasım 2015^te seçmen kesecektir..
Dileriz yasal – hukuksal hesaplar da gecikmeden sorulur..
Türkiye AKP – RTE sorunundan kurtulur ve bu karanlık dönem aydınlatılır..

Basına sansür koymakla vs. bu muazzam kumpas örtbas edilemez..

Sevgi ve saygı ile.
17 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Kanlı Plan adım adım deşifre oluyor

​Kanlı Plan adım adım deşifre oluyor

YURT‘un açıkladığı ve Erdoğan-AKP kliğinin Meclis çoğunluğunu tekrar ele geçirmek için uyguladığı plana yönelik yeni kanıtlar ve adımlar doğrudan AKP yönetimince ortalığa saçılıyor ..
(YURT, 31.7.2015)

HABER ANALİZ/ ÇAĞLAR TEKİN

Erdoğan ve yandaşlarının tek başına iktidar için uygulamaya koydukları kanlı tezgah, Türkiye’yi belirsizlikler ülkesi haline getirdi.

Kan ve gözyaşı dinmiyor, çatışma, saldırı ve şehitler bitmiyor.

Tezgahın amacı şu                      :

Çatışma tırmandırılarak erken seçime gidilecek.
HDP baraj altı kalacak, 80 vekili AKP alacak.
MHP’deki radikal oylar da AKP’ye dönecek.
Böylece AKP tek başına iktidar, Erdoğan başkan olacak.

Kanlı tezgahı, AKP yöneticisi Atalay ve Akdoğan doğruladı. Atalay, teşkilatlara gönderdiği gizli yazıda %60’lık bloku nasıl çökerttiklerini anlattı,
Akdoğan, “Çözüm Süreci”nin başkanlık için feda edildiğini söyledi.

AKP ve Tayyip Erdoğan’ın 7 Haziran seçimlerinde ağır bir yenilgiye uğrayarak iktidardan düşürülmesinin ardından uygulamaya koyulan ve ülkeyi adım adım kanlı bir çatışma ortamına çeken planı gazetemiz ortaya koymuştu.

‘AKP’nin kanlı planı’ manşetiyle sürecin nasıl işlediğini ve gelecekte ne gibi adımlar atılacağını Genel Yayın Yönetmenimiz Merdan Yanardağ’ın kaleminden okurlarımıza ulaştırmıştık. Planda ülke adım adım kanlı bir çatışma ortamına sürüklenecek ve ardından da AKP’lilerin sıklıkla dillendirdiği, “koalisyon kaos demektir” tezi etrafında propaganda başlayacaktı. AKP Hükümeti şimdi, “koalisyonun adı bile yetti” diyerek
bu yolda ilerlemeye devam ediyor. Dün yaşanan gelişmeler de bu planın ilerleyişine yönelik çok sayıda işaret barındırıyor.

Son on günde ölenlerin sayısı şimdiden 50 kişiye ulaştı (AS: 20-20 Temmuz arasında
51 ölüm!
).
Daha dün 3 asker, bir polis ve bir sivil yurttaş yaşamını silahlı saldırılar ve çatışmalar sonrasında yaşamını yitirdi. Sınır ötesi hava operasyonlarında kaç kişinin öldüğü ise bilinmiyor. Yandaş basının verdiği doğruluğu kuşkulu kimi haberlerde
ölü sayısının 200’ü aştığı bile ileri sürülüyor.

Plan için fırsat Suruç katliamı               :

Planın esas kanlı ayağı ise Suruç katliamıyla başladı.
AKP Hükümetinin kuruluşundan başlayarak desteğini hiç eksik etmediği ve
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun adlandırmasıyla “Öfkeli gençler” yani cihatçı terör örgütü IŞİD‘in Suruç’ta 31 sosyalist genci katletmesiyle meşru zemin doğdu.
Suruç katliamının ardından, nasıl ve neden yapıldığına ilişkin hakkında çok sayıda yanıtlanmamış soru bulunan Ceylanpınar suikastıyla iki polisin öldürülmesi de saldırı için yeterli zemini sağladı. Suruç katliamıyla ilgili olarak HDP Eş Genel Başkanı
Selahattin Demirtaş’ın, Tayyip Erdodğan’a bağlı “Yeni Gladyo” yapılanmasını suçlaması bu aşamada oldukça ilginç bir gelişme olarak kaydedilmeli.

Ardından PKK yöneticilerinin Kandil’den yaptıkları açaklamada, iki polisin öldürülmesini üstlendikleri ilk açıklamayı düzelterek, suikastın kendileri tarafından yapılmadığını
ileri sürmeleri de yine önemli bir gelişme olarak görülmeli.

Ülke içinde ve dışında IŞİD’e yöneldiği iddia edilen bir operasyon başladı.
Ancak operasyon sırasında mezhepçi terör örgütü IŞİD‘i incitmemek için adata olağanüstü bir duyarlık gösterildiği gözlemlendi. Öyle ki, gözaltına alınan kuşkulu sayısı 1350’ye ulaştığı halde bu rakamın yalnızca 150’sinin IŞİD üyesi oldukları açıklandı.
IŞİD üyeliği kuşkusuyla gözaltına alınanların ise yalnızca 8’i tutuklandı.

Bu durumda, operasyonlar sırasında 1200’e yakın kuşkulunun ise radikal sol örgütler ve PKK mensupluğu gerekçesiyle gözaltına alındığı ortaya çıktı. Dahası, bunların birçoğu tutuklandı.

     Bu arada İstanbul’un Bağcılar semtinde sosyalist bir genç kadın,
YURT’un polis tutanaklarındaki kayıtlardan ortaya çıkardığı üzere,
yargısız infaz (polis eliyle cinayet) sonucu öldürüldü.

Bu tablo ortada büyük sehtekarlığın bulunduğunu, AKP-Erdoğan iktidarının,
IŞİD’e yönelik operasyonu dejenere ederek, esas sol guruplara ve Kürt örgütlerine yönelik bir saldırı başlattığını ortaya koydu.

Erdoğan ve militan siyasal islamcı grubu,
böylece Türkiye’yi iç savaşa götürecek kanlı bir çatışma sürecini başlatmış oldu.

Bu durum, Erdoğan ve ekibinin, kendi mezhepçi faşizan rejimini kurabilmek için her türlü çılgınlığı yapabileceklerini gösterdi.

İlk itiraf Akdoğan’dan

Önceki gün AA’ya açıklama yapan Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın,
HDP’ye yönelen eleştirileri ve Dolmabahçe Mutabakatı’nı dahi, neredeyse,
“gazozuma ilaç koydular” düzeyindeki bir gerekçeyle reddettiklerini ortaya koydu. Akdoğan’ın açıklamaları, çözüm sürecini Erdoğan’ın isteğiyle bitirdiklerini ve
bir erken seçimle HDP’yi baraj altına itmek ve bunu yaparken takındıkları tutumla MHP’den birkaç puan oy devşirerek tek başına iktidar olmayı hedefledikleri şeklindeki planı da dolaylı olarak itiraf etmiş oldu.

Atalay’ın talimat metni

AKP Genel Başkan Yardımcısı Beşir Atalay’ın parti teşkilatlarına yolladığı ortaya çıkan ve Taraf gazetesinin dün haberleştirdiği “gizli yazı” da Yurt’un ‘Kanlı Plan‘ haberini doğrular nitelikte. Habere göre Atalay yolladığı yazıda erken seçime hazır olunması talimatı veriyor teşkilatlara. Yazıda AKP karşıtı %60’lık bloğun dağıtıldığı ve AKP’nin psikolojik üstünlüğü yeniden ele geçirdiği vurgulanıyor. Atalay’ın mesajında HDP’ye yönelik tutumun sertleştirilmesi ve “HDP ikiyüzlü” mesajının verilmesi isteniyor. %60’lık bloğun kırılmasında, TBMM Başkanlığı seçimlerinin iyi bir başlangıç olduğunun altı çiziliyor.

Yandaş medyada itiraf gibi haber

Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen Star Gazetesi de dünkü 1. sayfasından verdiği haberde, Cumhurbaşkanı’nın Çin gezisi esnasında da “operasyona yönelik mesaisini aralıksız sürdürdüğü” vurgulanıyor. Bunun anlamı şu; Anayasa gereği güncel siyaset dışında kalmak zorunda olan Cumhurbaşkanı, Çin gezisinden ‘Kanlı plana’a yönelik direktiflerini vermeye devam ediyor..

==============================================

Dostlar,

Galiba Türkiye’de kurgulanan ve sahnelenen kanlı oyuna en yerinde tanıyı
YURT Gazetesi koyuyor..

Yetkin, birikimli ve yürekli araştırmacı gazeteci-yazar ayın Merdan Yanardağ’ın genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş olması bu gazeteyi günümüz koşullarında daha da değerli kılıyor.

Yapılan irdelemeye, haber – çözümlemeye katılmamak olanaklı mı?
Biz de 20 Temmuz 2015 Suruç kırımının komplo olduğunu il günden beri sitemizde işliyoruz.

40 katır mı / 40 satr mı??

Durumumuz böylesine ikilemde… Bir yanda AKP’nin dinci faşist diktatörlük dayatması öbür yanda Kürt ırkçılığı yaparak emperyalizmin maşalığına soyunan HDP – KCK ve Batı’nın silahlandırdığı çetesi PKK – PYD – YPG.. (IŞİD’i geçici ayraca alırsak..)..

Fakat Ulusumuzun sağduyusuna güveniyoruz..
AKP – RTE öyle bir ders alacak ki, kazdıkları kuyuya gömülecekler..
Sonrasında da kanlı planların yasal hesabını verecekler..
Bir halka bunca zulmü, bunca masum kanına – canına dayalı bir “meş’um politik hırsı”
Yüce Tanrı’nın sessizce izleyebileceğini hiiiiç ama hiiiiç sanmıyoruz…
Tabii bu sorunu göklere havale etmek yazgıcılığı anlamında değildir.
Nesnel politik – aklılcı – düşünsel savaşım sürdürülmeli, kitlelere gerçekler anlatılmalıdır.
CHP’ye tarihsel yaşamsal sorumluluk ve yükümlülükler düşüyor..
Gereğini yaparsa, sürüklendiğimiz erken seçimden en kazançlı CHP çıkabilir.

Sevgi ve saygı ile.
1 Ağustos 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Merdan Yanardağ : O iyi insanlar…

O iyi insanlar…

portresi_olgun
Merdan YANARDAĞ
Keskin Kalem
YURT’un Sesi
YURT Gazetesi, 23.7.15

 

Yaşar Kemal’in “Demirciler Çarşısı Cinayeti” adlı o destan gibi romanı şöyle başlar;

“O iyi insanlar o güzel atlara binip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.”

Bir şiir tadındaki roman yine aynı sözlerle biter. ‘Demirciler Çarşısı Cinayeti’,
Yaşar Kemal’in “Akçasazın Ağaları” adlı nehir (seri) romanlarının en ünlüsüdür.

Bu roman tarihle, zamanla, düzenle hesaplaşmanın öyküsüdür. Güney’de, Çukurova’da, Toros eteklerinde ağalık düzeni çökerken, hemen yanı başında açılan yeni tarihsel dönemi ve değişimin kaçınılmazlığını anlatır. Ancak bu değişim geciktikçe, eski kurumlar ve bir önceki çağın güçleri direndikçe, daha da önemlisi yıkılanın yerine yine insanı kendisine, doğaya ve ürettiklerine yabancılaştıran bir düzen kurulmaya başladıkça geçiş dönemlerinin yozlaşması da kaçınılmazdır.

Toplumların serüvenlerinde öyle tarihsel dönemler vardır ki, bazen iyiyi ve güzeli
temsil edenler sahneden çekilir. Ortam kötü olanlara, eskiyi temsil edenlere ve çirkinliklere kalır. Eski yıkılır, ancak yeni olan bir türlü gelemez.

Yaşar Kemal’in Demirciler Çarşısı’nda yaşamı örslerinde döven o demirci ustaları,
bu durumu anlatır. O sözler öyle güçlüdür ki, üzerine başka söz edilemez.

Dün Türkiye’nin her köşesinden Suruç katliamına kurban verdiğimiz o güzel ve
yürekli çocukları uğurladık.

Belki, “o iyi insanlar” bir dönem gerçekten çekip gitmişti bu ülkeden.
Darbecilere, yobazlara, ırkçılara, yani kötülüğe kalmıştı bu topraklar.
Ancak o güzel insanlar, o beyaz atlarına yeniden binip çoktan döndüler.
Gezi/Haziran direnişi, bir anlamda onların dönüş destanıydı.

Suruç’ta yitirdiğimiz insanların uğurlandığı törenler, onların bu topraklara döndüğünün, dahası binlerce, on binlerce, yüz binlerce olduklarının kanıtıydı.

Edebiyata sığınarak söyleyelim;
bu ülkeyi, “Demirin tuncuna, insanın piçine” bırakmayacağız.

====================================

Dostlar,

Bize de “Keskin Kalem” Sayın Merdan Yanardağ‘a “kalemine sağlık” demek kalıyor..

Elbet bunlar da geçecek…
İnsanlık onuru tüm kötülüklerin üstesinden gelecek.
İnsan aklı ve gönü giderek yücelecek, “insan” bu zavallı bebeklik – ilkellik dönemlerini geride bırakacak ve kendisini acı acı gülümseyerek ayıplayacak tarihin tunelinde.

Sevgi ve saygı ile.
23 Temmuz 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com