Etiket arşivi: seferberlik bilinci içinde aşılama

ANKA HABER AJANSINA Demecimiz : “TÜRKİYE’DE TOPLUM BAĞIŞIKLIĞI ARTMIYOR, AZALIYOR”

PROF. DR. SALTIK:

“TÜRKİYE’DE TOPLUM BAĞIŞIKLIĞI ARTMIYOR, AZALIYOR”

11.11.2021 16:27
PROF. DR. SALTIK: “TÜRKİYE’DE TOPLUM BAĞIŞIKLIĞI ARTMIYOR, AZALIYOR” (ankahaber.net)

https://www.gazeteduvar.com.tr/prof-dr-saltik-turkiyede-toplum-bagisikligi-artmiyor-azaliyor-haber-1541526

WhatsAppLinkedIn

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Sağlık Bakanlığı’nın 2 doz aşılama oranını %80 dolayında gösterdiğini, ancak bağışıklamanın bu oranda olmadığın belirtti. Saltık, “90 milyon hedef nüfusun üçte biri dışarıda tutulup 61 milyon hedef nüfus alındığı için o %79’un üçte birini bir çırpıda indirmemiz gerekiyor. Onun üçte biri 27 yapar ve 52’ye iner. Aradan geçen zaman, ne ölçüde insanların bağışık yanıt verdiği, araya giren yeni varyant tipler nedeniyle o toplum bağışıklığı düzeyi %52’de de değil. Türkiye’de toplum bağışıklığı artmıyor, azalıyor” dedi.

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık koronavirüste gelinen durum ve aşılama hızı hakkında ANKA Haber Ajansı’nı sorularını yanıtladı. Saltık’ın açıklaması şöyle:

“HALK, BİTMİŞ GİBİ SALGINI YAŞIYOR”

“Bugün biliyoruz ki, hastalığı hafif geçirenlerde çok hafif bağışıklık oluşuyor. Ancak ciddi ve ağır geçirenlerde daha güçlü bir bağışıklık gelişiyor. O da yaklaşık 4-5 ay dolayında, en çok 6 ay sürüyor diyelim. Aşıyla elde edilen bağışıklık daha güçlü. Başlangıçta, ‘Doğal yollarla elde edilen bağışıklık daha kalıcı oluyor’ diyorduk. Şimdi böyle olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla bir yandan gerek Türkiye’nin gerek dünyanın çok yaygın seferberlik bilinci içinde aşılamayı sürdürürken, bir yandan da toplumsal hareketliliği sınırlandıracak önlemlere gereksinim var. Halk, bitmiş gibi salgını yaşıyor.

“TÜRKİYE’DE TOPLUM BAĞIŞIKLIĞI ARTMIYOR, AZALIYOR”

Değerli halkımız, aşılardan güvenini eksiltmesin çünkü bu kağıt üstünde eriştiğimiz %80 oranında 2 doz aşılama, gerçek bir toplum bağışıklığı değil. Birincisi, 90 milyon hedef nüfusun üçte biri dışarıda tutulup 61 milyon hedef nüfus alındığı için o %79’un üçte birini bir çırpıda indirmemiz gerekiyor. Onun üçte biri 27 yapar ve %52’ye iner. Türkiye toplumu içinde 2 doz aşı olmuş insanların oranı %52’ye geliyor. İkincisi, ikinci dozdan sonra ne ölçüde insanın bağışıklığı zayıfladı, bunu bilmiyoruz. Üçüncüsü, iki doz aşılı olan insanların ne oranda bağışık yanıtı verdiğini de bilmiyoruz. Yani kağıt üstünde aşılama oranı, aynı zamanda hastalığa karşı bağışık olmak anlamına gelmiyor. Bağışıklama ve aşılama farklı şeyler, halkımızın bunu anlaması gerekiyor. Bağışıklama, ancak aşılamayla ve hastalığı geçirerek sağlanabilir. Aşılama, bağışıklamanın bir aracıdır. Aşılama her zaman birebir bağışıklama demek değildir. Bütün bu nedenlerle; aradan geçen zaman, ne ölçüde insanların bağışık yanıt verdiği, araya giren yeni varyant tipler nedeniyle gerçekten o toplum bağışıklığı düzeyi %52 de değil. Daha aşağılarda ama kaç olduğunu hesaplayabilmek için elimizde Bakanlığın veri tabanının bulunması gerek. Günlük aşılama sayıları çok azaldığı için, geçen zamanla birlikte bağışıklığı zayıflayan ve sönümlenenler kovit-19’a duyarlı duruma geliyor. O toplum bağışıklığı havuzundan ayrılıyor. Havuzun yeni aşılananlarla yukarıdan dolduğunu, geçen zaman nedeniyle bağışıklığı sönümlenenlerin de aşağıdan kaçak verdiğini düşünürsek, Türkiye’de toplum bağışıklığı artmıyor, azalıyor! İşte bu dinamik nedenlerle de salgınla baş etmekte zorlanıyoruz.

“BİR AŞININ 3. DOZUNU YAPMAK İÇİN 3 BİLİMSEL KANIT ARARIZ”

Tıp bilimleri bugün tümüyle kanıta dayalı olarak yürütülmekte. Bakanlığın bu politikasının da bilimsel kanıtlarının olması gerek. Bir aşının 3.dozunu yapmak için 3 bilimsel kanıt ararız. Öncelikle şunu ayırt etmek gerekiyor : Bir tazeleme dozu ile aşının üçüncü dozuna gereksinim duyulması birbirinden farklı şeyler. Örneğin inaktif çocuk felci aşılarını biz bebeklere 2. ayda başlar, 2’şer ay arayla 3 doz yaparız. Bunlar yineleme dozlarıdır ve son dozdan (3. doz) yaklaşık bir yıl sonra ve 48. ay sonunda bir rapel (anımsatma dozu) yaparız. Bu, olağan koşullarda o aşıdan beklenen bağışık yanıtın en üst düzeye erişmesi ve uzun süreli kalıcı olmasıdır.

“BİLDİĞİMİZ RUTİN TAZELEME YA DA GÜÇLENDİRME YA DA RAPEL DOZU DEĞİL”

Fakat şimdi karşı karşıya bulunduğumuz tablo; aşı takvimindeki bildiğimiz rutin tazeleme ya da güçlendirme ya da rapel dozu değil. Bakanlığın gerekçeleri toplumda belirlenen 3 kümeye dönük. Tıp biliminde bu uygulama için 3 gerekçe olmalı. İlki, eğer kişiler bu aşılara yanıt vermediyse siz yinelemeyi düşünürsünüz. Dolayısıyla, ülkemizde BioNTech aşısına yeter bağışık yanıt oluşmadı mı, bunun ortaya konması gerekir. İkinci olarak acaba bağışık yanıt verdiler ancak bu bağışık yanıt beklenenden daha erken dönemde mi zayıfladı? Dolayısıyla zayıflayan bağışıklığı güçlendirmek mi gerekiyor? Üçüncüsü ise birtakım yeni varyantlar mı ortaya çıktı, bu varyant tipler şimdiye dek yapılan aşılardan kaçıyor mu? Bu soruların yanıtı net olarak ortada değil. Sonuncusundan başlamak gerekirse, bu aşılardan kaçan yeni bir varyant ortada yok. Delta + (Plus) varyantı da bir ölçüde aşılardan kaçıyor denmekle birlikte, büyük ölçüde 2 doz mRNA aşısı halen etkili. Bunu nereden görüyoruz, 3 ölçütümüz var:

Birincisi hastaneye yatma hızları. Bu 2 doz aşıyı olan insanların enfeksiyonu almaları durumunda hastaneye yatırılma oranları, farklı aşı olanlar ya da eksik aşı olanlarla karşılaştırıldığında çok düşük kalıyor.
İkincisi hastalığın ağır geçmesi, bu da oldukça az görülüyor.
Üçüncüsü de ölümler. Ölümlerin de büyük oranda 2 doz BioNTech aşısı olmayanlarda görüldüğü biliniyor.

“BAKANLIK BU 3 SORUYA YANIT VERMEDİ”

Bakanlık açıklamalarında bu 3 soruya yanıt vermedi. Yalnızca ‘Bilim Kurulu’nun önerileri doğrultusunda kararımız, yeni politikamız bu yönde’ dedi. Oysa Bilim Kurulu’nun da bu tavsiye kararlarını hangi bilimsel kanıtlara dayandırdığını, hangi sayısal verilere yasladığını, hangi Epidemiyolojik çözümlemeleri (analizleri) kaynak aldığını açıklaması gerekir. Türkiye, çok geri kalmış bir Afrika toplumu ya da Orta Asya’nın derinliklerindeki kim ülkeler gibi ilkel, gelişmemiş bir toplum değil. Cumhuriyet’imiz oldukça gelişmiş bir insan gücü yarattı. Bunlar Türk kamuoyu tarafından rahatlıkla anlaşılabilir.

“ÜÇÜNCÜ DOZ BİONTECH AŞISININ BİLİMSEL KANITLARI AÇIKLANMADIĞI İÇİN BİR BOŞLUK SÖZ KONUSU”

3. doz BioNTech aşısının dayanakları, bilimsel kanıtları açıklanmadığı için bir boşluk söz konusu. Ne yapacağımızı doğrusu biz de bilemiyoruz. Soranlara, ‘3. dozu olun ya da olmayın’ deme konusunda bir sıkıntı yaşıyoruz. 3. doz BioNTech’e başlayan ülkeler, bu 3 soruya bilimsel kanıtlar ortaya koydular ve o çerçevede açtılar. ABD ve kimi Avrupa ülkelerinde 3. doz açıldı. Türkiye’de de açılabilir ama Sağlık Bakanlığı’nın mutlaka hangi bilimsel kanıtlara dayandığını kamuoyunun önüne koyması gerekir.

“AŞILARA GÜVENİNİZİ YİTİRMEYİNİZ”

Seferberlik bilinci içinde yaygın aşılama, 3. doz aşının bilimsel kanıtlarının ortaya konması, toplumsal hareketliliğin mutlaka belli ölçülerde sınırlandırılması ve insanların uyarılarak kapalı alanlarda maske zorunluluğu gibi önlemlerin alınması ve bunların birlikte yeniden güncellenmesi gerekir. Halkımıza son olarak söyleyeceğim şudur:

  • Aşılara güveninizi yitirmeyiniz, aşı olunuz, eksik aşılarınız varsa mutlaka tamamlayınız,
  • 2 doz BioNTech olduysanız üçüncüsünü Sağlık Bakanlığı zaten belli koşullarda verecek.”

 

***
Demecimizden kısa bir süre sonra Sağlık Bakanlığı, 18+ yaş topluma, 2. dozdan 6 ay geçmesi koşulu le 3. doz BioNTech aşılamasını açtı..

Yararlı olması dileğiyle..

Demecimizi izlemek için tıklayınız ( 9 dk.)

Sevgi ve saygı ile. 12 Kasım 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik