Fosil yakıt teşviklerine hayır!
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)
“İklim değişikliği mücadelesi her zamankinden daha acil. Dünya üzerindeki sağlıklı yaşamı korumak için küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi döneme göre 2 C derece altında tutmamız gerekiyor. 2015 Paris Anlaşması’nın bu temel hedefine ulaşmamız ancak küresel emisyonlardaki artışı 2020 yılından önce durdurmamızla mümkün.”
“Fosil yakıtlara verilen kamu teşviklerinin sonlandırılması, Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşmanın en etkin yollarından biridir. Teşviklerin kaldırılması aynı zamanda G20 ülkeleri tarafından 2009 yılında verilen ama halen tutulmamış bir sözdür.”
Yukarıdaki satırlar Sağlık ve Çevre Birliği (Health and Environmental Alliance – HEAL) örgütünün 2017 Ekimi’nde yayımlamış olduğu “Gizli Maliyet: Fosil Yakıt Teşviklerini Sonlandırmanın Sağlık Faydaları” başlıklı raporundan alındı. HEAL, çevre kirliliğinin ve özellikle karbondioksit ve öbür sera gazlarının insan sağlığı üzerine etkileri konusunda çalışmalar yürüten, Avrupa’nın önde gelen sivil toplum kuruluşlarından biri. Yetmişi aşkın üye kuruluşuyla birlikte Avrupa’nın sağlık çalışanlarını, yurttaşlarını ve çevre uzmanlarını temsil ederek, sağlık ve çevre kirliliği üzerine sürdürmekte olduğu bağımsız çalışmalarla tanınıyor.
HEAL’in 2017 raporu, G20 üyesi ülkelerin 2014 yılında fosil yakıtlara tanımış olduğu teşviklerin kamu maliyetinin 444 milyar doları bulduğunu, ancak fosil yakıt kullanımının yarattığı hava kirliliği nedeniyle yaratılan sağlık maliyetlerinin 2.76 trilyon dolara (teşviklerin altı katı!) ulaştığını vurguluyor.
Türkiye’de fosil yakıt teşviklerinin yarattığı yıllık sağlık maliyetleri 19.4 milyar dolar, iklim değişikliği maliyetleri ise 13.2 milyar dolar olarak hesaplanmış. Bu rakam ölçülebilen teşvik miktarının on katına ulaşmakta olup Türkiye’nin 2014 itibarıyla genel devlet bütçesinden yaptığı 22 milyar dolarlık sağlık harcamasını aşıyor. Fosil yakıt teşviklerinin sonlandırılmasının gerekçeleri raporda net olarak açıklanmış. Rapordan okumaya devam edelim:
“… fosil yakıtların kullanılması havayı solunamaz hale getirirken hava kirliliği birçok yeni hastalığa ya da var olan hastalıkların kötüleşmesine, erken ölümlere neden oluyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl 6.5 milyon insan hava kirliliği nedeniyle yaşamını yitiriyor. Fosil yakıtların neden olduğu hava kirliliği ayrıca kayıp işgünlerine, çalışma veriminde düşüşe ve hastalıkların tedavisi için harcanan yeni sağlık maliyetlerine neden oluyor. Bu olumsuz sonuçlardan en çok çocuklar, gebe kadınlar, yaşlılar ve yoksullar etkileniyor.”
***
Dünya Enerji Ajansı verilerine göre gezegenimizin atmosferine bir yılda salınan CO2 emisyonu yaklaşık 30 giga ton (bin milyar ton). Bu sonucu ülkeler düzeyinde değil de, küresel üretim zincirinin baş aktörleri olan ulus-ötesi şirketler açısından değerlendirdiğimizde, aslında yalnızca yirmi enerji üreticisi ve dağıtıcı tekelin bu rakamın % 30’undan sorumlu olduğunu görüyoruz. Aşağıdaki tablo ilk dört şirket bakımından bu durumu bir çırpıda özetliyor.
Kapitalizmin merkezindeki ulus-ötesi tekeller, fosil yakıt teşviklerinin sürüp gitmesinden en fazla kazançlı çıkan ana aktörler. “Her ne pahasına olursa olsun daha fazla kâr” dürtüsüne dayalı kapitalist birikim sistemi, yaklaşmakta olan çevre felaketinin suçlusu olduğu gibi, bedelini de tüm insanlığa ödetmekte…
==================================================
Dostlar,
Dün (21.3.18) Ankara Üniv. Tıp Fak. Dönem 3 öğrencilerine “Hava Kirliliği ve Sağlık” konusunu 2 saat süreli ders olarak sunduk. ayın Yeldan’ın çok değerli yazısında yer verdiği kimi bilgileri biz de öğrencilerimizle paylaştık.. Hep yapageldiğimiz gibi, bu ders yansılarımızı da pdf olarak web sitemizde yayınlayacağız; salt öğrencilerimiz değil, geniş kitleler yararlansın diye..
Çok sayıda görseli derste değerlendirdik. Yandaki posterde çok çarpıcı sonuçlar var:
- Akciğer kanseri ölümlerinin %36’sı, inme ölümlerinin %34’ü ve kalp hastalıklarından ölümlerin %27’si hava kirliliği ile ilişkili.
Sayın Prof. Yeldan’ın bu sitede, konuya ilişkin çok önemli bir yazısına daha yer vermiştik :
Nüfus artışının hızla ve mutlaka yavaşlatılması, giderek durdurulması kaçınılmazdır!
Yaşamın her alanında, en üst düzeyde tasarruflu yaşayarak dünyaya yükümüzü azaltmak zorundayız..
Sevgi ve saygı ile. 22 Mart 2018, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com