Etiket arşivi: Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN’dan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na açık mektup

Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN’dan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na açık mektup


Dostlar,

Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN’dan CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU‘na
açık mektup adeta tarihsel bir manifesto gibi..

Tülay hoca,  Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı öğretim üyesi.
Yani konunun uzmanı bir akademisyen aynı zamanda.

Dileyelim, Kılıçdaroğlu ve CHP içindeki öbür duyarlı yetkililer dikkate alsınlar..

Zaman büyük bir hızla ve de açıkça aleyhte akmakta..

Sevgi ve saygı ile.
10.2.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=========================================

Sayın Kılıçdaroğlu’na açık mektubumdur…

Sayın Kılıçdaroğlu;

Çok değil CHP’de vekil olduğunuz 2002’den, 6. Genel Başkan Sayın Deniz Baykal’ın kaset komplosu ile gönderilmesi ile Genel Başkan olduğunuz 2010  arasında CHP’nin temel ideolojisi hakkında bir kafa karışıklığı olmadığını
en iyi bilenlerdensiniz. Bir anımsatma: Siz 2009’da İstanbul Büyükşehir 
Belediyesi’ne başkan adayı olduğunuzda arkanızda güçlü bir medya desteği vardı.
Ne giydiniz, ne dediniz, nereye gittiniz haber programlarında yer buluyordu. Aynı şans CHP’nin diğer iddialı adayları Karayalçın, Kocaoğlu, Akaydın için tanınmamıştı medyada. Seçimi kazanmamıştınız, ama İstanbul’da CHP’nin oylarını artırmıştınız… Medya seçim sonrasında da arkanızdaydı. Ve kaset operasyonu sonrası sizi
işaret eden medyanın ancak sizinle şişirilecek balonmuş gibi elinize tutuşturduğu bir CHP buldunuz. Operasyon tam da CHP oylarını yükselttiği dönemde yapılmıştı.

Sayın Kılıçdaroğlu, CHP artık sizin teslim aldığınız parti değil. Zaten siz de böyle olmadığını anlatmak için partinin başına “yeni” kelimesini eklediniz. Türk siyasal hayatında ilk kez, kurumsal kopuş yaşanmadan parti  kimliği dönüştürülmüş oldu. Yıllarca CHP için çalışmış, ideolojisi ile partiye yürekten bağlı partililer (CHP’liler) partiye yeni gelen particilerce (CHP’dekiler) devre dışı bırakılarak parti erimeye başladı.  Medya’da rüzgarlar artık sizden yana değil, size karşı şekilde estiriliyor. Toplum AKP’nin yaptıkları yerine, çarmıha gerilen CHP’yi konuşuyor. Medya görevlileri  CHP’yi gündemde tutacak her manevrayı uygularken; şişirerek elinize tutuşturdukları balonu yavaş yavaş söndürmekteler. Bu arada haksız tutukluluklar, hukuk devletinin yasa ile yok edilişi, devletin temel çatısını ortadan kaldıracak anayasa çalışmaları, ayrılıkçı söylemlerin yayılışı, kimliklerin ortaya saçılışı üzerinden yürütülen ulusalcılık karşıtı politikalardan, özelden kamu sektörüne kadar mali denetim yolu ile kurulan baskılardan, toplumsal yaşama müdahale eden düzenleme ve fiili uygulamalardan yılmış olan toplumda muhalefet özlemi çığ gibi büyüyor.

Sayın Kılıçdaroğlu; siz bu çığı görebilirseniz ve bugün CHP’de yer bulmuş olan ve büyük bir olasılıkla AKP anayasasına oy vermek için CHP’ye sızmış olan partidekilerin kovduğu partilileri yeniden partiye kazanacak bir yapılanmaya giderseniz, CHP bu çığı kartopuna dönüştürebilir, aksi halde görünen o ki,
Y-CHP ısrarınız partiyi bu çığın altında bırakacaktır.

Satır başları ile, demokrasiden uzak, tekçi bir yapı ile oluşturulacağı anlaşılan yeni anayasa çalışmaları içinde Y-CHP yer aldı. CHP böyle bir oluşumun içinde yer almazdı. Bu meşru olmayan süreci meşrulaştırmaz, çarpıklıkları topluma anlatmayı görev bilirdi. Nitekim CHP’ye kaset operasyonu yapılmasının nedenlerinden biri de buydu. Hani şu iki kişiden biri iktidara oy verdi söylemi var ya… Aslı astarı yok. Ama bunu anlatacak muhalefet de yok. Kimlerle bir araya gelsek, herkes ülke adına endişelerini dile getiriyor. Korkusundan susmayı seçiyor bazıları, ancak iktidar yandaşıyım diyen tek kişi göremiyoruz etrafımızda. Tüm yaşananlara, özellikle özel yaşama kadar uzanarak artan baskılara açık ve örtülü dillendirilen hoşnutsuzluk yanında, giderek fütursuzlaşan otoriter/keyfi uygulamalar nedeniyle artan endişe ve tepki var.

Sayın Kılıçdaroğlu;

CHP’nin ulusalcı kimliğini ve dolayısıile ulusalcıları tahkir eden söylemlerin arttığı bir süreçte, konuyu bilimsel duyarlılıkla anlatmaya çalışan Birgül Ayman Güler Hoca‘nın söylemini çarpıtan medyanın linç harekatı sonrasında getirdiğiniz “konuşmak yasağı” hepimizi şaşırttı ve üzdü. Parti ideolojisine aykırı söylemleri olan Hüseyin Aygün için söz konusu bile edilmeyen yasak, ulusalcılığı ile tanınan  bir kadın milletvekili üzerinden giydirilmiş oldu CHP’ye. “Sus” telkini kadın için umut gördüğümüz partide ve kadın üzerinden verilmiş oldu. Giderek taraftar ve sempatizanlarını kaçıran bu yapı ile
yerel seçimlere giderseniz, partinin ideolojisinin dışına çıkarılışından rahatsız olan partililerden gelecek tepkileri de iyi hesaplamanız gerekiyor. Toplumun değişik katmanlarında yeni bir parti arayışı ciddi bir şekilde dillendirilmeye başlandı.

Bu arada, kurmaylarınız toplumun ilettiği uyarı mesajlarına kulak vermek yerine,
tepki göstererek eleştirileri baskılamaya çalışıyorlar. İzmir’e lütfen kulak verin ve İzmir’i kurmaylardan değil, tabandan dinleyin. İzmir yalnız CHP’nin değil, Türkiye’nin kaderinin belirleyicisi bir kenttir.

Sayın Kılıçdaroğlu; 

Hiçbir ideoloji karşıtına dönüşerek büyüyemez. 

  • AKP ideolojisinin anayasal kılıf arayışına girdiği bu sürece destek vererek büyütemezsiniz CHP’yi.

Lütfen toplumdaki muhalefet özleminin oluşturulduğu çığı görün.
Oklarını kırıp kendisine saplayan, konjonktürle sürüklenen bir parti değil, kurucu felsefesi ile ayakta dimdik duran bir CHP özlemi var toplumda.
Savunmada değil, atakta bir parti özlemi var. Partinin kuruluş felsefesinin gereklerini yerine getirmek ve sıkıştırıldığı yerden çıkarılması gibi tarihi görevleriniz var.

Partiye sızanların çekiştirdiği yöne doğru sürüklenmesine
daha fazla izin vermeyiniz.

Sayın  Kılıçdaroğlu; 

CHP’yi konuşmaktan AKP’yi konuşamaz hale gelen topluma sizin anımsatmanız gerekiyor. Bugün kurumsal ve ekonomik iktidar gücünü baskı yöntemleri ile elinde tutan AKP’nin gerçek oy oranının hesabını, sandıktan çıkan oyla değil; boşaltılmış sistem partileri ile yapmalısınız. Bu partilerin tavanları AKP’ye kaçarken, tabanları toplumsal muhalefette kaldılar. Siz hesap uzmanı olarak bu hesabı daha doğru yapabilirsiniz. 

Demem o ki; çarpıtılmış rakamlarla çoğaltılan konjonktürel bir parti Türkiye’nin kaderini belirlemeye çalışırken, bu kaderin anayasa ile topluma zorla giydirilmesine köklü parti CHP aracılık edemez. Siz Atatürk’ün koltuğunda oturuyorsunuz. Devlet kuran partinin (başkan) koltuğunda!…
AKP gelinceye kadar, tartışılmayan değerlerin kurucu ve koruyucusu olan bir partinin başındasınız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne temel felsefesi ile yön vermiş bu parti dönüştürülmeden devlet çözülemez. 

Ulus yoksa devlet de yok. 

Kağıt üzerinde kurulan günümüz devletçiklerinin de gücü yok.

  • Uluslaşmanın mimarı olan partiye ayrışmanın,
    çözülüşün katalizörü rolü verilmeye çalışılıyor.

Sayın Kılıçdaroğlu; 

Toplum Y-CHP’yi istemiyor; yeniden CHP diyor.

Lütfen bu sesi duyun. Eritilmeye çalışılan bir partinin başındasınız. Birbirinin benzeri göstermelik iki partili başkancı sistemin uydu partisi haline getirilmek isteniyor CHP. (Burada bir sözüm de MHP’ye:
Anayasa çalışmalarına katkı koyarak hala milliyetçi olduğunu savunan MHP,
AKP anayasası sonrasında artık Türk siyasal yaşamına veda edeceğini  göremiyor olabilir mi gerçekten?!..)

CHP’nin ve devletin kurucusu Atatürk

  • “Benim Türk milletine, Türk cemiyetine, Türklüğün istikbaline ait ödevlerim bitmemiştir, siz onları tamamlayacaksınız.
    Siz de sizden sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz.”
     demişti.

Bu görev hepimize; ama bu konjonktürde herhalde en fazla O’nun kurucusu olduğu CHP’ye ve Genel Başkan olarak size düşüyor. Umudun ve geleceğin partisi CHP‘nin, partiyi konjonktüre teslim ettirmeyecek ulusalcı bir tabanı var. Çığ gibi büyüyen bir taban bu. CHP’nin bugünkü kadroları ya bu çığın sesini duyup, bundan kartopu yapacaklar; ya da çığın altında kalacaklar. 

Sözümüz çok, yerimiz dar; mesajımız açık ve  Türkiye’nin özlemi olan ancak bugünkü konjonktürün kaldıramayacağı, herkesin yayınlayamaya
ya da paylaşmaya cesaret edemeyeceği kadar net.

Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN