“YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN !” ve bizim RTE’ye diyeceklerimiz..
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN !
Prof. Dr. D. Ali ERCAN
1 Ocak aslında, astronomi bakımdan, yani Dünyamızın Güneş sistemi içindeki konumu bakımından, hiçbir özelliği olmayan bir gündür.
Yılbaşı için örneğin gece-gündüz süresinin eşitlendiği (Ekinoks) 21 Mart çok daha anlamlı bir Yıl Başlangıç günü olurdu. Nitekim Sümer-Asya Kültüründe insanlar, Doğanın kış uykusundan uyanışının ve yeni bir yaşam sürecinin, Baharın başlangıcı olarak (Farsça New-Ruz yeni Gün, Türkçe ergen-kün ->Ergenekon) 21 Mart gününü Yıl başı olarak kutlayagelmişlerdi..
(saat, gün, hafta ay, yıl gibi ölçütler kullanarak) bir bakıma “dijital” hale getirmiştir.
Bu biçimde değişik kültürlerde değişik takvim uygulamaları oluşmuştur;
örneğin bugün değişik takvimlerde şöyle gösteriliyor:
– Gregoryan (Güneş, Solar) …………… : 01.01.2015 1 Güneş yılı ≈ 1,03 Ay yılı)
– Arap (Ay, Kameri, Lunar) ……………: 10.03 (Rebi-ül-evvel) 1436
– Yahudi (Ay)………..: 10.10 (Tevet) 5775
– Pers (Güneş)……….: 11.10 (Dey).1393
– Çin (geleneksel).….: 78 dönem 31 yıl 11 ay 11 gün
Önce Dünya genelinden söz edeyim…
135 milyon doğum ve 54 milyon ölüm gerçekleşti.
Yani kaba doğum hızı binde 19, Kaba ölüm hızı binde 8,
- Dolayısıyla yıllık küresel nüfus artış hızı binde 11 oldu.
AIDS nedeniyle ölenler %3 dolayında.
(AS: 8-9 milyon / yıl dolayında AÇLIK ÖLÜMLERİ’ni asla unutmamalı!)
(Ortalama ömür, ortalama yaşın 2 katından büyük olamaz).
(AS: TÜİK ortalama değil “ortanca – median” yaşı veriyor.. Yaş dağılımı homojen olmadığından ortanca ortalamaya eşit değil. Dolayısıyla TÜİK’in bu hesabında bize göre önemli hata yok..)
2014 yılında doğanlar için ortalama 80 yıllık bir ömür bekleniyor.
Dünyamızın nüfusu böyle (her gün ~220 bin kişi!) artarak devam ederse
(demografik parametreler bakımından Dünya ortalama değerlerine çok yakın olan Türkiye’de günlük nüfus artışı ~2300 kişi) 2050’lerde Dünya nüfusu 10 milyar sınırına,
Türkiye nüfusu da 100 milyon sınırına erişecek demektir…
yani kişi başına gelirde Dünya ortalaması (AS: 90 trilyon Dolar / 7,3 milyar nüfus)
35 $ / kişi / gün oldu. Bu rakam Türkiye’
(AS: 2014 sonu, 800 milyar Dolar GSMH / 78 milyon nüfus : 28 Dolar / kişi / gün )
Ancak bu Gelir Dağılımı (AS: üstelik) çok adaletsiz. Öyle ki, Gelir dağılımındaki adaletsizliğin bir ölçütü olan Gini katsayısı Dünya ortalaması ~0,5 dolayında,. Türkiye’de ~0,4 ve gelişmiş ülkelerde 0,3. ( AS : Bu katsayı büyüdükçe gelir dağılımının daha adalersiz olduğu anlamında.)
GSMH ülkeler için… “Küresel Gelir” uygun terimdir) toplamının yaklaşık %30’u endüstriyel,
%7’si tarımsal üretimden elde ediliyor; geri kalan %63’ü hizmetler sektöründen.Dünya ülkeleri, ulusal gelirinin ortalama 40’ta 1’ini (%2,5!) askeri harcamalara ayırıyor.
(ABD 20’de birini!) Dünya genelinde (mısır, buğday, patates, pirinç…) tarım ürünleri toplamı yaklaşık ~1 kg/adam.gün, elektrik üretimi ise ~8 kWh/adam.gün oldu.
Buna karşın atmosfere bir yılda kişi başına ortalama 5 ton CO2 salındı.
(ABD de salınım miktarı ~20 ton/Adam.Yıl)
Deniz düzeyi 3,3 mm daha yükseldi (yani son bir yılda ~1200 milyar ton karasal buzul eridi!) Dünyamızın son 500 bin yıllık geçmişinde sıcaklık 17 derecenin ve CO2 derişimi de
300 ppm’in üzerine hiç çıkmamıştı. Bu arada, son yılda (2014) 81 milyon artan nüfusa karşın ~14 milyon hektar orman kurban edildi. (Yani her gün yaklaşık 20 km x 20 km = 400 km2’lik
bir orman alanı yok ediliyor)
“Çevre felaketi” maalesef önlenemez gidişini sürdürüyor.Özetle şunu söylemek olanaklı :
- Dünyamız “kötü” yönetiliyor, özellikle de geri kalmış ülkeler ve bu arada
Türkiye her bakımdan “çok kötü” yönetiliyor…
O nedenle sayfalar dolduracak yanlışlıklar ve olumsuzlukları yazmaktan vazgeçiyorum…
Ülkemiz 2015’te Orta-Doğu bataklığına daha çok saplanmadan,
Laik Cumhuriyeti tasfiye edecek bir Şeriat karanlığına tümden gömülmeden,
Demokratik bir Yönetim değişikliği gerçekleşir
ve Ülkemizin aydınlık yarınlarına güvenimiz artar.Sevgilerimle…æ
=====================================
Dostlar,
Saygıdeğer büyüğümüz Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan’ın 2015 için yazdıkları yukaırda..
Her zamanki gibi çook öğretici ve düşündürücü..
Rakamlarda ve kimi kavramlarda, Sn. Ercan’ın hoşgörüsüyle yer yer görüş ayrılığımız var. Onları metinde ayraç içinde verdik.
Bu arada TÜİK‘in, tüm elektronik / sayısal kayıt olanaklarına karşın 31 Aralık 2014 günü Türkiye nüfusunu neden ver(e)mediğini anlayamıyoruz.
Oysa her saniye çevrim içi ve gerçek zamanlı (on line – real time) nüfus sayacı önünde!?
Bizlere hala kapalı ama kendilerinin önünde.. Saydam bilmsel yönetim bu mudur??
*****
Ve bizim RTE’ye diyeceklerimiz :
2 çocuk rakip olur, 3 çocuk denge olur, 4 çocuk bereket olur, gerisi Allah kerim…
Kendisinin 4 çocuğundan 10+ yıldır evli olan 3’ünün 1-2 çocuğu var.
(Bu arada neden 4’te kalmışlar da “gerisis Allah kerim” dememişler??)
Ama Tayyip bey neden bu espriyi anlamaz / anlamazlıktan gelir ve
Türkiye’de Devlet politikası olarak varolmayan bir anti-natalit politikayı “ihanet” ilan eder??
Türkiye’de 1983 tarihli 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun ne pro-natalist (nüfusun artırılması yanlısı) ne de anti-natalistittir (nüfusun azaltılması yanlısı).
Türkiye’de erken Cumhuriyet dönemi dışında pro-natalist (nüfusun artırılması yanlısı)
nüfus politikaları güdülmemiştir. Anti-natalistit (nüfusun azaltılması yanlısı) politikaları da.
1965 tarihli 557 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun da, onu güncelleyen
1983 tarihli 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun da
ne pro-natalist ne de anti-natalisttir. Her yasa da bu bağlamda yansız (nötr) kalmıştır.
Dileyene Aile planlaması hizmeti (nüfus planlaması değil!) sunmak heddeflenmiştir,
özellikle 1982 Anayasası’nın 41. maddesi buyruğu nedeniyle.
Ancak AKP iktidarının nüfusu, yasası olmaksızın “artırma” politikaları vardır.
Üstelik Anayasa’nın 41. maddesini apaçık çiğneyerek – görmezden gelerek :
*****
Devletin Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevleri
Ailenin korunması ve çocuk hakları*
Anayasa MADDE 41.– (Değişik: 3.10.2001-4709/17 md.)
Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/4 md.) Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açık-ça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğ-rudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/4 md.) Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.
*Bu maddenin kenar başlığı “I. Ailenin korunması” iken, 7/5/2010 tarihli ve 5982 sayılı Kanunun 4 üncü maddesiyle metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.
*****
Bu durumda, aile planlaması (Nüfus planlaması değil!) hizmetlerini Anayasa gereği topluma hiçbir zorlama olmadan sunmak neden ihanet oluyor Bay RTE’ye göre?
Bay RTE “Nüfus planlaması” ve “Aile planlaması” kavramlarını tanımlayıp
aradaki farkı belirtebilir mi??
“Demografik fırsat penceresi” hakkında doğru ve yeterli bilgi sahibi midir??
Bir Anayasa maddesini uygulamak mı ihanetttir, tersini yapmak mı?
Onu da halkımızın ve tarihin şaşmaz yargısına bırakıyoruz..
Bay RTE, ilk fırsatta yansız – namuslu uzmanlardan temel Demografi politikaları hakkında
eğitim almalıdır. Bu bağlamdaki sözleri – önerileri tümüyle akıl ve bilim dışıdır ve ülkemizin çıkarlarıyla son derece ters, ileride giderimi (telafisi) olanaksız zarar verecek içeriktedir.
Üstelik kendi iktidarlarına da çok handikap yükleyebilecektir.
Hiçbir devlet başkanının, politikacının….. buna hakkı olamaz.
Sitemizde bu bağlamda pek çok dosya vardır. Onlara bakılmalıdır.
AÜTF Dönem 2 “Dünyada ve Türkiye’de Demografi Politikaları” ders yansılarına da..
Günümüzde Dünyanın ve Türkiye’nin ilki değilse bile en başta gelen sorunlarından biri,
gereksiz – hızlı – akıl dışı ve tehlikeli nüfus artışıdır.
Herkes bu acı – yalın – stratejik küresel gerçeği bir an olsun aklından çıkarmamalıdır.
Geldiğimiz kritik yer, “HER AİLEYE 1 ÇOCUK” tur..
Tersi; ülkemizi kalabalık – niteliksiz ve 2. Abdülhamit’in deyimiyle bir “sürüye” dönüştürür.
Yoksulluk – yoksunluk – biat / sadaka kültürü tutsağı oy deposu milyonlar…
Yoksa istenen tam da bu mudur??
Sevgi-saygı ve derin kaygı ile,
05.01.2015
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net