Etiket arşivi: Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın

Ahmet SAY : Rütbeler söküldü – madalyalar alındı

Rütbeler söküldü – madalyalar alındı

Ahmet SAYAhmet SAY, 18 Temmuz 2017, EVRENSEL

(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Yeniden bir “OHAL Dönemi” yaşıyoruz. Son OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesi, geçen haftanın sonunda, 14 Temmuz 2017 günü yürürlüğe girdi ve bu “kararname” ile 7348 kişi işten atıldı: Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan 418, Emniyet Genel Müdürlüğü’nden 2303 ve Sağlık Bakanlığı’ndan 789 kişinin işine son verildi. Kara Kuvvetleri’nden 181, Deniz Kuvvetleri’nden 180, Hava Kuvvetleri’nden 185 asker atıldı. Üniversitelerden ise aralarında profesörlerin de olduğu 302 akademisyenin yanı sıra, üniversitelerin idarî kadrolarından da 54 kişi ihraç edildi. İçişleri Bakanlığı’nda işine son verilen 31 kişi arasında, eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu da vardı. Silahlı Kuvvetler’den emekli olmuş 342 emeklinin ise rütbeleri söküldü.

Bütün bu az görülür işlemlerin yanı sıra, daha önce KHK’lerle işten atılan 312 kişi n’oldu dersiniz? Bu 312 kişi, görevlerine iade edildi! “Demokrasi” dediğin böyle işler: Eğriye eğri, doğruya doğru! Alın size bir örnek: Kapatılan derneklerden (ve Başbakan Binali Yıldırım’ın hemşerilerinden oluşan) Erzincanlı Sanayici ve İşadamları Derneği yeniden açıldı!

Peki, firari sporculardan Hakan Şükür ve Arif Erdem’in madalya ve nişanlarının alınmasına ne demeli? Hatırlayın: Hakan Şükür, millî takımda attığı ve attırdığı gollerle 2002 yılında Devlet Üstün Hizmet Madalyası almıştı! Hakan ayrıca, 2002 Dünya Kupası’nda bronz madalya kazanmıştı. Çünkü futbol millî takımımız, bu turnuvada Güney Kore’yi 3-2 yenerek dünya üçüncüsü olmuştu, hatırlarsınız belki…
*
Eğitimcilerimiz Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın, açlık grevinde kritik eşiği aşarak hayatla olan bağlarının her gün biraz daha koptuğunu, dünyanın bütün vicdanlı insanları kaygıyla izlerken CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Zeynep Altıok, bu iki eğitimcinin göreve bir an önce iade edilmesini istedi ve Türkçe konuşmasına karşın, bazı insanların anlayamayacağı bir cümle kurdu:

“Yaptığımız bu çağrı, siyasi bir çağrıdan öte, evrensel insan hakları kriterlerince sâbit bir hak ve âcil bir insanlık çağrısıdır.”

CHP’li Sezgin Tanrıkulu ise KHK ile işten atılan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için Meclis araştırması açılmasını istedi.

Umarım bütün bunlar için “Artık çok geç” demeyiz. Bizim bildiğimiz temel ilke çok yalın ve açıktır:

İNSAN HAYATINDAN DEĞERLİ HİÇBİR ŞEY YOKTUR!
====================================
Dostlar,

Belki 2 aydır web sitemizin manşetinde tutuyoruz 2 masum eğitim emekçisinin hepimize ders olması gereken dramını.. Dile kolay, 138 gün oldu bu gün (23.7.17). Bu 2 genç insan 4 ay 18 gündür açlar! Salt şekerli – tuzlu su ve B12 vitamini alıyorlar Wernicke-Korsakoff sendromuna karşı. Beden ağırlıkları neredeyse yarıya indi. Ciddi ağrıları, kas güçsüzlükleri var. Ziyaretçilerine tekerlekli sandalye ile gelmek bile çok güçleşti..

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, açlık grevindeki bu 2 hüküm giymemiş masum insanın gözaltına alınma nedenini DHKP-C üyeliği olarak açıkladı ve daha önce de birkaç kez gözaltına alındıklarını, sabıkalı olduklarını açıkladı. Oysa hem CHP hem de Nuriye ve Semih’in avukatları hemen savcılıktan sabıka kaydı çıkardılar ve adli sicillerinin temiz olduğunu kanıtladılar..

Şimdi biz İçişleri Bakanı, üstelik soyadı da Soylu olan kişinin bu davranışını nasıl niteleyeceğiz tazminat – ceza davasına muhatap olmadan ? Bu iftira değil de nedir???

Hep yazdık, bir kez daha yazalım.. 138 gün, ölme yatan açlık grevcisi için son derece uzun ve önemli bir süredir. Her an her türlü olumsuz ve geri dönüşümsüz sonucun eli kuşağındadır.
Bu 2 masum genç insanın kalıcı olarak engelli kalması ya da ölmesinin sorumlusu doğrudan iktidardır. Vicdan azabından nasıl kurtulacaklar?

Yapılacak “insani” iş bellidir. Güvenlik tedbiri ile serbest bırakıp işlerine iade etmek..
Çok kıdemli bir öğretim üyesi hekim olarak söyleyelim; hemen yoğun ve uzun süreli bir tıbbi sağaltıma (tedaviye) alınacaklardır, ruhsal – bedensel ve sosyal esenlendirmeye (rehabilitasyona) alınacaklardır. Göreve eylemli olarak başlamaları aylarca olanaklı olmayacaktır. Bu sürede de yargılamaları bitirilebilir. Aklanırlarsa (berat ederlerse) ne ala… Değilse yaptırımı görürler..

Şimdi AKP = RTE‘yi ve yargıyı, en yüce değer İNSAN YAŞAMI – ONURU bağlamında adım atmaya bir kez daha çağırıyoruz.. 2 genç ve masum insanın katili olmasınlar istiyoruz.. Unutulmasın, yargılamanın da temel işlevi ADALETİ gerçekleştirmektir. Bu 2 masum genç insan engelli kalır ya da ölürse adaleti gerçekleştirme olanağı asla kalmayacaktır.

Vakit kritik vakittir.. Tez elden adım atmak gerekir. Mevzuat, bu 2 insanın tutuksuz yargılanmasına elvermektedir :

  1. Hapis cezası ve güvenlik önlemleri temel ilkelerini düzenleyen 13.12.2004 tarih 5275 sayılı
    bu yasanın (CEZA ve GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA YASA)
    md. 16/2’de, sanığın hastalığı nedeniyle uygulanacak süreç şöyledir:“… öbür hastalıklarda cezanın infazına resmi sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı mahkûmun yaşamı için kesin bir tehlike oluşturuyorsa, cezasının infazı iyileşinceye dek geri bırakılır.”
  2. Anayasa md. 104 (ilgili fıkra : “Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak,”

Cumhurbaşkanının kesinleşmiş cezası olan hükümlüleri bile af yetkisi varken, henüz tutuklu olanlar için de bu yetkisinin her 2 seçenekte haliyle var olduğunu kabul edilmektedir..

Hatadan dönmek erdemdir, irfandır. AKP = RTE‘nin olumlu – olgun bir kararı ülkemize
derin bir nefes aldıracak, muazzam boyutlara erişen gerilimi epey hafifletecektir.

Akıldan çıkarmayalım; zulüm asla tek yanlı bir işlem değildir, zulmedeni de tüketir.

Sevgi ve saygı ile. 24 Temmuz 2017, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com