Etiket arşivi: Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması

Nükleer Karşıtı Platform’dan Çernobil’in yıldönümünde açıklama: Liyakat yerine itaat!

Nükleer Karşıtı Platform, Çernobil felaketinin 35. yıldönümünde, ‘Siyasi iktidarın izlediği, bilimsel gerçeklerden uzak enerji politikaları, ülke çıkarları ile bağdaşmamaktadır’ açıklamasında bulundu. (26.04.2021, Liyakat yerine itaat! (sol.org.tr)

Nükleer Karşıtı Platform (NKP), Çernobil felaketinin 35. yıldönümü vesilesiyle açıklama yaptı.

AKP iktidarının, 19 yıldır kaderci bir yönetim anlayışıyla akıl ve bilimden uzak projelerini kendi ihtiyaçları ve direktifleri doğrultusunda devreye soktuğuna işaret edilen açıklamada, iktidarın Mersin Akkuyu Nükleer Güç Santralı projesi için Çernobil kazasının başlıca sorumlusu Rosatom ile masaya oturduğu hatırlatıldı.

“Çernobil’in yıl dönümünde liyakat yerine itaat!” başlıklı açıklamada, AKP’li milletvekili Naci Bostancı’nın oğlu Afşin Burak Bostancı’nın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Nükleer Enerji ve Uluslararası Projeler Genel Müdürlüğü’ne atandığı vurgulandı. Açıklamada,

  • kâr odaklı, çevreyi ve canlıları yok edecek, yoksulluk, açlık, işsizlik ve küresel salgın karşısında çaresiz kalınan bir ortamda sermayeye kaynak aktarma

temelinde projelendirilen bu yatırımların kitlesel cinayetlere neden olmasına izin verilmeyeceği belirtildi.

‘Bu projeler derhal durdurulmalı’

Siyasi iktidarın izlediği, bilimsel gerçeklerden uzak enerji politikalarının ülke çıkarlarıyla bağdaşmadığı vurgulanan açıklamada “Hangi gerekçeyle olursa olsun kalkınma anahtarı gibi sunulan hiçbir yatırımın, canlı yaşamından daha değerli olmadığını hatırlatıyor, Çernobil’in 35. yıldönümünde nükleer santrallar, nükleer silahlar ve Kanal İstanbul Projesi gibi kamuya yüksek ve önceliği olmayan maliyetler yükleyecek, yaşam ve çevre felaketi yaratacak projelerin derhal durdurulmasını istiyoruz” denildi.

‘ABD-NATO nükleer silahları ülkemizden acilen temizlenmeli’

Kâr odaklı, çevreyi ve canlıları yok edecek, yoksulluk, açlık, işsizlik ve küresel salgın karşısında çaresiz kalınan bir ortamda sermayeye kaynak aktarma temelinde projelendirilen bu yatırımların kitlesel cinayetlere neden olmasına asla izin verilmeyeceği belirtilen açıklamada emperyalizmin savaş tuzaklarına da dikkat çekilerek şöyle denildi:

  • “NKP Bileşenleri olarak; nükleer silahları topraklarımızda barındırarak ülkemizi ve komşu ülkeleri açık hedef haline getiren hükümetin, 7 Temmuz 2017’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ezici çoğunlukla kabul edilen ve 22 Ocak 2021’de 50 ülkenin parlamentolarında onaylamaları ile yürürlüğe giren Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşmasını bir an önce imzalamasını,
  • ABD-NATO nükleer silahlarının acilen ülkemizden temizlenmesini talep ediyoruz.
  • Son dönemde Ukrayna ve Rusya arasında tırmanan gerilimin her an Karadeniz’de sıcak çatışmaya döneceğini hatırlatarak,
  • ülkemizin emperyalizmin savaş tuzaklarına ‘Yurtta Barış Dünyada Barış‘ ilkesini hiçe sayarak feda edilmesini kabul etmiyoruz.”

Öte yandan, açıklamada, platformun Çernobil’in yıldönümünde nükleer santrallere ilişkin bilimsel ve teknik saptamaların yer aldığı bir rapor yayınladığı belirtildi.
======================================

Çernobil felaketinin üzerinden 35 yıl geçti

(A. Saltık : Dönemin Ticaret Bakanı Hüseyin Cahit Aral, “çaylarımız radyasyonsuzdur” söylemi ile algı yönetimine, kamuoyunu yanıltmaya koyulmuştu TRT’de.. 1986..)

Ukrayna’nın Kiev kenti yakınlarındaki Çernobil Nükleer Santrali’nde yaşanan ve bugün hala etkileri süren nükleer facianın üzerinden 35 yıl geçti.

Ancak işler yolunda gitmedi ve meydana gelen patlamanın ardından reaktörde çıkan yangın sonrasında çevreye Hiroşima’ya 1945’te atılan atom bombasının 400 katı kadar radyasyon yayıldı. Radyasyon bulutları Ukrayna’yı aşarak, Rusya, Beyaz Rusya ve Avrupa’nın değişik bölgelerine kadar ulaştı. Türkiye’nin kuzey bölgeleri de Çernobil’den sızan radyasyondan etkilendi.

Patlama anında santralde 31 kişi yaşamını yitirdi. Felakette ölenlerin gerçek sayısı ise hâlâ tam olarak bilinemiyor. 5 milyonu aşkın insanın patlama nedeni yüksek düzeyde radyasyona maruz kaldığı tahmin ediliyor.

Etkileri hala sürüyor

Patlamanın ardından bir ay içinde Çernobili kapsayan 30 kilometrelik çember içinde yaşayan 120 bin kişi boşaltıldı. Bugün hala yasak bölge ilan edilen santral çevresinde radyoaktif kirlilik sürüyor. Tahliye edilenlerin önemli bir bölümü hala geri dönebilmiş değil.

Öte yandan radyasyondan etkilenen 150 bin kilometrekarelik alanda halen 6-7 milyon kişi yaşıyor. Ukrayna Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, 428 bini çocuk 2.4 milyon Ukraynalı, başta kanser olmak üzere, felaketten kaynaklanan birçok sağlık problemleriyle mücadele ediyor.

‘Yağmurda ıslanmaktan korkmayı öğrendik’

Ukrayna’nın yanı sıra Türkiye’de dahil olmak üzere radyasyon bulutlarının ulaştığı bölgelerde hala kanser vakalarında artış gözleniyor. Karadeniz Doğa Koruma Federasyonu (KarDoğa) Başkanı Hakan Adanır facianın Türkiye’ye etkilerini şu sözlerle anlatıyor:

  • “25 Nisan 1986 günü Çernobil felaketinden önceki son günümüzdü. Karadeniz’de hayat bir daha bugünkü gibi olmayacaktı. O günden sonra ne içip ne yediğimize dikkat etmeyi öğrendik. Yağmurda ıslanmaktan korkmayı, balık yemekten çekinmeyi, vazgeçemediğimiz, çayı, pancarı, mısırı, fındığı korkarak yemeyi öğrendik.”

‘Radyasyon faydalıdır’ şovu hala akıllarda

Çernobil faciası denilince Türkiye’de akla ilk olarak 1980li yıllarda dönemin iktidar partisi Anavatan Partisi milletvekili ve hükümetin Sanayi Bakanı Cahit Aral geliyor.

Aral, facianın ardından radyasyonun Karadeniz topraklarını etkilemediğini öne sürmüş, “Bu Karadeniz’de değil bir, 17 tane Çernobil’i eritseniz, ancak radyasyon burada etkili olabilir denilebilir. İnsan vücudu radyasyonsuz yaşayamaz. Bunun azı faydalı, çoğu zararlıdır. Bir de çaydaki radyasyonun suya geçmemesi Allah’ın bir vergisi. Çok düşük oranda geçiyor” demişti.

Cahit Aral bu açıklamayı yaptıktan sonra, çayda radyasyon olmadığını kanıtlamak için, kameralar önünde bol demli bir bardak da çay içmişti. O günden bu güne binlerce Karadenizli yurttaş kanser nedeni ile yaşamını yitirdi.

Fukuşima’da 20 bine yakın kişi yaşamını yitirdi

Bundan tam 10 yıl önce Japonya’nın Fukuşima bölgesinde dünyanın en büyük nükleer facialarından biri yaşanmıştı. Pasifik Okyanusu’nda 9,1 büyüklüğündeki depremin ardından oluşan tsunamiyle Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali‘nde art arda patlamalar yaşanmış, santral ünitelerinde soğutma sağlanamadığı için reaktörlerin 3`ünde çekirdek erimesi olurken, radyo aktif maddeler okyanus ve atmosfere hızla yayılmıştı. Felakette yaklaşık 20 bin kişi yaşamını yitirmiş, 200 bine yakın kişi de yüksek radyasyon nedeniyle yaşadığı bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştı.

Akkuyu Nükleer Santrali’nin 3. reaktörünün temeli atıldı

Erdoğan Akkuyu Nükleer Santrali’nin 3. reaktörünün temel atma töreninde “İlk reaktörü 2023 yılında devreye almayı hedefliyoruz. Hedefimiz, enerji üretirken sıfır emisyonla çalışan ve çevreye hiçbir zararı olmayan nükleer enerjiyi ülkemizin enerji sepetine eklemektir. Karadeniz’deki 405 milyar metreküplük doğal gaz keşfimiz, bağımsız enerji, güçlü Türkiye kararlılığımızın en önemli adımlarından biri oldu. Nükleer enerji, ‘enerji politikamız’ bakımından özel bir yere sahiptir” diye konuştu.

Aradan geçen yıllar boyunca da Türkiye’de değişen çok bir şey olmadı. Erdoğan 2011’de Japonya’da yüzlerce insanın ölümüne neden olan Fukuşima Nükleer Santrali’nde deprem nedeniyle meydana gelen sızıntının ardından, Türkiye’de de nükleer santrallere gösterilen tepkilere nükleer santralleri “piknik tüpü”ne benzeterek cevap vermişti. Erdoğan hiçbir gücün partisini nükleer santral yapımından vazgeçiremeyeceğini de ilan etmişti.

Çernobil felaketinin üzerinden 35 yıl geçti (sol.org.tr)

BASKIN SEÇİMDE NÜKLEERCİLERE YİNE OY YOK!

BASKIN SEÇİMDE NÜKLEERCİLERE
YİNE OY YOK!

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Küresel neo-liberal kapitalist emperyalizmin çok yönlü saldırıları altındaki bölgemiz ve Türkiye türlü oyunlarla istikrarsızlaştırılarak olağanüstü hal ve savaş koşullarında hileli referandumlarla anti-demokratik başkanlık sistemine ve hukuka aykırı yeni kurallarıyla bir baskın erken seçime sürüklenmiştir. Bir emek ve demokrasi birliği olan Nükleer Karşıtı Platform, bu anti-demokratik ve hukuksuz dayatmaları reddetmektedir. Nükleer enerji santralleri ve silahlara karşı demokrasi, barış ve güvenlik mücadelemiz, kesinlikle ve ancak evrensel insan haklarına ve hukuka dayalı demokratik parlamenter bir sistemde başarıya ulaşabilir.

ÜLKEMİZİN NÜKLEER BATAKLIĞA SÜRÜKLENİŞİ DERİNLEŞMEKTEDİR

Emperyalist güdümlü tek adam ve OHAL koşullarında ülkemizin adım adım bir nükleer bataklığa sürüklenişi derinleşmektedir. Hükümet, yaşamsal önemdeki kararları ısrarla, her türlü hukuksal ve siyasal denetimden kaçırıyor. Mersin ve Sinop’ta yaşayan yurttaşlarımız başta olmak üzere Türkiye halkının itirazı yok sayılmaya devam ediliyor. Ülkemiz ve bölge ülkeleri insanları için büyük tehdit oluşturan NATO-ABD nükleer silahları da topraklarımızda ulusal irademizin geçersiz olduğu askeri üslerde saklanmaya devam ediliyor. 7 Temmuz 2017’de BM’de oylanan ve ezici bir çoğunlukla kabul edilen Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşmasının oylamasında NATO ülkelerinin boykotuna ülkemiz de katılıyor.

BASKIN SEÇİMDE OYLAR EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİNE

Nükleer Karşıtı Platform olarak Türkiye’nin geleceği nükleer tehdit altındayken 24 Haziran’da halkımızı açıklıkla nükleer karşıtı, emek, demokrasi ve barıştan yana adaylara oy vermeye çağırıyoruz.

AKKUYU, FUKUŞİMA OLMASIN!

Yineliyoruz: Akkuyu’ya yapılacak nükleer santral, Mersin’in yaşamsal öneme sahip değerlerine tarıma, hayvancılığa ve ekosisteme vurulacak büyük bir darbedir. Uluslararası sözleşmeyle hukuksal denetimden kaçırılan Akkuyu NGS ile ilgili açılan ÇED iptali davasına siyasal iktidarın doğrudan ve açık müdahalesine tanık olduk. Rusya ile olan jeopolitik hesaplar, enerji ve kamu yararı tartışmalarını çoktan gölgede bıraktı.

SİNOP, ÇERNOBİL OLMASIN!

Sinop’ta yapılmak istenen nükleer santral, çevre düzeni planlarında gizlenmeye devam edilirken şimdiden 650.000 ağaç kesildi ve kesilmeye devam ediyor. Öte yandan Japonya Hükümeti, Fukuşima’nın yarattığı tahribatı (yıkımı) yıllarca gideremeyecek durumda olmasına ve iki halkın yoğun tepkisine karşın bu anlaşmayı imzalayabilmiştir. Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) sürecinde yapılması zorunlu olan Halkın Katılımı Toplantısı’na Sinop Halkı alınmadı. Nükleer karşıtlarına soruşturma açılırken, yıllardır düzenlenen nükleer karşıtı miting bu yıl OHAL yetkileri ile yasaklandı.

OYLAR, DEMOKRASİYE

Nükleerin zararları, hukuk ve demokrasi alanında görülmeye başladı. Nükleer enerji teknolojisinin taşıdığı riskler bütün dünyada kabul edilmiş; Almanya, Japonya başta olmak üzere birçok ülke nükleer santrallerden vazgeçtiğini açıklamıştır. AKP, otoriter, antidemokratik ve tek adam iktidarına hizmet edecek nükleer bir güç edinmeye çalışmaktadır. Nükleer santral peşinde olan ülkelerin gizli ajandalarında nükleer silah gücüne sahip olma isteği bulunduğu genel olarak dünya kamuoyunca kabul edilmektedir. Oysa insanlık, yaşamı ve doğayı tümüyle ortadan kaldıran nükleer silahları mahkum etmiş, biyolojik ve kimyasal kitle kırım silahları gibi yasaklamıştır. Yerli ve milli olduğu aldatmacası politikalarla yaşam hakkımız emperyalist çıkarların taşeronlarına feda edilmektedir. Teknoloji fetişizmi ve popülist propaganda ile ülkemiz nükleer atık çöplüğü haline getirilmek istenmektedir. Nükleer santral olmayan Türkiye’de İzmir-Gaziemir’deki nükleer atıklar, çevreyi tehdit etmeye devam etmektedir.  Nükleer maceraya sürüklenmiş bir Türkiye’de hiçbir yurttaşın hukuk güvenliği ve yaşam hakkı güvencesi kalmayacaktır. Nükleer enerji sorunu, bir teknoloji sorunu olmanın ötesinde siyasal bir tercih sorunudur. 24 Haziran’da tercihimiz demokrasiden ve yaşam hakkından yana olacaktır.

OYLAR, NÜKLEER KARŞITI ADAYLARA

Nükleer karşıtlarının sesinin halkın en yüksek kürsüsünde dile getirilmesine ihtiyaç var.

  • Rusya ve Japonya ile imzalanan anlaşmalar feshedilmelidir.
  • NATO nükleer silahları ülkemizden çıkarılmalı,
  • emperyalist üsler kapatılmalı,
  • emperyalist bloklardan çıkılmalıdır.

Birleşmiş Milletlerde kabul edilen Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması, yeni oluşacak TBMM’de onaylanmalıdır.

Küresel emperyalist kapitalizmin derinleşen kriziyle dünya ölçeğinde giderek artan savaş ve emek düşmanı faşizm koşullarında, kirli, pahalı ve yok edici bir nitelik taşıyan bu projelere karşı yerel, ulusal ve küresel emek ve demokrasi güçleriyle direnmek gerekiyor. Örgütlü emek tabanından geliştirilen bir demokrasi talebiyle nükleer enerjiye, silahlara, nükleer savaşa, nükleer atıklara karşı insanca yaşam hakkını, barışı savunan, ekolojik değerleri koruyan ve aydınlık toplumsal geleceğin varlık koşullarını gözeten adaylara oy vereceğiz. 07.06.2018

NÜKLEER KARŞITI PLATFORM – NKP Bileşeni NÜSED
=================================
Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz NÜSED (Nükleer Tehlikeye Karşı Barış ve Çevre İçin Sağlıkçılar Derneği), NÜKLEER KARŞITI PLATFORM – NKP‘nin bileşenlerinden biri.

24 Haziran kritik seçimlerine sürüklenirken, ülkemizin önemli sorunlarından biri olan 3 NGS (Nükleer Güç Santrali – Akkuyu, Sinop ve İğneada) dayatması sorununu gündeme taşımak istedik.

Ayrıca,

  • DOĞU AKDENİZ ÇEVRECİLERİNİN (DAÇE) 2018 CUMHURBAŞKANLIĞI ve MİLLETVEKİLİ GENEL SEÇİMLERİ İSTEMLERİ’

ni de bu bağlamda sitemizde paylaşmak istiyoruz.. 4 sayfa kapsamlı olan bu önemli – teknik metnin mutlaka değerlendirilmesi gerekiyor.. Lütfen tıklar mısınız..

DACE_2018_SECIM_BILDIRGESI

Sevgi ve saygı ile. 07 Haziran 2018, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
NÜSED
Üyesi, 2010-12 Dönemi 2. Başkanı
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com