Etiket arşivi: Nükleer santraller

TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU; ÜLKEMİZİ YÖNETME SORUMLULUĞUNU TAŞIYANLARI İNSANİ BİR GÖREVE DAVET EDİYOR!

TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU;
ÜLKEMİZİ YÖNETME SORUMLULUĞUNU TAŞIYANLARI İNSANİ BİR GÖREVE DAVET EDİYOR!

Nükleer santrallerin yapımı ve çalıştırılması Dünya’nın gündeminden çıkmalıdır!

Ülkemizdeki nükleer santral inşaatı derhal durdurulmalı, planlanmış santral projeleri iptal edilmelidir.

Bu gün 26 Nisan 2020; 1986’da Çernobil’de yaşanan ve çok geniş bir çevrede felakete yol açan facianın 34. yıldönümü.

İnsanlık, 1945 yılında Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombaları ile yaşatılan unutulamaz insanlık ayıbıyla ve büyük acıyla nükleer silahların canlılara yönelik tehdidi ile yüzleşti.

Çernobil kazasının bilinen sonuçları                    :

-Zorunlu göç ettirilen insan sayısı yaklaşık 400 bin kişi
-Radyoaktif kirlenmeye maruz kalan alan 160 bin km2 (Türkiye yüz ölçümünün yaklaşık beşte biri)
-Kazadan etkilenen insan sayısı 9 milyon kişi
-Kazadan sonra temizlik işlerinde çalıştırılan insan sayısı 800 bin kişi
Bu faciadan sonra nükleer enerji ve santrallere karşı evrensel düzeyde bir mücadele sürüyor.

Türkiye Çevre Platformu, facia anında kaybedilen canların yanı sıra, reaktörden binlerce kilometre uzaklığa kadar ulaşan radyoaktif bulutun ve yağan yağmurlarla toprağa düşen radyoaktif kalıntıların Türkiye de dahil binlerce kilometre karelik bir alanda birçok ülkeyi ve insanı yaşamsal düzeyde etkilediğini ve etkilerin halen devam etmekte olduğunun bilincindedir.

Yörede yaşanan yangınlarla yeniden gündeme gelen bu nükleer santral kazasını 34. yılında bir kez daha anımsatmayı ve ülke gündemine taşımayı bir görev ve sorumluluk olarak bilmektedir.
Türkiye Çevre Platformu kuruluşundan bu yana nükleer santrallere karşı mücadelesini kesintisiz olarak, amasız, fakatsız sürdürmektedir.

2050 yılında küresel elektrik üretiminin %50 sinin yenilenebilir kaynaklardan oluşması hedeflenmektedir. Nükleer santrallerin kuruluş ve işletme maliyetleri, santrallerin işletme ömürlerinin tükenmesi sonrasında atıkların bertaraf ve depolanmasının maliyetleri ile üretilen enerjinin çok büyük bir bölümünün doğrudan reaktörlerde kullanıldığı da değerlendirildiğinde nükleer enerji üretimi ve santrallerin inşası da küresel olarak toplam enerji üretimi içinde önemini hızla yitirmektedir.

Örneğin ABD’de 30 yıldan beri yeni nükleer santral siparişi verilmemektedir. 2013’te dört reaktör 2014’te bir reaktör daha kalıcı olarak kapatılırken, kapatılma nedenleri olarak kapsamlı onarım ihtiyacı, elektrik fiyatlarının üretim maliyetlerinin altına düşmesi, yüksek yatırım maliyetleri, nükleer güvenlik ve atıkların imhası ile ilgili kamu kaygısı konuları yer alıyordu. Diğer bir deyişle nükleer teknolojinin elektrik üretimi için kullanılmasının da sonu gelmişti.

Yenilenebilir Enerji üretim maliyetleri; geliştirilen teknoloji ile tüm diğer enerji kaynaklarının ve elbette nükleer enerjinin maliyetlerinin çok altındadır.

-Geliştirilen teknoloji ürünleri ile kriz dönemlerinde yerel olarak yönetim yeteneği tüm diğer enerji üretim modellerinden daha kolay ve sonuç alıcıdır.

İstihdama katkısı tüm diğer enerji kaynaklarının üretim süreçlerinden karşılaştırılamaz düzeyde fazladır.

-Doğa ve canlıların yaşamı açısından bir risk oluşturmamaktadır.

Türkiye Çevre Platformu tüm bu gelişmeler nedeniyle ve küresel düzeye ulaşan korona virüs krizinin yaşanmakta olduğu bu dönemde, böylesi ve çok daha riskli krizlerin tekrar yaşanmaması için nükleer santrallerin sürmekte olan inşaatlarının durdurulmasını, yeni nükleer santrallerin planlanmamasını bir zorunluluk olarak değerlendiriyor.

Türkiye Çevre Platformu tüm halkımızı, toplumsal kaynaklarını tüketen, geleceğimizi tehdit eden nükleer santrallere karşı duyarlılıklarını yükseltmeye, durdurulması için mücadelelerini etkinleştirmeye çağırıyor.

Türkiye Çevre Platformu ülkemizi yönetme sorumluluğunu taşıyanları insani bir göreve davet ediyor;

  • Ülkemizde yapılmakta olan nükleer santral inşaatının derhal durdurulmasını,
  • yapımı planlanan diğer iki santralin yapımından da vazgeçilmesini,
  • enerji üretimi ve kullanımında %100 yenilenebilir enerjiye geçiş için yatırımların hızlandırılması gerektiğini

    kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.

TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU

Nükleer santraller, Afrika güneşi ve su

Nükleer santraller, Afrika güneşi ve su

Kuşkusuz nükleer endüstri açısından son günlerin en önemli olayı, Güney Afrika’nın nükleer enerji planlarını rafa kaldırıp geleceğine rüzgar ve güneş yatırımlarıyla yön verme kararıydı. Zira 2030 yılına kadar dokuz bin altı yüz megavatlık nükleer enerji yatırımı planlayan Güney Afrika’da Cumhurbaşkanı Zuma’dan iktidarı devralan Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa, nükleer enerji yatırım planlarını, pahalı olduğu gerekçesiyle rafa kaldırarak enerji üretimi için doğal gaz, güneş, rüzgar ve diğer enerji kaynaklarına başvurulacağını açıkladı.
Enerji Bakanı’nın açıklamaları arasında dikkat çeken diğer bir husus da, önceki iktidarın elektrik talebinin arttığı iddialarını yalanlayarak enerji ihtiyacının bilakis düştüğünün altını çizmesiydi. Oysa Zuma iktidarı süresince ülkenin elektrik enerjisi ihtiyacının olduğu söyleniyor, Rus lider Putin ile Rus nükleer gücü Rosatom namına gizli görüşmeler gerçekleştiriliyordu.
Cumhurbaşkanının değişmesiyle esen rüzgara göre enerji ihtiyacının bir kısmını yenilenebilir enerji yatırımlarıyla karşılamayı planlayan Güney Afrika’nın hesabı artık 8100 megavat rüzgar, 5670 megavat güneş enerjisi yatırımlarını da içeriyor. Daha iyi anlaşılması için güneş ve rüzgar zengini Türkiye’de Enerji Bakanlığı verilerine göre, rüzgarda 6516 megavat, güneşte ise toplam enerji üretiminin %1’ine denk gelen 2684 megavat üretim gerçekleştirildiği notunu düşelim.
Güney Afrika’da yaşanan bu değişim dünya genelindeki eğilimin bir yansıması olarak da düşünülebilir. Zira her yıl bir önceki senenin verileri üzerinde gerçekleştirilen araştırmalarla hazırlanan ve dün yayınlanan Dünya Nükleer Enerji Durum Raporu’na göre de,
dünya genelinde nükleer enerjiden yenilenebilir enerjilerden rüzgar ve güneş alanına bir kayış var.
Nitekim raporda da yer verilen yeşil enerjiye yatırım yapan 14 ülkede yapılan en kapsamlı araştırmanın sonuçlarına göre, % 82’si yenilenebilir enerji kullanımının önemine inanıyor ve bu oran Çin’de %93, Japonya’da ise %73’lerde. Araştırmada yer alan Japonya ve Çin’in aynı zamanda en çok nükleer santrale sahip ülkelerden oluşu ise hükümetlerin nükleer yatırım kararlarını alırken, yasa yapıcıları ve sivil toplumu dikkate almadığının bir kanıtı gibi. Zira raporda askeri güç ve demokrasi konusu ayrıca ele alınmış. Operasyon ömrü kırk yılını doldurduğu için bakım onarım giderleri, buna karşılık riskleri artan nükleer santrallerin kapatılması yerine ömürlerinin uzatıldığına da değinilmiş.
Güney Afrika’nın nükleer santral kararlarını rafa kaldırma gerekçesini 4 milyon nüfuslu Cape Town şehrinin içinde bulunduğu su kriziyle bağ kurmamak ise mümkün değil. Zira Cape Town dünya genelinde susuz kalacak ilk büyük şehir olarak ve halkı bu sene nisan ayı itibariyle duşu iki dakikadan fazla kullanmaması, bahçe sulamaması, araba yıkamaması, havuzları doldurmaması yönünde uyarıldı.
Her ne kadar Güney Afrika verileri gelecek senenin Nükleer Enerji Durum Raporu’nda yer alacak olsa da su oburu nükleer santrallerin küresel ısınma çağında yeri olmadığı su götürmez bir gerçek. Nitekim aynı raporda atomik fizyon enerjiden (AS: enerjisinden) daha çok su kullanan bir başka enerji kaynağı olmadığı, Union of Concerned Scientists / Endişeli Bilim İnsanları Birliği’nin (UCS)’den David Lochbaum’un
* “Nükleer santralden enerji üretmek istiyorsak önce küresel ısınma sorununu çözmek zorundayız”
sözleriyle de ortaya konmuş bulunuyor.