Etiket arşivi: Mülkiye’nin paratoneri

Mülkiye’den (AÜ – SBF) ÖĞRETİM ELEMANLARIMIZA AÇILAN SORUŞTURMALARLA İLGİLİ AÇIKLAMA

Mulkiye_Mektebi
Mülkiye’den (AÜ – SBF)

ÖĞRETİM ELEMANLARIMIZA AÇILAN SORUŞTURMALARLA İLGİLİ AÇIKLAMA

 

26.06.2015 9 Ekim 2014 Perşembe günü, Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü‟ne, Rektörlüğün yazılı izni ile giren polis, çok sayıda öğrencinin yanı sıra o esnada okulda olup öğrencilerini korumaya çalışan öğretim elemanlarını darp ederek gözaltına almış, bu konu hakkında A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi 17 Ekim 2014 tarihinde toplanarak bir açıklama metni yayınlamıştı. 4 Haziran 2015’te kendilerine tebliğ edilen evraktan anlaşıldığı üzere,
A. Ü. Rektörlüğü tarafından işyerlerinden gözaltına alınan Fakültemiz öğretim elemanları
Nail Dertli, Onur Can Taştan, Aysun Gezen, Celil Kaya ve İletişim Fakültesi öğretim elemanı İlkay Kara ile SBF lisansüstü öğrencisi Bedri Sinan Güneş hakkında;

1. Emniyet‟in talebiyle, gözaltına alınma durumuna istinaden, yolu kapatma ve polise saldıran grup içinde yer alma iddiasıyla,

2. Ankara Valiliği talebiyle, twitter hesaplarından “Cumhurbaşkanlığı makamına hakaret, devletin düzenini, siyasi, hukuki düzenini değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak […] amacıyla hareket eden yasadışı terör örgütlerinin eylemlerini
meşru göstermek, teşvik etmek ve övmekten” iki ayrı soruşturma;

Siyasal Bilgiler Fakültesi araştırma görevlisi Ozan Değer’e ise twitter hesabından paylaştığı iletileri nedeniyle Cumhurbaşkanlığı makamına hakaret ve izleyen diğer nedenlerden
bir soruşturma açılmıştır.

Bu soruşturmalar aşağıda açıklanan gerekçelerle hukuksuzdur:

– Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü‟nün (UNESCO) yükseköğretim akademik personelinin durumuna ilişkin tavsiyesi (11.11.1997) gereği olarak akademik personelin vatandaşlık haklarını kullanmasından dolayı herhangi bir ceza almaması;
ayrıca “keyfi bir şekilde yakalanmama(sı) ve gözaltına alınmama(sı), işkenceye, zalim, insanlık dışı ve haysiyet kırıcı muameleye tabi tutulmama(sı)” gerektiği halde darp edilerek gözaltına alınmışlar, üstelik bir de haklarında soruşturma açılmıştır.

– Öğretim elemanlarımıza tebliğ edilen soruşturma belgelerinde, hangi eylemin ve ifadenin
suç oluşturduğuna, yönetmeliğin hangi maddesine göre suç isnat edildiğine ve bu isnatlara karşı başvurulabilecek itiraz mekanizmalarının neler olduğuna dair hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Hukuk devletinde suç ve cezaların yasallığı ilkesi gereği soruşturma kapsamında suç unsuru teşkil eden ifadelerin neler olduğu açıkça belirtilmeli ve bu
ifadelerin hangi düzenlemelere aykırılık teşkil ettiği de gerekçeleri ile açıklanmalıdır. Soruşturma dosyasının bu ciddiyetten uzak ve keyfi niteliği nedeniyle öğretim elemanları, savunma haklarının en temel gereklerini bile kullanmaktan mahrum bırakılmaktadır.
Bu da hem adil yargılanma hakkına hem de ceza usul hukukunun ilkelerine aykırıdır.

-Ankara Valiliği‟nin öğretim elemanlarımızın twitter hesaplarını neye istinaden izlediği ve soruşturma açılması için neden Ankara Üniversitesi Rektörlüğü‟ne talepte bulunduğu belli değildir. Valiliğin böyle bir görevi olmadığı gibi Ankara Üniversitesi Rektörlüğünün de kendisine iletilen bu tür soruşturma taleplerini işleme koymaması gerekmektedir.
A. Ü. Rektörlüğü bu gerekliliğe rağmen Valilikten gelen yazıya istinaden aynı gün soruşturma başlatmıştır.

– Soruşturma dosyasından suç unsuru teşkil eden ifadelerin hangileri olduğu anlaşılmamaktadır. Hesaplardan alınan bir dizi ileti rastgele sıralanmış ve hangi iletinin suç unsuru teşkil ettiği belirtilmeden suç isnat edilmiştir. Soruşturma dosyasında yer alan tweetler incelendiğinde nefret söylemi ya da şiddete çağrı niteliği taşımadıkları, bu nedenle de ifade özgürlüğünün koruması altında oldukları görülmektedir. Örneğin, soruşturma dosyasına konulan ifadeler arasında yer alan Özgecan Aslan cinayeti sonrası on binlerce kişinin paylaştığı “yasta değil isyandayız‟ paylaşımı ya da sendikalar tarafından yapılan açıklamalar tamüyle ifade özgürlüğü kapsamında yapılan paylaşımlar olup suç ögesi
içermedikleri açıktır.

– Üniversitenin insanların özel yaşamına siyasal görüşlerine müdahale etme hakkı ve yetkisi bulunmamaktadır. Üniversitenin çalışma düzeni, üniversite çalışan ve öğrencilerinin hak ve özgürlükleri üzerinde hiçbir etkisi olmayan, öğretim elemanlarının Anayasa’da korunan ifade özgürlüklerini sınırlamaya yönelik bir siyasi disiplin soruşturması asla kabul edilemez. İfade özgürlüğünün bugün en çok kullanıldığı ve geniş yorumlandığı
sosyal medyada kişilerin ifade özgürlüğünün ceza tehdidi ile sınırlandırılması
demokratik bir toplumda kabul edilemez.

– Üniversitede kişilerin twitter hesapları üzerinden ifade ettikleri kişisel görüşleri nedeniyle soruşturulması açıkça düşünce ve ifade özgürlüğüne idare eliyle müdahale demektir.
Bu müdahale yukarıda ifade edildiği gibi suçtur ve görevi kötüye kullanmak anlamına gelir.
Bu soruşturmalar ceza tehdidi nedeniyle aynı zamanda dolaylı yoldan hem üniversitemizin akademik ve idari personeline hem de diğer üniversitelerin öğretim elemanlarına
gözdağı niteliği taşımakta ve ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı bir baskı unsuru oluşturmaktadır. Yukarıda sayılan nedenlerden ötürü;

 Ankara Üniversitesi Rektörlüğü tarafından açılan soruşturmaların en kısa sürede
    geri çekilmesini talep ediyor,
Eleştirel düşüncenin yeşerebilmesinin ön koşulu olan düşünce ve ifade özgürlüğü ile         toplanma ve örgütlenme özgürlüğünün kullanılmasını engellemeye yönelik her türlü
girişimin karşısında olduğumuzu bildiriyor,
 Bu talebimiz gerçekleştirilmediği takdirde gerekli yasal girişimlerde bulunacağımızı,
ulusal ve uluslararası kamuoyunu seferber ederek bu hukuksuzluğun karşısında
durmaya devam edeceğimizi beyan ediyoruz.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Akademik Kurulu
http://www.politics.ankara.edu.tr/dosyalar/26.06.15-Akademik-Kurul-Karari.pdf

=============================================

Dostlar,

Bu talihsiz gelişmede elbette biz de A.Ü. Yönetiminin demokrasi ve hukuktan yana
tutum benimsemesini dileriz.

Mülkiye’nin açıklaması tümüyle hukuka uygundur.
Dolayısıyla bunun tersi de doğrudur.
Dolayısıyla böylesi bir demokrasi ve hukuk dışı davranış Ankara Üniversitesi’nin
kurumsal kimliği ve tarihsel ağırlığı ile da asla bağdaşmıyor..

Önemli olan, konjonktürel itkilerle gündelik politikalar gütmek değil;
kalıcı, istikrarlı ve topluma ışık saçacak aydınlık ve yürekli eylemlere özne olmaktır.

Ankara Üniversitesi’nin 70 yıllık şanlı kimliği ile bu son kişisel girişim yan yana uyumsuzdur.
Eminiz zaman, bu utandıracak eylemlerin kurumsal ve gerçek kişi öznelerini ayıracaktır.
Ve korkarız, bu ayıptan kurumsal kimlik kendisini ayıkladığında, geriye adları unutulacak
-ya da bu tür “stigma“lar nedeniyle unutulmayacak- gerçek kişiler kalacaktır.

Her ikisi de uygar, adil ve dolayısıyla hukuk içi değildir.

A.Ü. Yönetimi, hızla hatasından dönme erdemini göstermeli,
“uygun” bir yolla geri adım atmalıdır.

Bir Ankara Üniversiteli ve Sayın Rektörle Tıp Fakültesinden meslektaş
ve O’ndan 5 yıl kadar daha kıdemli bir tıbbiyeli olarak
bizim düşünce ve dileğimiz yukarıda yazdığımız kapsamdadır.

Son not : Mülkiye, “Sarı öküz” ü vermeyecekti..
Önceki Dekanının arkasında gereğince durduğu söylenebilir mi??
Teşbihte hata olmazmış; Pro-Dekan Sn. Prof. Dr. Yalçın Karatepe için
Mülkiye’nin paratoneri yeterince açılmadı mı, açıldı da koruyamadı mı??
Hangisi, hangisi, üzerinde düşünmenin ve yanıt vermenin tam da zamanıdır.

Sevgi ve saygı ile.
07 Temmuz 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Dosyanın pdf biçimi : Asistanlara_sorusturma_Mulkiye_aciklamasi_bizim_yazimiz