Etiket arşivi: Muammer Güler

AKP’yi eriten “yolsuzluk”

AKP’yi eriten “yolsuzluk”

AKP’yi eriten “yolsuzluk”

Ayşenur Arslan

aysenur.arslan@yurtgazetesi.com.tr
YURT Gazetesi, 25.1.2015
Yarın Yurt ve Sözcü’de okuyacaksınız. Salı günü de Murat Gezici Halk TV’deki programda konuğum olacak ve anlatacak. Son kamuoyu araştırması, AKP’nin eridiğini gösteriyor.
Araştırma, yarına kadar ambargolu olduğu partilerin (Ocak 2015 itibariyle) oy oranlarını veremiyorum. Ancak, AKP’nin eridiğini ve “nedenlerini” yazabiliyorum.
GEZİCİ Araştırma’nın anketinde en çarpıcı yanlardan biri de, bu nedenler zaten.
2011 milletvekili seçimlerinde AKP’ye oy verenlere, Haziran 2015 seçiminde de oy verip vermeyeceği sorulmuş.
“Vermem” diyenlere de elbette “neden” sorusu yöneltilmiş.
İşte, yanıtlar:

“Lider değişikliği”, yani AKP  ve hükümetin başına Davutoğlu’nun gelmesi, neredeyse hiç etkili olmamış. Öyle anlaşılıyor. Bunda, Erdoğan’ın ZATEN İKTİDARIN BAŞINDA OLDUĞU yolundaki yaygın kanaat mi rol oynuyor? Yoksa, tablonun başındaki orana baktığınızda, katılımcılar SORUN ASIL ERDOĞAN’DA mı diyor? Karar vermek zor.
Ancak net olan şu; ARTIK AKP’YE OY VERMEM diyenler (17 Aralık operasyonunu da yolsuzluk başlığında kabul edebiliriz) yüzde 60’ı aşıyor. Bu, çok ama çok ciddi bir oran.
Meclis’teki oylama, 4 bakana Yüce Divan yolunu kapatsa da belli ki vicdanlardaki yara AÇIK!
Bu konuda;
•    CHP’nin son dönemdeki en etkili mücadeleyi yolsuzluk konusunda yapması rol oynamış.
•    SABAH ve STAR hariç, medyanın yolsuzlukların üstünü kapatmaması / kapatamaması etkili olmuş.
•    Ancak, 4 bakan ve onların hamisi durumundaki RTE’ye en büyük darbeyi –konutuna çağırıp Yüce Divan’a kendi istekleriyle gitmelerini talep ederek- Davutoğlu vurmuş. Bu toplantının gizlenememesi, “yolsuzlukları Davutoğlu bile savunamadı, ancak onun da gücü yetmedi” diye yorumlanmış.
Eski bakanlardan Egemen Bağış ve Muammer Güler’in, oylarını Meclis’teki kupaya FIRLATARAK atarken sergiledikleri ÇİĞ davranış unutulur mu sahiden!
Arkalarında RTE var.. Ne mahkemeye ne de Yüce Divan’a gönderilebiliyorlar.. Kimse onlara dokunamıyor.. Ve, bunun kibiriyle; diyelim ki doğru olmasa da bunca çirkin iddiaları hiiiiç umursamıyorlar..
Bunların görülmediğini ve unutulacağını sanmıyorum. Elbette, her şeye rağmen RTE’ye ve iktidara destek sürecek. Erime, etkisini yavaş yavaş gösterecek.
Ne var ki, şurası açık: İktidarın inişi başladı. Çok uzak olmayan bir gelecekte yapılanlar ve yapanlar UTANÇ MÜZESİ’nde yerini alacak.

***
Bu fotoğraf, işte bunu anlatıyor.
Küresel hafızanın en çarpıcı fotoğraflarından biri. 1939 yılında, yani Hitler’in en güçlü olduğu günlerde çekilmiş.
Binlerce.. Binlerce.. On binlerce Alman Hitler’i selamlıyor. O ünlü Nazi selamıyla kollar Hitler için kalkıyor. O kalabalıktaki tek bir kişi hariç. Kim olduğunu ve başına neler geldiğini bilmediğimiz o adam, o gün, ÇOĞUNLUĞUN ARASINDA YAPAYALNIZ. Ya sonra?
Sonrasını.. Dünyanın Hitler’i nasıl hatırladığını biliyorsunuz.
Bugün, arkalarında / yanlarında ÇOĞUNLUK OLDUĞUNA GÜVENENLER, bu ikonik kareyi unutmamalı.

Serap’ı MİT’çiler mi öldürdü?

Bu iddiayı, herhangi biri.. Bir gazeteci.. Bir muhalif siyasetçi ortaya atsa, kıyamet kopar.
Oysa, sözlerin sahibi İdris Naim Şahin. Yani, eski İçişleri Bakanı.
Hafta başında verdiği bir röportajda, deyim yerindeyse bir el bombasının pimini çekip üzerimize attı. Şöyle dedi:
“2009 yılında Küçükçekmece’de otobüse molotofkokteyli atılması sonucunda 18 yaşındaki Serap Eser kızımız hayatını kaybetmişti. Otobüse molotofkokteyli atarak kundaklayan kişilerin ne yazık ki istihbarat elemanı olduğu bilgisi edindim. Aynı zamanda istihbarat elemanıydılar.”
Ne tuhaf, değil mi!
Bırakın el bombasının patlamasını.. Şöyle kuru bir gürültü bile çıkarmadı.
Acaba nedeni, gündemin çok dolu olması mı?
Üzerinden yıllar, yıllar geçmesi mi?
Yoksa, Serap’ı yakarak öldürenlerin PKK’lılar değil de MİT istihbarat elemanları olduğunu görmek istemeyişimiz mi?
Öyle ya, olay sırasında İçişleri Bakanı olan Beşir Atalay Beyefendi, saldırı için “PKK işi” dedi. Nitekim, sonrasında birkaç kişi de bu suçtan yargılanıp hapse atıldı.
Oysa, Atalay’ın halefi İdris Naim Şahin, bugün bize bambaşka bir şey söylüyor.
AKP-Cemaat kavgası üzerine partisinden kopan İdris Naim Şahin, doğru mu söylüyor?
Doğru söylüyorsa, bu nasıl ortaya çıkartılacak.. Ve biz gerçeği ne zaman nasıl öğrenebileceğiz?
Bu arada, avukatlarının da sorduğu üzere, Serap’ı öldürdükleri gerekçesiyle müebbet hapis cezasıyla cezaevinde yatanların durumu ne olacak?
Bu sorular, İdris Naim Şahin’in açıklaması sonrasında, mahkeme tarafından Meclis’e soruldu. Bakalım, o tarihten bu yana İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Beşir Atalay, İdris Naim Şahin, Muammer Güler, Efkan Ala ne yanıt verecek?
Ve doğrusunu isterseniz, yanıtını asıl merak ettiğim soru: Kamuoyu ve medya, bu iddiayı “PKK’yı aklamak” gibi görüp susacak mı?
***

Genco Erkal Bile…

Genco Erkal, beyefendiliği ile bilinir ama, Suudi Kralı öldü diye (kendi ülkesi yapmamışken) Türkiye’de yas ilan edilmesine dayanamamış.. Twitter’de apaçık isyan etmiş.
Duygulara tercüman olmuş.
“Oha, sayın seyirciler ve de Yuh!
Devlet Tiyatroları Suudi Kral için oyunları iptal etti, oyuncular tepkili.”

Yılmaz ÖZDİL : İade-i itibar


İade-i itibar

Yılmaz Özdil

Yılmaz Özdil


Muammer Güler
’in oğlunun yatak odasındaki kasalarından çıkan 400 bin lira,
320 bin euro ve 90 bin dolar iade edildi, üstüne 20 bin lira faiz ödendi.
*
MHP milletvekili Engin Alan dört sene hapis yatırıldı, üstüne, hapishanede yediği yemeklerin parası istendi, derhal 850 lira ödemesi için tebligat gönderildi.
*
Rıza Sarraf’ın adamı Habbani’nin işyerinde el konulan 1 milyon lira, 800 bin euro, 60 bin dolar ve iki kilo altın iade edildi, üstüne 55 bin lira faiz ödendi.
*
CHP milletvekili Mustafa Balbay’ın beş sene boyunca haybeye hapis yattığı tescil edildi,
beş bin lira tazminat ödendi. Böylece… Sarrafgiller’in cep harçlığı bile senelik 55 bin liraya yatarken, Mustafa Balbay’ın seneliği anca bin liraya geldi.
*
Halkbank genel müdürünün ayakkabı kutularına istiflediği 2.5 milyon dolar ve 2.5 milyon euro, faiziyle birlikte iade edildi, üstüne, 944 bin liralık avukatlık masrafı Halkbank tarafından ödendi.
*
“Ergenekon’un kasası” diye ölene kadar hapiste tutulan Kuddusi Okkır’ın beş kuruşu olmadığı ortaya çıktı, üstüne, 19 bin lira banka kredisi borcu vardı. Eşi Sabriye Okkır mahkeme harçlarını karşılayabilmek için banka kredisi çekmek zorunda kaldı, emekli maaşıyla dört sene boyunca bu krediye taksit ödedi. Sabriye Okkır’ın avukatı altı senedir hiçbir ücret almadan çalışıyor.
*
17 Aralık’a takipsizlik verildi.
25 Aralık’a takipsizlik verildi.
Şero takip edildi.
CHP’nin kedisi, 15 lira 44 kuruşluk faturasız süt içerek devleti zarara uğratmaktan
suçlu bulundu, 15 lira 44 kuruş çatır çatır tahsil edildi.
*
Ahmet Davutoğlu, “yolsuzluk yapan kardeşimiz bile olsa kolunu koparırız” dedi.
*
Veli Saçılık isimli vatandaşımız, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde izinsiz bildiri dağıttığı için gözaltına alındı. Bildiride “devlete ve erkeğe köle olmayın” yazıyordu.
Tutuklandı, hapse tıkıldı. Hapishanede isyan çıktı. Sayın devletimiz isyanı bastırmak için hapishanenin duvarını dozerle yıktı. Veli, duvarın hemen arkasındaydı, dozerin kepçe darbesiyle sağ kolu koptu. Koparılan kolu için tazminat davası açtı. Dava geçen ay sonuçlandı…
Veli suçlu bulundu, kolunun kendi kusuruyla koptuğuna hükmedildi, üstüne,
duvarın parası istendi!
(http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/yilmaz-ozdil/iade-itibar-689781/, 25.12.14)