İçişleri Bakanlığı TTB için harekete geçti
‘Savaşa hayır’ dedikleri için AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından hedef gösterilen Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeleri hakkında, İçişleri Bakanlığı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunacak.
Bakanlık, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeleri hakkında, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) başlattığı Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Harekâtı’na ‘savaş’ değerlendirmeleri yaptığı” iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunarak, Asliye Hukuk Mahkemesine dava açılmasını talep edeceklerini açıkladı.
*****
Erdoğan’ın hedefindeki TTB’den 7 maddelik açıklama
1. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi 24 Ocak 2017 Çarşamba günü kamuoyuna bir açıklama yapmıştır.
2. Açıklamayı izleyen iki gün içinde tarafımıza farklı tepkiler ulaşmıştır. Açıklamamızı olumlayan ve destekleyen bir çok geri bildirimin yanında, metinde yer almayan ifadeler eklenerek hedef gösteren ve adeta bir lince davetiye çıkaran söylemler ve tehditler de söz konusudur.
3. TTB Merkez Konseyi gerek hekimlerin gerekse de vatandaşlarımızın tepkilerini dikkatle dinlemektedir.
4. Öncelikle tekrarlanması gereken TTB Merkez Konseyi’nin açıklaması halen sınır ötesinde bulunan çocuklarımızı, onların ana, baba ve yakınlarını da gözeterek, büyük bir özenle, hiçbir insana hürmetsizlik etmeyen bir üslupla kaleme alınmıştır. Orada görevli bulunan insanlar tepki gösterenler kadar bizim de canımızdır. TTB Merkez Konseyi bu anlamda kendisi hakkında yapılan çarpıtmaları reddetmektedir.
5. TTB Merkez Konseyi bu süreçte bir hekim birliği tutumu ve sorumluluğuyla görüşlerini ifade etmiştir. Savaş, çatışma, terör operasyonu ve benzeri durumlarla ilgili hekimlik değerleri ve yıllar boyunca geliştirilen tutum bildirgeleri hiçbir farklı yoruma yer bırakmayacak kadar açıktır. TTB Merkez Konseyi’nin 24 Ocak tarihli açıklaması bütünüyle bu birikime sadık kalarak yapılmıştır.
6. Yukarıdaki gerçeklere rağmen tepkilerin kimi provokatif saldırılara da meydan verecek çağrılara, hedef göstermelere dönüştüğünü üzülerek duyuyor, görüyor, yaşıyoruz.
Son olarak devletin en yetkili makamlarının açıkladıkları görüşler kimileri için
TTB Merkez Konseyi’nin hedef olarak algılanması tehlikesini de içermektedir.
7. TTB Merkez Konseyi bu bilgiler ışığında, kamu otoritesine herkesin can güvenliğini güvence altına alacağı ve hiç kimseyi dışlamadan görüşlerini ifade edebileceği
bir ortamı tesis etme görevini yerine getirme sorumluluğunu hatırlatır; bu vesileyle
özgür, demokratik ve barış içinde bir Türkiye ve dünya özlemimizi bir kez daha paylaşırız.
*********
Erdoğan’ın TTB çıkışına hukukçulardan tepki:
‘Bu bir susturma politikası’
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ‘Savaşa hayır’ açıklamalarına yönelik “Bu terörist sevicilerin, bugüne kadar biz, ‘barışa evet’ dediklerini de pek duymadık. Zaten bunların barışla filan alakası yok” tepkisini gösterdi. Hukukçular Erdoğan’ın bu çıkışını değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ‘Savaşa hayır’ açıklamalarına yönelik “Bu terörist sevicilerin, bugüne kadar biz, ‘barışa evet’ dediklerini de pek duymadık. Zaten bunların barışla filan alakası yok” tepkisini gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin genel merkezinde düzenlenen 121. genişletilmiş il başkanları toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan, “Zor bir coğrafyada ve çok kötü hava şartlarında icra edilen operasyonumuzda en küçük bir aksaklık olmadığını, bir sıkıntı olmadığını bizzat yerinde görmekten ayrıca memnuniyet duydum. Çok yakın bir zamanda terör örgütü adeta kıpırdayamaz hale getirilecektir. Çocukları ve kadınları öne atarak, yerleşim yerlerindeki operasyonlarımızı yavaşlatmaya çalışıyorlar.” dedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, barış çağrısı yapan Türk Tabipleri Birliği’ne yönelik sert tepkisini değerlendiren hukukçular, “Bu bir susturma politikası” dedi. Hukukçuların görüşleri şöyle:
Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Yaman Akdeniz :
Bu olay başladığından beri savaş karşıtı olan, süreçle ilgili görüşlerini bildiren herkes bu tip eleştirilere maruz kalıyor. Bunun Cumhurbaşkanı tarafından yapılıyor olması daha da düşündürücü. Buradaki amaç muhalif kesimlerin en sert eleştirilerle susturulmaya çalışılmasıdır. TTB veya savaşa karşı görüşlerini açıklayanların ise gözaltına alınmalarını, soruşturulmalarını izliyoruz. Siyasiler tarafından verilen mesaj devletin eleştirilmemesi, bu konuda konuşulmaması. Bu demokratik toplumlarda kabul edilemez. Siyasilerin her fırsatta tüm medyayı kullanarak cevap vermeleri mümkün iken muhaliflerin böyle bir şansı yok. 2-3 gazete, 1-2 TV kanalı ve sosyal medya üzerinden düşüncelerini ifade edebiliyorlar. Hükümete ters düşecek bir şey söylendiğinde düşmanca bir tavırla karşı karşıya kalıyorlar. Akademisyenler de aynı süreçten geçti. Bu bir susturma politikası. Dondurucu etki yaratmaya çalışıyorlar.
Konu hakkında konuşmaya korkuyor insanlar.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi
Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak :
– Savaş hukuku açısından “terörle savaş” diye bir kavram yok.
Uluslararası nitelik taşıyan ve taşımayan çatışmalar var.
– Bir çatışmaya girdiğinizde uymanız gereken kurallar vardır.
“Silahlı çatışma değil” diyorsanız insan hakları hukukunu uygulamak zorundasınızdır.
“Bu savaş değil” deniyorsa insan hakları hukukunun uygulanması gerekli.
– “Orası egemenlik alanım değil bu yüzden uygulamam” deniliyorsa
silahlı çatışma hukukunu uygulamak zorundasınız.
– Savaş tabirini kullandığınız zaman da silahlı çatışma hukukunu uygulamak zorundasınız.
Bunu uyguladığınız zaman da “barış” tabiri kullanılabilir, davranışlarınız da sorgulanabilir.
En doğru savaşı yapıyorsanız bile buna uymak zorundasınız.
– Savaş tabirinden rahatsız iseniz insan hakları hukukuna uygun davranmak zorundasınız.
Eski İstanbul Baro Başkanı Turgut Kazan :
Erdoğan’ın The Post filmini izlemesini öneriyorum.
Her durumda ulusal çıkarlar ifade özgürlüğü ile sağlanır.
TTB’nin yaklaşımı hekim gözüyle yaklaşımdır.
Buna bile hoşgörü yoksa zaten dünyanın en iyi demokrasisine sahip olduğumuzu gösterir (!).
=====================================
Dostlar,
ERDOĞAN AFRİN’de UÇAN KUŞA BİLE MUHALİF; TTB’ye de!
Bu konu bağlamında web sitemizde 2 makalemizi yayımladık :
1. ERDOĞAN’ın SORUNU GERÇEKTEN ve SALT KOPROLALİ Mİ; YOKSA… ?
2. AKP = ERDOĞAN’ın DIŞ POLİTİKA – ASKERİ OPERASYONLARA MAHKUMİYETİ!
Erdoğan, suçluların telaşı içindedir.
Suriye – Irak’ın kuzeyinde ABD destekli bölücü terör örgütlerinin yerleşmesinde kendisinin ve partisinin izlediği politikaların doğrudan payı vardır.
UNUTULMASIN : 1 Mart 2003’te TBMM’ye getirilen AKP hükümeti tezkeresi, Irak’ın işgali için 65 bin dolayında ABD askerinin ve tüm ağır silahlarının Türkiye üzerinden Irak’a geçmesine TBMM’nin izni istenmişti (md. 92). Erdoğan daha 2 haftalık Başbakandı. Yüz dolayında sağduyulu AKP’li Vekilin de oylarıyla bu Tezkere bereket reddedildi.
Erdoğan’ın o günlerde (31 Mart 2003) ABD sermayesinin sözcüsü Wall Street Journal adlı gazeteye verdiği ibretli demeç arşivlerdedir :
- Kahraman ABD askerilerinin sağ salim ülkelerine dönmeleri için duacıyım…
O “kahraman” (!) ABD askerleri Irak’ı yerle bir ettiler, böldüler, Kuzeyde Türkiye’ye komşu Barzanistan’ı kurdular… Yetmedi, onbinlerce Irak’lı Müslüman kadının ırzına geçtiler.. Yetmedi, AKP iktidarının 1 Mart 2003 Tezkeresinin reddinin intikamını 4 Temmuz 2003’te 11 askerimizin başına çuval geçirerek Irak’ın kuzeyinde tutsak aldılar.. Bu olayı protesto için ABD’ye nota verilmesi istemlerine Erdoğan alaysılayarak (ironi yaparak) “Ne notası yahu, müzik notası mı bu?” gibisinden yanıt verdi.
Bin iki yüz km’yi bulan tüm güney – güneydoğu Irak – Suriye sınırı ABD – AB destekli PKK ve türevi (PYD, YPG..) örgülerle dolduruldu ve silahlandırıldı. BOP gereği idi tüm bunlar ve Erdoğan BOP Eşbaşkanı idi.. Türkiye dahil 22 ülkenin parçalanmasını öngören haritaların gazetelerde – TV’lerde yayınlandığı BOP… Erdoğan bunları bilmiyor muydu? Zekası, politik birikimi vahim – korkutucu gerçeği kavramasına elvermiyor muydu yoksa, BOP Eşbaşkanlığı’nın gereğini mi yaptı?
Erdoğan’ın AKP’sinin Başbakanı A. Davutoğlu, El Kaide – El Nusra’nın devamı olarak Irak – Suriye’nin kuzeyinde kurdurduğu DEAŞ (İng. ISIS) taşeron bölücü terör örgütü için uzun süre “..bunlar terörist falan değil.. bir avuç öfkeli çocuk..” diyerek görmezden gelmedi mi? Erdoğan ve partisi AKP o sırada neden sesini çıkarmayıp bu emperyalist tezi destekledi!?
Şimdilerde, ateş bacayı sarınca, kendisinin neden olduğu çok ağırlaşmış sorunları ancak TSK eliyle çözme zorunluğu doğunca, bu yapılmayabilecek olan, zamanında eleştiriler dinlenseydi
bu duruma gelinmeyecek olan ve belki de gerekmeyecek olan askeri operasyonu eleştirerek BARIŞ isteyenlere katlanamıyor.. Öfke patlamaları içinde ortalama bir insanın ağzına alınamayacak ağır – aşağılayan -hakaret dolu sözler kullanıyor..
Bu apaçık suçluların telaşı değil mi?
Bir de bunca aculluk – telaş -panik – iç kamuoyuna dönük çok agressif beyin yıkama – algı operasyonu, halka dönük duygu sömürüsü, ölçüsüz hamaset… dış kamuoyunca uluslararası düzlemde nasıl okunuyor acaba? Erdoğan bu davranışlarıyla Türkiye’nin ayağına sıkıyor ve Afrin operasyonunun meşruluğunu sorgulanma durumuna düşürüyor.. Ayrımında mı acaba??
Ağzını açan tüm karşıtları da “demir yumruk” yöntemiyle sindirmeye çalışıyor.
Bu gerçeklerin anımsanmasını ve yaygın halk kitlelerinin öğrenmesini engellemeye çabalıyor.. 170 imzacıyı da tefe koyuyor (28.1.18), apaçık seçim propagandası yürütüyor..
- Sen Profesör – Doçent – Sanatçı – Aydın.. oldun da bir şey mi oldun??!
Ne demeli?? Medya “a-zı-cık” namuslu – frenli gitse, her şey öylesine hızla değişebilir ki!Bizim de meslek örgütümüz olan TTB (Türk Tabipleri Birliği) acımasız bir kara propaganda ile kurban seçilmiştir. Ancak Türkiye’de iyi – kötü hala namuslu, yeterince bağımsız olamasa bile yansız – hukuka uygun davranacak yargıçlar tükenmemiştir. Ayrıca TTB gibi yasa ile kurulmuş kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları Anayasa’nın 135. maddesi güvencesindedir.
Açıkladığımız bağlamda, yukarıda yorumlarına yer verilen 3 hukukçunun tezlerine
ilkesel olarak biz de katılıyoruz. Halkımızın bu pespaye oyunlara gelmeyeceğine inanıyoruz.
İçişleri Bakanı ve Erdoğan, acil teenniye gereksinimleri bakımından birbiriyle yarışmakta!
Suçlu, aynı zamanda güçlüyü oynamaya kalkmamalı.
Yineleyelim : Türkiye’yi askeri operasyona zorunlu kılan, AKP = Erdoğan‘ın inatla sürdürdüğü olağanüstü yanlış politikalardır. Bedeli halkımız Mehmedimiz kanı – canı – kesesiyle – geleceğiyle.. ödüyor; üste çıkmaya çalışan, siyasal ranta “OY” a dönüştürmeye çalışan iktidar bir de yavuz hırsızın ev sahibini bastırması örneğindeki gibi davranıyor. Pes doğrusu!
Makyavel bunları görseydi Prens adlı önemli klasik siyaset kitabını yırtar atardı korkarız..
Erdoğan ve AKP’sini, kendileri dışında herkesi VATAN HAİNİ ilan etme hastalığından – taktiğinden kurtulmaya, kara propaganda araçları kullanmaktan vazgeçmeye ve demokratik hukuk devleti çerçevesinde hiç olmazsa asgari normlara uymaya çağırıyoruz. Asgari uzlaşma tüm Türkiye için çok ama çok gerekli. Herkesi düşmanlaştırma sağlıklı bir davranış olabilir mi?
Sevgi, saygı ve kaygı ile. 29 Ocak 2018, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
TTB Ankara Tabip Odası Üyesi – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com