Etiket arşivi: Kürt devletinin kurulması

TÜRKER ERTÜRK : Ukrayna’da Niçin darbe yapıldı?


UKrayna’da Niçin darbe yapıldı?

turkererturk

TÜRKER ERTÜRK
AYDINLIK,
31.5.14

 

Geçen Perşembe bu köşede Ukrayna’da Neonazi ve aşırı sağcı Svoboda ve Right Sector gibi taşeron örgütler eliyle darbe yapıldığını ve bu darbenin arkasında ABD ve AB’nin olduğunu anlatmıştık. Ayrıca beyin fırtınası yaratarak bu tip bir darbeyi Rusya’nın Kanada’da sahneye koyması durumunda ne olur sorusunu sormuş ve yanıt olarak; ABD’nin NATO’yu da kullanarak derhal Kanada’yı darbecilerin kafasına geçireceğini ve Rusya’yı tüm dünyadan tecrit edebileceğini yazmıştık.

O zaman aklınıza mutlaka geliyordur, niçin aynı şeyi Rusya Ukrayna’da yapmıyor
veya yapamıyor? Yanıt esasında çok basit! Bu iş bir güç (power) sorunu!
Rusya, ABD’nin Ukrayna operasyonu için direniyor ama aynı tip bir operasyonu
ABD için arka bahçe sayılabilecek bir ülkede asla yapamaz.

ABD’nin çöktüğü, yıkılmak üzere olduğu, Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da yenildiği ve artık dünyanın çok kutuplu dünya düzenine geçtiği kimi zaman iyi niyetli olmak üzere yazılıyor ve söyleniyor. Keşke böyle olsa ama gerçek ne yazık ki biraz farklı!

Bu yenme ve yenilme işi futbol takımlarının aldığı mağlubiyet (AS: yenilgi) ve galibiyetlere (AS: yengilere) benzemez. Hatta 19. ve 20. yüzyılın savaşlarına da! Burada aslolan belirlenen hedeflerin ne kadarına ulaşıldığıdır.

ABD’nin Ortadoğu bölgesindeki hedeflerini;

– bölgeyi istikrarsızlaştırmak,
– ulus devletlere son vermek,
– etnik, dinsel ve mezhepsel olarak bölmek,
– bölgeye askeri olarak iyice yerleşmek ve üsler zinciri kurmak,
– enerji ve stratejik hammadde kaynaklarını denetim altına almak,
– İslam’ı radikalleştirmek, bölgenin Arap-İsrail ana çatışma ekseni Şii-Sünni olarak evirmek ve
– zaman içinde Kürt Devleti’nin kurulmasını sağlayacak gelişmelerin önünü açmak..

olarak özetleyebiliriz.

*****

Tecavüz ediliyor

Şimdi arkanıza yaslanıp bir düşünün. ABD bu hedeflerine ulaşma açısından
24 yıl öncesine (Soğuk Savaşın bitişi 1990) göre, 10 yıl öncesine göre
mesafe mi kat etmiştir, yoksa gerilemiş midir?

Dünyanın ekonomik, askeri ve siyasal ağırlık merkezinin doğuya, Asya-Pasifik bölgesine doğru kaydığı doğrudur. Ama dünya hâlâ tek kutupludur ve henüz dengeye gelmemiştir. ŞİÖ (Şangay İşbirliği Örgütü) ve BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika Cumhuriyeti) gibi girişimler ABD’yi dengeleme ve dünyayı çok kutuplu hale getirme çalışmalarıdır. Fakat BRICS içinde bulunan Hindistan ve Güney Afrika Cumhuriyeti ABD’ye yakındır. ABD, 1,3 milyar nüfusa sahip dünyanın
10. büyük ekonomisi Hindistan’ı Çin’e karşı kullanmak üzere hazırlamakta ve desteklemektedir. ABD kökenli çok uluslu şirketlerin birçoğunun Hintliler tarafından yönetiliyor olması da rastlantı değildir.

Mademki ABD şimdilik bu denli güçlü, dünya henüz dengeye gelmedi, o zaman ne yapılabilir? Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) kısaca, bölgenin siyasal olarak yeniden dizaynı (AS: tasarımı, kurgulanması) ve BOP : bölge ülkelerinin ırzına geçilmesi olarak özetleyebiliriz. Bu proje kapsamında Türkiye’ye, Suriye’ye, Irak’a, İran’a ve öbür bölge ülkelerine tacavüz edilecektir. Plan böyle, ediliyor da!
Böyle bir durumda akıl, bu projeden zarar görecek ülkelerin birleşerek mücadele etmelerini gerektiriyor. Birleştiler mi? Hayırsa saatin tik takları ve takvimin yaprakları emperyal projeden yana demektir. Bırakalım öbür ülkeleri, biz Türkiye’ye gelelim. Emperyalizmin işbirlikçisi Cumhuriyet yıkıcılarına karşı biz birleştik mi?

Önümüzdeki ilk sınav Cumhurbaşkanlığı seçimleri, göreceğiz!
Hayırsa, proje başarı ile uygulanıyor demektir.

Şimdi göstermeye çalıştığımız bu büyük resimden sonra tekrar konumuza,
Ukrayna’ya dönelim ve soralım; ABD Ukrayna’da niçin darbe yaptırdı?

1. Rusya’nın Suriye’ye ve öbür hegemonyaya direnen güçlere verdiği desteği ve gösterdiği direnci kırmak.

2. Rusya’ya yönelik kuşatmayı sıkılaştırmak, daraltmak ve çevresini istikrarsızlaştırmak. Sonuç olarak dünyanın jeopolitik merkezinde az ve azalan nüfusla çok geniş topraklarda oturan Rusya’yı bölmek ve parçalamak.

3.Rusya’yı ABD ve AB kamuoyuna karşı ötekileştirmek ve düşmanlaştırmak.

4. Rusya’yı düşmanlaştırarak Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra savunma harcamalarını iyice kısan Avrupa’yı silahlanmaya kaynak ayırmaya zorlamak.

5. ABD ekonomisinin başat gücü savunma sanayisi için talep yaratacak
ortamı sağlamak.

6. Rusya’yı ötekileştirerek NATO’yu ve Batı’yı bir arada tutacak
düşman gereksinimini karşılamak.

7. Farklı kültürlerden gelen Slav nüfusun bir arada yaşama koşullarını ortadan kaldırmak ve ülkenin bölünmesini sağlamak.

8. Avrupa’nın Rusya’ya olan doğal gaz bağımlılığını azaltmak için
bölgede güvenlik sorunu yaratmak ve Avrupa’yı seçenek (Doğu Akdeniz havzası,
Amerikan kaya gazı) seçeneklere yöneltmek,

9. Karadeniz bölgesinde istikrarı bozarak ve güvenlik sorunu yaratarak
Montrö’nün masaya gelmesinin önünü açmaktır.

Bugün 13.00’da Tekirdağ’da Vilayet önünde olacağım ve Sessiz Çığlık eylemine katılacağım.

Saygılar sunarım.

MÜMTAZ SOYSAL : Kuram ve Yöntem

Dostlar,

Sayın Prof. Mümtaz Soysal hocanın Cumhuriyet 16.07.2010 tarihli makalesini
3 yıl sonra okurlarımızla paylaşmak istiyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
7.7.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===================================== 

Kuram ve Yöntem

PORTRESİ

MÜMTAZ SOYSAL

 

 

OKULLARIMIZDA doğru dürüst felsefe, mantık falan okutulmadığı için insanlarımızın çoğu düşünme özürlü kalır. Sorunları kolay çözemeyişin başlıca nedenlerinden biri de budur. Bu eksiklik, Güneydoğu gibi çok boyutlu bir sorun gündeme gelince
açıkça kendini gösteriyor. Kuramlarla kavramlar, kurallarla yöntemler kolayca birbirine karıştırılabilmekte. Kaldı ki son zamanlarda bu soruna bir yeni ikilem daha eklendi:

  • Birlikte yaşamak mı, ayrılmak mı?

Ayrıca şu güçlük var: Kürtdenince, şimdilik sadece bir etnik kimlik anlaşılıyor;
Kürt devleti henüz kurulmadığı için; bundan vatandaşlık gibi bir hukuksal sonuç çıkarılmamakta. Oysa “Türk”, hem bir etnik kimliğin adı oluyor, hem de onunla
hukuk alanında bir vatandaşlık belirleniyor.

Her şeyden önce, “kimlik” kavramının ne ölçüde belirsiz, kaypak, çetrefil ve değişken olduğu akılda tutulmalı. Bu sütunda daha önce de belirtildiği gibi,
çağdaş Fransız düşünürlerinden Jean-François Bayard’ın “Kimlik Yanılsaması”
diye koskoca bir kitap yazmış olması boşuna değildir.

O halde, birinci uyarı, “etnik kimlik” gibi kaygan bir kavram zemini üzerine
işlevsel hukuk yapıları kurmaktan uzak durmak olmalıdır. Kişinin etnik kimliğine
saygı gösterilmesi elbet bir “insan hakkı” olarak tanınmalı ve bu bireysel hakkın korunması için önlemler alınmalıdır. Özgürlük açısından bakıldığında da, aynı etnik kimliğe sahip olanların bir araya gelerek bu ortak kimliğin korunması için kurumlar kurmaları, dillerini, kültürlerini serbestçe geliştirebilmeleri de elbet “bireysel bir
özgürlük hakkının birlikte kullanılması”
olarak serbest olmalıdır.

Ama devlet ya da toplumun bütünü, bu hakka ve özgürlüğe saygı göstermenin yanında en az bunun kadar önemli ve kaçınılmaz bir ödevi yerine getirmek zorundadır:

Etnik farklılık ya da ayrıcalık tanımayan “ulus” kavramının ışığında

– devletin resmi dilini bütün vatandaşlara öğretmek,
– ortak ulusal bilincin oluşmasını sağlamak ödevi.

Birlikte yaşamak, toplu kullanılabilen bireysel etnik bütün vatandaşlara toplu olarak eşit biçimde kazandırılması gereken kamusal haklar arasında denge kurulmasını kabul etmekle sağlanabilir.

Böyle bir dengenin ötesine geçip etnik grup haklarına dayalı bir devlet düzeni kurmak ya da etnik farklılıklar üzerinde federatif yapılar araştırmaya girişmek,
artık ülke coğrafyasının ve toplum yapısının her yanında ve düzeyinde
son derece karışık duruma gelmiş bir Türkiye nüfusu için asla gerçekçi olamaz.

Oysa, Kuzey Irak’ta ayrı ve bağımsız bir Kürt devletinin kurulması, Türkiye sınırları içinde gerçekleştirilmesi zor ve tehlikeli bir girişimi komşuda gerçekleştirmiş olacaktır. Böylece orası tek etnik kimliğin devleti olurken, Türkiye etnik farklılıkları aşmış çağdaş bir ulus devlet olarak dünyaya örnek olmaya devam edebilir.
İsteyen, istediği tercihi yapar.

mumtazsoysal@gmail.com,
Cumhuriyet 16.07.2010